Antalya’da Gezilecek Yerler (Milli Parklar Arkeolojik Yerler Doğal Güzellikler)

0
Advertisement

Antalya ilinde bulunan gezilecek yerler nelerdir? Antalya ilinin milli parkları, arkeolojik ören yerleri ve doğal güzellikleri hakkında bilgi.

Antalya’da Gezilecek Yerler

Milli Parklar

Altınbeşik Mağarası Milli Parkı

Altınbeşik Mağarası Milli Parkı

Altınbeşik Mağarası Milli Parkı (Kaynak : wikipedia.org)

İbradı (Aydınkent) ilçesi sınırları içerisinde yer alan Altınbeşik Mağarası 1994’te milli park ilan edildi. Adını bulunduğu Altınbeşik Tepesinden alan mağara kısmen aktif. Güz aylarında mağarada birçok gölet oluşuyor. Bahar aylarında ise debisi kuvvetli dereler akıyor. Aslında daha kuzeydeki düzlüklerden yeraltına inen suların toplandığı bir yeraltı nehri Altınbeşik Mağarası; Büyük Düden, Oruç Düdeni ve Feyzullah Düdeninden gelen suları Manavgat Çayına boşaltıyor.

Altınbeşik Mağarası’nın toplam uzunluğu 2 bin 500 metre; girişe göre en yüksek noktası ise 101 metre. Mağara üç seviyeden oluşuyor. Üst seviye aktivitesini tamamen yitirmiş durumda, tabanında dikkati çekici büyük kaya blokları ile sarkıt ve dikitler bulunuyor. Orta seviye yağmurlu mevsimlerde sualtında kalıyor. Tabanı daha çok dere yatağı özelliğini taşıyor, yer yer kum ve çakıl depoları var ve oluşum hâlâ devam ediyor. Girişinden itibaren ilk 200 metre ise mağaranın alt seviyesini oluşturuyor. Burası devamlı sualtında. Bu kesimin bitiminden 40 metrelik dik bir çıkış yer alıyor. Bu çıkış ve bitişik kısım mağaranın en güzel bölümleri.

Milli Park zengin bir bitki örtüsüyle çevrili. Maki örtüsünün yanı sıra sedir (Cedrus libani), ardıç (Juniperus sp.) ve kızılçam (Pinus brutia) alanda yayılış gösteren ağaç türleri. Mili park alanında yabankeçisi (Capra aegagrus), yabandomuzu (Sus scrofa), tilki (Vulpes vulpes) ve kurt (Canis lupus) gibi memeli hayvanlar bulunuyor.

Beydağları (Olympos) Sahil Milli Parkı

Olympos - Antalya

Olympos – Antalya (Kaynak : wikipedia.org)

Antalya il merkezinin 12 kilometre güneybatısından başlayıp Kemer ve Kumluca ilçesi sınırlarında 100 kilometrelik sahil bandı boyunca uzanan alan 1972 yılında Beydağları (Olympos) Sahil Milli Parkı ilan edildi.

Antik Pamphylia ve Lykia sahilleri arasındaki milli parkın içerisinde Olympos, Phaselis, İdyros antik kentleri yer alıyor. Çamdağı Tünelinin güney ağzındaki Beldibi Mağarası 9 bin yıl önce kullanılıyordu. Phaselis’te kurulan bir koloninin tarihi ise İÖ 7. yüzyıla gidiyor. Ege ve Doğu Akdeniz arasında ticaret bağlantısı olarak iyi bir konuma sahip kent, üç limana sahipti. Kente su taşıyan kemerlerin bir kısmı ayakta. Caddeler ve tiyatro kültürel etkinlikler düzenlemek için günümüzde hâlâ kontrollü olarak kullanılıyor.

Advertisement

Alan aynı zamanda zengin bir biyolojik çeşitliliğe, Göynük ve Beldibi gibi kanyonlara sahip. Kızılçam (Pinus brutia) ormanları deniz seviyesine kadar iniyor. Tahtalı (Olympos) Dağı, sahilin hemen yanı başında 2 bin 365 metre yüksekliğe çıkıyor.

Olympos antik kentinde, kayaların çatlaklarından püsküren alevleriyle insanı büyüleyen Yanartaş, efsanelere konu olmuştu. Kentin ortasından geçen çayın kenarında, gemilerin yanaşmasına imkân veren rıhtım ve çeşitli yapılar vardı. Bunların önemli bir kısmı tahribat görmüş olsa da hâlâ yerlerinde.

