Tevfik Fikret Kimdir? Hayatı Çalışmaları Eserleri ve Edebi Kişiliği

0
Advertisement

Tevfik Fikret kimdir, ne yapmıştır? Tevfik Fikret’in hayatı, edebi kişiliği ve eserlerinin kısaca özetleri, Tevfik Fikret hakkında bilgi.

Tevfik Fikret

Tevfik Fikret

Tevfik Fikret; şair dir. (İstanbul 1867 – ay. y. 1915).

Çocukluğu rahat geçti. Mahmudiye Rüşdiyesi’nde okurken okul yapısının savaş göçmenlerine ayrılması üzerine (1877-1878) yatılı olarak Galatasaray Sultanisi’ne yazdırıldı, bu yıllarda da hacca giden anasını yitirdi (1879). Yaratılışındaki düzen sevgisi, resim yeteneği, doğal ahlak eğilimleriyle okul yaşamını tam bir başarıyla sürdürdü, şiire eski yolda gazellerle 15 yaşlarında başladı, ilk ürünleri bile yapı ustalığıyla ilgi gördü. Okulu 1888’de birincilikle bitirdi, Hariciye Nezareti (dışişleri bakanlığı) İştisare Odası’nda memurluğa başladı.

İş yapmadan aylık almak ölçülerine uygun gelmediği için birikmiş parasını göçmenlere yardım komitesine bıraktığını belirterek bu görevden isteğiyle ayrıldı; böylece yaratılışının ödün vermez ilkelerinin ilkini yansıtmış oluyordu. 1889’da yeniden girdiği memurluk yanı sıra öğretmenliğe de başladı. 1890’da evlendi (dayısı Trabzon Valisi Mustafa Bey’in kızı Nazıma Hanım ile) 1891’de şiir yeteneğinin ilk başarısını kanıtladı (İsmail Safa’nın yönettiği Mirsad dergisinin açtığı tevhid ve padişaha övgü yarışmalarının ikisinde de birincilik), 1894’te Malumat dergisinin yönetimine emek kattı. Galatasaray Sultanisi’nin ilk bölümündeki öğretmenlik sınavını kazanarak kendi okuluna öğretmen oldu (hükümetten aylık kesintisi üzerine buradan da isteğiyle ayrıldı, 1895).

Servetifünun dergisi

1896 Ocağında hocası Recaizade Ekrem‘in tanıştırdığı Ahmet İhsan’ın (Tokgöz) Servetifünun dergisine yazı işleri yönetmeni olarak girdi (7 Şubat 1896) 256. sayıdan başlayarak), kendi kuşağının bütün iyi yeteneklerini çevresine toplayarak edebiyatımızda bir dönemeç olan topluluğun oluşumuna kişiliğinin değerlerini katmış oldu. Bu işi düzenle yürütürken Robert Kolej’de boşalan Türkçe-Edebiyat öğretmenliği önerisini benimseyerek bu görevini ömrünün sonuna kadar hiç aksatmadan yürüttü. Eski-yeni tartışması Fikret’in sürekli dikkati ve genç kuşağın toplu eylemiyle kısa sürede yenilik cephesinin verimli çabasına dönüştü, Divan edebiyatı’nın son izleri bu yıllarda silinmiş oldu.

Advertisement

Bu dönemde Fikret, bütün emeğiyle dergiye adandı, sürekli şiirleri yanı sıra sohbet, makale gibi yazılar da verdi, kendi sanatını yenileyip güçlendirmek için çalışma vakti buldu. Bu dönemdeki bir iki günlük tutukluluğu (İsmail Safa’nın evindeki bir toplantının Jurnali) çabucak sonuçlandı. Buna karşın, II. Abdülhamit yönetiminin jurnal-sansür-hafiye diye özetlenen yöntemi, bütün aydınlar gibi Fikret’te de sürekli bir bezginlik, umutsuzluk, kaçış özlemi yaratmıyor değildi (birkaç şiiri bu düş dünyasını iyice aydınlatır: Yeşil yurt, Beri-i Ümit, Ömr-i Muhayye…).

Şiirleri

Büyük şiir birikimini ilkin 1900’de kitaplaştırdı: Sübab-ı Şikeste (Kırık Saz), aynı yıl içinde ikinci basımı yapıldı. Karakterinin uzlaşmaz titizliyle, işine karışıldığı için, dergiden ayrıldı (1901). Birkaç yıl kendi köşesinde yalnız kaldı, baba konağının parasıyla Rumelihisar’daki evini yaptırdı (Aşiyan, 1903-1905). İkinci Meşrutiyet’e kadar Fikret, eviyle okulu arasında, yazdıklarını yayımlayamadan ve başka hiçbir eyleme katılmadan suskunlukla yaşar göründü. Protesto niteliğindeki eleştiri şiirleri gizlice elden ele dolaştı (Sis, 1902; Sabah Olursa, 1905; Mâzi, Ati, 1906; Bir Lâhza-i Teahtur, 1906..); babasını ve kız kardeşini yitirmenin hüznü de eklendiği için karamsar bir görüşe saplandı, yurt şiirlerinde kişisel dertlerini unutur gibi oldu.

