Anadolu’nun İşgalinden Sonra Kurulan Yararlı ve Zararlı Cemiyetler (Tamamı Açıklamalı)

0
Advertisement

Milli Mücadele sırasında Anadolu’nun işgali sonrasında kurulan ve faaliyet gösteren yararlı ve zararlı cemiyetler ile ilgili bilgiler.

Anadolunun İşgalinden Sonra Kurulan Yararlı ve Zararlı Cemiyetler

Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ülke üzerinde başlangıçta büyük bir ferahlık meydana getirmişti. 1911 yılından beri savaşın içinde olan Türk halkı bu durumdan umutlanmış ancak mütarekenin uygulanış şekli bu ümitleri kısa sürede ortadan kaldırmıştır. Anadolu’da devlet otoritesinin yokluğundan faydalanmak isteyenler kendi amaçları doğrultusunda dernekler kurdular. Bu çalışmalara karşı da kurtuluş amacıyla Türkler tarafından dernekler kuruldu.

ZARARLI CEMİYETLER

AZINLIKLARIN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER

Etnik-i Eterya Cemiyeti
Bu cemiyet, Osmanlı-Yunan savaşı sırasında Rumların yaşadığı bütün toprakların Yunanistan’a katılmasını sağlamak ve Rum-Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmak amacıyla Yunan subaylar tarafından kuruldu (1894). Cemiyet, Mondros Ateşkesi’nden sonra amaçlarını gerçekleştirmek için çalışmalarını sürdürdü.

Mavri Mira Cemiyeti
İstanbul’da Rum patrikhanesinde patrik vekilinin başkanlığında kuruldu. Cemiyetin amacı; İzmir ve çevresiyle Doğu Trakya’nın Yunanistan’a katılmasını sağlamaktı.

Rum Pontus Cemiyeti
Bu cemiyet, Fatih tarafından Osmanlı Devleti’ne katılan Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu’nu (1204-1461) yeniden kurmayı amaçladı. Trabzon, Samsun ve Karadeniz sahillerinde faaliyette bulundu.

Advertisement

Ermeni Taşnak ve Hınçak Cemiyetleri
Rumlarla işbirliği yapan bu cemiyetler İngiltere’den yardım almışlardır. Bu cemiyetlerin amacı, Wilson ilkeleri’nden yararlanarak bağımsız bir Ermeni Devleti kurmaktı. Anadolu’da nüfus üstünlüğüne sahip olduklarını ileri sürerek Barış Konferansı’na asılsız nüfus listeleri verdiler. Oysa Amerikan İstihbarat Şubesi, Başkan Wilson’a 21 Ocak 1919’da verdikleri raporda, Ermenilerin en çok bulundukları yerlerde bile ancak nüfusun % 30-35’ni oluşturduklarını bildirdi. En son ve en gerçek Amerikan araştırması General Harbord tarafından 1919 yılı sonunda hazırlanmıştı. Hemen tüm Doğu Anadolu’yu inceleyen Harbord, Ermenilerin hiçbir zaman çoğunluk olmadığını bildirdi.

İngiltere Başbakanı Lloyd George bile Ermeni isteklerini aşırı buluyordu. Buna rağmen 14 Mayıs’ta Dörtler Konseyi’nin toplantısında ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında kararlaştırılacak sınırlar içinde ve manda idaresi altında, Ermenilerin azınlıkta olduklarını bildiği Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan ve Ermeni isteklerini kapsayan topraklar üzerinde Ermenistan kurulmasını önerdi. Ermenilerin isteklerinin bu derece ileri gitmesinde İstanbul Hü-kümeti’nin sorumsuz ve aciz politikasının da etkisi vardı. İstanbul Hükümeti Şubat 1919’da Osmanlı Devleti sınırları içinde Ermenilere özerklik, hatta bazı yerlerde nüfus mübadelesi yapmayı önermişti. Fakat Ermeniler bağımsızlık istedikleri için bunu kabul etmemişlerdi. Çünkü Osmanlı Devleti’nin çaresizliğini görüyor ve isteklerini büyük devletlere kabul ettirmeye çalışıyorlardı.

