Yahya Kemal Beyatlı Kimdir? Ünlü Şairin Hayatı Eserleri Edebiyattaki Yeri

0
Advertisement

Yahya Kemal Beyatlı kimdir ve ne yapmıştır? Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatı, eserleri, biyografisi, edebiyatımızdaki yeri hakkında bilgi.

Yahya Kemal Beyatlı

Yahya Kemal Beyatlı Hayatı – Eserleri

Yahya Kemal Beyatlı; şair ve yazardır (Üsküp 1884-İstanbul 1958).

Doğduğu kentte başladığı ortaöğrenimini İstanbul Vefa İdadisi’nde tamamladı (1902). Abdülhamit dönemi baskısında Paris’e gitme yolunu buldu (1903), dil öğrenimi için hazırlık sınıflarında çalıştıktan sonra Siyasal Bilimler Okulu’na girdi; okulu bitirdiğine ilişkin herhangi bir kayıt yoktur. 1912’de yurda dönünce öğretmenlik yaptı, Darülfünun’da çeşitli dersler okuttu (1915-1923). Mütareke yıllarındaki gazete yazılarıyla (Eğil Dağlar, 1966), Milli Mücadele’yi desteklediyse de imzasını kullanmadı.

Lozan Konferansı’na gönderilen kurulda yer aldı, TBMM’ye Urfa milletvekili olarak katıldı (1923), dışişleriyle ilgili bazı komisyonlarda bulundu. Varşova (1926) ve Madrid’e (1929) ek olarak Lizbon (1931) orta elçilikleri yaptı. Tekirdağ (1935) ve İstanbul milletvekili olarak Meclis’te yer aldı (1943-1946), Pakistan büyükelçisi olarak Karaçi’de bulundu (1948), yaş haddinden emekli olunca (1949) İstanbul’da yaşadı.

Muallim Naci etkisindeki ilk özentileri Servetifünun kopyacılığıyla sürecek gibiyken (İrtikaa, 1902-1903, 6 şiir) yaşamım etkileyecek en önemli dönemeçle Paris’e gitme olanağı buldu. Bu; Hamit, Fikret, Cenap şiirinin etkilerinden uzak kalması, bir Batı dilinin beğenisiyle yeni ufuklara yönelebilmesi demektir. Paris yıllarında Yahya Kemal, kendinden yaşlı Jön Türk kuşaklarının, Fransızcayı daha önce öğrenmiş kişilerin arasında kendi sessiz arayışlarına yöneldi. Klasik Divan Şiirimizi Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla ele alma başarısı, bu yetişme dönemini yayınsız yazma, yaymadan olgunlaştırma, sürekli alıştırma yapma gibi çalışma yöntemlerinden doğar (1903-1918).

Advertisement

Şiir Hayatı

İlk şiirleri Yeni Mecmua’da, çıktı (Mart 1918); 1919’da sekiz, 1921’de bir, 1922’de bir şiir yayımladı. O günlerde imparatorluk yıkıma gitmekte, kurtuluş için yollar arayan aydınlar hepsi birbirinden gerçeksiz ve geçersiz ütopyalarla dağılmaktadır: İttihatçı Osmanlılığı, din birliğine dayalı bir İslâm bütünlüğü özlemindeki grup, Batı laikliğinden bilime dayalı çağdaş bir toplum yaratma düşü, Orta Asya kökenine kadar uzanan bir Türkçülük-Turancılık ülküsü.

Bu noktada Beyatlı yurt ve ulus için vazgeçilmez tek koşulun kültür ve uygarlık birliği olduğuna inandı. Böylece Yahya Kemal bütün geçersiz düşlerden kurtularak yurt, ulus, yaşam, kültür, dil, sanat, uygarlık alanlarının hepsinde birbiriyle tutarlı yorumlara kavuştu, büyük eserini kusursuz olgunluğa kavuşturdu. Bu çağ sanatçılarının hepsi gibi onun asıl sorunu da dil oldu. Sanatının doğal öğelerini yok sayamadığı için Milli Edebiyat Akımı’nın getirdiği yadsımaları (aruz vezni, kültür diline girmiş, Arapça Farsça sözcükler, Divan nazım biçimleri, beyit, birim, kafiyelerde yazı dilinden yaralanma yöntemi …) kabul etmedi.

Sonunda iki dilde karar kıldı; yaşantısının özlenimleri, çağdaş konular içindeki beğeni ve bilinç özlemini dile getirirken kullanacağı ortalama kültür dili; eski şiiri aynı biçimlerde yenilerken uygulayacağı eski Türkçe. Çünkü Tanzimat’tan bu yana gelen şiir kuşaklarının yanılgısından ayrılmış, geçmişinden koparak Batı’yı izlemek gibi yanlış bir yöne doğrulmamıştı, ona göre edebiyatımız kendi geleneğinin özü içinde yenilenirdi. Bu geçmişin kökünü de Orta Asya bozkırlarına değil Bizans’ı fetheden Selçuklulara kadar genişletti (Hayal Beste, Alpaslan’ın Ruhuna Gazel) ona göre asıl uygarlık bilişimimiz bugünkü Türkiye topraklan üzerinde gerçekleşmişti.

