Adana Tarihçesi (Antik Dönemden Günümüze) ve Adana’nın Tarihi Yerleri ve Eserleri

0
Advertisement

Adana ilinin antik dönemlerden cumhuriyet dönemine kadar ki tarihçesi. Adana bölgesinde kimler hüküm sürmüştür. Adana ilinde bulunan tarihi mekanlar, yerler ile ilgili bilgi.

Osmanlı devrinde 1659'da inşa edilen Kurtkulağı Kervansarayı'ndan bir görünüm. Kurtkulağı, Ceyhan, Adana - Türkiye

Osmanlı devrinde 1659’da inşa edilen Kurtkulağı Kervansarayı’ndan bir görünüm. Kurtkulağı, Ceyhan, Adana – Türkiye (Kaynak : wikipedia.org)

Antik Dönemlerde Adana

Adana’nın önemi Seyhan Irmağı’nın kolay geçilen tek yerinde kurulmuş olmasından kaynaklanır. Adana’nın adı ve kuruluşu bir söylenceye bağlanır. Eski Yunan mitolojisindeki Gök Tanrısı Uranüs’ün iki oğlu Adanus ile Sarus, Tarsus halkıyla savaşarak kenti kurmuşlar, Adanus’un adı kente (Adana), Sarus’un adı da ırmağa (Seynan, eski adı Sarus) verilmiş. Hitit tabletlerinde, Adana ve çevresine Kizzuwatna Krallığı’nın egemen olduğundan ve İÖ 1650’de Hitit ve Kizzuwatna kralları arasında bir antlaşma yapıldığından söz edilir. İÖ 16. yüzyılda Hitit Federasyonu’na giren bölge, Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra (İÖ 1195) Que adıyla anılan Çukurova Krallığı’na bağlandı. Karatepe yöresinde bulunan ve aynı adı taşıyan kent, Que’nin en önemli krallarından Azitawadda döneminden kalmadır. İÖ 9. yüzyılın sonlarına doğru Asur, İÖ 6. yüzyılda Pers egemenliğine giren kent, Asya Seferi sırasında (İÖ 333) Büyük İskender’in eline geçti. İskender’in ölümü üzerine Seleukoslara bağlandı. Seleukoslar ile Mısır’daki Ptolemaioslar arasında çekişme alanı olan kenti, Pompeius, Roma İmparatorluğu topraklarına kattı. Roma ve özellikle Bizans İmparatorluğu zamanında gelişerek önemli bir ticaret merkezi oldu.

Müslümanların Bölgeye Gelmesi

Adana’ya ilk Müslüman akınları Halife Ömer döneminde (634-644) başlamasına karşın, bölgenin fethi Halife Abdülmelik döneminde 704’te gerçekleştirildi. Halife Harun ür-Reşit, Avasım adıyla Bizans sınırında yeni bir eyalet kurarak sınır boylarındaki kaleleri güçlendirip yeni birlikler yerleştirdi. 9. yüzyılın ilk yarısında Adana, Çukurova’nın önemli bilim ve kültür merkezlerinden biriydi. Bu yüzyılın ortalarında, Yazman adındaki bir Türk komutanının Çukurova’da yarı bağımsız hüküm sürmesinden sonra bölge, Mısır’ daki Toplunoğullarının yönetimine girdi. İç karışıklıklar sonucunda Abbasilerin zayıf düşmesinden yararlanan Bizanslılar, 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden ele geçirdiler. Malazgirt Zaferini izleyen yıllarda Selçuklular tarafından alındıysa da (1083), bu uzun sürmedi, 1097’de Haçlılar Adana’yı işgal etti. Türklerin Anadolu’yu alması üzerine, özellikle Doğu Anadolu’da bulunan Ermeniler, Çukurova’ya çekilerek burada Kilikya Ermeni Krallığı’ nı kurdular.

