Damla Damla Kitap Konusu İncelemesi Hakkında Bilgi, Ruşen Eşref Ünaydın

0
Advertisement

Ruşen Eşref Ünaydın’ın Damla Damla isimli kitabının konusu nedir? Damla Damla kitabının incelemesi, kitap hakkında yorumlar ve bilgi.

Damla Damla

Damla Damla – Ruşen Eşref Ünaydın

KİTAP HAKKINDA:

“Damla Damla” ülkemizde yeni harflerle basılan ilk eserdir. 1928, 1929 ve 1947 yılında baskıları yapılmıştır.

Yazar, bu kitabın ilhâm kaynağının Atatürk olduğunu belirtir Atatürk, bir konuşmasında, Ruşen Eşrefe birkaç kelime söyler ve bunların anlamlarını açıklamasını ister. Ruşen Eşref, anında cevaplar. Bu kelimeler etrafındaki konuşmalar, daha detaylı bir eser yazması için kendisine yol gösterici olur.

Kitabın Özetini Dinle Video

KONUSU:

Yetmiş altı küçük parçadan oluşan bu kitabın çoğunlukla kısa birer paragraftan ibaret olan ilk kırk beş yazısında doğaya, hayatın bütün güzelliklerine ve karşı cinse duyulan aşk temaları hâkimdir. Ancak, bu duyguları dizginleyen bir ölüm teması da beraber işlenmiştir. Yazar, önceleri kendisini hayata bağlayan doğa ve aşk peşinde koşarak gider. Ancak, bu koşmanın kendisini ölüme yaklaştırdığını görünce de, duygularını dizginlemek ihtiyacı duyar:

Advertisement

“Ruhumun yan aydınlığında renk renk kadın saçları, çılgın ve istekli nidalar halinde yükseliyor, yayılıp kayboluyor… Arkaya savrulan saçlarla ileriye atılan avuçlarım arasında hep o bir karış aralık var… Onu aşmağa ömür yetmeyecek…”

“Ne dediniz? Hayatı sevmiyor muyum? Canımın kadehi onunla dolu!…Daha o avucumun sıcaklığı ve göğsümün çarpıntısı iken bile ona hasretle bakıyorum. Zira, bir gün o bende de tükenecek, sizde de…”

Kırk altıncı yazıdan itibaren de, yazarın ölüm karşısındaki acizliği iyice belirginleşir ve buna bağlı olarak ölüme ve hayata bakış açısı da sertleşir….

“Ecel, vazifeni anlamıyorum, işinden iğreniyorum” demekle yetinmez, işi Tanrı’ya isyana kadar götürür:

“Yanlış hesaplı mimarın gadrine yazıklar olsun!..”

Kitabın sonuna doğru ise, gerçeği kabullenmiş ve teslim olmuş bir haldedir. Bütün canlı hatta cansız varlıklar için geçici olmanın kaçınılmaz son olduğunu dile getirir. O zaman, hayata bakış açısı da ilk yazılarındaki coşku ve bağlılığa yaklaşır:

Advertisement

“Hayat, ey çağıltılı su, ey bu suyun üstünde kımıldanan ışık! Bütün eziyetlerini toplayıp da yalnız bana çektirsen bile seni sevmekten usanmam…Toprağın altında da duygum kalırsa, bil ki, anacağım sensin, düşüneceğim sen, özleyeceğim sen…”


Leave A Reply