Canlı Nedir? Canlıların Yapı Taşları Nelerdir?

0
Advertisement

Canlı nedir, yapı taşları nelerdir? Canlıların özellikleri nelerdir? Canlıların yapı taşları, hayat veren madde nedir, canlılar hakkında bilgi.

canliCanlı Nedir

Biyolojinin konusu canlıları incelemek olduğundan her şeyden önce canlıyla cansızı birbirinden ayırdetmek gerekir.

Çok zaman canlıyla cansızı birbirinden ayırmak kolaydır. Bir kuşun, bir ağacın canlı, bir kayanın, bir demir parçasının cansız olduğu açıkça bellidir. Ancak, son keşifler bazı canlılarla cansızlar arasında çok büyük benzerlikler olduğunu göstermiştir: Tütünlerde «mozaik» hastalığını yapan virüs, doğrudan doğruya kimyasal elemanlardan meydana gelmiş bir moleküle benzediği halde, çoğalabilir, bu bakımdan bir canlı özelliği gösterir.

Canlılar, cansız maddenin yapamıyacağs pek çok şeyleri yapabilirler. Bunların başında çoğalmak, büyümek, beslenmek gelir. Canlılar kendilerine bir şey yapıldığı zaman bir tepki gösterir; ayrıca, çevrelerine de uyabilirler. Çok zaman eskiyen, yaralanan yerlerini kendi kendilerine iyi ederler. Yer değiştirmek de bir kısım canlıların en büyük özelliğidir.

Hayat Yapan Madde

Advertisement

Gösterdikleri bütün ayrılıklara rağmen .bitkilerle hayvanların birtakım ortak özellikleri vardır. Bu arada, bütün canlı varlıklarda hayatı yapan madde protoplazmadır. Protoplazma birçok bitki ve hayvanlarda değişik şekiller alır, hatta aynı bitki veya hayvanın başka başka yerlerinde değişik şekillerde görünürse de esas olarak bütün protoplazmalar birbirine benzer, hepsinde şu 12 eleman vardır: Karbon, oksijen, azot, hidrojen, sülfür, kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, fosfor, klor, iyot. Ayrıca, daha başka maddeler de bulunabilir.

Hayvansal olsun, bitkisel olsun, bütün protoplâzmalar fizyolojik tepki gösterirler. Dokunma ve sıcaklık gibi dış etkilere karşı duyumludurlar.

Canlıların Yapı Taşı

Bütün canlılar hücrelerden yapılmıştır. Hücrelerin topluluğu canlıyı meydana getirir; ancak, her hücre de başlı başına bir canlı, başlı başına bir hayat merkezidir. Hücreler, soluk alır, beslenir, canlının bütününden ayrı olarak doğar, ayrı olarak ölür. Hayatını devam ettirmekte asıl canlıdan yardım gördüğü gibi, kendisi de canlıya yaşamada yardım eder.

Vücudumuzu teşkil eden hücreden sadece görülebilen en küçük birim değil, aynı zamanda bir «hayat birimi» dir.. Onun başlı başına bir hayatı vardır. Bununla beraber,, vücudumuzu meydana getiren 1.000.000.000. 000.000 (1 katrilyon) hücre tam bir düzen içinde bir bütün olarak çalışır. Hücre, özelliğini kaybetmeden, bütünü meydana getiren bir birimdir.

Hayat bir tek hücreyle başlar. Vücudu meydana getiren sayısız hücreler bu bir tek hücreden meydana gelir. Tek hücre sadece geleceğin hazırlayıcısı değil, aynı zamanda geçmişin bütün özelliklerini de taşıyan bir birimdir.

Advertisement

Döllenme hayatın başlangıcıdır. Bundan sonra büyüme ve hayat hikâyesi başlar. Döllenmiş bir tek hücre kendi küçük varlığını ikiye bölerek bir çift olur. Daha sonra 4, 8, 16,32… gibi katlarla bölünerek çoğalır. Bu bölünme ancak milyonlarca defa milyonları bulunca yavaşlarsa da, canlının bütünü ölüm dediğimiz değişikliğe uğrayınca durur.

İlk meydana gelen 32 hücre toparlak bir biçim alır. Bunun içi suyla doludur. Bu 32 hücre, hayvan olsun, insan olsun, meydana gelecek yaratığın başlangıcıdır. 45 defa bölünme sonunda hücrelerin sayısı 26.000.000. 000.000 (26 trilyon) u bulur. Bu, yeni doğmuş bir bebekteki hücre sayısıdır. Defalarca bölünen bu hücreler kendi kendilerine bir insan yavrusu biçimini almışlardır. Her hücre tam bulunması gereken yerdedir. Karanlıklar içinde çalışan hücrelerin hepsi kendi yerini bulmuştur.

Hayatın başlangıcında hücreler birbirinden farklı değildir. Sonradan, bir kas hücresi, bir kemik hücresi ve bir sinir hücresi arasında büyük farklar meydana gelir. Üstelik değişik canlılardaki hücre çeşitleri de birbirine benzer. Sinir hücresi balıkta da, insanda da sinir hücresidir, esas yapısı bakımından genel olarak aynı özellikleri gösterir.

Büyüme başlayınca bir kısım hücreler değişerek sertleşir, kemikleri meydana getirir. Bazısı sıvı halde damarlarımızın İçinde akar. Bir kısmı cam gibi saydamlaşır. Sinir hücreleri ileride görmeleri gerekecek işe göre hazırlanır, vücudun her yanına yayılırlar. Bir balık gibi sessiz olan hücreler günün birinde konuşmayı sağlayacak olan ses tellerini hazırlarlar. Güneş ışığında görmek için yapılan göz, havadan gelen sesleri duymak için yapılan kulak karanlık ve ıslak bir ortamda hazırlanır. Canlıların oluşunda, kedinin kulağında sinek ve su kaçmasını önlemek için çıkan çapraz tüylere varıncaya kadar hiçbir şey eksik kalmaz.

Bitkilerde durum daha da ilgi çekicidir. Mesela çiçekli bir bitki düşünelim. İçinde her türlü dış etkilerden korunmuş bir yerde yumurta hücreleri, anne hücreler vardır. Esen rüzgâr, balözü peşinde koşan bir böcek buraya başka bir çiçekten polenleri getirir. Bunlar baba hücrelerdir. Ayrı ayrı olsalar ölüp gidecek olan bu hücreler artık yaşama İmkanına kavuşmuşlardır. Hayatın sırlarından olan bir içgüdüyle erkek hücrenin kromatini çiçeğin içine doğru uzayarak dişi hücreyi döller O anda yeni bir bitkinin hayatı başlamış demektir. Döllenmiş hücre yukarıda anlattığımız şekilde bölünmeye başlar. Bu bölünme bitkinin oğulcuğu (embriyonu) meydana gelinceye kadar devam ettikten sonra durur. Artık tohum meydana gelmiştir, çimlenmeye hazır durumda beklemektedir.

Canlının yapı taşı olan hücrelerin de yapı taşları proteindir. Proteinler dev moleküllerdir. Hücre proteini kendi yapar. Proteinlere hücrenin iskeleti diyebiliriz.


Leave A Reply