Ahlat Tarihi ve Kalesi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Bitlis’in Ahlat ilçesi tarihi ve Ahlat ilçesinde yer alan tarihi eserler ile ünlü Ahlat Kalesi hakkında bilgilerin yer aldığı yazımız

Ahlat Tarihi : Ahlat’ın tarihi çok eski çağlara kadar uzanır. Romalılar Hilyat, Araplar Hilat adını verirlerdi. Eski Ahlat Urartu’luların şehirleri arasındadır (M.Ö. 900). Daha sonra İranlıların (M.Ö. 600), İskender’in (M.Ö. 300) eline geçti, sırası ile Romalıların, Arapların hakimiyetine girdi. Tarihi çok hareketli ve hadiseli geçen Ahlat, Selçukluların Anadoluya gelmesi üzerine Türklerin oldu. Yerli Türk ailelerinden gelen Şemsettin küçük ve bağımsız bir beylik kurdu. On beşinci yüzyılda Akkoyunluların önemli merkezlerinden biri haline gelen Ahlat’ın Osmanlı ülkesine katılması Yavuz Selim‘in Şah İsmail’i Çaldıran Savaşında yenmesinden sonradır.

Tarihte Ahlat, çok el değiştiren, çok saldırılara uğrayan bir şehirdir. Bunların en korkunçlarından biri Moğollarınkidir. Harzemlilerin şehri ve kaleyi kuşatması da, çok uzun sürmüş, açlıktan sayısız insan ölmüştür. 1551’de İran Şahı şehrin önüne gelmiş, halk uzun müddet karşı koymuş, sonunda yiyeceksiz ve silahsız kalınca teslime razı olmuştur. Fakat, şehirden dışarı çıkar çıkmaz İranlılar tarafından hepsi kılıçtan geçirilmişlerdir.

Ahlat Urartu’lardan bu yana bütün devirleri bir araya getiren eski eserlerle doludur. Bunlar arasında en dikkat çekici olanlar Selçuklu eserleridir. Mezartaşlarından bazıları çok süslüdür, bunların bir kısmında üzeri yazılı koyun heykelleri vardır. Eski eserlerden Ulu Kümbet (Usta Şakirt Kümbeti) Hasan Padişah Kümbeti’nden başka 1281 de yapılan Bugatay Aka ve Şirin Hatun kümbeti, Hasan Timur ve Asan Tikin Hatun’a ait kümbetler ayakta durmaktadır. Bunlardan bilhassa Emir Bayındır Türbesi (1471 de yapıldı) Selçuk mimarisinin zarif örneklerindendir, Ahlat harabeleri 7 kilometre boyunca uzar.

Ahlat Kalesinden Bir Görüntü

Ahlat Kalesinden Bir Görüntü

AHLAT KALESİ : Van Gölü’nün batı kıyısında, Bitlis iline bağlı Ahlat ilçesinin eski Ahlat kasabasındadır. Tarihler, çok eski çağlarda da burada bir kale olduğunu yazmaktadırlar. Eskimiş ve yer yer yıkılmış olan bu eski kale 1224 yılında meydana gelen yer sarsıntısında büsbütün yıkıldı, artık içindekileri koruyamaz hale geldi. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferine giderken Erzurum’da konakladı. Ahlat’tan giden bir heyet Sultan Selim’e şöyle yalvardı:

—- «Padişahımız, büyük soyumuz burada gömülüdür. Ahlat şehrinde bize yeni bir kale yaptır ki kendimizi koruyalım.»

Advertisement

Selim o sırada İran seferiyle uğraştığından kalenin yapılmasına pek imkan bulamadı. Kalenin inşasına Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlandı. Kanuni İran’dan dönerken Ahlat’a uğramış, burada gömülü olan Türk büyüklerinin mezarlarını görmüştü. Ayrılırken, Zal Mahmut Paşayı ve Mimar Sinan’ı kalenin inşası için Ahlat’ta bıraktı. Planın Mimar Sinan tarafından yapıldığı söylenir.

Ahlat Kalesi, dörtgen biçimindedir. Bir yönü Van Gölü, diğer üç yönü kara ile çevrilidir. Çevresi 2.000 metredir. Kara tarafı içi su dolu savunma hendekleriyle kuşatılan kalenin kapısı Van Gölüne açılan demir kapıdır. Sağlam, gösterişli, mimarisi güzel bir kaledir. Sur içinde Kanuni tarafından bir cami yaptırılmıştır. O zamanlar kalede Muş Paşası oturur, her akşam Mehter takımı nöbet havası çalardı. Burçlarından büyük, küçük sayısız topun namluları uzanırdı, Ahlat’a dışarıdan gelenlerden kale kapısı önündeki iskelede «Öşr-i Sultanî» diye bir nevi toprak bastı ücreti alınırdı. Bununla kale muhafızlarının aylıkları karşılanırdı.


Leave A Reply