Ampir Sanat Akımı Hakkında Bilgi

0
Advertisement

19. yüzyılın başlarında ortaya Fransa’da çıkmış olan Ampir sanat akımı ile ilgili bilgiler. Ülkemizdeki ampir sanatı ve eserleri ile ilgili bilgiler. Ampir sanatının özellikleri.

Türk Ampir Sanatına örnek : Ortaköy Camisi

Türk Ampir Sanatına örnek : Ortaköy Camisi

Ampir,Fransa’da Napolyon Bonapart döneminde, yaklaşık 1804’te başlayıp 30 yıl kadar süren sanat akımı.

Ampir üslup Fransa’dan Avrupa’nın öteki ülkelerine, daha sonra da Türkiye’ye yayıldı. İmparatorluk üslubu olarak tanınan bu akımı Fransa’da ilk kez Mimar Percier ile Mimar Fontaine uyguladılar. XVI. Louis döneminin ardından yalınlaşmaya yönelen mimarlık ve süsleme sanatları, Fransız Devrimi’nden sonra daha ciddi ve daha bezemesiz silmeleri, çevre çizgilerini denemeye başladı. Esin kaynağını Eski Yunan ve Roma sanatlarında arayan bu tutum, ayrıntıların inceliğinden ve zerafetten çok; yatay çizgilerin gösterişinde kimliğini göstermeye çalıştı. Napolyon Bonapart’ın da desteklediği ampir üslubuna Mısır Seferi’nden sonra Mısır sanatının etkileri girmeye başladı. Bu etki daha çok mobilyalarda görülür. Özellikle sfenks, palmet, genayak ve benzeri öğelerin karışmasıyla ampir üsluba bir Mısır sanatı çeşnisi katıldı.

Gerçekte ampir üslup tüm katılığına karşın gösterişten yoksun değildir. Eski Roma ve Mısır sanatlarındaki bezeme öğelerinin karışımıyla oluşan, kendine özgü bir görkemi vardır. Ampirin mimarlıktaki uygulamasında duvarlara gömülü olan sütunlar, Roma sütun başlıkları, dairesel kemerler, üçgen alınlıklar, yalın silmelerle belirginleştirilmiş kornişler kullanılır. Sütunların kaide ve başlıklarında çoğu kez yaldızlı tunçtan, birbirine bindirilmiş yumurta ya da defne formunda bir gerdanlık vardır. Sütun gövdeleri oluksuzdur. Ampir üslupta benimsenen tek eğri dairedir. Bezeme öğeleri simgesel anlam taşırlar. Askerlikle ilgili biçimler ve zafer kavramı vurgulanmak istenmiş; bunun için Fransız Devrimi’nin ilk yıllarında giysilere takılan rozetler, kargı, top, meşale gibi figürler mimarlığa yansıtılmıştır.

Mobilyalar ise çoğunlukla kübik ve masiftir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak Avrupa ülkeleri ve özellikle Fransa ile sürdürdüğü yakınlaşma sonucu, bu ülkede güncelliğini koruyan ampir üslup Türkiye’yi de etkiledi. Barok üslubun ardından Türkiye’ye giren ampir, 1845-1874 arasında en çok İstanbul’da egemen olmak üzere çeşitli alanlarda uygulandı ve çok yaygın olmamakla birlikte birtakım Anadolu yapılarında da özel görünümler biçiminde ortaya çıktı. Fransa’dan Türkiye’ye gelen birtakım sanat eşyaları ve oradaki yapıları inceleme olanağı bulan yerli ya da azınlık Osmanlı mimarlarının etkisiyle yeni bir akım olarak beliren ampir üslup, kısa bir süre içinde oldukça yaygın hale gelmesine karşın, esin kaynağı olan ülkelerdeki uygulamalardan bir çok noktada aynin*. Ampir yapılar klasik eğilim ve yalınlığı açısından yer yer Fransa’daki örneklerine benzemekle birlikte, araya katılan barok anlayışlı öğeler ve uzun bir sanat geleneğinin egemen olduğu ülkemizdeki yerli gelenekten kalma eğilimlerle batıdan oldukça değişik biçimler aldı. Yepyeni ve değişik denemelerle ortaya çıkan ve ampir üslubun Türkiye’deki görünümü olan bu uygulamaya, kendine özgü tipik özelliklerinden dolayı Türk Ampir Üslubu adı verilir.