Beydağları (Olympos) Sahil Milli Parkı sınırlarında yaklaşık olarak 865 bitki türü tespit edildi. Bunlardan 41’i endemik, altısının ise bilinen dünya dağılımı Beydağları ile sınırlı. Parkta, yabankeçisi (Capra aegagrus), şah kartal (Aquila heliaca), vaşak (Lynx lynx), kurt (Canis lupus) gibi sayıları her geçen gün azalan önemli türler de barınıyor. Türkiye’de bulunan 459 kuş türünün 72’si milli parkta görülebiliyor. Alanda ayrıca Hyponephele kocaki gibi üç tür endemik kelebek bulunmakta.

Göynük-Ovacık, Tekirova-Çıralı, Sarıçınar-Göynük, Beycik-Çukuryayla patikaları ve Göynük Kanyonu doğa yürüyüşleri için uygun güzergâhlar. Antalya Otogarından her yarım saatte kalkan Kemer minibüsleriyle her sezon parka gitmek mümkün.

Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı

Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı

Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı (Kaynak : pixabay.com)

Arkeolojik değerleri ve yaban hayat zenginliğiyle dikkat çeken Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı 6 bin 702 hektarlık alana sahip. Antalya il merkezinin 34 kilometre kuzeybatısındaki bu özel bölge 1970 yılında milli park ilan edildi. Milli park sınırlarında Termessos antik kentinden jeomorfolojik oluşumlara birçok farklı değer bulunuyor. Akdeniz iklim tipinin bitki topluluklarını sergileyen orman ve maki örtüsünde 680 bitki türü tespit edildi, bunların 39’u endemik, 2 türün ise dünyada bilinen tek yaşam alanı Güllük Dağı. Milli parkta ayrıca alageyik (Dama dama), yabankeçisi (Capra aegagrus), vaşak (Lynx lynx) ve karakulak (Caracal caracal) gibi önemli memeli hayvanlar yaşıyor.

Anadolu’nun en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olan ve milli parka adını veren Termessos, Güllük Dağı yamaçlarında denizden 1050 metre yükseklikte yer alıyor. Kentte mevcut yapılardan en eskileri Hellenistik devre ait mezarlar. Diğer kalıntılarsa Roma dönemine ait. Surlar, kuleler, kral yolu, agora, tiyatro, zengin süslemeli mezarlar, sarnıçlar Termessos’un görkemli kalıntılarından bazıları. Sarp kayalıklar, duvarları 600 metreye kadar yükselen Meçine Kanyonu gibi etkileyici oluşumlara sahip milli park, jeomorfolojik özellikleriyle de dikkat çekiyor. Doğa yürüyüşleri, uygulamalı doğa eğitimi gibi etkinliklerin yapıldığı milli parkın idari merkezi ziyaretçilere alan hakkında her türlü bilgiyi veriyor.

Advertisement

Köprülü Kanyon Milli Parkı

Köprülü Kanyon Milli Parkı

Köprülü Kanyon Milli Parkı (Kaynak : wikipedia.org)

Köprülü Kanyon ve yakın çevresini kapsayan 36 bin 614 hektarlık alan 1973 yılında milli park ilan edildi. Birbiriyle ilişkili çok sayıda ekosisteme sahip alan önemli kültür varlıkları da barındırıyor. Köprülü Kanyon Milli Parkı, Antalya’nın Manavgat ilçesi sınırlarında.

Milli parkın denizden yüksekliği 150 metre ile 2 bin 500 metre (Bozburun Dağı) arasında değişiyor. Alan tipik karstik yapılar, mağaralar, dik kayalıklar, pınarlar açısından çok zengin. Bazı kesimlerde muhteşem kireçtaşı sütunlar ve kuleler bulunuyor.

Yörede “adamkayalar” ya da “şeytan kayaları” olarak da adlandırılan yapılar, alt katmanlarda eriyebilen ki-reçtaşım koruyan sert konglomera şapkaları yardımıyla oluşuyor. Köprüçay’ın aktığı kanyon ise Anadolu’da benzerleri içinde en etkileyici olanlardan biri. Çok sayıda pınarın çaya karıştığı kanyonun dibi yer yer neredeyse güneş ışığı almıyor.

