Anlamak, Anlatmak İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları

0
Advertisement

İçinde anlamak, anlatmak geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Anlamak ve anlatmak konulu deyimler ve anlamları.

Anlamak - Anlatmak İle İlgili Deyimler

Arka resim kaynak: pixabay.com

Anlamak – Anlatmak İle İlgili Deyimler

  • ***külahıma anlat!
    söylediklerine inanamıyorum, beni kandıramazsın anlamında kullanılan bir söz: Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem! -Ö. Seyfettin.
  • ***laf anlamaz
    1) söz dinlemeyip kendi bildiğinde inat eden; 2) kaba, aptal (kimse).
  • ***laf anlatmak
    sözünü dinletmek, karşıdakini ikna edinceye kadar konuşmak: Aralarından bir tanesi ille de laf anlatacağım diye çene patlatıp duruyormuş. -Ç. Altan.
  • ***lafı kıçından anlamak
    konuşulan konuyu yanlış, ters anlamak.
  • ***laftan anlamak
    söyleneni dinleyip uymak veya uygulamak: Adam değil ki laftan anlasın! -N. Cumalı.
  • ***leb demeden leblebiyi anlamak
    daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak.
  • ***leb demeden leblebiyi anlamak
    daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak.
  • ***masal okumak (anlatmak)
    inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.
  • ***meram (meramını) anlatmak
    isteğini, derdini anlatmak: Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • ***ne mal olduğunu bilmek (anlamak)
    birinin nasıl bir nitelikte, yetenekte ve yaradılışta olduğunu bilmek, kestirmek: Büyük hanım, bir bakışta onun ne mal olduğunu anlamıştı. -R. N. Güntekin.
  • ***neye uğradığını bilememek (anlamamak, şaşırmak)
    ansızın üzücü, sıkıcı, neşeli, güzel veya hoş bir durumla karşılaşmak: Martı gibi, şiirli duygu dolu bir oyunla karşılaşınca neye uğradığını şaşırır. -N. Cumalı.
  • ***söz anlayan beri gelsin
    hiçbiriniz laf anlamıyorsunuz anlamında kullanılan bir söz.
  • ***ters anlamak
    yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek: Hegel’in bu sözünü ters anlamamak gerek. -N. Hikmet.
  • ***kadrini anlamak
    değerinin farkına varmak: Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor. -P. Safa.
***karine ile anlamak
sözün gelişinden çıkarmak.
  • ***kazı koz anlamak
    söylenen şeyi çok yanlış anlamak.
  • ***kelimenin tam anlamıyla
    bir durumu anlatmak için kullanılan sözün kapsadığı anlamın tamamıyla: Kelimenin tam anlamıyla bu işin bütün çilesini çekti.
  • ***ezbere anlatmak
    okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak.
  • ***hâlden anlamak (bilmek)
    bir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak sezip anlayış göstermek: Kız hâlden anlamış olacak ki iki kere daha ikramda bulundu. -R. Erduran.
  • ***Hanya’yı Konya’yı anlamak (bilmek, görmek)
    bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, akıllanmak.
  • ***dünyanın kaç bucak (köşe) olduğunu göstermek (anlamak)
    dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (anlamak), insanın başına neler gelebileceğini öğretmek veya öğrenmek.
  • ***dünyayı anlamak
    dünyada neler olduğunu öğrenmek, deneyimi artmak.
  • ***elle tutulur gözle görülür (dille anlatılır)
    çok belirgin, çok açık: Sevim’in güzelliği elle tutulur, dille anlatılır makbul bir güzellik değildir. -R. N. Güntekin.
  • ***dilinden anlamak
    1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak; 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek: Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın. -M. Ş. Esendal.
  • ***derdini Marko Paşa’ya anlat
    yakınmanı dinleyecek kimse yok anlamında kullanılan bir söz: Herif öylesine müzevir ki anlatılmaz efendim, anlatılmaz. İrtica yapıyor diye tutturdu mu anlat derdini Marko Paşa’ya efendim. -R. N. Güntekin.
  • ***dert anlatmak
    derdini dökmek: Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman? -A. Gündüz.
***anlayıp dinlemek
bir olayı iyice anlamak.
  • ***anlayış göstermek
    istenilen veya söylenilen bir şeyi hoşgörüyle karşılamak: Yaşamı her yönden yalnızlığa yaslanmış olan bu kadına tek çocuğun bile anlayış gösterdiğini sanmam. -A. Kutlu.
  • ***arif olan anlar (anlasın)
    herkesin anlayacağı kadar açık söylenmeyen bir sözün gerçek anlamını kavrayanlar için söylenen bir söz.
  • ***bayram haftasını mangal tahtası anlamak
    şaka sözü, konu ile hiçbir ilgisi olmayacak biçimde ters anlamak.
  • ***(bir şeyi) anlata anlata bitirememek
    beğenilen bir şeyden çok söz etmek.
  • ***(bir şeyin) ilminden anlamak
    herhangi bir şeyin uzmanı olmak: Onun ilminden anlayan şoför seni istediği yere götürür. -Y. K. Karaosmanoğlu.
***anlamına gelmek
bir anlam bildirmek.
  • ***anlarsın ya!
    açıklanmaması gereken bir olayı dolaylı yoldan anlatmak için kullanılan bir söz.
  • ***anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi
    işin içyüzü, gerçeği öğrenildi anlamında kullanılan bir söz.
  • ***anlaşmaya varmak
    bir konuda birisiyle anlaşmak.
  • ***anlaşmazlığa düşmek
    anlaşamamak, uyuşamamak: Anlaşmazlığa düşmezdik. İyi çocuklardı. -A. Kutlu.
  • ***anlaşmazlık çıkmak
    bir konuda uyuşmazlık söz konusu olmak: Miras dağılımında üvey annesiyle aralarında anlaşmazlık çıkmış. -C. Külebi.
  • ***anladımsa arap olayım
    tkz. hiçbir şey anlamadım anlamında kullanılan bir söz.
  • ***anlam çıkarmak
    1) bir cümleden veya metinden yeni ve değişik bir anlam yakalamak; 2) mec. yersiz ve gereksiz bir yargıya varmak, yanlış değerlendirmek; bir söze, söyleyenin aklından geçmeyen bir anlam vermek.
  • ***anlam vermek
    kendince bir yargıya varmak, yorumlamak.
  • ***anlamazlıktan gelmek (anlamazlığa vurmak)
    bir şeyi anladığı hâlde anlamamış gibi davranmak: Anlamazlığa vuruyorum, teşekkür ederek ayrılıyorum daireden. -A. Ümit.


Leave A Reply