2 Yaş Sendromu Nedir? İki Yaş Sendromu Belirtileri ile Davranış Tarzımız Nasıl Olmalıdır?

0
Advertisement

Çocuklarda iki yaş sendromu nedir, belirtileri nelerdir? 2 yaş sendromunda nasıl davranmalı, yapılması gerekenler nelerdir?

2 Yaş Sendromu

Çocuğunuz ikinci yaşına basınca, gelişmesi en hızlı aşamasına girer. Yeni edinilmiş yetenekleri üstünde tam denetim kazanmayı öğrenirken, kendini çevresindeki her şeye -hattâ size- karşı çıkmaya hazır bir halde bulabilir.

İkinci yaşı ile üçüncü yaşı arasını süren çocuğunuzun artık “melek gibi” bir çocuk olmaktan çıktığını, davranışları sizi kızdıran, düşkırıklığına uğratan bir “küçük adam” ya da “küçük kadın’a dönüşüverdiğini farkedebilirsiniz.

Çocuğunuzun kişiliğindeki bu değişme, sandığınızın tersine, “normal” bir şeydir. Çünkü minik bebeğiniz, artık büyümektedir. Kendine özgü hoşlanma ve hoşlanmama duygulan oluşmaya başlamıştır ve artık sizin isteklerinize, körü körüne uymak istemeyecektir. Yemek saatlerine, uyku saatlerine direnebilir ya da oturak eğitimine inat ediyormuş gibi görünebilir. Ona yönelttiğiniz isteklerle canının istediğini yapması engellendiği için, karşı çıkışlarını yenme yolunda göstereceğiniz çabalar, onda aşırı huysuzluk ve öfke nöbetlerinin patlak vermesiyle sonuçlanabilir.

Bu dönemin, çocuğunuzda büyük bir “gelişme” dönemi olduğunu unutmayın. İki yaşına basan çocuğunuzun sözcük dağarcığı hızla genişler ve bu sırada birçok yeni beceri de edinir. Dolayısıyla da, yaşamı zahmetli ve biraz da kafa karıştırıcı bulmasında şaşılacak bir yan yoktur.

Advertisement

Ona karşı sabırlı olmaya çalışın. Ortaya koyduğu bütün bağımsızlık çabalarına karşın, gereksinmelerinin çoğu bakımından, hâlâ size bağımlı durumdadır. Bu uyum dönemi (yaklaşık bir yıl) gerek sizde, gerek ailenizin öbür üyelerinde büyük bir gerginliğe yol açabilir ve sizin açınızdan, eşinizin, akrabalarınızın ve dostlarınızın desteğinin en büyük değeri taşıyacağı dönemdir.

UYKU SORUNLARI

İki yaşlarının içindeki çocukların çoğu, geceleri düzenli aralıklarla uyanır ve ilgi isterler. Bunun yanı sıra, çocuğunuzun yatma saatini kesin bir biçimde belirlemekte de güçlüklerle karşılaşabilirsiniz. Bunlar sizin için çok yorucu olabilir; geceleri art arda uykusuz kalmak, ertesi günün alışılmış işlerini yapmanızı güçleştirebilir. Oysa, dinlenmeniz önemlidir ve bu sorunun üstesinden gelmek için eşinizin ya da evde yaşayan bir büyüğünüzün -varsa- yardımına gereksinme duyabilirsiniz.

Çocuğunuzun -dolayısıyla da sizin- uykularının bölünmesi konusunda yapabileceğiniz bazı şeyler vardır. Bunların birincisi, doktoruyla konuşarak, sözgelimi bir kulak iltihabı ya da uyurgezerlik gibi herhangi tıbbi bir sorunu bulunup bulunmadığını araştırmaktır. Sonra çocuğun odasını gözden geçirin: Oda soğuk mu? Pencere aralarından hava esintileri mi giriyor? Yoksa çocuğunuz karanlıktan mı korkuyor? Karanlıktan korkuyorsa, odasına çok düşük ampullü bir gece lambası koymanız sorunu ortadan kaldıracaktır.

