Alevilik, Bektaşilik İnancı Hakkında Bilgi ve Alevilik, Bektaşiliğe Ait Kavramların Açıklaması

0
Advertisement

Türk-İslam kültüründe etkili olan bir tasavvufi hareket olan Alevilik-Bektaşilik ile ilgili maddeler halinde kısa bilgilerin yer aldığı yazımız. Alevilik-Bektaşilik nedir?

Alevilik - Bektaşilik

Sözlük anlamına göre Alevi, Hz. Ali taraftarı olan kimse demektir.

  • Alevilik genel olarak Hz. Ali’yi sevmek ve onun soyunun yani Ehl-i Beyt’in yolundan gitmek olarak tanımlanabilir.
  • Bektaşilik ise, Hacı Bektaşi Veli’yi pir olarak kabul edip onun izinden gitme olarak tanımlanmaktadır.

Alevilik ve Bektaşilik, inanç ve ahlak esasları ve edebiyatları bakımından ortaktırlar. En temel farklılık, Bektaşi kitlelerin daha çok şehirde yaşamalarına karşın, Alevilerin göçebe/yarı göçebe çevrelerde yaşamaları şeklinde ortaya çıkmış sosyal bir farklılıktır. Ancaktarihsel olarak doğru olan bu sosyal farklılık günümüzde anlamını yitirmeye başlamıştır.

Alevilik-Bektaşilik düşüncesi, kültürümüzde önemli etkileri olan tasavvufi bir yorumdur. Bektaşilik düşüncesinin kurucusu Hacı Bektaş-ı Veli, Pir-i Türkistan olarak anılan Hoca Ahmet Yesevi’nin Allah sevgisi ve güzel ahlakı esas alan öğretilerini Anadolu’da yaygınlaştırmıştır.

Alevilik günümüze daha çok sözlü kaynaktan ulaşmıştır. Sözlü gelenek nesilden nesile aktarılan bilgi ve uygulamalar ile dedelerin günümüze ulaştırdığı bilgilerdir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Vilayetname ve Buyruklar adlı eserleri ile, ozanlar tarafından söylenmiş deyiş ve nefesler, Alevilik-Bektaşilik düşüncesinin temel kaynakları arasında yer almaktadır.

Advertisement

Vilayetname’de eski Türk inançlarına dair bazı inanç motifleri görüldüğü gibi daha kadim bir anlayış olarak başta Allah inancı ve Hz. Muhammed’in peygamberliği olmak üzere İslami inanç esaslarına atıflar bulunmaktadır.

Alevilik düşüncesinin önemli kaynaklarından biri olan Buyruklarda zikir, tövbe, ilahi aşk, insan-ı kâmil, tevazu ve murakabe gibi tüm tasavvufi yorumların ortak kavramlarına yer verilir.

Alevilik-Bektaşilikle ilgili bazı kavram ve deyimler şunlardır: Deyiş, nefes, üç sünnet yedi farz, muharrem orucu, mürebbi, musahip, pir, dede, talip, semah, cem, rehber, gözcü, çerağcı, saka-ibriktar, sofracı, kurbancı, peyik, oniki hizmet.

Alevilik-Bektaşilik düşüncesi diğer tasavvufi ekollerde de olduğu gibi ahlaki prensipler üzerinde önemle durur. Alevilerde inanç ve ibadet anlayışının kendine özgü yönleri bulunmaktadır. Bu anlayışın temeli biçimden çok özü esas almasına dayanır.

Eline, diline, beline sahip olmayan, insanı sevmeyen olgunlaşmamış insanların ibadetleri de boşunadır. Bu kişiler cem törenlerine alınmadıkları gibi toplumdan da dışlanırlar. Alevi inancının temeli Hak (Allah)-Muhammed-Ali sevgisine dayanır. Bunun yanında Ehlibeyt ve Oniki imam sevgisi de önemli bir yer tutar.