Alyans İsrailit
Yahudiler de yüzyıllar önce İspanya’daki katliamdan kaçtıklarında, kendilerine kapılarını açan Türklere karşı Rumlarla işbirliğine girdiler. Hahamhane, Patrikhane ile birlikte faaliyetlerde bulundu. Alyans israilit İstanbul’da Yahudi gençleri tarafından kurulmuştur.

Azınlıklar tarafından kurulan cemiyetler, İtilaf Devletleri tarafından da desteklenmiştir. Böylece Anadolu’nun işgalinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Çünkü Birinci Dünya Savaşı’nı kazanmakla beraber büyük ölçüde güç kaybına uğramaları itilaf Devletleri’nin projelerini kendi güçleriyle gerçekleştirmelerini engelliyordu.

TÜRKLERİN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER

Millî mücadeleye karşı olan cemiyetler arasında bazı Türk ve Müslümanlar tarafından kurulmuş cemiyet ve partiler de bulunmaktaydı. Bunlar düşman işgali altında bulunan istanbul’da kurulmuşlar, burada ve kısmen de Anadolu’da faaliyet göstermişlerdi. Hemen tümü açık veya gizli İngilizlerin desteğine sahip bulunuyorlardı. Yabancı ve güçlü bir devletin desteğine dayanmak, saltanat ve hilafete bağlı kalmak ortak özelliklerindendi. Bir ortak yanları da o günkü durumun sorumlusu olarak gördükleri ittihatçılara düşmanlık duymalarıydı. Genelde Hürriyet ve İtilaf Fırkası etrafında toplanmış olan bu kuruluşlar gerek savundukları esaslar, gerekse ittihatçıların Anadolu’daki ilk direniş hareketlerini başlatmaktaki rolleri nedeniyle millî mücadeleye ters düşmüşlerdi.

Kürt Teali Cemiyeti
Wilson Prensipleri’nden ilham alınarak kurulan cemiyet, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Kürdistan devleti kurmayı hedeflemiştir. İngilizlerle sıkı bir diyalog kuran cemiyet, Doğu Anadolu Müdafayi Hukuk Cemiyeti’yle birleşmeyi reddetmiş ve bölge halkı tarafından desteklenmemiştir.

Advertisement

İslam Teali Cemiyeti
1919’da İstanbul’da kuruldu. Osmanlı Devleti’nin düzeninin devamını sağlamayı hedef alan cemiyetin temel dayanağı hilafettir, içlerinde pek çok aydın bulunan cemiyetin mensupları ülkenin kurtuluşunun İslam’da olduğunu savunmuşlardır.

Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası
Padişaha bağlılığı savunmuş, İstanbul Hükümeti’yle sürekli olarak işbirliğinde bulunmuştur. Çalışmalarının itici gücünü İttihat ve Terakki düşmanlığı oluşturmuştur.

Hürriyet ve İtilaf Fırkası
İttihat ve Terakki aleyhtarlığıyla ortaya çıkmış, kendisini en büyük parti olarak görmüştür. 1913 yılında çalışmalarını durduran parti, Mondros Ateşkesi’nden sonra faaliyete geçmiştir. Milli Mücadeleye karşı olan parti, iç ayaklanmalarda kışkırtıcı rol oynamıştır.

Wilson Prensipleri Cemiyeti
Osmanlı aydınları ve bazı milli mücadeleciler tarafından desteklenen bu dernek, İngiltere’nin artık yardımının söz konusu olmayacağı için güçlü ve aramızda ciddi bir sürtüşme geçmemiş, uygar dünyanın büyük devleti ABD’nin mandasını istiyorlardı. Filipinleri bile kısa zamanda uygarlaştırmış olan ABD’nin Osmanlı Devleti’ni himayesi altına alırsa hızla ilerleyeceğini düşünüyorlardı. Cemiyetin kurucularından bazıları daha sonra milli mücadelecilere katılmıştır.

Bütün bunların yanı sıra ateşkes ve işgal döneminin İstanbul şehrinde kurulan birçok dernek daha bulunmaktadır. Osmanlı İlâyı Vatan, Tarik-i Salâh, Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Dernekleri buna örnektir. Bütün bu dernekler, Osmanlı imparatorluğu’nun egemenliğini ve varlığını sürdüremeyeceğine inanan ve başka bir devletin, özellikle ingiltere’nin koruyuculuğu altında yaşama şansı arayan insanlarca kurulmuşlardır. Fakat hepsinin birleştiği tek nokta ise Milli Mücadele’yi boğmaktı.