Yahya Kemal sağlığında hiç kitap çıkarmamakla birlikte -ömrünün son yılında- iyice damıtıp düzelttiği şiirlerinin yayımını kabul etti: Salon, Aile, Resimli Hayat Mecmuası, Hayat Mecmuası (1947-1953) ve Hürriyet gazetesinde 11 Mart 1956’dan başlayarak her hafta bir şiir olmak üzere düzenle 16 Haziran 1957’ye kadar. “Mısra haysiyetimdir” (Dize onurumdur) ilkesine yaslanan bir sanatçılık ülküsü ve ulusunun diliyle birkaç seçkin şiir yazmayı başlıca yaşam amacı sayan Beyatlı’ yı son yüzyılın en etkili, en olgun en üstün Türk şairlerinden biri yapmaya götürdü.

Yahya Kemal Beyatlı Hayatı - Eserleri

Edebi Dili

Osmanlı tarih ve şiirine yaslanarak neoklasik örnekler verdiği gibi (gazeller, şarkılar, rubailer..) yeni biçimler ve yalınlaştırılmış bir dille de güncel yaşamı izledi. Geçmişe hep bağlı kalan ama güncel bilincini gelecekteki iz-lemden alan sevgiler odaklığında tarih bilincini, yurt bağını, yurttaşlık kaynaşmasını, İstanbul güzelliklerini, aşkı, dostluğu, eski musikimizin seçkinliğini, doğa özelliklerini, ulus sıcaklığını, uygarlık eserlerimizi… işledi. Ok şiiri dışında hep aruzu kullandı, bu alanda kusursuz ve ikmalsiz olmanın yetkin tutumunu sergiledi.

Advertisement

Lirik-epik nitelikleri önde gelen, zaman zaman felsefe toplum sorunlarına yaklaşan, ölüm ve sonsuzluk konularını insanca şiirleştiren eserleri 20. yüzyılda Türk ruhunun en ortak aynası oldu. Rumelihisarı Mezarlığı’na gömüldüğü için Bebek’i oraya bağlayan caddeye ve Gültepe dolaylarındaki bir mahalleye adı verildi. Dostları ve hayranlarının kurduğu Yahya Kemal’i Sevenler Cemiyeti’nden başka İstanbul Fetih Cemiyeti’ne bağlı bir yerde Yahya Kemal Enstitüsü kuruldu (1961). Müzesi açıldı (Çarşıkapı Kara Mustafa Paşa Medresesi’nde), bütün eserleri bu enstitünün belgelerine dayanılarak Nihat Sami Banarlı’nın emeğiyle yayımlandı; Maçka’daki heykeli Barbaros Bulvarı yakınında düzenlenen yeni parka taşındı.

Şiir kitapları:

Kendi Gök Kubbemiz (1961), Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962), Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963).

Düzyazı eserleri:

Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966), Siyasi Hikâyeler (1968), Siyasi ve Edebi Portreler (1968), Edebiyata Dair (1971), Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973), Tarih Müsahebeleri (1975), Bitmemiş Şiirler (1976), Mektuplar Makaleler (1977).

Başlıca eserlerin özetleri:

Açık Deniz

Açık Deniz, şairin çok zaman yeğlediği Mefûlü Mefâilü Fâilün ölçüsüyle yazılmış şiiri. İki bölüm halinde (18 +18) 36 dizelik düz uyaklıdır (Mesnevi biçimi; AA BB CC..). Genel olarak konu, sanatçının çocukluk düşlerinde beslediği geçmişe özlem, Türklüğün büyüklük dönemlerine duyulan saygı ile Atlantik kıyısında gözlenen bir gelgit olayının yarattığı çağrışım izlenimleridir. Bu esinlenmenin Yahya Kemal Beyatlı’nın Paris öğrenciliği sırasında bir Britanya gezisinde (1910) doğduğunu şairin anı ve söyleşilerinden öğreniyoruz. Beyatlı, Türklüğün, özellikle Osmanlılığın fetih coşkusu sırasında yaşadığı büyük atılım ruhunun benzerini kıyılara vuran okyanus dalgalarında görür; çaba ve başarı yüzyıllarının mutlu eylemiyle denizin karaya saldırısı arasında bir özdeşlik kurar. Bu özlem ve kavuşamama hüznü, “bir bitmeyen susuzluktur”; onu ulaşılmış hiçbir hedef, “hiçbir güzel kıyı” dindiremez.

