Asakir i Mansure i Muhammediye Ordu Teşkilatı Özellikleri, Kuruluşu, Rütbe ve Bölümleri

0
Advertisement

Asakir-i Mansure-i Muhammediye ne demek? Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu hangi padişah zamanında kuruldu, hakkında bilgi.

Asakir-i Mansure-i Muhammediye; Padişah II. Mahmut zamanında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması (17 haziran 1826) üzerine kurulan ordu teşkilâtıdır. II. Mahmut, Nizam-ı Cedit’in kurucusu III. Selim‘in akıbetine’ uğramamak için, on sekiz yıl süren bir bekleme ve hazırlanma devresinden sonra, Osmanlı tarihinde Vaka-i Hayriye adıyla anılan olay ile Yeniçeri Ocağı’nı yıkmıştı. Bu olaydan üç gün sonra, II. Mahmut, yayınladığı bir emirle, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığını, yerine «Asakir-i Mansure-i Muhammediye» adıyla yeni bir asker teşkilatının kurulduğunu bildirdi. Ağa Hüseyin Paşa «Serasker» adı ile bu teşkilata komutan olarak atandı, Süleymaniye’deki Ağa Kapısı da bundan böyle Serasker Kapısı adıyla anılacaktı.

Padişah 7 temmuz 1826’da, bu teşkilata özgü bir de kanunname yaptırdı, Bir müddet sonra Beyazıt’taki Eski Saray Serasker Kapısı’na tahsis edileli, eski Ağa Kapısı da şeyhülislâmlara resmî daire ve ikametgah yapıldı.

Asakir-i Mansure-i Muhammediye

Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordu Üniformaları (Kaynak : wikipedia.org)

Ordu Teşkilatı

Kanunnameye göre 12.000 kişilik olması düşünülen bu ordu, 1.500’er kişiden bileşik, «Tertip» adı verilen 8 birliğe ayrıldı. Her birliğin komutası binbaşı rütbesinde bir subaya verildi. Bir tertibin mevcudu, binbaşı, kolağaları, topçubaşı, arabacıbaşı, cephanebaşı, mehterbaşı, imamlar, hekim, cerrah vs. ile birlikte 1527 kişiye çıkıyordu. Sekiz tertipten ikisi sıra ile Serasker Kapısı’nda bulunarak İstanbul’un asayişini sağlamakla görevli olacak, altısı Davutpaşa ve Rami ile Üsküdar’daki kışlalarında oturacak, talim ve terbiye ile uğraşacaklardı. Bu maksatla derhal bu kışlaların yapılmasına başlandı.

Her tertip sağ ve sol olmak üzere iki kola ayrıldı. Her kolun başına «ağa-yi yemin» (sağ kolağası) ve «ağa-yi yesar» (sol kolağası) adında birer subay getirildi. Her kol yüz kişiden bileşik olmak üzere «saf» adı ile 6 kısma bölündü. Her safın başına bir yüzbaşı atandı. Bunun emri altında’ bulunan her on erin biri onbaşı rütbesindeydi. Bundan başka her kolun içinde kol mülâzımı, yüzbaşı mülâzımları, sancaktar, çavuş, topçu ustası, topçu kalfası, topçu, araba, cephane ve mızıka mürettebatı, saka, bir de nefer kâtibi vardı.

Sekiz tertibin başına Serasker Paşa ile Nazır Efendi tarafından seçilen ve Kapıcıbaşı derecesinde başbinbaşı adıyla yüksek rütbeli bir subay getirildi. Bir de katip atandı. Erat ve subayların maaştan başka tayınları da vardı. Maaşlar gündelik olarak hesaplanır, ay 30 gün sayılarak, ayda bir verilirdi.

Advertisement

Bu teşkilata kim olduğu, belirsiz, işsiz, soysuz, mühtedi kimseler alınmayacaktı. 15-30 yaşında bulunanlar, pek dinç olduğu takdirde en çok 40 yaşına kadar olanlar, kendi rızaları ile asker kaydedileceklerdi. Erler subaylarına hizmet eri görevini yapmayacaktı. Orduya girenler, meşru mazeretleri olsa bile, 12 yıl geçmeden askerlikten ayrılamayacaklardı.

Bu teşkilatla beraber, protokol bakımından, Darphane-i Amire Nezareti ile Cebehane Nezareti arasında olmak üzere ayrıca «Muallem Asâkir-i Mansure-i Muhammediye Nezareti» kuruldu.

