Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir? Ünlü Şairin Hayatı Eserleri ve Edebi Kariyeri

0
Advertisement

Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir ve ne yapmıştır? Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın hayatı, biyografisi, eserleri hakkında bilgi.

Cahit Sıtkı Tarancı

Cahit Sıtkı Tarancı (1910 – 1956)

Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin öncülüğünü yapmış en önemli şairlerimizdendir 4 Ekim 1910 Diyarbakır’da doğdu. İlk öğrenimini burada yaptıktan sonra İstanbul’a geldi. Ortaokul bölümünü Fransız Saint-Joseph Lisesi’nde okudu; Galatasaray’a girerek 1931’de mezun oldu. Birkaç yıl Mülkiye Okulu’na (Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne) devam ettiyse de, tamamlamadan ayrıldı, ilk şiirlerini o sıralarda yayınlamaya başlamıştı.

Daha sonra Paris’e gitti. Orada hem Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyor, hem de şiir, edebiyat hareketlerini yakından izliyordu. II. Dünya Savaşı’nın çıkması, Paris’in Alman işgali altına girmesi yüzünden, öğrenimi gene yarıda kaldı. 1940’ta yurda döndü, basın hayatına atıldı, şiirle birlikte hikayeler de yazıyordu. 1943’te memurluk hayatına girdi. Anadolu Ajansı’nda, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde, Çalışma Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde çalıştı.

Cahit Sıtkı Tarancı, bu arada kendini içkiye kaptırmıştı. Yaratılıştan zayıf bulunan vücudu, bu düzensiz yaşayışına dayanamadı; ağır bir felce uğradı. Şair hassas varlığını, hiçbir şekilde kıpırdanamayan bir vücut kalıbı içinde mahkum görmenin sonsuz acısını çekerek iki yıl böylece yaşadı. İstanbul ve Ankara’da ki tedavilerden bir sonuç alınamayınca Viyana’ya gönderildi ve orada da 13 Ekim 1956 yılında öldü. Cenazesi yurda getirilerek Ankara’da gömüldü.

Edebi Kişiliği

İlk şiirlerini yayımlamasından beri, kısa bir süre içinde, sanat gücünü çevresine kabul ettiren Cahit Sıtkı Tarancı, tam bir özelliği bulunan bir şairdir. Başlangıçtaki eserlerinde biraz içine kapalı, karamsar bir karakter taşıyan şiirlerinde, az çok halk edebiyatı çeşnisi de bulunmaktadır. Sonraları bu özelliklerinden hayli uzaklaşmış, şekli oldukça dağıtmış, konularında daha iyimser, anlatımda daha özgür, aydınlık bir yol tutmuştur. Yaşamaya, çeşitli güzelliklere karşı derin bir sevgi şiirlerinin belli başlı temelidir. 1946’da düzenlenen büyük bir şiir yarışmasında birinciliği kazanan “Otuz Beş Yaş” isimli şiiri, onun olduğu kadar, Türk edebiyatının da en güzel ve en meşhur şiirlerinden birisidir. Sadece Otuz Beş Yaş isimli şiiri için dahi üniversitelerde tezler dahi yazılmıştır. Ayrıca “Memleket İsterim” isimli şiir de pek bir meşhurdur.

Advertisement

Eserleri

  • Ömrümde Sükut (1933)
  • Otuz Beş Yaş (1946)
  • Düşten Güzel (1953)
  • Sonrası (1957)
  • Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957. Ziya Osman Saba’ya mektupları)
  • Gün Eksilmesin Penceremden (Ölümünden sonra derlendi)
Cahit Sıtkı Tarancı

Tarancı’nın Diyarbakır’daki Gazi Köşkü’nde yer alan büstü – Kaynak: commons.wikimedia.org

Kaynak 2 

Cahit Sıtkı Tarancı Biyografisi

Babası, Diyarbakır’da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım’dır. Ailesi, ona “Hüseyin Cahit” adını verdi. Akrabaları “Pirinççioğlu” soyadını aldığı halde Soyadı Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır. Diyarbakır’da başladığı ilk eğitimin ardından Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi’ne gönderildi. Lise öğrenimi için 1931 yılında Galatasaray Lisesi’ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme’yi özümsedi. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.

“Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı. Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi’nin desteği ile Paris’e gitti. 1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques’e devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946’da CHP Şiir Ödülü’nde birincilik aldı ve yurtçapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı’ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır.

Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. 1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba-evinde bakıldı. 1956 yılında tedavi ettirilmek üzere devlet tarafından Avrupa’ya götürüldü; zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956’da Viyana’da vefat etti Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi. Arkadaşı Ziya Osman’a yazdığı mektuplar 1957’de “Ziya’ya Mektuplar” adıyla yayımlandı.


Leave A Reply