Köprülü Kanyon Milli Parkı’nda bulunan yaklaşık 400 hektarlık doğal servi (Cupressus cempervirens) ormanı, Akdeniz Bölgesindeki en büyük doğal servi ormanı. Sedir (Cedrus libani) ve Toros köknarıyla (Abies cilicica) karışık olan karaçam ormanları da ekolojik açıdan çok önemli. Yaban keçisi (Capra aegagrus), kızıl akbaba (Gyps fulvus), Köprüçay’da yaşayan kırmızı benekli alabalık (Salmo trutta), turizm açısından önemli bir kuş türü olan Anadolu sıvacısı (Sitta krueperi) milli parkta yayılış gösteren hayvanlar arasında.

Köprülü Kanyon Milli Parkı antik köprüler, Selge kenti kalıntıları gibi arkeolojik zenginliklere de sahip. Oluk Köprü, Büğrüm Köprüsü yöredeki tarihi taş köprülerin en bilinenleri. Doğa yürüyüşleri için uygun parkurlara sahip milli parktan akan Köprüçay, Türkiye’nin önemli rafting merkezlerinden. Çay kıyısında ayrıca alabalık tesisleri bulunuyor.

Saklıkent Milli Parkı

Muğla’nın Fethiye ile Antalya’nın Kaş ilçesi sınırları içerisinde, Eşen Çayının Karaçay kolu üzerindeki 12 bin 390 hektarlık alan 1996 yılında milli park ilan edildi. Deniz seviyesinden 1000-1100 metre yükseklikte, dik vadi yamaçlarına sahip Saklıkent Kanyonu yer alıyor.

Burası özellikle yaz aylarında turist akınına uğruyor. Kanyona girişte kafeterya ve dinlenme alanı mevcut. Yaklaşık 18 kilometre boyunca uzanan kanyonda profesyonel olmayanların sonuna kadar yürümesi mümkün değil. Kanyon duvarına tutturulmuş tahta iskelelerde, ancak tek sıra ilerleyerek belli bir noktaya kadar yürünüyor. Kanyonda yapılan kısa mesafeli yürüyüşün ardından Karaçay üzerinde “tubing” (şambrel sal) ile belli bir etapta iniş yapabilir ve serin sularda serinleyebilirsiniz. Ayrıca özel günlerde Karaçay’dan başlayıp Eşen Çayının Patara ağzında biten kano turları da yapmak mümkün. Milli park alanında kızılçam (Pinus brutia), karaçam (Pinus nigra) ve sedir (Cedrus libani) en yaygın ağaç türleri. Kanyon girişine yakın kesimlerde kızılçam yaygınlık gösterirken, özellikle milli parkın güneydoğu kesiminde 1000 metrenin üzerindeki alanlarda karaçam, Dumanlıdağ ve yakın çevresinde ise anıt niteliğinde sedirler bulunuyor.

Doğal Güzellikler

Çığlıkara

Çığlıkara

Elmalı’nın 16 kilometre güneyinde Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı; giriş kapılarından biri Avlan Gölü. Yaşı bini aşan anıtsal sedir ağaçları, Çığlıkara’nın en önemli hazineleri; dünyanın tek saf sedir ormanı da burada bulunuyor. Alanın diğer anıtsal varlıkları da kokulu ardıçlar. Yılkı atlarının hareketlendirdiği Çığlıkara vaşaktan kirpiye çok sayıda yaban hayvanı barındırıyor. Bu dağlık ormanlık alandan ağaçkakanların, şahinlerin, kartalların sesi eksik olmuyor. Çayırlık alanlar, dereler de Çığlıkara’ya eşsiz peyzaj güzellikleri kazandırıyor. Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanında kamp seçeneğinin dışında misafirhane de bulunuyor.

Geyik Dağları

Geyik Dağları

Batı Toroslar içerisinde yer alan Geyik Dağlan Antalya ilinden başlayıp Konya ve Karaman’a kadar uzanıyor. Akdeniz Bölgesi’nin bu yüksek dağ silsilesi karlı zirveleri, buzulları, yüksek dağ bozkırlarıyla yörenin en farklı güzelliklerini sergiliyor; kuzey yamaçları yaz aylarında bile beyaz örtüsünü kaybetmiyor. Toros göknarı, sedir, karaçam, kermes meşesi ve diğer ağaçlar Geyik Dağlarının yeşil örtüsünü oluşturuyor. Sedir ormanlarıyla da dikkat çeken dağlar çok sayıda bitki türü de barındırıyor. Sakallı akbaba, yünlü kaya uyuru, yabankeçisi Geyik Dağları’nın zengin hayvan varlığının üyelerinden. Antalya’nın Akseki ve Gündoğmuş, Konya’nın Hadim ve Taşkent ilçeleri, dağların çevresindeki büyük merkezler.

