Okumayı Sevmek, Okumanın Önemi İle İlgili Kompozisyon, Okuma Konulu Hikaye

0
Advertisement

Okumayı sevmenin önemi, okumayı sevmek hakkında yazılmış kompozisyon örneği. Okuma sevgisi hakkında kompozisyon, yazı örneği.

kitap çocuk

Okumayı Sevmek İle İlgili Kompozisyon

OKUMA SEVGİSİ

Bundan iki yıl evveldi. Canımın çok sıkıldığı bir gün, sevdiğim bir arkadaşıma gitmiştim. Onu, odasında yüzükoyun yatmış, bir kitap okurken buldum. Geldiğimi bile fark etmedi.

«Yahu, dedim, eline bir kitap almış, kapaklanmış okuyorsun. Haydi, şöyle biraz çıkıp hava alalım. Senin canın evde hiç sıkılmaz mı?»

O, bu soruma : «Sıkılmak mı, ne demek o? Sen kitap oku da canın sıkılıyor mu, sıkılmıyor mu, o zaman anlarsın» diye karşılık verdikten sonra dedi ki: «Herkes canı sıkıldığı vakit bir işe sarılır. Resim yapar, çalgı çalar, radyo dinler, şarkı söyler, evdeki bozuk âletleri düzeltir, kitap okur. Ben, kitap okurum. Bu, karşıdan sıkıcı gibi görünürse de zevkli, zevkli olduğu kadar da yararlıdır insana.»

Arkadaşım haklıymış. İnsan, bir kez kitaba alışmaya görsün. Bırakamıyor bir türlü, doyamıyor onun zevkine. Şimdi ben de elime bir kitap alıp okumaya başladığım vakit kendimden öyle geçiyorum, öyle dalıyorum ki anlatamam. Hele roman, tiyatro, biyografi gibi eserleri… Bunların kahramanları beni âdeta kolumdan tutup olaydan olaya sürüklüyor. O sevinirse ben de seviniyor, heyecanlanırsa ben de heyecanlanıyor, tasalanırsa ben de tasalanıyor, korkmaya başlarsa ben de korkuyorum. Nefesim tutuluyor, soluğum kesiliyor, sonra da rahatlıyorum.

Advertisement

Ben, anamı, babamı, kardeşlerimi, dostlarımı, öğretmenlerimi severim. Bütün bu insanların, içimde ayrı bir yeri vardır. Ben okumayı da severim. Kitaplar da benim arkadaşımdır, dostumdur. Durup dinlenmeden, bıkıp usanmadan bana bir şeyler öğretmeye çalışan gerçek dostlarım.

Okumanın Önemi İle İlgili Hikaye

Bir sabah evden biraz erken çıktım. Okula giden asfaltta yavaş adımlarla ilerler ve o günkü dersleri yavaş yavaş aklımdan geçirirken:

Sabah şerifler hayırlı olsun evlâdım!” diye bir ses duydum. Ak sakallı, tatlı bakışlı bir ihtiyardı bana seslenen. Yol uzun, vakit çoktu. İhtiyar amca ile hem yürüyor, hem de tatlı tatlı konuşuyorduk. İhtiyar amca söyle dedi: “Evlâdım, gün sizin, çalışın. Karşında gördüğün bu ak sakallı amca; Galiçya’nın topunu, Sakarya’da kaçan düşmanın topuğunu, görmüş adamdır. Sözlerimi yabana atma. Oku yavrum oku. Ben çok zengin bir ailenin, tek evladı idim. Beni şımartırlar arzularım emir ve kanun olurdu. Böylece hiçbir şeye değer vermeden büyüdüm. Okumamı da ihmal ettim. Her şey zamanla tükeniyor. Babam, annem ve nihayet israfıma dayanamayan servetim de beni bırakıp gittiler.

Bir gün baktım ki yapayalnız kalmışım. Her şey bitti, herkes beni bıraktı. O her sözü emir olan ben; hammallık ettim, çok zaman köprü altında serserilerle yattım. Yatacak yer bulabilmek için onlarla kavga ettim. Küçükken babam bana «Oku oğlum, sonra pişman olursun.» derdi. Simdi artık pişmanım. Amma ne fayda. Yavrucuğum eğer sen de ihtiyar amcan gibi bir sürü işsiz serseriye hizmet etmek istemiyorsan; oku. Bu sözlerimi ve beni unutma. Allahaısmarladık! Dedi ve ayrıldı.

Ona *Güle güle!» diyemedim. Çünkü ağladığını fark etmiştim..

Onun sözlerini ve yaşlı gözlerini hiç unutamayacağım.

Advertisement


Leave A Reply