Anestezi neden kullanılır, anestezikler ne işe yarar? Anestezinin tarihi gelişimi, önemi, hakkında bilgi.
Anestezi Ne İşe Yarar? Hakkında Bilgi
Bazen başağrısını dindirmek için bir iki aspirin alınır. Aspirin sinir sisteminin bazı kısımlarının çalışmasını, diğer tarafların faaliyetine hiç bir etki yapmadan, yavaşlatabilir. Anestezik maddeler ise bir nevi kendinden geçme durumu oluşturarak, ağrıların duyulmasını önler.
Yersel anestezikler, yani belirli bir yere inhisar ettirilen anestezikler ise hakiki manada anestezik değildirler. Bunlara analjezik demek daha doğrudur, zira etki yaptıkları yerde ağrının duyulmasını önlerler, fakat bayıltmazlar.
Yüzlerce yıl insanlar ağrıyı ilâçlar ile ve hipnotizma ile önlemeye çalışmışlardır. Eski Yunanlar ve Romalılar baldıranı uyuşturucu olarak kullanmışlardır. Yeni birçok kimyasal maddelerin keşfedildiği 18. yüzyılın sonuna ve 19. yüzyılın başına kadar bu yolda çok az bir ilerleme vardır. Keşfedilen maddelerden de ancak, bir kısmı (örneğin diazot monoksit, kloroform) tıpta kullanılmıştır. 1799’da Sir Humphry Davy (1778-1829) diş ağrılarını içine diazot monoksit (güldürücü gaz) üflemek suretiyle dindirmiştir ve bu gazın cerranlıkta da kullanabileceği fikrini ileri sürmüştür. 1853’de bir İskoçyalı, Alexander Wood, deri altına ilâcı verecek iğneyi icat etmiştir. 19. yüzyılın ortalarına doğru dört maddenin anestezik nitelikleri hemen hemen aynı zamanda ortaya konmuştur. Bunlar diazot monoksit, etil klorit, kloroform ve eterdir. 1844 de Amerikalı bir dişçi, Horace Wells, ilk defa olarak ağrısız diş çekmek için diazot monoksit kullanmıştır. 1848’de Heyfelder etil klorit kullanmış ve 1847’de Sir James Simpson kloroform’un anestezik olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Dr. William Morton ilk defa olarak 1846’da eteri bir bacak kesme ameliyatında kullanmıştır.
Her iki anestezik maddenin özel nitelikleri vardır ve vücutta yapmakta oldukları etkiler de farklıdır. Etkiler insandan insana değişik olduğu gibi, insanın sıhhat durumu ve yaşı ile de ilgilidir. Kullanılacak madde yapılacak ameliyata göre de seçilir. Her canlı hücre, enerji elde edebilmek için «yanma süresi» nde oksijene muhtaçtır. Farklı dokuların kullanılacağı oksijenin miktarı da farklıdır. Narkozitörün (anestezik maddeyi hastaya veren) ödevi anestezik madde (narkotik) verildiği zaman, beynin bazı kısımlarının (irade kuvvetini idare eden, düşünen ve kendini koruma içgüdüsünü idare eden kısımları) çalışmasının zayıfladığı zamanlarda solunum ve kalp hareketleri gibi hayat süreçlerini idare eden beyin kısımlarına, kalp, akciğerler ve böbrekler gibi organlara gereken oksijeni sağlamaktadır. Bir anestezik madde yalnız bayıltmak ve acı dindirmekle kalmayıp aynı kasların gevşemesini ve reflekslerin ortadan kalkmasını sağlamalıdır. Bu çok önemlidir; zira ameliyat esnasında bir kas kasılacak olursa, cerrah üzerinde çalışacağı kısma erişmekte güçlük çeker ve önemli zararlar meydana gelebilir. Tecrübeli narkozitör, hastanın bütün durumunu bilir ve bu şartlar gözönüne alınarak, yapılacak olan ameliyat için en uygun narkotik kullanılır. Aynı zamanda narkozitör vereceği maddenin miktarını da iyice tayin eder,; fazla verilmesi kötü sonuçlar verebilir.
Anestezikler beyin hücresini etkiler. Bu maddeler ya solunum yolu ile, ya damara şırınga ile veya rektum (bağırsağın son kısmı) dan verilebilir. Solunum yolu ile verildiği takdirde akciğerlere giden ve oradan ince kan damarlarına geçerek dolaşıma dahil olur ve vücudun her tarafına yayılır. En çok kan alan yerler, doğal olarak diğer taraflara nazaran daha fazla narkotik madde almış olurlar. Beyinde kan damarları çok bol olduğundan, kanda gaz halinde bulunan narkotik maddenin en büyük kısmını beyin alır. Damara verilmiş olan anestezik, kan dolaşımı ile beyin hücrelerine iletilir ve bir müddet için bunları felce uğratır. Rektuma verilen, rektumun çeperinden kan damarlarına geçer ve genel dolaşıma dahil olarak beyne kadar iletilir. Vücut verilen anestezikleri kimyasal yoldan parçalamak yeteneğindedir. Parçalama olayında karaciğer çok önemli bir rol oynar. Parçalanma sonucu meydana gelen maddeler kana geçer ve böbrekler kandan bu maddeleri alarak idrarla dışarı atarlar