Aziz İstanbul

Aziz İstanbul, İstanbul konusundaki düzyazılarını toplayan kitaptır. Beyatlı’ nın İstanbul’a duyduğu sevgi, saygı duygularıyla İstanbul’un Türk kültür yaşamındaki özel yerini vurgulayan yazılarına (konferans, konuşma, plan notları) yer verilmiştir (20 metin; 1913 -1942 arasındaki ürünleri). Hepsindeki değişmeyen öz; Bizans’ı fetheden Türklüğün bu değişik yerde inançlarına, özelliklerine, kişiliğine özgü yeni olgun bir uygarlık iklimi yaratma başarısına duyulan sevgi ve hayranlıktır.

Edebiyata Dair

Edebiyata Dair, şairin edebiyat üzerine yazılarıdır. Sağlığında kitap çıkarmamış olan şairin kendi sanatını da içeren bu konudaki yazıları, özellikle şair satanıtın sorunları üzerindeki klasik ve sağlam savunuları, günümüz için de ışık tutucu değerlerini korumaktadır.

Eğil Dağlar

Eğil Dağlar,“İstiklal Harbi Yazıları”. Beyatlı’nın 1921-1922 ve 1924 yıllarında ileri, Tevhid-i Efkâr, Hakimiyet-i Milliye gazeteleriyle Dergâh dergisinde çıkmış 86 yazısı. Bazıları okul kitaplarına da geçmiş olan klasik değerdeki parçalar (Esir Jeminüs ve Altor Şehri, Eğil Dağlar, Üç Tepe…) yakın tarihimizin en bunalımlı bir dönemine de tanıklık eder. Daha Detaylı Özet

Eski Şiirin Rüzgârlarıyla

Eski Şiirin Rüzgârlarıyla, şairin ölümünden sonra derlenen 2. şiir kitabıdır. Konularının gerektirdiği dil dikkatiyle, “kendi asırlarının lisanıyle” yazılmış olan şiirler, “Divan şiirinin dil, şekil ve söyleyiş özellikleriyle yaratılmış klasik örneklerdir”. Yavuz Sultan Selim’in savaş zaferlerini destanlaştıran Selimnâme, onar beyitten oluşan yedi bentlik bir terkibibenttir. İkinci bölümde 39 gazel yer alır. Musammatlar bölümünde altı şiir, Şarkılar bölümünde 6, İthafta 2, Kıtalar Beyitler bölümünde 10 kısa şiir vardır. Günümüz okuyucusu bu şiirlerdeki dil ve tarih bilgisinden iyice uzakta kaldığı için kamuoyunca bir daha aranmadı, yeniden basılmadı.

Kendi Gök Kubbemiz

Kendi Gök Kubbemiz, şairin ölümünden sonra kitaplaşan ilk eseridir. Yazarının yaptığı bölümlemeye göre Kendi Gök Kubbemiz’de 33, Yol Düşüncesi başlıklı yerde 23, Vuslat başlıklı son bölümde 25 (toplam 81) şiir yer alır. Kitap birkaç kez basıldı. Daha Detaylı Özet

Siyasi Hikâyeler

Siyasi Hikâyeler, şairin ölümünden sonra derlenen külliyatının 7. kitabıdır. Kitap, Osmanlı tarihine dönük bir merakın bulup öyküleştirdiği ilginç olay ve kişilerin özelliklerini yansıtır. Hemen her dönemde baht açıklıklarını koruyan, en gizli haberleri taşıdıkları için el üstünde tutulan casusluk görevlileri (Şem’i Molla, Vehbi Efendi, İbrahim Salim Efendi…), düşüncelerini safdillikle ve zamansız açıklayan gözdelerin gözden düşüşü (Mehmet Ali Bey: Bir Gözdenin Gafleti), saray entrikaları (Raif Efendinin Katli), hiçbir seçkinlikleri olmadığı halde saray damatlığı yüzünden en büyük görevlere getirilen uysal ve uslu bendeler (Damat Mehmet Paşa), eski dil ve anlatımın kendine özgü lezzetiyle ustaca anlatılmıştır.

Siyasi ve Edebi Portreler

Siyasi ve Edebi Portreler, şairin anılar derlemesidir. Kişilikleri, özellikleri, eserleri üzerinde yazarın izlenim ve değerlendirmeleri içeren portreler: Abdülhak Hamid, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Halide Edip Hanım, Yakup Kadri, Refik Halit, Ruşen Eşref, Ahmet Naim Bey, Ziya Gökalp ve Enver Paşa, Murad Bey, Ali Kemal, Kıbrıslızade Tevfik, Doktor Nâzım, Bahaettin Şakir, Yusuf Akçura, Şekip Bey, Cemal Paşa, Cavit Bey

Advertisement


Yorum yapılmamış

Leave A Reply