Çocuğunuzun sorunu başka bir nedenden de kaynaklanıyor olabilir. Günlük programında ya da aile yaşantınızın akışında onu tedirgin edebilecek şeyler olup olmadığını düşünün.

Acaba gündüzleri çok fazla mı uyuyor? Çocuğunuz büyüdükçe, gündüzleri uyuma gereksinmesi azalacaktır. Öğleden sonraları uzunca bir süre uyumayı sürdürüyorsa, gecenin geç saatlerine kadar uyumamasının nedeni bu olabilir. Öyleyse, onu gündüzleri uzun süre karyolasında kalmaya zorlamayın.

Çocuğunuzun ruhsal açıdan kaygılı olması durumu, rahatsız edici gece karabasanlarıyla (kâbuslarıyla) sonuçlanır. Belirlemek güç olmakla birlikte, ona kaygı veren bir şeyler bulunup bulunmadığını anlamaya çalışın. Yatırırken onunla konuşun ve içini yatıştırın. Kafasındaki korkulan uzaklaştırmak için, yatma saatinde ona bir öykü okuyun. Çok sevdiği bir oyuncağına sarılarak yatması da, uykuya dalıncaya kadar onu rahatlatabilir.

Advertisement

Ailenin günlük programındaki bir değişiklik de çocuklarınızı etkileyebilir. Yeni bir bebek dünyaya getirmenizin ardından, dikkat ve özeniniz yeni bebeğe yöneleceği için, ilk çocuğunuzda -ya da çocuklarınızda- duygusal bir tedirginlik dönemi başlar. İlk çocuğunuz, artık evin “tek” bebeği, ilgi odağı olmaktan çıkmanın yol açtığı kırgınlığı yaşayacaktır. Buna tepki olarak göstereceği davranışlar sizi üzebilir; ama fazla kaygılanmayın ve bu duruma üzüldüğünüzü anlamasına fırsat vermeyin. Çok geçmeden “yeni geleni, ailenin bir parçası olarak kabul edecektir. Bu arada, ona daha çok ilgi gösterin ve yeni bebekle ilgili günlük işlere onu da katın: Küçük kardeşi için bir kâğıt bez getirmesini söylemeniz, ona bir şeyler başarma duygusu verecek ve size gerçekten yardım edecektir.

DEĞİŞİK HUYLAR

Çocuğunuzun geceleri uykusunun bölünmesinin, belirli nedenleri bulunmayabilir. Her çocuğun huyu değişiktir ve bazı çocukların uyku gereksinmeleri, öbürlerininkinden daha az o-labilir. Bu durumda, çocuğunuzu akşamları daha geç bir saate kadar uyanık tutmaya çalışın; böylece bütün gece uyumasını sağlayabilirsiniz.

Çocuğunuz için belirli bir yatma saatinin geldiğini anlamasını sağlayacak biçimde bir program oluşturmak, iyi bir düşüncedir. Çocuk bu düzene alışırsa, kendisinden ne beklendiğini bilecek ve büyük bir olasılıkla, üzücü huysuzluklar yapmadan yatmaya gidecektir.

Çocukların çoğu suyla oynamayı sevdiklerinden, onu belirli saatlerde belirli şeyler yapmaya alıştırmaya, akşam banyosu saatlerini düzenleyerek başlayabilirsiniz. Akşam banyosunu bir eğlenceye dönüştürün; ona banyoda bol bol oynayacak vakit bırakın.

Ayrıca, onu yatağına yatırırken bir masal anlatın ya da okuyun. Yabancı olmadığı sözcüklerle kendisini daha güvende hissedeceği için, her gece aynı masalı ya da öyküyü dinlemek isteyebilir. Sarılarak yatacağı oyuncağı, kendisinin seçmesini de sağlayın.

