Amasya’daki Tarihi Yerlerin İsimleri, Tarihçeleri ve İsimleri

0
Advertisement

Güzellikleri yanı sıra tarihi eserleri ile de görülesi bir şehrimiz olan Amasya’daki tarihi eserlerin isimleri, özellikleri ve tarihçeleri.

Amasya'nın Eski Bir Fotoğrafı

Amasya’nın Eski Bir Fotoğrafı

TARİHSEL ESERLER

Çevredeki höyüklerde yapılan yüzey araştırmaları ilin tarihini Kalkolitik Çağ’a kadar indirmektedir. Pontus Krallığı döneminde önemli bir yere sahip olan kentte, ilkçağın ünlü tarihçisi Strabon’un anlattıklarına göre günümüze ulaşamayan çeşitli yapılar vardı. Bugün dikkati çeken en önemli yapı kale’dir. Yeşilırmak’ın yanındaki yamaçta yükselen bu kalenin hangi dönemde yapıldığı tam olarak saptanamamıştır.

Çeşitli dönemlerde kullanılmış ve onarılmıştır. 1640’ta kaleyi gezmiş olan Evliya Çelebi, surların içinde saraylar, erzak ambarları, su sarnıçları ve cephaneliklerin olduğunu yazar. Bu yapılardan günümüze ancak bazı kalıntılar ulaşmıştır. Kentteki bir başka kalıntı da Kral Mezarları’ dır. İÖ 3. yüzyıla ait olan bu kral mezarlarının dışında yörede 17 kral mezarı daha vardır. Yıkıma uğramakla birlikte kayalara ayrılmış olmaları nedeniyle günümüze oldukça sağlam ulaşmışlardır.

Amasya Kalesi

Amasya Kalesi

Türk Dönemi Eserleri

Kentin Türk dönemi anıtları arasında en eskisi Kuba Dede Camisi olarak da anılan ve aynı adı taşıyan mahallede bulunan Fethiye Camisi dir. Yapı, eski bir Bizans kilisesinden camiye dönüştürülmüş, ancak daha sonra büyük bir bölümü yenilenmiştir. Danişmendlilerden Fetih Gazi tarafından 1116’da camiye çevrildiği için Fethiye Camisi adını almıştır. Tek şerefeli minaresi 1883’te yapılmış ve daha sonra onarım görmüştür. Amasya’nın Dere Mahallesi’nde bulunan ve tarihsel kaynaklarda Mahkeme Camisi olarak da anılan Burmalı Minare Camisi’nin yazıtında tarih bulunmadığı için kesin yapım tarihi bilinememektedir. Anadolu Selçuklu Emirlerinden Necmettin Ferruh Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

Ancak caminin giriş cephesinin sol köşesine bitişik olan türbenin yazıtıyla caminin tarihsiz olmasına karşın Sultan II. Gıyasettin Keyhüsrev’in adını veren yazıt dikkate alınarak 1237-1247 arasında yapıldığı kabul edilir. Düzgün dikdörtgen bir plan şeması gösteren yapıda girişin sağında minare, solunda ise türbe yer alır. Düzgün kesme taşla yapılan cami, doğu ve batı yönlerinde dörder pencereyle aydınlatılır. İç mekân mihrap ekseninin iki yanında üçer paye dizisiyle üç nefe ayrılmıştır. Orta nef kubbe, yan nefler ise beşik tonozlarla örtülüdür. Yapıya adını veren minaresi gerçekte özgün cami ile aynı tarihli olmayıp 17. yüzyılda yapılmıştır.

Gökmedrese Camisi

Yalnızca Amasya’nın değil Anadolu Selçuklu mimarlığının da en önemli yapılarından birisi olarak kabul edilen Gökmedrese Camisi, yazıtına göre 1266’da Amasya Valisi Seyfettin Turumtay tarafından yaptırılmıştır. Büyük olasılıkla cami ve medrese olarak kullanılan bu yapı, köşelerde yuvarlak kuleler ve giriş kapısının iki yanında yer alan süslü pencereleriyle zengin bir ön cepheye sahiptir. Plan geometrisi dikdörtgen olan yapı, beşik tonozla örtülü giriş eyvanından sonra, mihraba dik iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır. Her nef beş hacimden oluşur ve bu hacimlerin üstü tonozlarla örtülüdür. Yapının en önemli bölümlerinden birisi de kuzeydoğusuna bitişik olarak yapılan kare planlı türbesidir. Mozaik çinilerle bezenmiş olan türbenin kırık piramidal külahı az rastlanır bir forma sahiptir.