13. yüzyılın başlarında kısa bir süre Anadolu Selçuklu Devleti’ nin etki alanına giren kent, Bizans İmparatorluğu ile Kilikya Ermeni Krallığı arasında el değiştirdi. Moğol istilası sırasında Adana’nın durumunda önemli bir değişiklik olmadı* Çukurova’ya çok sayıda Türkmen oymağının yerleştirilmesiyle bölgenin Türkleşmesi sağlandı. Oğuzların Üçok kolundan Yüreğir Türkmenleri Beyi Ramazan Bey, başlangıçta Memlûklara bağlı olarak başkent Adana olmak üzere Ramazanoğulları Beyliğini kurdu (1352). Daha sonra bağımsızlığını kazanan beylik, Osmanlılarla Memlûkler arasında tampon devlet durumundaydı.

Osmanlı Dönemi

Yavuz Sultan Selim‘in Mısır Seferi sırasında (1517) Ramazanoğulları Beyliği ortadan kaldırılarak Adana, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandıysa da eyaletin yönetimi 1608’e kadar Ramazanoğulları beylerinin elinde kaldı. Eyaletin merkezi Adana idi. 1972’de hacca giderken Adana’ya uğrayan Evliya Çelebi, kent hakkında ayrıntılı bilgi verir. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması sırasında işgal edilen Adana, Mısır Ordusu’nun karargâhı oldu; ancak daha sonra Londra Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’na geri verildi. Bu sıralarda pamuk tarımının gelişmesi, demiryoluyla Mersin’e bağlanması, kentin ekonomisini canlandırdı. 13 Nisan 1909’da Ermenilerin çıkardığı ayaklanma bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda Toros ve Gâvurdağı tünellerinin açılmasıyla Adana bir yandan İstanbul’a öte yandan Suriye’ye bağlandı.

Adana Kalesi

Adana Kalesi

Cumhuriyet Dönemi

Savaş sonunda 24 Aralık 1918’de Fransız güçleri, Ermenilerle birlikte Adana’yı işgal etti. 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması’ na göre 5 Ocak 1922’ye kadar Fransızlar Çukurova’dan ayrılacaklardı. Antlaşmanın imzalanmasından sonra geri çekilmeye başlayan işgal güçleri 5 Ocak 1922’de tümüyle bölgeden ayrıldı. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Adana il merkezi oldu.

Advertisement

TARİHSEL ESERLER:

Adana kent merkezinde Türklerden önceki dönemde yapılmış ve günümüze ulaşmış iki önemli yapı vardır. Bunlardan Adana Kalesi, ilkçağda yapıldı. Yapılış dönemi kesin olarak bilinmemekle birlikte Hitit, Pers, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir üs olduğu kesindir. Abbasi döneminde Arap akınları Anadolu’ya yönelince Halife Mehdi ile oğlu Harun ür-Reşit, yıkıma uğramış olan bu kaleyi yeniden yaptırdılar. Ramazanoğulları ve Osmanlılar döneminde de önemini koruyan kaleyi, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1836’da yıktırdı. Bu yıkımdan sonra günümüze bir kuleyle sur yıkıntılarından bazı bölümler ulaştı. Yontma taştan yapılmış 300 m uzunluğundaki bu surlar, savunma hendekleriyle çevriliydi.

Öteki önemli yapı da Roma döneminden kalma Taşköprü’dür. Seyhan Irmağı üzerinde yer alan bu köprü, 4. yüzyılın sonlarında yapıldı. Bizans döneminde 6. yüzyılda onarıldı ve uzun yıllar bu onarımla ayakta kaldı. Daha sonra Adana Kalesi’ni yeniden yaptıran Abbasi Halifesi Harun ür-Reşit ve Memun, köprüyü de önemini dikkate alarak onarttılar. Osmanlı padişahları III. Ahmet, Abdülmecit ve II. Abdül-hamit dönemlerinde de çeşitli onarımlar geçiren köprü, son olarak 1949’da onarıldı. 319 m uzunluğunda olan köprünün en yüksek yeri 13 m’dir. 21 yuvarlak kemerinden 14’ü günümüze sağlam ulaşmıştır.

