Ankara’nın Tarihi

0
Advertisement

Ülkemizin başkenti ve geçmiş dönemlerde de oldukça önemli bir şehir olan Ankara’nın kuruluşundan Cumhuriyet dönemine kadar ki tarihi.

ankaraİç Anadolu’nun kuzeybatısına düşen Ankara şehri Türkiye Cumhuriyetinin başkenti’dir. Ankara, yapılışı, yolları, caddeleri ve genel görünüşü ile ikiye ayrılır. Birincisi Cumhuriyetten öncesine ait Eski Ankara, ikincisi Cumhuriyetten sonraki yeni Ankara. Birinci Ankara’nın tarihi çok eski çağlara ulaştığı, için önce ilk kuruluştan başlamak suretiyle bugünkü Ankara’ya gelmek, bu şehrin dünü, bugünü ve yarını hakkında geniş bir bilgi vermek daha doğru olur.

Çok eski bir şehir olan Ankara’nın, içinde sayısız milletler yaşamış, sayısız devletler tarafından idare edilmiş olduğu için, kuruluş tarihi kesinlikle tespit edilememektedir. Ancak, hangi tarihlerde kimler tarafından onarılıp yeni eserlerle süslendiğine dair vesikalar vardır. Buna göre şehrin tarihi, başlıca şu bölümlerde gözden geçirilebilir.

Tarihten önceki devir: Yakın yıllarda Ankara çevresinde yapılan araştırmalarda karşılaşılan izlerden, bu bölgede ilk yerleşmenin çok eski çağlara dayandığı anlaşılmaktadır. Şehrin ilk kuruluşunda aldığı ad, ufak tefek değişikliklerle, zamanımıza kadar gelmiştir. Bu ad değişikliği şu seyri takip etmiş durumdadır: Ankyra, Ancyre, Engüriye, Engürü, Angara, Angora ve son şekliyle Ankara.

Anadolu şehirlerinin kuruluşları, çoğunlukla bir efsaneye bağlanır. Ankara için söylenilegelmekte olan ve tarih kitaplarına geçen bir efsaneye göre, şehrin kuruluşu şöyle olmuştur : .

Gordius’un oğlu olan Frikya kralı Midas, bu çevrede dolaşırken, bir gemi çapası bulur. Şehir de bu çapanın bulunduğu tepede kurulur. Başka bir söylentiye göre Galatlar, Küçük Asya’ya geldiklerinde (M.Ö. III. yüzyıl) İranlılarla birlik olup Mısırlılar’a karşı savaşmışlardır. Bu savaş sonunda Mısır gemilerinin enkazları arasından çıkarılan savaş ganimetleri arasında bulunan çapaları beraberlerinde getirerek tapınaklarına koymuşlardır. Sonradan kurdukları ve ya yerleştikleri şehire de çapa anlamına gelen «Ankor» demişler ve ya bu kelimeden bozma bir ad vermişlerdir.

Advertisement

Bu iddianın gerçeğe uygunluk derecesi henüz ortaya konmamıştır. Fakat, ta Romalılar devrine kadar Ankara şehrinin armasının bir gemi çapası olduğu bilinmektedir. Ayrıca, o devre ait paralarda da bu arma görülmektedir.

İslam kaynaklarında Ankara’nın adı «Engür» olarak geçer. Bu adın Farsça «üzüm» anlamına gelen kelimeden, yahut Yunanca «aghuridha» (koruk), «anguri» (hıyar) kelimelerinden bozma olması üzerinde de durulmaktadır. Frikya diline esas sayılan Sankritçede ise «ankas» kelimesi «arızalı, karışık» anlamına gelir. Ankara arazisinin arızalı oluşuna bakılarak adını bu «ankas» kelimesinden almış olması ihtimallerden biridir.

Bazı tarihçiler, Ankara’nın ilk kuruluşunu, bu söylentilerin ait bulunduğu çağlardan çok daha eski çağlara bağlamaktadır. Etiler, Ankara bölgesine M.Ö. XX-VII. yüzyıllar arasında hakim olmuşlardı. Elde edilen vesikalarda Ankuva adında bir şehirden söz edilmektedir. Bu şehrin, Eti devletinin başkenti olan Boğazköy’e (Hattuşaş’a) üç günlük mesafede olduğu kaydedilmektedir. Ankuva şehrinin yerine bugünkü Ankara şehrinin kurulmuş olması çok yakın bir ihtimal olarak kabul edilmektedir.

