Arabistan Tarihi

0
Advertisement

Arabistan’ın bilinen en eski tarihinden birinci dünya savaşının sonuna kadar ki dönemi hakkında genel bilgiler. Arabistan tarihi.

Arabistan tarihi hakkındaki bilgiler İslamlıktan önce ve sonraki devirlere ait olmak üzere iki kısma ayrılır. Milattan önce ve tarihi kesin olarak bilinmeyen bir devirde Güney Arabistan’da Main Krallığı kurulmuştur. Bu konuda ele geçirilen yazıtlar M.Ö. VII. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Main ve Seba krallıkları: Main (Maan) Krallığı (yahut Minae Devleti) M. Ö. 1200-650 yılları arasında Yemen bölgesini, belki de bütün Güney Arabistan’ı kaplıyordu. Yazıtlarda ayrıca bir de Meiuh diyarından bahsedilmektedir, bunun da Orta ve Kuzey-Batı Arabistan’ı içine almış bulunması mümkündür.

Ele geçen yazıtlardan Main ülkesinde 25 kralın hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca Kuzey Arabistan’da bulunan Minae dilindeki yazıtlardan bunların buralarda da ülkeler kurmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Minae Krallığının başlıca şehirleri Karnau, Ma’an ve Yeşil idi.

Bazıları Minae devletinin Seba Devleti’n den önce yaşadığını, bazıları da her iki devletin aynı devirde mevcut olduğunu iddia etmektedir. Ancak Seba yazıtlarında Minae’ler den bahsedilmemesi dikkati çekmektedir. Belki bunun sebebi ele geçen yazıtlardan çoğunun siyasi olmasıdır.

Seba iktidarı, hükümdarların adına göre bölümlere ayrılır. M.Ö. X. VII. yüzyıllar arasında hüküm sürenler rahip hükümdarlardı. M.Ö. 650 yıllarında başlayan ikinci devrede hükümdarlar Seba kralları diye anılagelmiştir. Bu kavmin kraliçelerinden birinin (Seba Melikesi’nin) M.Ö. 950 yıllarında Hz. Süleyman’ı ziyaret ettiği söylenir. Bundan «Seba Melikesi Belkıs» efsanesi doğmuş ve üzerinde birçok eserler yazılmıştır.

Advertisement

Seba hükümdarlarının hakimiyeti M.Ö. 115 yıllarına kadar devam etmiş, o tarihte Himyeri hakimiyeti başlamıştır. Himyeriler önce Kataban’ı işgal etmiş, Ma’rib’e yerleşmişlerdi. Kataban Seba devrinde hükümran olmuş bir krallıktı. Aynı devirde bir de Hadramavt krallığı vardı. Himyerîler’in hükümdarları «Seba ve Zu Raydan Kralı» adını taşıyordu. Raydan adı, Kataban’ın başkenti yakınlarındaki Raydan Dağı’ndan geliyordu, Hadramavt bağımsızlığını kaybettiği zaman bu tabir daha da uzatılarak «Seba ve Zu Raydan ve Hadramavî ve Yamanat Kralı» unvanı kullanıldı. IV. yüzyılda kısa süren bir Habeş istilasından sonra, bu uzun unvanlı Arap kralları 525 yılına kadar iktidarda kaldılar. O tarihten sonra Aksum Krallığı bunların yerine geçti. Güney Arabistan’ın bu devresini aydınlatan değerli yazıtlar bulunmuştur.

Habeşistanlılar VI. yüzyılda eski topraklar; olan Güney Arabistan’a dönmek istediler. Hıristiyan olan Habeşistan’ın bu hareketini Bizanslılar destekliyordu. Hıristiyanlığın aleyhtarları olanlar ise memlekete İranlıları çağırdılar. 575 yılında İran Yemen’de hakimiyeti ele aldı,

Hira, Gassan ve Kinda: Arabistan’ın kuzeyinde ise Fırat nehrinin kıyılarında Hira Krallığı kurulmuştu. «Taberi Tarihi» ne göre bura ahalisi üçe ayrılıyordu. Tanuklar, İbadlar, Mülteciler. Tanuklar buraya III. yüzyılda Bahreyn’den göçmüş bulunuyorlardı. Göçebeydiler. İbadlar hıristiyandı, Hira şehrinde otururlardı. Mülteciler hakkında fazla bir bilgi yoktur. Hira daima İranlılar’a bağlılığını muhafaza etmiştir.