Adana’nın günümüze gelebilen Türk dönemine ait en eski tarihli yapısı, Ulu Cami Mahallesindeki Ağa Mescit’tir. Ramazanoğullarından Ahmet Şahebettin Bey dönemine rastlayan 1409’da yapılmış ve 1867’de de önemli bir onarım görmüştür. Kare planlı olan yapının üstü yüksek kasnaklı bir kubbeyle örtülüdür. Adana kent merkezindeki anıtların en önemlisi Ulu Cami ve külliyesidir.

Eski adana

Çevresindeki yapılarla birlikte büyük bir yapılar topluluğu oluşturan Ulu Cami, Ramazanoğulları dönemine aittir.

Yapımına 1507’de Ramazanoğulları’ndan Halil Bey döneminde başlamış ve araya giren savaşlar nedeniyle ancak Piri Mehmet Paşa zamanında 1541’de tamamlanabilmiştir. Caminin genel konum planı, kareye çok yakın bir dikdörtgendir. Yapının doğu ve batı yönlerinde iki giriş kapısı vardır. Sıcak iklim koşulları nedeniyle caminin asıl ibadet mekânına bağlı avlusunun bir bölümü ahşap örtü ile kapatılarak büyükçe bir son cemaat yeri kazanılmıştır. Enine dikdörtgen planlı asıl ibadet mekânı, mihrap duvarına paralel dört sütunla iki nef’e ayrılmış ve sütunlar sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Caminin bir başka önemli özelliği de iç süslemesinde kullanılan Osmanlı dönemine ait nitelikli İznik ve Kütahya çinileridir. Külliyeye bağlı öteki yapılardan 1541’de tamamlanan türbede Ramazanoğulları’ndan Halil Bey, Mehmet Bey ve Mustafa Bey’in sandukaları vardır. Tek kubbeyle örtülen yapının içi ve sandukalar İznik ve Kütahya çinileriyle kaplıdır. Ulu Cami’ ye ait bir başka önemli yapı da medresesidir. 1540’ta tamamlanan medrese bir avlu çevresinde sıralanmış 18 hücre ve derslikten oluşmuştur.

Advertisement

Adana kent merkezindeki öteki dinsel yapılardan medrese bölümü günümüze ulaşamayan 1548 tarihli Kemeraltı Camisi, Savcıoğlu Hacı Mustafa’nın yaptırdığı kare planlı asıl ibadet mekânı tek kubbeyle örtülmüş sınırlı bir yapıdır. Yağ Camisi ya da Eski Camı olarak tanınan yapı ise kiliseden camiye dönüştürülmüş ve zaman içinde önemli değişikliğe uğramıştır. Ayrıca yapıya 1557’de aynı adla anılan iki katlı bir de medrese eklenmiştir. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1558’de Abdullahoğlu Hasan Kethüda’nın yaptırdığı öne sürülen Hasan Kethüda Camisi, iki katlı bir yapı olan 1541 tarihli Cuma Fakih Mescidi ve Medresesi, kare bir mekân ve tek kubbeden oluşmuş 1746-1748 tarihli Yeşil Mescit, Alemdar Mescidi küçük tek kubbeli mescitlerin tipik bir örneği olan ve 1844’te hanikah olarak yaptırılan Şeyh Zülfa Mescidi, yazıtı bulunmayan ancak vakfiyesi 1682’de düzenlenen Mestanzade Camisi ve Hamamı, günümüzde Yeni Cami olarak da tanınan 1724 tarihli ve on kubbeyle örtülü Abdürrezzak Antaki Camisi, kare planlı ve tek kubbeli bir mescit olup özgün durumunu yakın zamanlarda yitiren 1704 tarihli Ali Dede Mescidi ile 17. yüzyılda yapıldığı kabul edilen Hazır Pazarı Mescidi kentin başlıca yapılandır.

