Çini Nedir? Çinicilik Sanatı Özellikleri Nelerdir? Çini Nasıl Yapılır, Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Çini nedir? Çini ve çiniciliğin özellikleri nelerdir, çininin, çiniciliğin tarihçesi, tarihi gelişimi nasıldır? Çini hakkında bilgi.

çini

Çini Nedir? Hakkında Bilgi

Çini; bir tür beyaz killi topraktan yapılmış ve bir yüzü sırlanarak ayrıca süslen pişmiş keramiğe verilen addır. Gerçekte bir keramik türü olmasına karşılık, daha çok mimarlık için üretilen ve duvarlarının kaplanmasında kullanılan çiniye bu ad, Çin’den dünyaya yayıldığı için verilmiştir.

Çiniciliğin Doğuşu

Sırlı tuğlanın ortaya çıkışı, çini sanatının başlangıcı olarak kabul edilir. İlk örnekler İO. 4.000 yıllarına doğru Doğu Akdeniz çevresinde ortaya çıktı. Mısırlıların Sakkara’da bulunan mezarları firuze sırlı tuğlalarla bezedikleri, ayrıca II. Ramses ve III. Ramses için yapılan sarayları renkli sırlı tuğlalarla kapladıkları bilinmektedir. Çininin dış etkilerden korumak üzere, doğrudan doğruya yapılarda sırlı tuğla halinde kullanılması, Asurlularda İÖ 12. yüzyılda başladı ve İÖ 6. yüzyıla kadar sürdü. Bu alanda Babil mimarlığında da çok başarılı örnekler vardır. Ünlü İştar Kapısı’nın görkemli hayvan dekorları bunun en etkili örneklerindendir. Bu teknik daha sonra Perslere geçti. Susa Sarayı’ndan günümüze ulaşan örnekler, dikkate değerdir.

İslam Dünyasında Çini

İslâm dünyasındaki ilk çini örneklerine Samerra kazılarında rastlandı. İslâmlığın İspanya’ya ulaşmasından sonra ünlü Endülüs çinilerinin üretiminde ağırlık Granada’dan Valencia ve Paterna’ya geçti. 15. yüzyılda Endülüs çinisi Sicilya yoluyla Floransa’ya ulaştı. Kısa sürede Floransa çevresindeki Siena, Urbino, Gubbio ve Feanza’da çini atölyeleri kuruldu. 16. yüzyılda Fransa, 17. ve 18. yüzyıllarda ise Macaristan, Almanya ve İskandinav ülkeleri çini yapımına önem verdiler.

çinicilik

Advertisement

Çinicilik

Çinicilik genellikle üç kısma ayrılır.

  1. Halk Çiniciliği (çanak çömlek)
  2. Fayans Çiniciliği
  3. Porselen Çiniciliği

Her üç kısımda da hemen hemen aynı şekilde yapılır. Balçık, beyaz balçık ve kaolin su içinde karıştırıldıktan sonra süzülür. Elekten geçirilip havuzlarda günlerce bekletilir. Koyulaşan çamur, çini yapılacak çamurdur. Eski usulde tornada, yeni usulde ise makinelerde çini yapılır. Kuruduktan sonra fırınlanır. Üzerine boyalarla çiçekler, şekiller işlenir, sırlanır ve tekrar fırına sokulur. Çinicilik Detaylı Bilgi

Çinili Köşk

Çinili Köşk

Çini Nasıl Yapılır

Her üç kısımda da çini, hemen hemen aynı şekilde yapılır. Balçık, beyaz balçık veya kaolin denilen topraklar fabrikalara, atölyelere gelir. Su içinde iyice karıştırıldıktan sonra süzülür. Elekten geçirilir, havuzlar içine yatırılarak günlerce bekletilir. Bu şekilde koyulaşan çamur, özel baskılar altında sıkıldıktan sonra, çini çamuru hazırlanmış olur. .

Bundan sonra çini, eski usulde tornada, döküm suretiyle veya kalıplarda; yeni usulde ise bu işleri gören makinelerde yapılır. Çamur, hamur haline geldikten sonra, parçalar halinde kesilip biçimlendirilir. Kuru-yunca düzeltilir, fırına sokulur. Sonra sırlanır, ikinci bir defa fırına sokularak pişirilir. Bu arada, çininin üzerine, boyalarla, çiçekler, şekiller işlenir.

Çini, bilhassa sırlı çini, Milâttan 24-25 yüzyıl önce Çinliler’ce bilinirdi. Çinliler’den dört yüz yıl sonra çinicilik Asurlular’da başladı. Asurlular’ın ilk çini eserlerinden beş küçük toprak heykel Paris’teki Louvre Müzesi’nde saklanmaktadır. Başlangıçta yalnız dinî eşyada kullanılan çinicilik, Çinliler ve Asurlular tarafından sanayileştirildikten sonra, hızla gelişti.

