Arap Edebiyatı

0
Advertisement

İslamiyetten önceki dönemlerden günümüze kadar geçen sürede Arap Edebiyatı ile ilgili genel bilgiler, eserler ve yazarlar

sinbadArap edebiyatı V. ve VI. yüzyıllardaki şiirlerle başlar. Ancak, İslamlıktan önceki yazılı edebiyat hakkında bir şey bilinmemektedir.

• İslamlıktan önce: Bu çağa Cahiliye Devri denir. Cahiliye Devri eserlerini ancak IX. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlayan eserler vasıtası ile tanıyabiliyoruz. Arapların V. yüzyılda başlayan ortak bir şiir dili vardı. Böyle bir dilin meydana gelmesinin sebebi birçok kabilelerin katıldığı panayırlarda yapılan iddialı şiir yarışmalarıdır. Şairler bu panayırlarda kendi kabilelerini över, düşman kabilelerini kötülemek için fırsat bulurlardı.

Bu devrenin şiiri «kaside» denen bir şekil içinde gelişmiştir. Kasideler çeşitli konularda yazılmış şiirleri toplayan eserlerdi. Zaten o zaman bir şiir sadece bir konuya ayrılmaz, şair kaside içinde av, ağıt, tasvir (bilhassa at, deve ve av hayvanları tasviri) gibi konularda duygularını ifade ederdi. Kaside şekli daha o devirlerden itibaren çok tutunmuş, zamanla bütün Arap şiirine hakim olmuştur.

İslamlıktan önceki Arap şiirinin en önemli temsilcileri Imr-ül-Kays, Tarafe, Lebid, Amr bin Külsüm, Zübeyr bin Ebu Sülma, Haris Bin Hilize, Antere bin Şeddad’dır. Bunların birer manzumesi Kabe’nin duvarına asılmıştır. Bu yedi manzume, «Yedi Askı» anlamına gelen «El-Muallâkat-üs-Sebi’» diye anılır. Yukarıda adlarını verdiğimiz önemli şairlerin yanında Nabiga’yı da saymak gerekir.

• İslâmlıktan sonra: Hz. Muhammed Arapları eski inanışlarından kurtarmaya çalışırken şairlerle de uğraşmak zorunda kaldı. Bunun için en iyi çare şairlere kendi dilleriyle cevap vermekti. Bu devirde Hassan Bin Sabit birçok kötülemelere başarı ile cevap verdiği için «Şair-ün-Nebî» (Peygamberin Şairi) adını aldı.

Advertisement

Hz. Peygamber’in genel olarak şiirin aleyhinde bulunması şiirin bu çağda bir duraklama geçirmesine sebep olduysa da VII. yüzyılın sonunda şiir yeniden canlandı ve Cerir, EI-Ahtal, Ferezdak gibi şairler, yetişti.

Öte yandan, yapılan istilalar sayesinde Mekke ve Medine’nin zenginleşmesi VIII. yüzyılın başlarını da bir zevk ve eğlence şiirinin doğmasına sebep oldu. Ömer bin Ebi-Rebîa’yı bu arada sayabiliriz. Çölde ise Kays bin Zerih, Mecnun gibi şairler yetişmiştir.

Arap edebiyatında daha sonraları büyük bir gelişme gösteren risale yazma usulü ele ilk defa VII. yüzyılda başlamıştır. Risale tarzı Arap edebiyatının nesir örneklerinden biridir.

• Abbasîler Devri: VIII.-XIII. yüzyıllar arasındaki bu devir Emevilerin yerine halifeliği alan Abbasiler’in hakimiyetiyle başlar. Bağdat’ın başkent yapılması ile İran’ın Arap edebiyatında etkileri görülmeye başlamıştır. İranlılar Arap hayatına, hele çöle ve göçebeliğe yabancı oldukları için daha çok aşk ve şarap şiirlerinden zevk alıyorlardı. Bu şairler temiz Arapça şiir örneklerini tanıyabilmek için Cahiliye ve Emevi devri şairlerini incelemek zorundaydılar. Bu bakımdan, kasidenin yapısında bir değişiklik yapamadıkları gibi şiire de yeni bir konu getiremediler.

Bu devrin ilk yetişen büyük şairleri Ebû Nuvas, İbn ül-Mu’tez (861-908), Buhturî (820-897) ve Mütenebbî (905-965) dir.