Advertisement
Gökmedrese Camii

Gökmedrese Camii

Yeşilırmak’ın güneydoğu kıyısındaki Bayezit Paşa Camisi ise yazıtına göre 1414’te Sadrazam Bayezit Paşa tarafından yaptırılmış bir Osmanlı dönemi eseridir. Beş bölümlü bir son cemaat yerinden sonra gelen ana mekânı, ortadaki iki büyük ve yanlardaki ve Yeşilırmak’ın sol kıyısında bulunan Hatuniye Camisi, II. Beyazıt’ın eşi ve Şehzade Ahmet’in annesi Bülbül Hatun tarafından 1510’da yaptırılmıştır. Oldukça değişik bir plan şemasına göre yapıldığı gözlenen yapıda kıble duvarı ırmak kıyısına rastladığından, bu bölüm arazinin eğimi nedeniyle öteki bölümlerden daha yüksektir. Cami moloz taşla yapılmıştır. Beş bölümlü son cemaat yeri taş ve tuğla karışımıdır. Asıl ibadet mekânı kaim iki ayak ve sivri kemerler üzerindeki iki kubbe ve yanlardan ikişer tonozla örtülüdür. Orta eksen üzerinde yanyana iki kubbenin örttüğü orta bölüm, yanlara göre daha büyük ve daha yüksektir. Cami, bitişiğindeki okul ve hamam yapılarıyla birlikte küçük bir külliye oluşturur. Ancak hamamın öteki yapılardan daha erken tarihli olduğu ve Selçuklular döneminde yapıldığı saptanmıştır.

Zaviyeli Camiler

Amasya’da fazlaca bulunan zaviyeli camilerden olup bu tipin düz ahşap tavanlı bir uygulaması sayılan Hızır Paşa Camisi, Amasya tren istasyonunun kuzeyindeki bir tepede yer alır. Osmanlı döneminde Hızır Paşa adlı bir devlet adamı tarafından yaptırıldığı bilinmesine karşın, yazıtının bulunmaması nedeniyle kesin yapım tarihi saptanamamaktadır. Ancak 15. yüzyılda yapılmış olduğu sanılır. Mekân bölümlenmesi ve üst örtüsü yönünden olduğu kadar, cami giriş cephesinin yan mekân önünde bulunmasıyla da öteki örneklerden farklılıklar gösterir. Gerçekte bu durum, daha çok arazinin eğimi nedeniyle ortaya çıkmıştır. Caminin planında, orta eksen üzerindeki asıl ibadet mekânı, bu tipin öteki örneklerinde olduğu gibi, yine iki bölümden oluşmuş ve bu bölümleri ortadaki büyük kemer ikiye ayırmıştır. Batı yönündeki yan mekân ise yalnız bir kapıyla asıl ibadet bölümüne açılır. Yapıda bütün üst örtüyü, bingiler üzerine oturan ahşap tavan ve kiremitli bir çatı oluşur.

Hızır Paşa Camisi’nin batısında camiye ait bir de küçük hamam yer alır. Kentin Çilehane Mahallesi’nde bulunan, ayrıca tekke, çile hücreleri ve türbenin oluşturduğu bir külliyeye bağlanan Çilhane Camisi, Osmanlı Emiri Yakup Paşa tarafından yazıtına göre 1413 ‘te yaptırılmıştır. Tekke ve cami olarak iki bölümden oluşur. Batı yönündeki koridordan girildiğinde; sağda cami, solda ise tekke ve türbe bulunmaktadır. Tek kubbeli caminin doğu ve batı kanatlarındaki çilehane odaları, yapının bu adı almasına neden olmuştur. Koridorun solundaki tekke büyük bir kubbeyle örtülüdür. Giriş kapısının solunda yer alan ve tekke bölümünün batısına bitişen kare planlı, kubbeli türbe ise Celalettin Abdurrahman Çelebi’ye aittir ve halk arasında Aşağı Pirler Türbesi adıyla bilinir.

Önemi Mimari Tarihsel Eserler

Amasya’da cami ve mescitleri arasında mimarlık yönünden önem taşıyan öteki tarihsel yapılar olarak; yazıtı bulunmadığı için kesin yapım tarihi bilinmeyen ve 15. yüzyıla tarihlenen kare planlı, tek kubbeli Temenna Mescidi ile yine 15. yüzyıla tarihlenen Hamza Dede Mescidi anılmaya değer yapılardır. Hamza Dede Mescidi, kuzey cephesindeki son cemaat yeriyle birlikte bir dikdörtgen plan oluşturur ve mescidin asıl ibadet mekânının üstünü tromp geçişli bir kubbe örter. Kentin Şamlılar Mahallesi’nde ve Mehmet Paşa Camisi’nin karşısında bulunan Şamlılar (Küçük Ağa) Camisi ve Medresesi, tek kubbeli bir cami, mektep ve medreseden oluşan küçük bir külliye durumundadır.