Adana

Adana’da dinsel yapılardan başka ilk yapılışı Roma dönemine kadar inen, 17. yüzyılda eski temelleri üzerine yeniden yapılan Irmak Hamamı ya da Yalı Hamamı, Ramazanoğulları’ndan Halil Bey’in oğlu Piri Mehmet Paşa’ nın yaptırdığı 1529 tarihli Çarşı Hamamı, 1703 tarihli Mestanzade Hamamı, Musahaloğlu Mustafa Bey’in yaptırdığı 1720 tarihli Yeni Hamam, yalnız kapısı özgün olarak günümüze gelebilen, Piri Mehmet Paşa’nın yaptırdığı 1530 tarihli Gön Hanı, ilk biçimini Ramazanoğulları döneminde alan ve 1850’de Hasan Paşa’nın tümüyle yenilettirdiği Adana Bedesteni (Arasta) ve Abidin Paşa’nın yaptırdığı 1882 tarihli Saat Kulesi kentin dikkati çeken öteki tarihsel anıtlarıdır. Cumhuriyet döneminde 1935’te heykelci Hadi Bara’nın yaptığı Atatürk Anıtı da en önemli anıtlardan biridir.


Kaynak – 2 (Özet ve Kısa Bilgi)

Adana bölgesi tarihi çok eski çağlara dayanmaktadır. Çevrede Eti Türklerine ait sayısız eserler bulunmuştur. İl topraklan İçinde Ceyhandan Tarsusa kadar doğudan batıya sayısız höyükler yükselir. Doğu ve kuzey yönlerinde sayıları kırk beşe varan dağ kaleleri vardır. Bölge Etilerden sonra Asurlulara geçmiştir. Boğazköy kazılarında bulunan Eti metinlerinde Adanadan Uru Adania diye bahsedilmektedir. Bizans tarihçilerinden Etien’in yazdığına göre, Uranüs’ün oğulları Adanus’la Sarus, Tarsuslularla yaptıkları savaş sonunda, Adana’yı kurmuşlar, şehre Adanus, yanı başından akan nehre de Sarus adını vermişlerdir.

Adana’nın İlk Çağlardan beri önemi, kuzeyden güneye inen, ordan da Suriye ve Mısır’a giden tek yolun üzerinde bir kilit noktası oluşundandır. Asurlulardan sonra Adana İranlılara geçti (M.Ö. VI. yüzyıl). Büyük İskender İran hükümdarı Daryus ile Adana’ nın doğusundaki Dörtyol ilçesinin Payas ovasında harbe tutuşmuştu. Sabahtan başlayıp ikindi üzeri sona eren savaşta Daryus yenilmiş, karısını, kızını esir bırakarak kaçmıştı. İmparator Pompeus zamanında (M.Ö. I. yüzyıl) Roma’ya, yedinci yüzyılda Halife Ömer zamanında da Araplara geçen Adana daha sonra Haçlılara ve Selçuklulara geçti. Malazgirt’te Alpaslan’a yenilip esir edilen, sonra serbest bırakılan Bizans İmparatoru’ Romanus Diogenes, Çukurova’ya gelmiş, bir süre kalmış, sonra katır sırtında İstanbula götürülmüştü.

Yavuz Selim, Mısır seferine giderken 1517 yılında şehir Ramazanoğulları tarafından kendisine, teslim edildi. Ramazanoğullannın idaresinde, yarı bağımsız bir eyalet oldu. Devlete isyan eden Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa burayı işgal ettiyse de sonunda yine Osmanlılarda kaldı. Bir süre Halep eyaletine bağlı bir sancak merkezi olarak kaldı. 1867 de vilayet merkezi oldu. Birinci Dünya Şavaşı sonunda Adana Fransızlar tarafından, işgal edildi. Halk silahlanıp dağlara çekildi. Koskoca bir Fransız taburunun Gülek Boğazında kırk kadar milis kuvveti tarafından teslim alınması Kurtuluş Savaşımızın önemli olaylarındandır. 20 ekim 1921 de yapılan Ankara Anlaşması ile Fransızlar çekildi, 5 ocak 1922 de Türk kuvvetleri şehre girdi.


Leave A Reply