Gassanlar Ürdün’ün doğu bölgesinde bir kabileydi. VI. yüzyılda Cafniler tarih sahnesinde görünürler. Bunlar Gassan kabilesine hakim olmuşlardı. 583 yılında Gassan Krallığı parçalandı. IV. yüzyılda Orta Arabistan’a hakim olan Kinda kabilesi de daha ziyade Yemen’e bağlı bulunuyordu. Bunların tarihi hakkında elimizde fazla bir bilgi yoktur. Ele geçen yazıtlardan öğrenildiğine göre güneydeki Araplar ay, güneş ve yıldızlara tapmaktaydılar. Aster en başta gelen erkek tanrı sayılırdı. Ay ve Güneş de tanrı sayılır, erkek kabul edilen Ay dişi kabul edilen Güneş’ten daha makbul tutulurdu. Bu inanışlar Arabistan’ın birçok bölgelerinde aynıydı. Kuzey-batı bölgelerde bu tanrılar tanınmakla beraber Nabatîler’in etkisiyle başka tanrılar da tanımışlardı. Hicaz bölgesinde Güneş Ay’ın karısı olarak kabul edilirdi. Ayrıca, gene Hicaz bölgesinde, islamlığa kadar devam eden Lât, Hubel ve Menât gibi tanrılara tapılırdı. Bunlardan Menât ölüm tanrısıydı.

İslâmlıktan Sonra Arabistan

VI. yüzyılda Arabistan büyük bir siyasi kargaşalık içinde bulunuyordu. Hz. Muhammed VI. yüzyılda yeni dinin temellerini kurduktan sonra, Arap kabileleri üzerinde siyası hakimiyetini de kurmaya başladı. 630-631 yıllarında önemli Arap kabilelerinin çoğu elçiler göndererek ona bağlı olmayı kabul ettiklerini bildirdiler. Hatta bu elçilerin gelmesine rastlayan Hicri dokuzuncu yıl «Elçi Yılı» olarak adlandırılmıştır.

Advertisement

Hz. Muhammed’in ölümünden sonra bazı kargaşalıklar çıktı. Bir ara bu hareketler bastırılır gibi olduysa da üçüncü halife Hz. Osman ve dördüncü halife Hz. Ali zamanında Haricî ve Şii mezhep kavgaları şiddetli bir hal aldı. Hz. Ali Muaviye ile mücadele etmek zorunda kaldı, bu yüzden hükümet merkezîni Küfe’ye nakletti, Muaviye de kurduğu Emeviye Devletine Şam’ı başkent yaptı.

Muaviye’nin oğlu Yezit zamanında Mekke ve Medine’de yeniden kargaşalıklar çıktığını görüyoruz. Yezit buralarda büyük bir şiddet kullandığı gibi, Kerbela’da Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin’i şehit ettirdi. Nihayet 750 yılında Abbasi Devleti kuruldu, fakat onların hakimiyeti de ancak Mekke’ye kadar uzanabildi.

İlk halifeler sırasında Arabistan’ın ve gittikçe yayılan Arap İmparatorluğunun merkezi Medine idi. Halifeler burada seçilir, valiler buradan tayin edilerek eyaletlere gönderilirdi. Hz. Ömer Arap işlerini düzenleyen büyük bir din ve idare adamıydı.

861 yılında El-Mütevekkil’in ölümünden sonra halifeliğin kuvveti zayıflamaya yüz tutunca, bilhassa uzak vilayetlerdeki valiler birer hükümdar gibi hareket etmeye başladılar. Buna bazı mezhep kavgaları da karıştı.

Bu arada Umman X. yüzyılda önce halifelikten ayrılarak bağımsız kaldı ve 100 yıl kadar bir müddetle, seçilen beş imam tarafından idare edildi.

1250’de Mısır’da siyasi bir hakimiyet kuran Memluklar (Kölemenler) Arabistan’ın Hicaz ve Kızıldeniz kıyılarını kontrolleri altına aldılar.

