KKTC Tarihi

0
Advertisement

Akdeniz’in sorunlu adası Kıbrıs’da ki KKTC devletinin 1970lerin ortasından 90’ların başına kadarki tarihi hakkında bilgiler.

Önce Kıbrıs Tarihini Okuyabilirsiniz

KKTC Harita

KKTC Tarihi

Rumların uzlaşma tutumu karşısında Türk toplumu, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu duyurdu. 50 üyeden oluşan Kurucu Meclis’in hazırladığı KTFD Anayasası, Haziran 1975’te yürürlüğe girdi. Rumlarla yapılan görüşmeler sonucunda güneyde kalan Türklerin kuzeye, kuzeyde kalan Rumların güneye dönüşü konusunda anlaşmaya varıldı. Şubat 1976’da, Viyana’daki toplumlararası görüşmelerden bir sonuç alınamadı. Mart 1976’da her iki taraf da kendi isteklerini, karşılıklı olarak kamuoylarına açıkladılar. Haziran 1976′ da yapılan seçimleri; 40 sandalyeli Federe Meclis’te 29 üyelik kazanan Rauf Denktaş’ın partisi çoğunluğu sağlayarak iktidara geldi. Geri kalan 11 üyelik Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Halkçı Parti arasında paylaşıldı.

Rauf Denktaş

İlk Devlet Başkanı: Rauf Denktaş

Böylece Rauf Denktaş, KTFD’ nin ilk devlet başkanı, Nejat Konuk ise ilk başbakan oldu. 1963’ten bu yana Rauf Denktaş ile Makarios’un ilk kez bir araya gelmesi, çevrelerde Rum yönetiminin KTFD’yi tanıması biçiminde yorumlandı. Denktaş-Makarios şubat ayında bu kez, BM Genel Sekreteri Waldheim’in katılmasıyla Lefkoşa Havaalanında buluştular. Her iki taraf da kendi önerilerinden ödün vermez bir yaklaşım içinde bulunmalarına karşın,toplumlararası görüşmelerin teknik düzeyde sürdürülmesi kararlaştırıldı.

Mart ve nisanda Viyana’da başlayan görüşmeler, özellikle toprak paylaşımı konusundaki görüş farklılığı nedeniyle, sonuç almamadan kesildi. Başpiskopos Makarios’un Ağustos 1977’de ölümü üzerine, yardımcısı Spiros Kipriyanu başkan seçildi. 1977’de, uluslararası platformda sorunla ilgili getirilen çeşitli önerilerden bir sonuç alınamadı. Bülent Ecevit’in, Ocak 1978’de yeniden hükümet kurması, iç ve dış çevrelerde bir iyimserlik havası estirdi. Ankara, BM ve dış dünyaya sunulacak KTFD ile ilgili Türk tarafı öneri paketinin kesin çizgilerini saptamak amacıyla Prof.Dr. Mümtaz Soysal’ı Kıbrıs’a gönderdi. Soysal, KTFD yetkilileriyle yaptığı çalışmalar sonucu, hazırlanan öneri paketini, Viyana’da BM Genel Sekreteri Waldheim’a iletti (Nisan 1978).

Advertisement

Aynı tarihlerde, istifa eden Konuk’un yerine yeni hükümeti, Osman Örek kurdu. 1978 yazında, KTFD’de kalan, Kıbrıs’ın en çok turist çeken yörelerinden Maraş, Kıbrıs sorununun yeni ağırlık noktasını oluşturdu. Barış Harekâtı’nın 4. yıldönümünde, Türk yönetimi, bir iyi niyet gösterisi olarak Maraş’ın, BM gözetiminde geçici bir yönetime devredilmesi, toplumlararası görüşmelere başlanır başlanmaz, geçici yönetim tarafından 35 bin Rum’un bölgeye yerleştirilmesini öngören bir plan önerdi. Ancak, gerek bu öneri, gerekse BM Genel Sekreteri Waldheim’in Kasım 1978’de sunduğu Türk önerisine benzer bir plan, Rum yönetimi tarafından geri çevrildi. Bu gelişmeler karşısında sorunun, BM Genel Kurulu’nda görüşülmesi kararlaştırıldı.

Olgunlaştırılmış Siyasal Belge

10 Kasım 1978’de KTFD aleyhine alınan kararda, Türk askerinin adayı boşaltması, güneye kaçan Rumların kuzeye serbestçe dönmeleri, toplumlar arası görüşmelere ivedilikle başlanması istendi. Türkiye ve KTFD hükümetleri, kararın objektif olmadığı, gerçekleri yansıtmadığını vurgularken, Atina, kararın hemen uygulanmasını istedi. Öte yandan BM Güvenlik Konseyi de aynı yolda bir karar aldı. Bu arada, KTFD bünyesinde patlak veren hükümet bunalımı, hükümetin toplu istifasıyla sonuçlandı (Kasım 1978). Yeni hükümeti, Ulusal Birlik Limasol Milletvekili Mustafa Çağatay kurdu (Aralık 1978). BM Genel Sekreteri Waldheim’in kişisel girişimleri sonucu, Denktaş ile Kipriyanu Lefkoşa Havaalanında “Yeşil Hat”ta buluşarak (18 Mayıs 1979) “Olgunlaştırılmış Siyasal Belge” adıyla bir antlaşma imzaladılar. İkili görüşmelerin 15 Hazi-ran’da Lefkoşa’da başlatılması kararlaştırıldı.

