Nasıl Soluk Alıp Veririz? Nefes (Soluk) Alıp Verme İşlemi Nasıl Olur?

0
Advertisement

Soluk alıp verme işlemi nasıl olur? Solunum sistemimizdeki organlar nelerdir ve görevleri nedir? Soluk alıp verme ile ilgili genel bilgiler.

Bütün canlı varlıkların yaşamak için oksijene ihtiyaçları vardır. Canlılar havadan oksijen gazı alıp vücutlarında yakarlar, karbondioksit gazı çıkarırlar. İşte vücudumuza gerekli oksijeni sağlamak için yaptığımız bu gaz alışverişine solunum, bu işi yapan organlara da solunum aygıtı (sistemi) denir.

Solunum aygıtı şu organlardan meydana gelmiştir:
  1. Burun, geniz;
  2. Gırtlak;
  3. Soluk borusu;
  4. Bronşlar;
  5. Akciğerler;
  6. Diyafram kası.
Şimdi bu organları kısaca gözden geçirelim.

Solunum Sistemi

BURNUN, GIRTLAĞIN GÖREVLERİ

Solunumda burun ile genizin görevi, içeri çektiğimiz havayı tozundan, pisliklerinden temizlemektir. Burun yoluyla solunduğumuz hava yalnız temizlenmekle de kalmaz, aynı zamanda ısınıp nemlenir, vücut ortamına daha uygun bir hale gelir.

Gırtlak soluk borusunun üst bölümüdür. Burundan gelen hava gırtlaktan geçer. Gırtlak, önde, boyun hizasındadır. Alttan soluk borusuna, üstten yutağa bağlıdır. Gırtlak bir kutu biçimindedir; dokuz bölüm kıkırdaktan yapılmıştır. içi epitelyum dokusundan bir gömlekle kaplıdır. Bu gömlek üst üste çıkıntılardan meydana gelmiştir; bunlara ses telleri denir. Gırtlağın dil altındaki kesiminde gırtlak kapağı adı verilen bir kapak vardır. Ses telleri esnek bir dokudan yapılmıştır. Konuşurken akciğerlerimizden gelen hava bu telleri titretir ve ses çıkarmamızı sağlar.

SOLUK BORUSU

Soluk borusu gırtlağın uzantısıdır. Göğüs boşluğunda iki kolay ayrılır; bunlara bronş denir. Soluk borusunun görevi havayı akciğerlerimize ulaştırmaktır. Soluk borusu üst üste 16 kıkırdak halkadan meydana gelmiştir. Uzunluğu herkesin yapısına göre değişirse de, genellikle erkeklerde 12, kadınlarda 11 santimdir. Enine çapı da, ortalama 2 santim kadardır.

Advertisement

Soluk borusu iç içe iki tabakadan meydana gelmiştir: 1) Dış tabaka; 2) İç tabaka. Dış tabaka düz kaslarla zar, kıkırdak dokularından yapılmıştır, iç tabaka ise, epitelyum dokusundan oluşmuştur. Bu doku ince, titrek tüylerle kaplıdır. Bu tüyler yapışkan bir sıvı salgılarlar.

Soluk Borusu

Soluk Borusu

CİĞERLERİMİZDE MİLYONLARCA HAVA KESESİ VAR

Soluk borusu akciğer hizasına gelince, iki kola ayrılır. Bunlara bronş denir. Bronşlar solunum aygıtının en önemli bölümlerinden biridir. Bronşlar, akciğere girdikten sonra, daha ince borucuklara ayrılırlar; bunlara da bronşçuk adı verilir. Bronşçukların her biri hava kesecikleriyle sona erer. Hava kesecikleri ince zardan yapılmıştır; çevrelerinde kılcal damarlardan örülmüş kılcal bir ağ vardır. Bu keseler ancak mikroskop altında görülebilecek kadar küçüktür. Sayıları da milyonları geçer.

Akciğerler solunum aygıtının en önemli bölümüdür. Soluk aldığımız zaman, burnumuzdan, ağzımızdan içimize çektiğimiz hava, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronşlardan geçerek, akciğerlerimize ulaşır.

Akciğerlerin Yapısı

Akciğerlerin Yapısı

AKCİĞERLERİN GÖREVİ ÇOK ÖNEMLİ

Akciğerlerin görevi kanla oksijenin birbirine karışmasını sağlamak, karbondioksiti dışarı atmaktır. Bundan dolayı da, akciğerler, kanla oksijene çok geniş bir karşılaşma alanı sağlayacak biçimde yapılmıştır. Sağlam bir insan akciğerindeki keseciklerin yüz ölçümü 100 metrekare kadardır. Akciğerlerin ağırlığı ise, kadınlarda 900, erkeklerde 1.200 gr.’dır. Akciğerler göğüs boşluğundadır; göğüs zarı (plevra) ile kaplıdırlar. Yapıları esnek, süngerimsidir.