Osmanlı Devri’nde Arabistan
Arabistan 1915

Yavuz Sultan Selim Mısır’ın fethi sırasında kutsal şehirler üzerinde hakimiyet kurdu. Kanuni Sultan Süleyman da bütün Arabistan Yarımadası’nı fethederek bu ülkeyi tamamen Osmanlı egemenliği altına soktu.

Ancak, bazı orta bölgeler yerli reislerin idaresi altında kalmıştı. Üstelik başka taraflarda çıkan kargaşalıklar da burada Osmanlı hakimiyetinin ancak aralıklı bir şekilde devam etmesine sebep oldu. Vehhabi isyanı bu kargaşalıkların en önemlisini teşkil eder. Hicaz’ı işgal eden Vehhabiler’in hareketi 1811-1818 yıllarında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından güçlükle bastırılmıştır. Bu olay üzerine Hicaz 1916’ya kadar Osmanlıya bağlı kaldı.

1909’da Yemen’de İmam Yahya ayaklandı. O sırada Genel Kurmay Başkanı olan İzzet Paşa Arabistan’a gelerek İmam Yahya ile anlaşma yaptı (1911).

İngilizler daha XIX. yüzyılın başlarından itibaren, Hindistan yolu üzerinde bulunması bakımından, Arabistan’a göz dikmiş, 1839’da Aden’i, 1845’te ise güney kıyılarındaki Kuria-Muria adalarını işgal etmişlerdi. Aynı şekilde 1867’de Aden Körfezi açıklarındaki Sokotra Adası’nı ele geçirdiler. 1882’de ise, Arabî Paşa isyanını bahane ederek, Mısır’ı işgal ettiler.

Advertisement

Osmanlı imparatorluğu, hem devletin, hem de halifeliğin nüfuzunu kuvvetlendirmek için 1900’de Hicaz demiryolunu yapmaya başladı. Şam-Medine yolu 1908’de işletmeye açıldı.

Demiryolunun açılması Mekke Emiri Şerif Hüseyin’i ürkütmüş, nüfuzunun azalacağı kanaatini uyandırmıştı. Bu bakımdan, bir destek aramak üzere İngilizlerle temasa geçti. İngilizler zaten Araplar’ı Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaya çalışıyorlardı. Lord Kitchener Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada Şerif Hüseyin’e bir mektup göndererek Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girmeye teşvik etti, her türlü haklarının korunacağı hakkında teminat verdi.

İbnissuud ve İdrisi de bu hareketi uygun bulmuşlardı. İbnissuud İngilizlerle işbirliği yaptı, buna karşılık ayda 5000 İngiliz lirası tahsisat almaya başladı.

Şerif Hüseyin Birinci Dünya Savaşı’nda daima Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde çalıştı, İngilizler’den aldığı paralarla oğullarını Mekke ve Medine’deki Osmanlı garnizonlarına karşı harekete geçirdi. Hicaz ve İngiliz kuvvetleri birleşerek kuzeye doğru yürümeye başladılar. Bu hareket sırasında meşhur ingiliz casusu T. E. Lawrence çete savaşları idare ediyordu. Nihayet 1917 yılı başında itilaf Devletleri Şerif Hüseyin’i Hicaz Kralı olarak tanıdılar.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Arabistan’da Hicaz Krallığı, Necit Emirliği, Şammar Emirliği ve Yemen İmamlığı bağımsız durumdaydılar. Şerif Hüseyin ise Halife’ye ihanetle suçlandığından nüfuzunu kaybetmişti. İtilaf Devletleri bundan faydalanarak 1920’de Suriye, Irak ve Filistin’i paylaştılar.

Öte yandan, Şerif Hüseyin Hicaz, Şammar, Yemen ve Necit arasındaki anlaşmazlıklardan faydalanarak, İbnissuud’un devletini bir çember içine almak istediyse de başaramadı, 1927’de bağımsız Suudi Arabistan Krallığı kuruldu.

Arabistan’da Türkler’e en sadık kalan, Yemen İmamı Yahya olmuştur. İmam Yahya 1921’de Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümetine gönderdiği bir mektupla bağlılığını bildirmişse de Lozan Antlaşması ile bu bağlılık kesilmiştir.


Leave A Reply