İngiliz Muhipleri Cemiyeti
İstanbul Hükümeti’nce desteklenen cemiyet, Osmanlı Devleti’nin varlığını koruyabilmesi için tek yolun İngiliz himayesine sığınmak olduğu tezini savunmuştur. İngiliz parasıyla kurulan ve İngilizlerin kontrolünde olan cemiyetin gizli amacı ülkede karışıklıklar ve ayaklanmalar çıkararak milli bilinci boğmak ve yabancı müdahalesini kolaylaştırmaktır.

YARARLI CEMİYETLER

Müdafaa-i Hukuk denilen bu cemiyetler, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra başlayan işgallere karşı kurulmuştur. Cemiyetlerin kurulmasının en önemli nedeni, Trakya’nın ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verileceği, Doğu Anadolu ve Kilikya’da bir Ermeni devletinin, Samsun-Trabzon çevresinde Pontus Rum devletinin kurulacağı endişesiydi.

Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
2 Aralık 1918’de Edirne’de kurulan bu cemiyet, Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi tehlikesine karşı kurulmuştur. Cemiyeti kuranlar, Trakya’nın Yunanlılara verileceğini ve Osmanlı Hükümeti’nin buna engel olamayacağını düşünüyorlardı. Osmanlı Devleti’nin parçalanması halinde gerekirse Batı Trakya ile birleşerek bir Trakya Cumhuriyeti kurulması amaçlanmıştır. Sivas Kongresi’nde diğer milli cemiyetlerle birleşen bu cemiyet, Mondros Ateşkesi’nden sonra kurulan ilk direniş cemiyetlerinden biridir.

İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
2 Aralık 1918 tarihinde, İzmir’in Yunanlılara verilmesini engellemek için kurulmuştur. Ancak, İttihatçı ve Bolşevik olmakla suçlanan cemiyet, düzenli bir örgüt haline gelememiştir.

İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti
İzmir’in haksız işgaline karşı kurulmuştur. Aynı zamanda milis teşkilatı kurarak Yunan işgaline fiilen karşı koyulmasında, birinci ve ikinci Balıkesir ile Alaşehir kongrelerinin toplanmasında etkili olmuştur.

Advertisement

Kilikyalılar Cemiyeti
Adana ve dolaylarının Fransa’nın işgaline uğrayacağı endişesiyle, İstanbul’da Adana eşrafının ileri gelenleri tarafından 21 Aralık 1918 tarihinde kurulmuştur. Dernek; Adana ve havalisinin Türk olduğunu, yöre halkının anavatandan ayrılmak istemediklerini kanıtlayacak yazılar yazmışlar, Feryatname adıyla bir makale yayınlamışlardır.

Trabzon Muhafazaa-i Hukuk Cemiyeti
Karadeniz kıyılarında kurulması amaçlanan Rum-Pontus Devleti’ne karşı kurulmuştur.

Şark Vilayetleri (Doğu Anadolu ) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Doğu vilayetlerinin Ermenilere verilmesini engellemek amacıyla kurulmuştur. Cemiyetin aldığı karara göre;

  • Hiçbir surette göç edilmeyecek,
  • Derhal bilim, iktisat ve din alanında örgütlenilecek,
  • Doğu vilayetlerinin uğrayacağı bir saldırıya karşı birleşilecektir.

Cemiyet, doğu vilayetlerinde Türklerin Ermenilerden sayı bakımından üstün olduğu kadar tarih, kültür ve medeniyet açısından da üstün olduğunu göstermek için propaganda yoluyla faaliyetlere girişmiştir.

Milli Kongre Cemiyeti
Mondros Mütarekesi sonrası Rumların İstanbul’da teşkilatlanıp Megalo-İdea uğrundaki çalışmalarına engel olmak için, göz hekimi Dr. Esat Paşa’nın çağrısıyla Türk Ocağı, Kızılay, Muallimler Cemiyeti, Baro ve her fakültenin mezunlar cemiyeti başta olmak üzere 70 kadar cemiyetten 2’şer temsilcinin katılması ile 29 Kasım 1918’de Millî Kongre adı ile partiler üstü bir teşkilat kuruldu. Tüzüğünde belirtilen amacı, dünyada Türkler üzerinde yapılan haksız ve yalan yayınlara bilimsel yoldan ve belgeler aracılığıyla cevap vermekti.