Gerçekten Ankara, belli başlı Anadolu yollarının geçişi üzerinde olması dolayısı ile, ilk çağlarda da önem kazanmıştır. Coğrafya durumu bakımından, o zamanın savunma şartlarına uygundur. Ankara Kalesi ovaya tamamen hakim durumdadır. Bundan dolayı savunması kolay, düşmanı gözetlemek mümkün olmuştur. Etiler her halde bu tepe üzerinde yerleşmişlerdir. Daha sonra gelen Galatlar da burada savunma tesisleri kurmuşlardır. Esasen Ankara, tarihi boyunca bir kale şehri olarak yaşamıştır. Çevrede yapılan kazılarda tarih öncesine ait birçok eserler bulunmuştur.

Etiler devri: Eski Anadolu’nun tarihinde ve kaderinde Etileri’n önemli etkileri olmuştur. Ankara’nın 160 km. doğusundaki Boğazköy’de (Eti dilinde Hattuşaş) yapılan kazılarda Ankara hakkında da esaslı ip uçlarına rastlanmıştır. Eti eserlerinde adı geçen Ankuva’nın Ankara şehrinin bulunduğu yerde olduğunu bazı yabancı tarihçiler iddia etmektedirler. Ankara Kalesinin bazı noktalarında Eti izleri görülmüştür. Ankara’nın ilk adlarından Ankyra’nın da Ankuva’nın değişik şekli olması üzerinde de durulmaktadır.

Frikyalılar devri: Anadolu’nun Sakarya çevresinde bir devlet kurmuş olan Frikyalılar Etiler’den sonradır. Yaşadıkları şehirler sonradan yığma topraklarla yapılmış tepeler (höyükler) üzerinde kurulmuştur. Bu devre ait araştırmalar da, Frikyalılar’ın, yerleştikleri Ankara şehrinin Etiler tarafından kurulmuş olan kalenin bulunduğu yerde olduğunu göstermektedir.

Advertisement

Frikyalılar’ın arkasından bir süre Lidyalılar çevreye, dolayısı ile Ankara’ya hakim oldular. Sırası ile, İranlılar, İskender, daha sonra Balkan Yarımadasından Anadolu’ya geçen Galatlar (M.Ö. III. yüzyıl) Ankara’yı ele geçirdiler. Galatlar, yaşadıkları şehrin etrafına, kendi usullerince, yarı yuvarlak surlar çevirirlerdi. Ankara’da da aynı şeyi yaptılar. Zamanla, burada yerleşen ırklar birbirine karıştı.

Romalılar devri: Romalılar, giriştikleri bir savaş sonunda (M.Ö. III. yüzyıl) çevreye geldiler ve Ankara’yı aldılar. Romalılar tarafından yapılan kale ve surlarının Galatlar’ın yaptığı surların yerine geçtiği anlaşılmaktadır. Romalılar, gene Galatların idaresinde olmak üzere, Ankara’ya yarı bağımsızlık verdiler. Galatlar da, Roma İmparatoru Augustos’a besledikleri büyük saygı ve bağlılığın bir eseri olarak Ankara’da bir Augustos Tapınağı (Augusteum) inşasına başladılar. Tapınağı son Galat hükümdarı Pylaemens tamamlattı, içine de Augustos’un vasiyetnamesi yazıldı. Anıt Ankara’da hala eski şekline yakın olarak durmaktadır.

Roma imparatoru Neron Ankara’ya «Metropol» (Başkent) adını vermişti. Gene Roma İmparatorlarından Caracalla şehrin surlarını onarmıştı. Roma hakimiyeti sırasında Ankara’da tapınak, hipodrom, hamam gibi sayısız eserler meydana getirilmiştir. Şehir genişlemiş nüfusu artmıştır. Güzel ve medeni bîr şehir kimliği kazanmıştır. Uzun zaman istilalardan korunmuş, halk rahat yaşamıştır.

Ortaçağ: Ankara, Doğu Roma İmparatorluğu’na bağlı olarak 334-1073 yılları arasında, Hıristiyanlığın Anadolu’da belli başlı merkezlerinden biriydi. Bizans’ın kudretli günlerinde yeni eserlere kavuştu. Surları kuvvetlendirildi, çünkü Arap akınları başgöstermiştî. Bu arada, Bizans Ankarası’na ilk saldırma, VII. yüzyılda doğudan, İranlılar’ dan geldi. Daha sonra sayısız Arap akınları birbirini kovaladı. Araplar 654 yılında şehri ele geçirdilerse de uzun müddet tutunamadılar. Bizanslılar surları yeniden onardılar. Fakat çok geçmeden Abbasi halifesi Harunür-reşit’in ordusu Ankara’yı kuşattı ve aldı. Böylece Bizanslılarla Arap orduları arasında karşılıklı savaşlar oldu. Bu karışık durum 200 yıl sürdü. Fakat, Bizans’ın sınırları daha doğuya doğru uzamış, Ankara bir sınır şehri olmaktan kurtulmuştu.