Uyuduktan sonra, gecenin ortasında uyanıyorsa, ilk yapmanız gereken şey, sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmaktır. Altını ıslatmış, üşümüş, susamış … olabilir. Yolunda gitmeyen şey neyse düzelttikten sonra, yeniden yatağına yatırın; onunla bir süre konuşup, gerekiyorsa masal anlatarak ya da okuyarak, yatma saatinde yapmış olduğunuz şeyleri tekrarlayın. Uykunuz bölündüğü için sabırsızlığa kapılmamaya çalışın.

Soğuk bir gecede uyanıp, ağlamaya başladığını duyunca, onu yatağınıza almayı düşünebilirsiniz. Bunu yapmamaya çalışın: Yaparsanız, her uyanışında onu yatağınıza almaya hazır olun. Böyle bir huy edinirse, bundan vazgeçirmeniz çok güç olabilir.

Ne yapsanız geceleri uyanmayı sürdürüyorsa bile, kaygıya kapılmayın ve bunun geçici bir dönem olduğunu unutmayın: Üç-dört yaşına gelen çocukların çok azı, geceleri uyanmayı sürdürürler.

SIK KARŞILAŞILAN SORUNLAR

Çocuğunuz daha birkaç ay önce yemeğini güzel güzel yerken, yemek saatleri ansızın bir savaş saatine dönüşebilir. Yemek yemek istemeyebilir; yemesi için zorladığınızda tabağı yere fırlatabilir; hırçın çığlıklar atabilir.

Bu davranışı, özellikle de aynı saatte beslenecek başka çocuklarınız varsa, gerçekten cesaret kırıcı olabilir. Gene de, sinirlenmeniz, öfkelenmeniz, yalnızca onun “kendi bildiğini yapma” kararını güçlendirmekten başka işe yaramaz. Üstelik sinirlenmeniz, öfkelenmeniz, yeni yaptığıyla “ilgilenmeniz” ve üstünüzde uyandırdığı bu etki, hoşuna gidebilir. Kaygılanmayın; bu davranışları sonucunda, pek az çocukta beslenme sorunları doğar.

Düzenli yemek saatleri yerleştirme çabanızı ve dengeli bir yemek rejimini sürdürün. Yemekler arasında abur cubur yemesine engel olun.

Advertisement

Oturak eğitimi de sorunlar doğurabilir. Bazı çocuklar iki yaşına geldiklerinde artık altlarını ıslatmayabilirlerse de, pek çoğunun altları hâlâ bezlidir; oturak kullanmak istemezler ve yataklarını ıslatırlar. Bu, o yaş için hâlâ bütünüyle normal bir davranıştır.

Arkadaşınız yaşı aynı olan küçük çocuğuna artık bez bağlamıyor da, siz bağlıyorsanız, üzülmeyin; sizin çocuğunuz da “kendi sırası” geldiği zaman bu aşamaya ulaşacaktır. Bu arada, erkek çocukların bu aşamaya genellikle kızlardan daha geç ulaştıklarını da unutmamak gerekir.

Çocuğunuzu oturak kullanmaya teşvik edin. “Kazalara” karşı hazırlıklı olmayı başardığı zaman onu övün. Altını ıslatmış da olsa, onu oturağına oturtun: Kendisinden beklenen şeyin ne olduğunu anlamaya başlayacaktır. Oturak eğitimi uzun sürerse, ona baskı uygulamayın: Canınızın daha çok sıkılmasından, onun da üzülmesinden başka işe yaramaz.

AŞIRI HUYSUZLUK VE ÖFKE NÖBETLERİ

Aşırı huysuzluk nöbetleri, size büyük sıkıntı verebilirse de, çocuğunuzun gelişmesinin bu aşamasında, normaldir. Hiç aşırı huysuzluk nöbeti geçirmemiş küçük bir çocuğa çok ender rastlanır. Bu “nöbetler”, çocuğun büyüme sürecinin ve bağımsızlığını dile getirmesinin, normal bir parçasını oluşturur.