15 Haziran’da Lefkoşa’da başlayan doruk görüşmelerinde; Türk tarafının iki bölgeli, iki toplumlu federal devlet görüşündeki kararlı tutumu, Rumlar tarafından Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü ilkesini zedelediği gerekçesiyle kabul edilmedi. Bu arada, Türklerin Maraş bölgesindeki Rum turistik işletmelerini açma girişimleri sonuçsuz kaldı. Sorunun sürüncemede kalması, Türk kesiminde ekonomi olanaklarının sınırlılığı, KTFD kamuoyunda, bağımsızlık duyurulması yolunda bir eğilimin doğmasına yol açtı. 1980-1981 yıllarında dikkate değer bir gelişme olmadı. Denktaş’ın birkaç kez doruk çağrısı, Kipriyanu tarafından geri çevrildi. Bu arada uluslararası kamuoyunda sürekli KTFD aleyhine kararlar alınırken ilk kez Türk Toplumu’ na arka çıkan ses, 12.İslâm Konferansı toplantısından geldi.

Kıbrıs Sorunu

Konferansta Kıbrıs sorunu görüşülürken, Rum yönetiminin insan haklarına tecavüz ettiği vurgulanarak, Yunanistan’ın tutumu da kınandı. 1981 Haziran’ında yapılan seçimlerde, hiçbir parti, federe mecliste salt çoğunluğu sağlayamadı. Mart 1982’de, UBP-DHP-TKP Koalisyon Hükümeti kuruldu, başbakanlık görevini yine Mustafa Çağatay üstlendi. 1983 Haziran’ında, hükümetin hazırladığı Kıbrıs halkının kendi geleceğini kendisinin saptamasını (self determi-nation) öngören karar tasarısı, federe mecliste kabul edildi.

Mayıs 1983’te, BM Genel Kurulu’nda, Kıbrıs sorununun çözümlenmesinin temel koşulunun, yabancı güçlerin adadan ayrılması olduğu yolunda bir karar alınması, Türk toplumunda ikili görüşmelerden somut bir sonuç alınamayacağı görüşünü egemen kıldı, Denktaş, BM yeni Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile Ekim 1983’te, yaptığı görüşmede, Cu-ellar’ın önerdiği, ABD’nin de desteklediği yeni bir barış planını görüşme amacıyla Kipriyanu’ya doruk çağrısında bulundu. Denktaş, çağrısının yanıtsız kalması durumunda, bağımsızlıklarını duyuracaklarını açıkladı. 15 Kasım 1983 sabahı Federe Meclis, hükümetin hazırladığı bağımsızlık bildirisini oybirliğiyle onayladı. Rauf Denktaş da yeni kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Türkiye, KKTC’yi tanıyan ilk devlet olurken Yunanistan ve Rum hükümeti, olayı şiddetle kınadılar. ABD ve Büyük Britanya da aynı tepkiyi göstermekte gecikmedi.

KKTC Bayrak

Advertisement

Bağımsızlık Sonrası Gelen Tepkiler

Büyük Britanya, KKTC’yi tanımadığını ve öteki garantör devletler Türkiye ile Yunanistan temsilcilerinin Londra’da bir araya gelmelerini istedi. Türk Hükümeti tanıma kararını geri almasının söz konusu olmadığını bildirdi. ABD Hükümeti de BM üyesi ülkelerden KKTC’yi tanımamalarını istedi. Bağımsızlığın ertesi haftasında, Bangladeş, KKTC’yi tanıyan ikinci devlet oldu. SSCB ise konunun toplanacak uluslararası bir konferansta ele alınmasını istedi. Bu arada, 1983’te, AET dönem başkanlığı görevini üstlenen Yunanistan, Avrupa Parlamentosu’ndan bağımsızlığı kınayan bir karar çıkartmayı başardı. Kipriyanu, BM’ye çağrıda bulunarak tanımama kararının yanı sıra, ekonomik ambargo uygulanmasını istedi. BM Güvenlik Konseyi, bağımsızlığın tanınmaması yolunda karar aldı. Başbakan Çağatay, Kurucu Meclis çalışmaları sırasında görev alacak geçici hükümetin kurulabilmesi amacıyla istifa etti (Kasım 1983). 40 üyeli Federal Meclise 30 yeni üyenin katılmasıyla Kurucu Meclis çalışmalarına başladı (6 Aralık 1983). Geçici hükümetin başbakanı Nejat Konuk, Ulusal Birlik Partisi ağırlıklı bir hükümet kurdu (14 Aralık 1983). Nisan 1984’te Türkiye ile KKTC arasında büyükelçilik düzeyinde ilişkiler başlatıldı.