Abbasîler Devri şiirinde dini konular da yer almış, bu alanda Ebü-l-Atahiye (748-825) ile Abu-l-Alâ El-Maarrî (970-1058) büyük şöhret kazanmıştır. Eserleriyle Dante’ye «Divina Comedia» yı ilham eden El-Maarrî kördü. Kötümserliğiyle tanınmış bir şairdi. Hallac-ı Mansur’u bir yana bırakacak olursak, tasavvufi şiirin en önemli temsilcisi olarak Ömer-ül-Fâriz’î (1181-1235 ) göstermek gerekir.

Advertisement

Abbasiler devrinde nesir daha önceki esaslar içinde gelişmiş olmakla beraber Yunanca ve Pehleviceden yapılan çeviriler nesrin alanını genişletmiştir.

Bu devirdeki nesrin en önemli temsilcisi Abdullah bin Mukaffa’dır(Öl. 757). Asıl adı Rozbih olan bu yazar İranlıdır, Müslüman olduktan sonra Abdullah bin Mukaffa adını almıştır. En önemli eseri 1000 yıldan fazla bir zamandan beri canlılığını kaybetmeden yaşayan «Kelile ile Dimne» dir. Aslında Hint hükümdarları için yazılmış olan «Paçatantra» adlı bu eseri Pehlevicesinden «Kelile ile Dimne» adı ile Arapçaya çevrilmiş, bu sayede bütün dünya dillerine çevrilmesine yol açılmıştır. Ancak, Abdullah bin Mukaffa eseri çevirirken aslındaki birçok yerli özellikleri ayıklamış, herkesin, her milletin anlayacağı bir özellik vermiştir.

Gene yüzlerce yıldan beri dipdiri yaşayan bir başka eser de «Elf-Leyle ve-Leyle» (Binbir Gece Masalları) dır. Yavaş yavaş meydana gelen bu masal külliyatı Pehlevice’den çevrilmiştir. Asıl adı «Bin Hikaye» anlamına gelen «Hezar Efsane» dir. Bu eser bilinmeyen birçok yazarların elinden geçtikten sonra ancak XVI. yüzyılda son şeklini almıştır.

• Gerileme devri: Abbasiler zamanında merkezi hükümetin zayıflaması şairlerin başka hükümet merkezlerine dağılmasına sebep oldu. Bu yüzden XIII.-XVIII, yüzyıllar arasında Arap şiiri geriledi ve klasik Arapça artık sadece medreselerde öğretilen bir dil haline geldi. Arap şiirinin gerilemesinde Türkçenin ve Türklerin desteğiyle parlayan Farsça’nın da büyük rolü vardır. Arapçaya Türkçe ve Farsça kelimelerin girmesi de bu devreye rastlar. Buna karşılık, geniş ölçüde Arapça kelime de Arap edebiyatının birçok özellikleri gibi Türkçe ve Farsçaya geçmiştir.

Bu beş yüz yıl içinde yaşayan şairlerin en önemlisi Bûsîrî (1211-1295) ile Safiüddin-el Hillî (1278-1349) dir.

•Avrupa etkisi: XIX. ve XX. yüzyıllarda Arap edebiyatının yavaş yavaş Avrupa etkisi altında kalmaya başladığını görürüz. Bu etki Napoleon’un Mısır seferiyle başlar. Mehmet Ali Paşa’nın Avrupa’ya gönderdiği öğrenciler de Avrupa etkisinin yayılma alanını genişletmiştir. Gene Mehmet Ali Paşa’nın kurduğu matbaa ise birçok Türkçe, Farsça ve Arapça kitabın basılmasını sağlıyordu. Bu sayede yenilik fikirlerini yaymaya çalışan yazarlar doğdu. Bunların başında Curci Zeydan (1861-1914) ile Ali Mübarek Paşa’yı sayabiliriz. Barudi (1839-1904) bu devrin en büyük şairi sayılır. XX. yüzyılda ün kazananların en önemlileri ise M. Hafız İbrahim ( 1871-1932) ile Ahmet Şevki (1868-1932) dir.

Arap edebiyatında Avrupa’yı taklidin bir sonucu olarak nesir alanında da roman ve hikaye başlamıştır. Ancak, başarılı bir roman yoktur diyebiliriz. Curci Zeyden daha ziyade tarihi roman alanında büyük bir ün kazanmıştır. Taha Hüseyin de Mısır’ın en ünlü romancısı sayılır.

Arap edebiyatında tiyatro çok geridir. Henüz emekleme çağında bulunan tiyatro alanında büyük bir eser verilmemiştir diyebiliriz.


Leave A Reply