Türkler’de Çinicilik

Türkler çiniciliğe kendilerinden birçok özellikler katarak bu sanatı ilerlettiler. Bu arada, açık firuze mavisi zemin üzerine açık kahverengi, sır ve yaldız işlenmiş çiniler, kobalt mavisi veya yeşil, kahverengi, siyah resimli fayans mozaikleri, mine tekniğiyle beyaz zemin üzerine kırmızı, mavi ve yeşil duvar çinileri, sır altına resim yapılmış taştan duvar çinileri yaptılar.

Advertisement

Türk çiniciliğini beş çağa ayırmak lâzımdır: 1 — Selçuklular çağı, 2 — İlk Osmanlı çağı, 3 — Osmanlı çiniciliğinin yükseliş çağı, 4 — Osmanlı çiniciliğinde çökme çağı, 5 — Cumhuriyet çağı.

ilk gelişmiş Türk çini örnekleri XIII. yüzyılda Kılıç Arslan’ın Konya’daki sarayında görüldü. Selçuklular’da başlıyan çinicilik Osmanlılar devrinde de, renk fark ve değişikliklerinin artışiyle, devam etti. Selçuklular devrinde ve Osmanlıların ilk çağında çinilerin yapıldığı yerler pek belli değilse ds daha çok İznik’te yapıldığı tahmin edilmektedir.

Osmanlılar devrinde yapılan ilk çinilerin en önemli kısmını mavi-beyaz çiniler teşkil eder. Bunlara ilk Kütahya çinileriyle ilk «Haliç çinisi» denilen mamulâtı da katmamız gerekir. XIV. ve XV. yüzyıllarda örnekleri görülen bu çinilere Bursa’da Sultan Mustafa Türbesinde, Yeşil Türbe’de Sitti Hatun sandukasında, Cem Sultan Türbesi’nde, Edirne’de II. Murat Camisi’nde rastlanır.

XVI. yüzyılın ilk yarısında İstanbul’da sırlı ve renkli duvar çinileri yapılmaya başlandı. Bu çinileri, Yavuz Sultan Selim’in Tebriz’den getirttiği fayans işçilerinin yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu çeşit çinilerin ilk örnekleri 1522-23’te yapılmış olan Sultan Selim Cami ve Türbesi, Hatice Sultan Türbesi ve Çinili Köşk’te saklı duran Haseki Hürrem medresesinin duvar çinilerinde görülebilir.

XVI. yüzyıl Osmanlı çinicilik sanatının en yüksek seviyesine eriştiği devredir. Bu yüzyılda İznik çinileri, çinicilikte tam devrim yaratmıştır. Fırın sıcaklığına dayanamayıp uçtuğu için tutturulması gayet güç olan asıl kırmızı renk, İznik ocaklarında en parlak tonu ile elde edildi. Yeni bir çığır açan bu çiniler İstanbul’da Süleymaniye, Sokollu, Rüstem Paşa camileri ile Topkapı Sarayı’ndaki III. Murat dairesinde vardır.

İznik çinicileri bir lonca halinde teşkilatlanmışlardı. Bunların başında «kâşicibaşı» (çinicibaşı) bulunurdu. İşlerin düzenlenmesi, ustalar arasında dağılması işi ile bu kâşicibaşı uğraşırdı.

XVII. yüzyıl başında çinicilikte sanat ve teknik bakımından bir ‘gerileme oldu. Sultanahmet Camisi’nde, Bağdat Köşkü’nde, Saray’ın sünnet odasındaki duvar çinilerinde, batıda ün salan çini örnekleri olmasına rağmen, birçok çinilerde renkler birbirine vurmuş, bozulmuştur.

Türk çiniciliğinin günden güne sönmesi üzerine 1716’da İznik çanak-çömlek ve çini yapımevleri kapandı. Bir yıl sonra, sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın emriyle İznik’teki çinici ustaları İstanbul’a getirildiler, Tekfur Sarayı civarında kurulan fayans yapımevi çalışmalara başladı. Fakat, Türk çiniciliği bir daha o eski parlak devrini bulamadı.

İznik ve Tekfur Sarayı civarındaki çini yapımevlerinden başka Kütahya’da, Abdülmecit zamanında Beykoz’da Fethi Paşa’nın, Yıldız’da II. Abdülhamit’in açtırdığı yapımevlerinde de İznik ayarında olmasa bile, iyi çiniler yapılmıştır. Bugün Kütahya’daki çini yapımevleri tam verimiyle iş yapmaktadır. Memleketin bazı yerlerindeki İlkel yapımevleri ise ihtiyaca yetecek derecede değildir.


Leave A Reply