Ehlibeyt sözcük olarak ev halkı demektir. Ev halkı yani Ehlibeyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fa-tıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşmaktadır. Oniki imamlar, Alevilerin Hz. Muhammed’den sonra önder olarak tanıdıkları Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın soyundan gelen kişilerdir

Advertisement

Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil (olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır. Dört Kapı Şunlardır:

  1. Şeriat
  2. Tarikat
  3. Marifet
  4. Hakikat

Her kapının on makamı vardır. Böylece toplam kırk makam etmektedir. Alevi Bektaşilikte önemli kavramlardan bazıları şunlardır:

Cem ve Cemevi

Cem, insanları bir araya toplamak anlamına geldiği gibi tasavvufta her şeyden vazgeçerek Allah’la bir olma haline de denir. Cem, insanların cemevi denilen bir mekanda toplanmaları veya burada zikir ve dua yapmaları anlamına gelmektedir.

Cemevi, Alevilerin zikir yaptıkları, Hak ile batıl olanı ayırdıkları, ölmeden önce öldükleri (ölümü tanıdıkları), sorgu ve sual verdikleri ibadet mekânıdır. Aleviliğe göre Cemevine girmenin her ibadet yeri gibi bir adabı vardır. Kul hakkı yiyen, hak sahibi ile helalleşmeden cemevine giremez. Zulmedenler ve birbirinden razı olmayanlar da cemevine giremez. Cemlerdeki dualar büyük Türkçe yapılır.

Semah

Semah, Aleviler’in zikri olan cem içinde dönerek yapılan 12 hizmetten birisidir. Aleviliğe göre semah dönen canlar; duygunun, sevginin, aşkın dorukta olduğu adeta ayrı bir dünyaya yolculuk edildiği birtrans halini yaşarlar.

Semah töreni Mevlevilikteki semaya benzer; ancak semahta kadın ve erkekler birlikte dönerler. Dönüş sitilleri de semadan farklıdır. Aleviler cem gibi semahın da kaynağının Kırklar Meclisi’nden geldiğine inanırlar.

Musahiplik

Musahiplik Alevilerde yol kardeşliği anlamında kullanılır. Bu kardeşlik “kan kardeşliği”, “kan bağıyla akrabalık” dışında kurulan toplumsal bir akrabalıktır.

Musahiplik, Hz. Peygamber döneminde yaşanan birlik, beraberlik ve kardeşliğin günümüze taşınması demektir.

Musahiplik hayatta sadece bir kişi ile yapılır. Müsahip olacak kimselerin evli olması ve eşlerin de rızası şarttır. Musahip eşleri birbirinin kardeşi, çocukları da kendi çocukları sayılır. Bu sebeple musahip çocukları birbirleriyle asla evlenemezler. Musahiplikte iki taraf birbirinin hatasından ve sevabından sorum: ludur. Evlilik mahremiyeti dışında neredeyse herşe^ ortaktır. Musahiplikte gelirler de ortak paylaşılır.

Dua ve Gülbenkler

Alevilikte dua sözcüğü ile eş anlamlı olarak “gül-bank” ve “tercüman” sözcükleri de kullanılmaktadır. Cem ibadeti sırasında dede sık sık gülbenk okur (dua eder). Bayramlarda, mutlu zamanlarda ve üzüntülü anlarda ‘gülbenk” ve “tercüman” okunarak dua edilir.

Muharrem Ayı ve Aşure

Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan; kutsal olan, saygı duyulan” anlamlarına gelen muharrem, hicri takvime göre yılın ilk ayıdır. Muharrem ayına Alevi-Bektaşiler tarafından büyük önem verilmektedir.

Advertisement

Muharrem ayının onuncu günü “aşura” diye adlandırılır. Aleviler bu ayın ilk oniki gününü oruçlu olarak geçirirler.
Alevi-Bektaşiler bu ay boyunca Hz. Peygamber’e ve onun ehl-i beytine salavat getirirler. Başta Hz. Hüseyin olmak üzere Kerbelâ’da şehit düşenler için ağıtlar yakıp dua okurlar. Hz. Hüseyin ve evladının Kerbelâ’da susuz bırakılmış olmasından dolayı su içmezler. İlk oniki gününü oruçla geçirdikleri bu ayın on üçüncü günü Kerbelâ olayından sağ olarak kurtulan Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynelabidin için şükür kurbanı keser ve aşure pişirip dağıtırlar.


Yorum yapılmamış

Reply To Anonim Cancel Reply