1919 yılı içinde Millî Kongre, İngilizce ve Fransızca olarak, “Dünya Kamuoyu Önünde Türkiye”, “Ermenilerin Müslüman Ahaliye Yaptıkları Mezalim Hakkında Belgeler” ve “Avrupa’nın Ünlü Yazarlarına Göre Türkler” gibi değerli eserler yayınladı. 1919 yılı sonunda milletvekili seçimlerinde adayların tespit ve tanıtılmasında Türk milliyetçilerini destekleyen Millî Kongre, 28 Ocak 1920’de Misak-ı Millî’nin hazırlanmasına da fikrî anlamda hizmet etmiştir.

Kuvayı Milliye deyimini kullanan ilk siyasi kuruluş olan Milli Kongre Cemiyeti İstanbul’da toplantılar düzenledi. Bu örgüt üyelerinin büyük bir bölümü İstanbul’un işgali sonrasında ulusal mücadeleye katıldılar.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
9 Aralık 1919 tarihinde Sivas’ta kurulmuştur. Anadolu’nun birliğini sağlamak için mitingler düzenlenmiş ve İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları çekilmiştir.

YARARLI CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

♦ Yurdun hemen her köşesinde genelde Müdafaa-i Hukuk adıyla kurulan milli cemiyetler, Mondros Ateşkes Antlaşması ile başlayan işgallere ve azınlık faaliyetlerine tepki olarak ortaya çıkmışlar, milliyetçilik ideolojisine dayalı olarak kurulmuşlardı.

♦ Millî Kurtuluş Mücadelesi’nin temel taşlarını oluşturan bu cemiyetlerin kuruluşu, Türk milletinin bağımsız ve onurlu bir millet olarak yaşama azminin bir ifadesidir.

♦ Yararlı cemiyetler genellikle İstanbul ve çevresinde kurularak faaliyet göstermiştir. İstanbul’da kurulmalarının en önemli nedeni, devletin merkezi olmasından dolayı haberleşme ve ulaşımın kolay olmasıdır. Ayrıca basın ve yayın merkezi olması da etkilidir.

Advertisement

♦ Millî Cemiyetler Wilson İlkeleri’nden etkilendiklerinden başlangıçta barışçı mücadele yöntemini benimsemişlerdi. Türklüğün meşru haklarının tanınacağı düşüncesiyle bilimsel araştırma, istatistik bilgi ile büyük devletlere haklı olduklarını kabul ettirmek için propaganda yolunu yeterli görüyorlardı. Ancak Wilson İlkeleri’nin Türkler aleyhinde kullanılması, işgalci devletlerin haksız tutumu ve özellikle İzmir’in işgali bu tür mücadelenin yeterli olamayacağını göstermiş, millî cemiyetleri silahlı mücadele kararları almaya yöneltmişti. Ulusal bilincin gelişmesine, yayılmasına, canlı tutulmasına kaynak olmuşlardır.

♦ Bu cemiyetlerin bir zayıflığı da bölgesel kurtuluşu çare olarak görmeleri ve aralarında bir koordinasyon olmayışıydı. Millî Cemiyetler Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçerek kurtuluş meşalesini eline almasından sonra bu zaaflarından da kurtulmuşlar, Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleşmişler, tek vücut hale gelerek top-yekûn kurtuluşa inanmışlardı.

♦ Hemen tüm derneklerin kurucu ve üyeleri hatta Erzurum ve Sivas Kongresi’ne katılanların önemli kısmı, eski İttihat ve Terakki üyeleri idiler. Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ittihatçılıktan ayrılarak Müdafaa-i Hukuk’un ulusalcılık ideolojisi çevresinde bütünleştiler. Öyle ki İttihatçı ulusalcılığı olan Turancılık yerini, Müdafaa-i Hukuk’un Misakı Milli sınırları ile çizilen ve ileride açık bir şekilde oluşan Atatürk Ulusalcılığına bıraktı.


Leave A Reply