Çocuğun çevresindeki dünyayı keşfetmesine fırsat vermek önemlidir; ama kendi güvenliği bakımından bazı sınırlar koymak da gereklidir. Bu da, aşırı huysuzluk ve öfke nöbetlerine yol açabilir. Doğal olarak her şeyi araştırmaya meraklı olacaktır ve anlayamadığı sınırlamalardan öfke duyacak, engellendiğini hissedecektir.

Bunun yanı sıra, hâlâ, boyunu aşan işleri yapmaya kalkıştığında kolayca başarısızlığa düştüğü, düşkırıklığına uğradığı bir yaştadır. Yorulduğu ya da acıktığı zaman da, aşırı huysuzluk ve öfke nöbetleri geçirebilir. Çocuğunuzun öfke nöbetlerine neyin yol açtığını anlamaya çalışın; sonra da, bu tür durumlarla karşı karşıya kalmasını, elinizden geldiğince önleyin.

Çocuğunuz sözgelimi, başka bir çocukla oynarken ya da bir mağazada alışveriş yaptığınız sırada öfke nöbetine kapılabilir. Bu durumda onu oradan uzaklaştırıp, bir oyunla ya da bir oyuncakla dikkatini başka yere çekmeye çalışın; işe yaramazsa, sakin kalmaya özen gösterip, öfke nöbeti yatışana kadar bekleyin, içini rahatlatarak güven vermenin, okşayıp sevmenin de yardımı olacaktır.

iki yaşlarında çocuğunuz apansızın son derece utangaç bir “kişi” olup çıkar; yanı başınızdan ayrılmaz; hattâ eteğinize, pantolonunuza yapışır. Birkaç ay önce bir arkadaşın evinde oynarkan bıraktığınız zaman sevinerek kaldığı halde, apansızın, yanından ayrılıp da odadan çıktığınızda avaz avaz haykırmaya başlayabilir, içinde bulunduğu yaşta, bu da normal bir şeydir ve kaygılanmanız gerekmez. Çocuğunuzun, gelişmesinin bu aşamasında, becerileri geliştiği ve bağımsızlığını kazanmakta olduğu halde, hâlâ ona verdiğiniz güven duygusuna gereksinmesinin sürdüğü anlamına gelir.

Bu dönem uzun sürmeyebilir; dolayısıyla, yanında olmanızın sağlayacağı destek ona güven kazandıracağı için, onu odada siz yokken uslu uslu oynamaya zorlamayın. Biraz kafanızı dinlemek, kendi başınıza kalmak istediğinizde, aileden yakından tanıdığı başka bir kişiyle, büyükannesiyle, büyükbabasıyla, teyzesiyle, halasıyla kalmasını deneyin.

DESTEĞİNİZ

İki yaşındaki çocuk çok hareketlidir. Bir yandan bağımsız olmak için uğraşırken, bir yandan da sizin ilginizi bekler; bu da sizin için son derece zahmetli ve yorucu olabilir. Üstelik buna bir de başa çıkılması güç huysuzluklar eklenirse, günün sonunda kendinizi, elinizi ayağınızı kıpırdatamayacak kadar bitkin düşmüş durumda bulabilirsiniz.

Advertisement

Sıkıntılarınızı, küçük çocukları olan arkadaşlarınızla konuşun. Çocuğunuzun davranışının bütünüyle normal olduğunu duymak, arkadaşlarınızın da aynı güçlüklerle karşılaşmakta olduklarını öğrenmek, içinizi yatıştırabilir.

Bulunduğunuz çevrede başka annelerle ve küçük çocuklarla ilişki kurmanız ve sürdürmeniz de çok önemlidir; en sıkıcı deneyimlerinizi başka annelerle paylaşmak rahatlatıcı bir etki yapar; kendi yaşındaki başka çocuklarla oynamak da, çocuğunuzun hoşuna gidebilir.


Leave A Reply