Teşkilatta Değişiklik

1828 yılında Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye teşkilatı terimlerinde esaslı değişiklikler yapıldı. Tertip yerine «alay», kol yerine «tabur», saf yerine «bölük» kelimeleri kullanıldı. Yeni değişikliklere göre her alay 500 mevcutlu üç taburdan bileşik olacaktı. Binbaşılık da kaldırılarak her alay «miralay» adında yüksek rütbeli bir subaya, her tabur da bir binbaşının emrine verildi. Bundan başka her alaya bir «kaymakam», bir «alay emini», her tabura da sağ ve sol ağalan adlı iki «kolağası», bir «sancaktar», bir de «tabur kâtibi»; yüzbaşıların komutasında kalan bölüklere de iki «mülâzım», bir «başçavuş», dört «çavuş», bir de «bölük emini» verildi. Bir zaman sonra «Kapıkulu süvarileri» (Gedikli sipahiler) de kaldırılarak, bu yeni usul üzere gerek İstanbul’da, gerek eyaletlerde süvari birlikleri ele kurulmaya başlandı.

Sonraları, birlikler çoğalınca, iki alay bir «liva» sayılarak bir «mirliva» komutasına verildi, alaylar İstanbul ve Üsküdar’da olmak üzere «Hassa» ve «Mansure» adı ile iki kısma ayrıldı. Her kısmın başına «ferik» rütbesinde birer komutan getirildi. Hassa birlikleri yalnız İstanbul’da bulunmakta, Mansure birlikleri ise İstanbul’la beraber, lüzumlu, önemli bölgelerde bulundurulmaktaydı.

Asakir-i Mansure-i Muhammediye

Son Değişiklikler

1832’de «Hassa ferikliği», bir zaman sonra da «Mansure ferikliği» müşirliğe yükseltilerek, askeri derecelerde yeniden değişiklik yapıldı, bu teşkilat aşağı-yukarı Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarına kadar devam etti. Yeni teşkilâtın rütbeleri şu şekildeydi:

Advertisement

Müşir, Ferik, Mirliva, Miralay, Kaymakam, Binbaşı, Alay Emmi, Sağ Kolağası, Sol Kolağası, Tabur Kâtibi, Yüzbaşı, Mülâzım, Başçavuş, Çavuş, Bölük Emini, Onbaşı, Nefer.

Başlangıçta çocuk denecek yaşta erlerden bileşik olan bu ordu, kendisini ilk önce 1828-1829 Rus Harbi’nde gösterdi. Ordu, sonunda, azlığı yüzünden, eriyip yenildiyse de Ruslar’a iki yıl cesaretle dayandı, Türk halkına Yeniçerilerin kaldırılmasının doğruluğunu, yurt savunmasında muntazam, iyi talim ve terbiye görmüş bir ordunun lüzumunu ispat etti. II. Mahmut, karşılaştığı büyük harblere, isyanlara, ekonomik darlıklara rağmen, bu ordunun mevcudunu ömrünün son yıllarında 118.400 kişiye çıkarmış bulunuyordu. Zamanla memleketin çeşitli yerlerinde ordular ve, sefer yedek birlikleri olmak üzere, «Redif» tümenleri teşkilatlandırıldıktan sonra Asakir-i Mansûre teşkilatına «Asakir-i Nizamiye» denilmeye başlandı.

Bundan dolayı, «nizamiye» deyimi, Osmanlı İmparatorluğumun son zamanlarına kadar, «kara ordusu» anlamına kullanılmıştır.


Kaynak 2 : Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu

Asakir-i Mansure-i Muhammediye; II. Mahmut’un 1826’da kaldırdığı Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurduğu yeni askeri örgütünün adıdır. Hz. Muhammet’in adına bağlanarak Muhammet’in muzaffer askerleri anlamını taşır. Örgütün başına “Serasker” olarak Ağa Hüseyin Paşa getirildi. Bâb-ı Seraskeri de denilen Serasker Kapısı günümüzde İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu yerdeki Eski Saray’ a taşındı. Bugünkü üniversite ise Abdülaziz döneminde Seraskerlik Dairesi olarak yapıldı. Asakir-i Mansure’ye yazılmak için İstanbul ve taşradan pek çok istekli çıktı. Hazırlanan yönetmeliğe göre aylak ve muhtedi (dönme) kimseler alınmayacak, nitelikleri elverişli, yaşları 15-30 arasında olanlar yeğlenecek, 40 yaşına kadar olanlardan gücü kuvveti yerinde dinç kimseler de alınabilecekti.