Advertisement

Arkeolojik Yerler

Arykanda Antik Kenti

Arykanda Antik Kenti

Arykanda antik kentinin kalıntıları ilk defa 1838 yılında Charles Fellows tarafından fark edildi. Arkeolojik kazılar Arykanda’nın İÖ 2. binyıldan geç antik döneme kadar yerleşim gördüğünü ortaya çıkardı. Kuzeyinde 1100 metre yüksekliğinde oldukça dik Şahinkaya ile önündeki ormanlık alan arasında yaklaşık yarım kilometrekarelik alana yayılan bir yamaç kenti Arykanda. Eğimli araziyi daha verimli kullanabilmek için teras duvarları inşa etmişler ve bu teras duvarlarını gözetleme kuleleri ile savunma sisteminin bir parçası haline getirmişlerdi. Arykanda odeon, tiyatro, agoraları, merdivenli sokakları, Hellios Tapınağı, Sebasteion (imparatora tapınma yeri), Traian Tapınağı, umumi tuvalet (latrina), bazilika, meclis binası, belediye binası, stadion, hamamlar, villalar ve anıtsal mezar yapılarıyla yeşillikler içinde bir manzara sunuyor.

Aspendos Antik Kenti

Aspendos Antik Tiyatrosu

Aspendos Antik Tiyatrosu (Kaynak : pixabay.com)

Aspendos mitolojik anlatıya göre, Mopsos’un önderliğindeki Argoslu göçmenler tarafından kurulmuştu ve İÖ 5. yüzyıla ait sikkeleri üzerinde Estewediiys adı geçiyordu. Bilindiği kadarıyla Pamphylia bölgesinde Side dışında, bu kadar erken sikke basan bir kent yok. Kuşkusuz Aspendos o dönemde bölgenin güçlü kentlerinden biriydi. Doğusundan akan Köprü-çay (Eurymedon) ile Akdeniz’e bağlanan kent bu sayede İÖ 468’de Eurymedon Savaşından önce Pers donanmasının demir atabildiği yerdi. Aspendos’tan geriye Roma döneminin kalıntıları kalmıştır. Antikça-ğın en iyi durumdaki yapılarından tiyatrosu en tanınanı olsa da bu tiyatronun yaslandığı tepenin üzerinde daha başka yapılar da var. Derin bir vadiyle ikiye ayrılan tepede agora, bazilika, meclis binası ve anıtsal çeşme yapısı yer alıyor. Yaklaşık 20 kilometre uzunluğundaki sukemerleri ve tepenin aşağısındaki düzlüklerde hamam ve gymnasion olarak kullanıldığı düşünülen yapılarla bir stadion da bulunuyor.

Limyra Antik Kenti

Limyra Antik Kenti

Likçede “Zemuri” olarak bilinen Limyra büyük olasılıkla İÖ 2. bine ait Hitit metinlerinde adı geçen Zumarri ile özdeşti. Strabon’un küçük bir kasaba olarak tanımladığı kentin ilk dönemlerine ait izler akropolde görülüyor. Bu alanın güneyindeki düzlükte ise Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılara rastlanıyor. Düzlükteki kesim Limyros Çayının ayırdığı iki ayrı ada halinde. Kent, klasik dönemde Doğu Lykia Beyliğinin başkenti olarak en parlak dönemini yaşadı. Doğu Lykia Beyi Perikles IÖ 4. yüzyılın ilk yarısında Ksanthos Beyliğini ele geçirdi ve bölgenin hâkimiyetini bir süre elinde tuttu. Bu dönemde akropoldeki kale inşa edildi, yerleşim yeniden düzenlendi. Yine bu dönemde akropoldeki beyliğin bir Yunan tapınağı biçiminde yapılmış anıt mezarı inşa edildi. Bu yapı dahi kentin klasik dönemdeki zenginliğini ortaya koydu.

Lyrbe Antik Kenti

Lyrbe Antik Kenti

Side’nin 23 kilometre kuzeydoğusunda orta ölçekli bir dağ kentidir Lyrbe.