Selçuklu devri: Malazgirt Meydan muharebesinde, Alp Arslan Bizans ordusunu bozguna uğratınca, Anadolu’nun kapısı Türkler’e açılmış oldu. Türk kuvvetleri süratle içerilere doğru ilerleyerek yerleştiler, Ankara da 1073 yılında Türkler’in eline geçti.

Bu tarihten 28 yıl sonra, 1101 yılında, Anadolu’dan geçen Haçlı Orduları, şehri alarak, kalede bulunan 200 Türk askerini kılıçlan geçirdiler. Sonra, şehri Bizanslılara bırakarak yollarına devam ettiler. Fakat, 1127 yılında, Selçuklu Türkleri Ankara’yı tekrar zaptettiler.

Kısa bir süre Danişmentliler Beyliği’ne bağlı olan Ankara, Sultan Kılıç Arslan II. zamanında Selçuk devletî içine alındı. Kılıç Arslan’ın ülkesini 12 oğlu arasında bölmesi üzerine, Ankara Muhittin Mesut’un payına düştü. Fakat, kardeşi Rüknettin Süleyman, Tokat’tan yürüyerek, önce Konya’yı sonra da Ankara’yı aldı, Muhittin Mesut’u öldürttü (1204).

Daha sonra, 1210’da, Alaettin Keykubat Selçuk sultanı oldu. Alaettin Keykubat zamanda diğer Selçuklu şehirleri gibi Ankara’da da yeni eserler yapıldı. Hala ayakta duran, Ankara Çayı üzerindeki Akköprü bunlardan biridir (1222). Fakat, Moğol saldırmaları karşısında, Selçuklu devleti günden güne zayıf düştü. Sultan Gıyasettin Keyhüsrev II. Moğol hücumundan kaçarak Ankara Ka-lesi’nde saklandı. Sûrları onardı. Yalnız, Selçuklu devletinin kuvvet ve kudreti kalmamıştı. Ankara şehrinin idaresi de yerli beylerin elindeydi. Ahi tarikatı reisleri kuvvet kazanmıştı. Bu durum, Anadolu’nun İlhanlılar devletinin hükmü altına girmesine kadar sürdü.

Osmanlı devri: Bir süre İlhanlıların valileri ve Sivas’ta bağımsızlığını ilan eden Ertenaoğulları tarafından idare edilen Ankara 1354 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa tarafından alınarak Osmanlı ülkesine katıldı.

Ankara Osmanlılara geçtikten sonra, tarihinde, Yıldırım Bayezit devrine kadar önemli bir değişiklik ve olay yoktur. O zaman Osmanlı devletinin başkenti Bursa idi. Ankara’nın ileri gelenleri, Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra, yer yer kurulan beyliklere bağlanmayı menfaatlerine daha uygun buluyorlardı.

Timur ile Yıldırım Bayezit arasında geçen Ankara Savaşı’ndan sonra, şehrin kaderi değişti. Timur Anadolu’ dan ayrıldığı sırada, Yıldırım Bayezit’in oğullarından Mehmet Çelebi, Amasya’da padişahlığını ilan etmişti. Ankara da onun hakimiyeti altında bulunuyordu. Şehzadeler kavgasından sonra Ankara kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girdi.

Advertisement

Daha sonra Sultan II. Bayezit ile kardeşi Cem Sultan arasındaki mücadelede, Cem’in eşi ve çocukları, Ankara’da Bayezit’in eline geçerek İstanbul’a götürüldü.

Kanuni devrinde, eyalet teşkilatı kurulduğu zaman Ankara, Anadolu eyaletinin merkezi oldu. XVII. yüzyılın başında Celali isyanı sırasında, isyancıların eline geçen şehir, bir yıl sonra, tekrar, Kuyucu Mehmet Paşa tarafından geri alındı.

Ankara, XVI. ve XVII. yüzyıllarda orta büyüklükte bir şehirdi. Evleri kalenin iç ve dış surlarının içindeydi.

Cumhuriyet devri: Balkan Savaşı’ndan sonra Rumeli’de bulunan vilayetlerin çoğu kaybedilmişti. Batıdaki Türk sınırları İstanbul’a çok yaklaşmış bulunuyordu. İstanbul Boğazı’nın da büyük deniz kuvvetlerine sahip devletler tarafından zaptı kolay hale gelmişti. Devlet merkezinin İstanbul’da kalması tehlikeli görüldüğü için başkentin Anadolu içinde başka bir şehre nakli düşünülmüştü.

Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Milli Mücadelenin merkezi olarak Ankara’yı seçtiler. Ankara’da ilk kurucu meclis açıldı ve Milli Mücadele sonunda kazanılan kutsal zaferden sonra cumhuriyet ilan edildi ve Ankara bu yeni ve modern devletin başkenti olarak kabul edildi.


Leave A Reply