Bu külliyenin yerindeki ilk camiyi Danişmendliler döneminde Melik Gazi, daha sonra yıkılan ilk caminin yerine de bugünkü küçük külliyeyi yazıtına göre 1495’te Kapı Ağası Ayas Ağa yaptırmıştır. Cami avlusunu üç taraftan saran medrese odaları ise bir ucu kısa olan (U) planındadır. Osmanlı medreselerinde görülen bağımsız dershane binası bu medresede uygulanmamış, camiden aynı zamanda dershane olarak da yararlanılmıştır. Bayezıt Paşa Mahallesi’nde bulunan Azeriler Camisi ve Türbesi ise halk dilinde Şeyh Hacı Hamza Nigâri Camisi ve Türbesi olarak da bilinir. Yapı bir geç dönem eseri olup, yapım tarihinin 1895 olduğu saptanmıştır. Doğu kenarındaki türbe binası daha sonra yapılmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli olan caminin kuzey cephesinde üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır.

Amasya Bimarhanesi

Amasya Kenti ve yakın çevresi camiler dışında kalan öteki türlerdeki Türk dönemi mimarlık eserleri yönünden de zengin bir birikime sahiptir. Bu birikimin içinde Türk sanat tarihinin adından çok söz edilen pek çok yapısına rastlanabilir. Bu tür yapılardan birisi de kentin Yakutiye Mahallesi’nde bulunan ünlü Amasya Bimarhanesidir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra bir süre Amasya’ya egemen olan İlhanlılar döneminde, İlhanlı Hükümdarı Olcaytu Hüdabende tarafından yaptırılmıştır. Gerçekte bir tıp medresesi olan yapının yapım tarihi, üzerindeki yazıta göre 1308’dir. Dikdörtgen planlıdır ve kalın duvarlarla çevrilen yapının dıştaki en gösterişli bölümü anıtsal taç kapısıdır.

Advertisement
Amasya Bimarhanesi

Amasya Bimarhanesi

Plan şemasının iç bölümlenmesi Anadolu Selçuklu medreseleriyle tam bir benzerlik gösterir. Batı yönündeki taç kapısının arkasında yer alan beşik tonozlu giriş eyvanından sonra üzeri açık, revaklı ve dikdörtgen planlı bir iç avluya geçilir. Giriş eyvanının tam karşısında baş eyvan biçiminde dershane yer alır. Revaklı avlunun iki yanındaki mekânları, simetrik olarak düzenlenmiş hücreler oluşturur. Yapıda örtü düzeyinden yukarıya taşan taç kapı nişinin iki yam, oyma ve kabartma teknikteki taş işçiliğiyle zengin bir biçimde bezenmiştir. Daha çok kıvrık dal ve yaprak motifleri işlenmiş olan taç kapının cephe bezemesi, düşey hatlar biçiminde uzanan geometrik bölümlere ayrılmıştır.

Kapu Ağası Medresesi

14. yüzyılın başında Amasya Bimarhanesi’nin ardından ve yine aynı kentte Şamlılar Mahallesi’nde bulunan ve Osmanlı döneminin en ünlü eğitim yapılarından birisi olarak kabul edilen Kapu Ağası Medresesini saymak gerekir. Yazıtına göre El Bayezıt’ın dönemine rastlayan 1488’de Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı dönemi medreseleri arasında benzerine az rastlanan bu yapının planı sekizgendir. Ortadaki avlunun çevresinde sıralanan revakların arkasındaki medrese mimarlığının başarılı bir örneğidir. Gerçekte bir erken Osmanlı dönemi yapısı olmasına karşın; Selçuklu medreselerindeki mekânın dışarıya olan kapalılığı burada terkedilmiş, sekizgen planın dış cephesini oluşturan öğrenci odaları birer pencereyle dışarıya açılmıştır.

Kapu Ağası Medresesi

Kapu Ağası Medresesi

Mezar Anıtlar

Amasya’da ayrıcı Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinin çok sayıda mezar anıtına rastlanmaktadır. Bu tür yapıların ilginç örneklerinden birisi de Gök Medrese yakınındaki ünlü Turumtay Türbesi’dir. Selçuklu türbe mimarlığı içinde “Eyvan Tipi Türbeler” olarak adlandırılan gruba giren ve Anadolu’da belirli bir dönemde yapılmış olan bu tip türbelerin sayısı pek fazla değildir.

Gıyasettin Keyhüsrev döneminde Turumtay bin Abdullah tarafından 1278’de yapılan Turumtay Türbesi’nin planı dikdörtgendir. Yapı, Türk türbe mimarlığı geleneklerine uyularak, iki katlı yapılmıştır. Toprak üstündeki katta yapı malzemesi olarak bütünüyle kesme taş kullanılmıştır. Bu katı beşik tonozlu bir örtü kapatır. Türbenin güney cephesi bezeme yönünden oldukça önemlidir ve özenli bir taş işçiliği gösterir.