Pamphylia Seleukiası olarak tanımlanan kentin ismi tartışmalıydı. Bugün kentin adının Lyrbe olduğu öngörülüyor. Lyrbe’de Anadolu’nun en iyi korunmuş agoralarından biri bulunuyor. Agora kentin kurulu olduğu tepenin doğu yamacına teraslamalarla inşa edilmiş ve plan bakımından Hellenistik dönemde gelişen İon tarzındaki agoralara benziyor. Agoranın içinde dükkânlar, bir kütüphane ve olasılıkla bir toplantı yeri olan Nektareion bulunması buranın Lyrbe’nin ticari, sosyal ve siyasal etkinliklerinin merkezi olduğunu gösteriyor. Agora dışında oldukça iyi korunagelen bir hamam, tapınak, kilise ve işlevi henüz tanımlanmamış pek çok yapı var.

Myra Antik Kenti

Myra Antik Kenti

Önemli bir Lykia kenti olan Myra’nın ismi “Yüce Ana Tanrıça’nın Yeri” anlamına geliyor ve Likçe “Myrrh” olarak geçiyor. Önce dağ yamacında kurulan kent daha sonra aşağıya doğru genişleyerek Lykia’nın altı büyük kentinden biri oldu. Kentin içinden geçen Demre Çayı (Myros) deniz ticaretini arttırmış olsa da korsanların saldırılarına olanak sağlıyordu. Bu yüzden Myralılar limanları Andriake’de, çayın ağzına zincir gererek korumaya almışlardı. Lykia Birliğinin metropolisi Myra İS 2. yüzyılda büyük bir atılım göstermiş, kent birçok yapıyla donatılmıştı. Anıtsal tiyatrosuyla göz dolduran kentin ünlü kaya mezarları iki nekropolde toplanıyordu. Aziz Nikolas’ın piskoposluk yaptığı kent ortaçağ boyunca ününü korudu.

Patara Antik Kenti

Patara Antik Kenti

Advertisement

Eşen (Ksanthos) Çayının denize döküldüğü yerde bulunan Patara arkaik dönemde Ksanthos kentinin limanıydı. Herodotos buradan Apollon’un bilicilik merkezi olarak bahseder. Büyük İskender’in ölümünden Roma hâkimiyetine kadar geçen zamanda sık sık el değiştiren kent II. Ptolemaios Philadelphos’un (İÖ 283-246) yönetimindeyken bir süre onun eşi Arsinoe’nin adıyla anıldı. İS 141 yılında deprem geçiren kente hayırsever Opramoas 20 bin denarius bağışladı. İS 130 yılında İmparator Hadrianus’un Patara’yı ziyareti sırada bir silo (granarium) inşa edildi ve kent Roma’ya buğday göndermeye başladı. Son yılların önemli keşiflerinden biri; Lykia’nın Roma’ya bağlanmasından sonra, İS 45 yılında Patara’ya dikilen ve Lykia’daki kentlerin aralarındaki mesafeleri veren Yol Kılavuz Anıtı’dır (Stadiasmus Paterensis). Korunagelen yapılar arasında üç geçitli bir tak, sütunlu cadde, tiyatro, silo, meclis binası (bouleuterion), deniz feneri ve akropolisteki 630 bin litrelik sarnıç sayılabilir.

Perge Antik Kenti

Perge - Antalya

Perge – Antalya (Kaynak : pixabay.com)

Antikçağ Anadolu’sunun metropollerinden Perge. Ziyaretçilerini görkemli kalıntılarla karşılıyor. Mitolojik anlatıya göre Perge ÎÖ 2. binyılın sonlarında Troia Savaşı kahramanları Mopsos ve Kalkhas’ın liderliğinde Argos’tan gelen göçmenler tarafından kuruldu. Ar-temis Pergaia kültü ise kentin adının antik dünyanın dört bir yanında duyulmasını sağladı, ününe ün kattı. Perge’de bulunduğu söylenen Perge Artemisi’nin tapınağının yeri ise halen gizemini koruyor. Buna karşın mitolojik sahnelerle bezeli bir tiyatro, çok iyi korunmuş bir stadion Perge’nin anlatabileceklerinden sadece birkaçı. Agora, sütunlu cadde, anıtsal kapılar ve diğer anıtsal yapılarıyla Perge modern şehir planlamacılarını kıskandıracak düzeyde.