Yaşları 15’in altındaki çocuklar için, eski Acemi Ocağı Kışlası, Talimhane’ye dönüştürüldü. Kısa sürede gelişen Asakir-i Mansure-i Muhammediyye, önce 12 bin kişilikti. 1.500 kişilik sekiz tertibe ayrılmıştı. Her tertibin en büyük subayı binbaşıydı. Bu sekiz binbaşının üstünde bir başbinbaşı vardı. Bir tertibin toplamı iki kolağası, topçubaşı, arabacıbaşı, cebehanecibaşı, mehterbaşı, imamlar, hekim ve cerrahla birlikte 1.527’yi buluyordu. Bir tertip sağ ve sol diye iki kola ayrılmış ve her kol bir ağanın emrine verilmişti. Her kol da “saf” adıyla altışar kısma bölünmüştü. Her safın başında bir yüzbaşı vardı. Bu yüzbaşıların buyruğunda iki mülazım, bir sancaktar, bir çavuş ve onar onbaşı bulunuyordu.

1827 temmuzunda “tertip” deyimi yerine “tabir”, “saf” yerine de “bölük” denilmeye başlandı ve böylece sürdü. Sekiz taburdan ikisi nöbetle Seraskerlik Kapısı’ın bekleyecek ve İstanbul’un düzenini sağlayacaktı. Yeniçeri Ocağı’ nın yerine geçen Asakir-i Mansure kışlası olmak üzere onlanlan Selimiye Ve Rami kışlalarında eğitimle uğraşacaklardı. Yeni ordunun seraskerden sonra en yetkili makamı Asakir-i Mansure Nezareti idi. Ordunun aylık ve besin gibi işlerinden nazır sorumluydu.

Yeni ordunun tüm askerlik terimleri III. Selim döneminde kurulup kısa sürede kaldırılan Nizam’ı Cedit’inkine benziyordu. Mansure ordusunu eğitmek için dışarıdan uzmanlar getirildi. En yüksek rütbeli subaydan ere kadar her askerin aylık ve ekmek payı vardı. 1827’de Hüsrev Paşa’nın serasker olmasından sonra Asakir-i Mansure’de bazı değişiklikler yapıldı. Her üç alaydan bir alay oluşturuldu; binbaşılık kaldırılarak, her alayın başına bir albay atandı. Yüzbaşının buyruğundaki bölüklerde ise ayrıca bir başçavuş ile dört çavuş ve bir bölüm emini bulunacaktı. 1828-1829 Rus Savaşı’ndan sonra alaylar çoğaltıldı, iki alaydan bir liva kurularak bir mirliva komutasına verildi. 1831’de İstanbul’daki alaylara “Hassa”, Üsküdar’dakilere de “Mansure” denilerek, yeni ordu iki kola ayrıldı ve her birini başına “ferik” rütbesinde komutanlar atandı. Taşradaki Mansure birliklerinin subayları İstanbul’dan gönderildi, erleri ise o bölgelerden toplandı.

1832’de “müşirlik” rütbesi konunca askeri rütbe silsilesi aşağıdan yukarıya şu diziyi aldı: Er, onbaşı, bölüm emini, çavuş, başçavuş mülazım, yüzbaşı, sol kolağası, sağ kolağası, binbaşı, kaymakam, miralay, mirliva, ferik, müşir. Ordunun subay gereksinmesini karşılamak için 1834’te Harbiye Mektebi açıldı, ayrıca bazı öğrenciler Avrupa’ ya gönderildi.

Asakir-i Mansure-i Muhammediyye, yeni bir örgüt olduğu ve aceleye getirildiğinden 1829’da Ruslarla ve 1831-1833’te Mısır ile yapılan savaşlarda kendisinden umulanı tam olarak veremedi; ordunun desteklenmesi ve ülkenin savunulması için 1834’te “Redif” adıyla yedek ordu kurulmasına gidildi ve aynı yıl çıkartılan bir nizanmameyle taşrada redif birlikleri kurulmaya başlandı. Bu birliklerin oluşturulmasından sonra Asakir-i Mansure yerine “Asakir-i Nizamiye” dendi ve uzun yıllar bu ad kullanıldı. Bugün de nizamiye sözcüğü varlığını korur, kışla girişleri bu adla anılır. Piyade sınıfı bu şekilde düzenlenirken, nizamları bozulmuş ve sayıları iyice azalmış olan Kapıkulu süvarileri de kaldırılarak yeni süvari alayları kuruldu. Önce İstanbul’da oluşturulan bu askerlere bugün Kuleli Lisesi olarak kullanılan yapının yerinde bir süvari kışlası ayrıldı. Daha sonra İstanbul dışında da süvari alayları kuruldu.


Leave A Reply