Algı Nedir? Hayatın Her Alanında Yaşadığımız Olguya Kısa Bir Bakış

0
Advertisement

Algı nedir? Algı nasıl tanımlanabilen bir olgudur? Büyük felsefecilerin algı ile ilgili fikirleri ve çalışmaları nelerdir?

Algı Nedir? Hayatın Her Alanında Yaşadığımız Olguya Kısa Bir Bakış

Algı, en önemli bilgi yönelimi; bütün öteki yönelimlerin (düşünme, anlama, açıklama, betimleme, benzetme, karşılaştırma v.b) ön koşulu olarak tanımlanabilir. Algı, nesnelerin görünüş özelliklerini ve mekânda düzenlenmelerini tanıtır. Duyumdan önemli ayrılığı, duyumun işlev, algının yönelim olmasıdır. Örneğin bir vınlama işitiyorum. Kulaklarımı tıkamadıkça ya da oradan uzaklaşmadıkça bu sesi duymamazlık edemem; bu bir işlevdir ve fizyolojiye bağlıdır.

Oysa sesin hangi cisimden geldiğini bilmek için ona yönelmem gerekir. Böylece nesnelerle (dış dünyayla) bağ kurar, nesneyle ses arasındaki ilintiyi anlamaya ve açıklamaya girişirim. Bu durum öteki duyular için de geçerlidir. Düşünmenin gerçek dışı biçimlere girmesine karşı algı her zaman gerçeklikle sınırlıdır. Düşünme ayrı algılar arasında gerçeklikle olmayan bağlar kurabilir: Kanatlı at gibi.

Algı Nedir? Hayatın Her Alanında Yaşadığımız Olguya Kısa Bir Bakış

Fakat algı, yanılmalı olsa bile (su içinde kırık görünen değnek) gerçek dışı olamaz. Bu nedenle geometrik üçgen gibi ideal yapılar algılanamaz. Algılar araçlarla donatılabilir. Teleskop ve mikroskop görmemizi, telefon işitmemizi vb genişleten araçlardır. Duyumlama, ben bilinci olmadan algıya dönüştürülemez. Bir nesneyi bilmemiz ancak o nesneyle aramıza mesafe koymakla olanaklıdır. Algılanan nesnenin algılayan ben ile özdeş olmadığını, bilgi sürecinde iki karşıt öğe bulunduğunu bilmemiz dünyayı tanımamıza yol açar. Oysa hayvan çevresine yapışıktır; onun objesi sübjesinin dışında değildir.

Advertisement

İnsanın her algılamasına, Kant‘ ın dediği gibi “ben-bilinci eşlik eder” ben görüyorum, ben tadıyorum vb. Ben-bilinci algının en üst basamağıdır, tam algıdır (appercerption). Felsefe tarihinde algı üzerine karşıt görüşler çarpışagelmiştir. Platon’un algıyı dayanaksız bilgi aracı saymasına karşı Aristoteles bütün düşünme ve bilmenin kaynağını algıda bulur. Yoğun tartışma yeniçağda olmuştur. Akılcılığın, biz farkında olmasak da “içten doğan ideler”in aklımızda bulunduğu (örneğin bütün, parçalarının toplamına eşittir) savına karşı duyumcu Locke, bilinçsiz algı olamayacağını, bilincin algılardan oluştuğunu söyler.

Algı Nedir? Hayatın Her Alanında Yaşadığımız Olguya Kısa Bir Bakış

Aynı çizgide Hume algı ile “bilinç içeriği”ni kasteder. Berkeley de “varolmak algılanmaktır” der. Algıyla tam algıyı ilk kez ayıran Leibniz, monadlar öğretisinde algıları bilinçsizden tam bilinçliye (eşyadan insana) doğru basamak-landırdı. Bu ayrımı 19. yüzyılda psikolojinin kurucularından Wundt yeniden ele aldı. Bilinçsiz algıların psişik yapıdaki yeri ve etkisini deneysel yöntemlerle belirlemeye çalıştı.


Leave A Reply