SOL AKCİĞERDE İKİ, SAĞ AKCİĞERDE ÜÇ LOP VAR

Akciğerler, biri sağda, biri solda olmak üzere, iki tanedir. Sol akciğer, derin bir yarıkla, iki parçaya ayrılmıştır. Daha çok gelişmiş olan sağ akciğer ise, gene derin iki yarıkla, üç parçaya bölünmüştür. Bu parçalardan her birine lop denir. Akciğerlerimiz, küçük küçük hava odacıklarından meydana gelmiştir. Bu odacıklara da lopçuk adı verilir. Lopçuklar, çapı 0.3 mm.’yi geçmeyen keseciklere ayrılmıştır. Bu keseciklerin içindeki kıvrımlara petek denir. İşte, yaşamamız için şart olan gaz alışverişi bu peteklerde olur. Hava kesecikleriyle peteklerin görünüşü üzüm salkımını andırır.

Bronşçuklar içimize çektiğimiz havayı akciğer bölümlerinin içlerine kadar götürür, hava kesecikleriyle peteklere ulaştırırlar. Hava peteklerine erişince, bronşçukların dış gömlekleri kaybolur, yalnız tek sıralı epitelyum hücreleri kalır. Böylece, gaz alışverişini sağlamaya elverişli bir duruma gelmiş olurlar.

Advertisement

YAŞLILARIN AKCİĞERİ NİÇİN KARARIR?

Solunum yoluyla içimize çektiğimiz hava, burundan başlayarak, temizlene temizlene, keseciklere kadar gelir. Ancak, keseciklere ulaşan hava tam anlamıyla temizlenmiş değildir. Bundan dolayı da, insan yaşlandıkça, akciğerlerin rengi de değişir. Çocuklarda pembe olan akciğerler, yaş ilerledikçe külrengine dönüşür.

DİYAFRAM NE İŞ GÖRÜR?

Göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran yassı, geniş kasa diyafram adı verilir. Diyafram kubbe biçimindedir. Çıkıntılı yanı akciğerlere, çukur yüzü karın kovuğuna dönüktür. Diyafram kubbesinin üst bölümü içeriye doğru basıktır. Bu basıklık, diyaframı iki ayrı kubbeye ayırır. Sağdaki kubbe soldakinden daha yüksektir. Diyafram, solunum hareketini sağlayan organların başında gelir. Kasılıp gevşemesi göğüs boşluğunun genişleyip daralmasını sağlar.

İKİ TÜRLÜ SOLUNUM

Solunum aygıtını meydana getiren organları gözden geçirdikten sonra, şimdi de solunum olayını İnceleyelim. Solunum iki türlüdür: 1) Dış solunum; 2) İç solunum.

  • Dış solunum. — Akciğerlerde olur. Oksijen havadan kana geçer, kandaki karbondiyoksit dışanya atılır.
  • İç solunum. — Kanla dokular arasında olur. Oksijen kılcal damarlardaki kandan dokulara girer, karbondiyoksit de dokulardan kana geçer.

solunum

NASIL SOLUK ALIR, VERİRİZ?

Göğüs kafesinin genişlemesi sonucunda, havanın akciğerlere dolması olayına soluk alma denir. Bu olay, çeşitli kasların yardımıyla sağlanır:

  • Diyafram gerilerek, aşağıya doğru iner; göğsün dikey çapı genişler.
  • Diyafram inince, karın organları da itilir; karnın öne, alttaki kaburgaların da yana doğru açılmasını sağlar. Göğsün enine çapı da genişlemiş olur.
  • Daha başka kaslar yardımıyla, göğüs kafesi arkadan öne doğru da genişler. Akciğerlerle göğüs kafesi arasında hava yoktur. Onun için, göğüs genişleyince, akciğerler havayla dolar.

Bu olayın tersine de soluk verme denir. Bu da, şöyle olur:

  • Soluk alma sona erince, göğüs boşluğunu genişleten kuvvetler ortadan kalkar.
  • Kemikler, kaslar, akciğerler, kendi esneklikleriyle, eski durumlarına dönerler. Böylece, hava da akciğerlerden dışarı atılmış olur.

Solunum

ÇALIŞIRKEN DAHA ÇOK HAVA ALIRIZ

Erişkin insanda soluk sayısı dakikada 14-18 kadardır. Çocuklarda bu sayı daha yüksektir. Ciğerlere alınan havanın hacmi, normal koşullarda, dakikada 7-8 litre kadardır. Ancak, çalışma halinde, bu hacim 50-60 litreye kadar yükselebilir.

AKCİĞERLERDE GAZ ALIŞVERİŞİ NASIL OLUR?

Bildiğimiz gibi, gazlar yüksek basınçtan alçak basınca doğru akarlar. Değişik basınçta iki kap bir boruyla birbirine bağlanırsa, iki kaptaki basınç eşit oluncaya kadar, gaz molekülleri yer değiştirirler. Buna gaz yayılması denir.

Akciğer keseciklerinde, kılcal damarların çeperlerindeki oksijen-karbondioksit alışverişi de, işte gazların bu yayılma özelliği sayesinde meydana gelir. Oksijen basıncı akciğer keseciklerinde daha yüksek, kanda daha azdır; bu sayede, oksijen kana girer. Karbondiyoksit basıncı ise, oksijen basıncının tersine, kanda daha yüksek, keseciklerde daha azdır. Böylece, karbondiyoksit de, kandan akciğerlere geçer.