İkinci Meşrutiyet sevincine iyimser umutlarla katıldı:

Sis’e karşı Rücû, Tanin gazetesinin kuruluşunda yer aldıysa da politikanın değişik ve kaypak ölçüleri mizacındaki ahlakçı tutuma uygun düşmediği için kısa sürede köşesine çekildi, Maarif (MEB) nazırlığını kabul etmeyerek Galatasaray Sultanisi’nin yöneticiliğini yeğledi (Ocak 1909), dedikodulu eleştiriler üzerine yine ayrılmak zorunda bırakıldı (Nisan 1910). Darülfünun’da da (üniversite) dersler verdi, ilk kitabı Rübab-ı Şikeste’yi eklemelerle bastırdı (1910), ertesi yıl onun dördüncü basımıyla birlikte toplumsal ürünlerini derleyen ikinci kitabını çıkardı: Haluk ‘un Vedâı (1911),

İttihat ve Terakki yönetiminin hatalarını, bencil uygulamalarını eleştiri şiirlerinde sertçe dile getirdi: Doksan Beşe Doğru (Ocak 1912); kendisini eleştirenlere cevap verdi: Rübabın Cevabı (Şubat 1912), Hân-ı Yağma (Haziran 1912). Birinci Dünya Savaşı’na katılmamızı da yanlış bulduğunu belirtti: Sancağ-ı Şerif Huzurunda (1915). Batı Bey’in açtığı yeni okulun küçükleri için hece ölçüsüyle yazdığı eğitsel ürünlerini kitaplaştırdı: Şermin (1914). Gizlice hırpalayan şeker hastalığının azdırdığı bir rahatsızlıkla bitkin düşünce kısa bir süre sonra öldü (19 Ağustos 1915); Eyüp Şehitliği’ndeki mezarı, günümüzde müze yapılan Aşiyan’ın bahçesine taşındı (24 Aralık 1961).

Servetifünun topluluğunun en önemli temsilcisi, sanat-yaşam değerlerinin toplamıyla hem kendi kuşağına hem kamuoyuna etkisini kabul ettiren kişi Tevfik Fikret’tir; kısa ömrüne sığdırdığı değişim aşamaları ve gelişen sorumluluğuyla, düşünce ve eylem alanında da herkesin önünde gider. Toplam etkisi şöyle özetlenebilir: Saygı duyulan kişiliği, özgür ve bağımsız mizacı, şiir,resim yeteneği, inanç ve yazarlığı, çağına göre yeni ve ileri düşünceleriyle Tevfik Fikret; yaşadığı dönemde de sonraki zaman dilimlerinde de bağlanılacak odak olur. Tıpkı Namık Kemal gibi bir dönem, onun kişiliğinde hatırlanır, anılır, tanınır, özetlenir.

Başlıca eserlerinin özetleri

Haluk’un Defteri

Haluk’un Defteri, şairin 2. şiir kitabı “Haluk’un Defteri-Hayata Karşı Beşer-Hitabeler” başlıklarıyla üç bölümde 20 (uzun) şiiri içerir. Tevfik Fikret’in el yazısıyla (en sonda imzası da vardır) ilkin taş basması (litografya) olarak yayımlandı; başta Haluk’un İskoçya’dan annesine gönderdiği resim yer alır. Yeni Türk harfleriyle ilk kez 1945’te basıldı (Halit Fahri Ozansoy’un emeği ve sözlükle). Şairin 1901-1911 arasında yazıp da yayımlayamadığı bu kitaptaki şiirlerden en etkili ve tanınmış olanları; Haluk’un Amentüsü, Promete, Haluk’un Vedaı, Ferda (hepsi aruz ölçüsüyledir).

Advertisement
Kırık Saz

Kırık Saz, Tevfik Fikret’in bütün eserlerinden yaptığı seçmeleri günümüz diline şiirle aktaran Ahmet Muhip Dıranas’ın (1908-1980) çalışma ürünü (1975). Aslında Kırık Saz, Tevfik Fikret’in (1867-1915) ilk şiir kitabının adıdır: Rübab-ı Şikeste (1900). Dıranas bu kitaptan seçtiği 49. Haluk’un Defteri’ nden (1911) aldığı 11 şiire, Hân-ı Yağma (Yağma Sofrası) şiiriyle Tarih-i Kadim (Eski Tarih) adlı bağımsız türünü ekleyerek hepsini Kırık Saz adıyla sunmuştur; her sayfada şiirin aslı solda, Dıranas’ın Türkçesi sağda yer alır.

Rübab-ı Şikeste

Rübab-ı Şikeste, şairin ilk şiir kitabı. Ahmet Muhip Dıranas’ın emeğiyle, eski ve yeni metin karşılıklı sayfalarda olmak üzere Kırık Saz adıyla (1975). İlk basımında 153 şiir içeren kitabın İkinci Meşrutiyet sonrasındaki basımlarına yeni ürünler de eklendi. Kitap dört bölüme ayrılır. Rübab-ı Şikeste, Aveng-i Şühur (Aylar Dizisi), Aveng-i Tesâvir (Tasvirler dizisi, altı portre), Eski Şeyler, Servetifünun şiirinin bütün özelliklerini sergileyen kitapta yalnızca aruz vezni kullanılmıştır.

Şermin, şairin ölümüne yakın günlerde eğitimci Satı Bey’in isteği üzerine yazdığı çocuk şiirleri. Kitabın özellikleri; çocukları doğadan ürkmeyen, korkusuz kişiler olarak yetiştirme çabası, iyiliklerle güzelliklere ulaşmayı amaç gösteren eğitsel değeri, bir aruz şairi olan sanatçının ilk kez denediği hece ölçüsüyle (4/4 duraklı 8’li) yazılmış olmasıdır (30 şiir).


Leave A Reply