Fransız ve Türk ampir üsluplarının plan ve yapısal özellikler açısından ne oranda benzediği ve ayrıldığı konusu, derinlemesine incelenmemiştir. Ancak Batı’daki uygulamalarla en büyük ayrılık insan ve hayvan figürlerinin kullanım yoğunluğunda ortaya çıkmaktadır. Bitkisel bezemelerle bağlanan insan ve hayvan figürlerinin ağır bastığı Batı ampirinin aktarılışı sırasında bazı dinsel gelenekler göz önüne alınarak yalnızca çiçek ve yaprak gibi bitkisel kökenli bezemeyle yetinildi; grifon, sfenks, aslan, kartal ve insan gibi figürlerden olabildiğince kaçınıldı. Türk ampir üslubunda kullanılan öteki bezeme öğeleri ise kılıç, bayrak demetleri, müzik aletleri, vazo içinde çiçek ya da uçları sivriltilmiş akantus yapraklarıyla şemselerdir. Akantus yaprakları yüksek tepeliklerde (fotozlarda) yelpaze gibi açılırlar. Kapı ve pencere üstlerinde yer alan bu öğe, orta motifin yükseltilmesiyle üçgen alındığı anımsatır. Çoğunlukla sütun başlıklarında yer alan girlandlar (aylama askılar) da, Türk ampir üslubunun belirleyici özelliklerindendir. “S” ve “C“ler çubuk olarak değil, daha çok yaprak biçimi altında sunulur. Kemerlerde yuvarlak ya da düz biçimler kullanılır. Kilit taşı belirtilir. Silmeler bezemesiz ve oldukça yalındır.

Advertisement

Türk ampir üslubundaki en önemli örneklerin toplandığı İstanbul’da, eğitimini Paris’te yapmış olan Mimar Kirkor Balyan’ın 1826’da yaptığı Tophane’deki Nusretiye Camisi barok-rokoko ile ampir arasında bir geçiş yapısı olarak tanımlanabilir. Önündeki sebil ve mimarlığın yapısal özelliklerinde barok eğilimi görülmesine karşı, bezeme öğelerinde ampir üslup benimsenmiştir. Yapının önündeki yatay kütlenin kesin geometrik yapısı, duvara gömülü olan sütunların yalın çizgileri ve pencere sövelerinin biçimiyle ampir özellikler taşır. Caminin yalın kat silmeleri, yuvarlak kemerli üst pencere fotozları, ortası yüksek ve uçları sivriltilmiş palmetler, motifin iki yanında da simetrik olarak yer alan yapraklar da yine ampir bezeme öğeleridir.

1840 tarihli II. Mahmut Türbesi anıtsal görünümüyle Türk ampirinin başarılı örneklerinden birini oluşturur. Altıgen planlı olan türbenin her yüzünde iki gömülü sütun arasında yüksek dairesel kemerli bir pencere bulunur. Kemerlerin üzengi ve kilit taşlan taşınılarak belirginleştirilir. Sütun başlıklarının volütleri arasında deniz kabuğu, onun altında Roma Çağı frizlerinde sık rastlanan palmet kesiti dizgisi yer alır. Yapıyı üstten sınırlayan kornişte çapraz kılıçlı bir zafer simgesi ve aralarındaki gülbezek yaprak motiflerinden sayılır.

Bu dönemin eserleri arasında saf ampir üsluplu Sultanahmet Divanyolu’n da ki Çevri Kalfa Mektebi (1820) ile Alay Köşkü (1810); barak ve rokoko ile ampir bezemelerin birlikte uygulandığı Dolmabahçe Camisi (1853) ile Ortaköy Camisi (1854); 1853’te Hacı Emin Paşa ve Serkis Balyan’ın yaptıkları Dolmabahçe Sarayı gibi örnekler önemlidir. Aynı dönemde mimarlığın yanı sıra çeşitli süsleme dalgalarında da ampirin karakteristik eğilimleri yaygın biçimde uygulandı. Ahşap konutlar kapı, pencere, dolap kapakları ve tavan süslemelerinde, resim ve yazı çerçevelerinde, dokuma ve işlemelerde, mezar taşlarında ampir bezeme eğilimleri görülür.

Ampir üslubu 19. yüzyıl konut mimarlığında da hem iç mekan oluşumu, hem dış cephelerin biçimlenişi sırasında beğenilerek uygulandı ve ülkemize girişinin ilk yıllarından başlayarak yakın zamanlarda kadar varlığını sürdüren bir etkinlik kazanmıştı. Özellikle İstanbul’daki bazı köşkler ve geleneksel Türk evlerinin dış cephe biçimlenişleri bu üslubun önemli örnekleri arasında gösterilir. Ampirin çoğunlukla öteki batı üsluplarıyla birlikte uygulandığı ve geleneksel Türk evi özellikleriyle belli bir uyum sağladığı örneklerin en önemlileri şunlardır: Acıbadem’de Hünkâr İmamı Köşkü, onarımından sonra ampir özellikler kazanan Bebek Köçeoğlu Yalısı, Kâğıthane Çağlayan Çadır Köşkü, Üsküdar Şeref abat Kasrı, Heybeliada Hünkâr Köşkü, Çengelköy Köçeoğulu Köşkü, Topkapı Sarayı içindeki Darphane Köşkü ve Beylerbeyi Sarayı içindeki Mermer Köşk.


Leave A Reply