îç solunum, yani dokulardaki gaz alışverişi de aynı yoldan olur. Dokulara giren oksijen besinlerin yakılması sırasında harcanır. Dokulardaki oksijen basıncı kandaki oksijen basıncından azdır; dolayısıyla, oksijen kandan dokulara geçer. Yanma sonucu meydana gelen karbondiyoksitin basıncı ise kandaki oksijenin basıncından yüksektir. Dokularda gaz alışverişinin yapıldığı yüzey akciğerde gaz alışverişinin meydana geldiği yüzeyden çok daha büyüktür.

Advertisement

Küçük Kan Dolaşımı

KAN DOLAŞIMI İLE SOLUNUM BİRBİRİNE BAĞLI

Kan dolaşımıyla solunum arasında sıkı bir bağlılık vardır.

  • Büyük kan dolaşımı dokularımıza, hücrelerimize besin, oksijen taşır; dokularımızda biriken karbondioksiti, su, sidik gibi zararlı maddeleri de alır, karbondioksiti akciğerlere, sidiği böbreklere, suyu ter bezlerine, böbreklere götürerek, vücuttan dışarı atılmalarını sağlar.
  • Küçük kan dolaşımının görevi ise, kirli kanın akciğerlerde temizlenmesini sağlamaktır. Akciğerlere gelen kirli kanın karbondiyoksidi, temizlenerek, temiz kan haline gelir.

Gördüğümüz gibi, dolaşım sistemimizle solunum sistemimiz arasında sıkı bir işbirliği vardır.

DAĞ HASTALIĞI NEDİR?

Hava basıncındaki değişikliklerin solunum olayı üzerinde büyük etkileri vardır.

  • Deniz yüzeyinden ne kadar yukarı çıkarsak, hava basıncı da o kadar azalır.
  • Deniz yüzeyinden aşağı inildikçe de, hava basıncı artar.

Hava basıncının azalması, oksijen basıncının da azalmasına yol açtığı için, çok yüksek yerlere çıkanlarda, kandaki oksijen oranı düşer. Buna dağ hastalığı denir. Bu hastalığa yakalanan kimsenin kalp atışları hızlanır; soluk alma zorlukları, baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, baygınlık baş gösterir. Hastalık ölümle de sonuçlanabilir.

DALGIÇLAR İÇİN TEHLİKE

Hava basıncının artması da solunumu etkiler. Su altında, örneğin köprü yapımında çalışanlarda, denizaltıcılarda, yüksek hava basıncının yol açtığı solunum bozuklukları görülür. Çünkü, deniz yüzeyinin altındaki yerlerde, hava basıncına su basıncı da eklenir. Bu su basıncı, her 10 metre derinlikte, 1 atmosfer kadar artar.

Su altında çalışacak kimseler su dibine özel odacıklar içinde indirilirler. Bu odaların basıncı, dıştaki suyun basıncına eşit tutulur. Bu durumda, işçiler, hava basıncının 4-5 katı bir basınç altında, rahatsızlık duymadan saatlerce çalışabilirler. Ancak, su yüzüne birdenbire çıkmamalarına özellikle dikkat edilir. Çünkü, yavaş yavaş değil de, birden yukarı çekilirlerse, çok ağır bozukluklar meydana gelebilir, dalgıcın öldüğü bile olur. Buna vurgun denir.

Hıçkırık

Hıçkırık

ÖKSÜRÜK, HIÇKIRIK DA BİRER SOLUNUM HAREKETİDİR

Öksürük, aksırık, horlama, esneme, hıçkırık da birer solunum hareketidir.

  • ÖKSÜRÜK. — Kimi vakit, gırtlağımıza, soluk borusuna, ya da bronşlarımıza yabancı cisimler girer. Bunları çıkarmak için, derin derin soluk alırız. Bunun sonucu olarak da, gırtlağımızdaki ses aralığı kapanır. Birdenbire, zorla soluk verince, ses aralığı yeniden açılır; böylece yabancı cisim de dışarı atılmış olur. İşte buna öksürük deriz.
  • AKSIRIK. — Genellikle burnumuzla ilgili bir tepkidir. Nezle gibi burun duyarlığını artıran hastalıklar, ya da buruna kaçan yabancı bir madde, aksırmamıza yol açar. Aksırırken, bir, ya da birkaç kez, üst üste soluk alırız, sonra burnumuzdan, ağzımızdan kuvvetle soluk veririz.
  • HORLAMA. — Horlama da düzgün olmayan bir solunum hareketidir. Uyurken, yumuşak damak gevşeyerek sarkar. Bu da, soluk alıp verirken damağın titreşmesine yol açar, horlarız.
  • ESNEME. — Solunum kaslarının birbiri ardınca kasılması sonucunda meydana gelen derin soluk almadır.
  • HIÇKIRIK. — Diyafram kasının sarsılması sonucunda, küçük dil kapanır, boğazdan yüksek bir ses çıkar. Buna hık tutma, ya da hıçkırık deriz.


Leave A Reply