Sultan Mesut Türbesi

Amasya’da Selçuklular döneminden kalan ikinci önemli mezar anıtı Narlıbahçe Mezarlığı içinde bulunan Sultan Mesut Türbesi’dir. Yazıtı olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Selçukluların eyvan tipi türbeler grubuna giren türbe, cephe düzenlemesi yönünden bu gruba önemli bir yenilik katmıştır. Dikdörtgen planlı yapı içte, ortadaki büyük bir kemerle iki bölüme ayrılır. Üzeri, beşik tonozla örtülüdür.

Sultan Mesut Türbesi

Sultan Mesut Türbesi

Halifet Gazi Türbesi

Samiye Mahallesindeki Halifet Gazi Türbesi de Anadolu’daki Selçuklu türbeleri içinde en eskilerinden birisidir. Danişmendlilerden Melik Gazi’nin Veziri Mübarizettin Halifet Gazi için 1226’da yaptırılmıştır. Kare planlı kaide bölümü üzerindeki gövdesi sekizgen planlıdır ve yapıda bezeme yoğunluğu güney cephede toplanmıştır. Halifet Gazi Türbesi yakınlarında bulunan ve büyük olasılıkla 14. yüzyıla yapılan eyvan tipi iki türbeden Kadılar Türbesi, dikdörtgen planlıdır ve üzeri beşik tonozla örtülüdür. Bugün yapının önünde bulunan ve birkaç basamakla ulaşılan girişinin sonradan yapıldığı, özgün durumda girişin yandan olması gerektiği öne sürülür.

Diğer Türbe ve Yapılar

Aynı plan tipini yineleyen Şadgeldi Paşa Türbesi ise Amasya’da bir süre yöneticilik yapan Şadgeldi Paşa için yaklaşık 1382 yılı dolaylarında oğlu Fahrettin Ahmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Temel kısmı devşirme malzemeyle yapılan türbenin üst örtüsü beşik tonozdur. İçinde Şadgeldi Paşa’dan başka Emin Seyfettin Senkir adlı bir kişinin daha gömülü olduğu saptanmıştır.

Hacı İlyas Mahallesi’nin Yukarı Çarşı kesiminde bulunan Şehzadeler Türbesi Osmanlı imparatorluk ailesinin şehzadelerinden bazılarının gömülü olduğu bir türbe yapısıdır. Üzerindeki yazıttan 1410’da Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kare planlı olan türbenin dört köşesindeki payeler, kenarlarda kemerlerle birleştirilmiş ve mekânın üzeri kubbeyle örtülmüştür. Kentte Osmanlı döneminin sonlarına doğru yapılan mezar anıtlarından olup halk arasında Yukarı Türbe diye anılan yapı ise bitişiğindeki mescitle birlikte 1870’te Mehmet Rüştü Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Yanyana iki kare mekândan oluşan türbe ve mescidin yalın görünüşlerinin dışında, 19. yüzyılın belirgin mimarlık özelliklerini yansıttıkları da gözlenmektedir. Mescit, türbeye oranla daha büyüktür ve her ikisinin de üstü sekizgen kasnaklı ve kirpi saçaklı kubbelerle örtülmüştür. Yeni bir geç dönem eseri olarak kabul edilmesi gereken Pir Sücaettin İlyas Türbesi ise günümüze ulaşmayan ilk biçimini 1486’da almıştır. Birçok kez elden geçirilen ve yenilenen türbe son olarak 1895’de Kolağası Hüseyin Bey’in çabası ve halkın yardımıyla bugünkü biçiminde yapılmıştır. Uzun bir dikdörtgen olan plan üç bölüme ayrılır. Batı bölümü gerçekte bir mescit işlevi vermek üzere yapılmıştır. Yapının üstünü pandandifli kubbeler örter.

Amasya’da dinsel yapılar dışında,

Türk döneminden olup anılması gereken son üç yapı; Amasya Mutasarrıfı Hacı Mehmet Paşa tarafından 1758’de Mimar Mehmet Kalfa’ya yaptırılan Taş Han ile 1483’te Kapı Ağası Hüseyin Ağa’nın yaptırdığı ünlü Amasya Bedesteni ve Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436’da yaptırılan Mustafa Bey Hamamı’dır. İki katlı ve avlulu bir yapı olan Taş Han, kesme taş ve tuğla yapı malzemesiyle inşa edilmiştir. Dört yönde kapısı bulunan ve dikdörtgen bir plan şeması gösteren Amasya Bedesteni ise hâlâ çok harap ve bakımsız durumdadır.

Advertisement


Leave A Reply