Yeni Anayasa

Kurucu Melis tarafından hazırlanmakta olan yeni anayasanın 19 Ağustos halkoyuna sunulması, 4 Kasım’da genel seçimlerin yapılması konusunda anlaşma sağlandı. 1984 Aralığında, altı yıllık bir aradan sonra Denktaş ile Kipriyanu, BM Genel Merkezi’nde (17 Ocak 1985) bir araya geldiler. Zirve, BM Genel Sekreteri tarafından uzun çabalardan sonra hazırlanan anlaşma taslağını, Denktaş imzalamasına karşın, Kipriyanu’nun reddetmesi yüzünden başarısızlıkla sonuçlandı. 1986’da, “29 Mart Belgesi” olarak da anılan yeni bir anlaşma metni, yine Denktaş’ın onayına karşın, Kipriyanu’nun “hayır”ıyla karşılaştı. 1987 Şubat’ında, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’a gönderdiği iki özel temsilci yaptıkları incelemelerde, Kıbrıs Rum yönetiminin uzlaşmaz tutumunu bir kez daha saptayarak rapor ettiler.

Daha önce Ağustos 1984’te halkoyuna sunulacağı açıklanana anayasa, çalışmalar tamamlanamadığı için, 1985’e sarktı. 13 Mart 1985’te, Kurucu Meclis, 7’ye karşı 63 oyla anayasa taslağını onayladı. Aynı yıl 9 Haziran’da cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Rauf Denktaş altı aday arasında daha birinci turda oyların % 70.5’ini elde ederek cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı seçiminin ardından 23 Haziran’da yapılan milletvekili genel seçimlerinde 50 sandalyeli KKTC Meclisi’nde hiçbir partinin salt çoğunluk sağlayamaması üzerine, 18 Temmuz’da Derviş Eroğlu başkanlığında bir koalisyon hükümeti kurdu. Rauf Denktaş; Şubat 1988’de, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Delvet Başkanı seçilen Yorgo Vasiliu ile BM Genel Sekreteri P. de Cuellar gözetiminde New York’ta (1989’da 5 kez); Cuellar’ın Kıbrıs özel temsilcisi Oscar Camillion’un Lefkoşa’da tampon bölgedeki evinde (1989’da 2 kez) bir araya geldi.

Self determinasyon

Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle, BM Genel Sekreteri Cuellar’ın hazırladığı barış planından bir sonuç alınamadı. Türk tarafı, “Self determinasyon” ilkesine dayalı federasyondan yana bir tutum izlerken; Rumların birleşik federal devletin, çözümün ilk koşulu olduğunu öne sürmeleri, 1990’da da çözümü sürüncemede bıraktı. Nisan 1990’da yapılan KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerini, oyların % 67 sini toplayan Rauf Denktaş ikinci kez kazandı. Bunu, Mayıs’ta yapılan genel seçimler izledi. İktidardaki Ulusal Birlik Partisi 34, muhalefetteki Demokratik Mücadele Partisi 16 milletvekilliği kazandı. Böylece, hükümeti, yine Derviş Eroğlu Başbakanlığında UBP kurdu. Rumların, AET üyeliğine başvurusunun kabulü, KKTC’de ve Türkiye’de büyük tepki yarattı (Temmuz 1990).

Kıbrıs sorunu 1990’lı yıllardan günümüze kadar gelen süreçte halen çözülememiştir. Yakın bir zamanda da çözülmesi için uluslararası toplumun da umudu yoktur. Sorun çözülmese dahi her iki tarafın bundan sonra herhangi bir askeri hareketlilik göstermeyeceği de (diğer sorunlu bölgelere bakıldığında hayat adada oldukça normal bir şekilde ilerlemektedir) aşikardır.

Doğu Akdeniz Petrol ve Doğalgazı Sorunu

2019 yılı itibari ile ve görünen üzere ilerik yıllara da sarkan yeni bir sorun ile Kıbrıs Adası yeniden dünya gündemine geldi. Bu da Doğu Akdeniz bölgesinde ki zengin petrol ve doğal gaz kaynakları. Hala çözülememiş olan bu sorunda KKTC ve Türkiye bir tarafta yer alırken karşı tarafta Yunanistan, ABD, Fransa, İngiltere ve herhangi bir garantörlük ya da bir coğrafi bağı olmamasına rağmen Fransa yer almaktadır.

 


Leave A Reply