Phaselis Antik Kenti

Phaselis Antik Kenti

Tekirova köyü yakınlarındaki Phaselis’in tarihi İÖ 7. yüzyıla kadar iner. Sırasıyla Pers, Büyük İskender, Ptolemaios ve Rodos Krallığının hâkimiyetinde kalan kent bir süre de korsan Zeniketes’in elinde kaldı. Büyük İskender Pamphylia şehirlerinin birçok elçisini burada kabul etmiş, kıyı kesimindeki şehirleri bir bir alarak Gordion’a ulaşmıştı. Phaselis İÖ 42 yılında Burutus tarafından Roma’ya bağlanmış ve Bizans döneminde de piskoposluk merkezi olmuştu. Konumu sayesinde refah düzeyi oldukça yüksek bu kentin halkı ticaretteki kurnazlıklarıyla tanınıyordu. Üç limanı, sütunlu caddesi, Roma hamamı, agoraları, sukemeri ve Hadrianus’un kenti ziyareti onuruna yapılan tak bugün kalıntıları görülebilen yapılar.

Selge Antik Kenti

Selge Antik Kenti

Toros Dağlarının güney eteklerinde ulaşılması güç bir yerde kurulu Selge. Yakın zamana kadar buradaki Altınkaya köyü de Selge’nin devamı olan Zerk adıyla anılıyordu. Etrafında su kaynağı dahi bulunmayan kentin rakımı 900 metre. Ziraata uygun alanların bulunmaması kentten söz eden Strabon’un, üzerindeki zeytinlikler ve otlaklardan bahsettiği verimli toprakların kentin kırsalında olduğunu akla getiriyor. İÖ 5. yüzyılda Aspendos örneklerine çok benzeyen sikkeleriyle Pisidia bölgesinin en erken sikke basan kenti Selge olmuştu. Kente giderken karşımıza çıkan ilk yapı Eurymedon’un (Köprüçay) aktığı derin vadiyi aşan Roma köprüsüdür. Bugün de kullanılan köprü ilk günkü kadar sağlam. Köprüyü aşan bol kıvrımlı yol önce Altınkaya köyüne ve yanı başındaki Selge’ye varır. Üç tepe üzerine kurulan kentin en sağlam yapısı tiyatrodur. Günümüze ulaşan kalıntıların çoğu İS 2. yüzyıla ait.

Side Antik Kenti

Side Antik Kenti

Pergamon Kralı II. Attalos’un Attaleia’yı (Antalya) kurmasına kadar Side Pamphylia bölgesinin tek liman kentiydi. Adı Anadolu’da konuşulan yerel bir dilde “nar” anlamına geliyordu. Strabon, Side’yi İÖ 8. yüzyılda Kyme’den (İzmir yalanlarında) göçenlerin kurduğunu yazar. Modern yapıların istilasından kurtulup günümüze ulaşan yapıların en dikkat çekeni tonozlar üzerinde yükselen tiyatro yapısıdır. Ayrıca kent surları dışında yer alan anıtsal çeşme, sütunlu caddeler, tiyatronun hemen güneyindeki agora ve yarımadanın güney ucunda yer alan Apollon ve Athena tapınakları zengin liman kenti Side’nin görkemli günlerinden geriye kalan izler. Bizans dönemi hamam yapısı günümüzde eşsiz eserlerle dolu müze olarak ziyarete açık.

Telmessos Antik Kenti

Telmessos Antik Kenti

Bugünkü Fethiye kenti antik Telmessos üzerine kuruludur. Söylenceye göre kentin adı Apollon’un oğlu Telmessos’tan gelir. İÖ 547 yılında Perslerin Karia Satraplığı’na bağlandı. İÖ 5. yüzyılın ortalarında Attik Delos Birliğine katılan şehir daha sonra birlikten ayrılarak bağımsız kaldı. Büyük İskender’in kontrolünde kalan Telmessos onun ölümünden sonra önce Ptolemaioslara, ardından Pergamon Krallığına bağlandı. Kentin kalıntıları arasında 1856’ya kadar görülebilen Apollon Tapınağı ve tiyatro bu tarihlerde gerçekleşen bir depremle yıkılmıştır. Akropolün dik yamaçlarında cephesi iki sütunlu kaya mezarları yer alıyor. Bunların arasında İÖ 4. yüzyıla tarihlenen Amyntas mezarı ön plana çıkar.

Advertisement


Leave A Reply