İçinde ateş kelimesi geçen deyimler nelerdir? Ateş ile ilgili deyimler, açıklamaları. Ateş hakkında deyimler ve anlamları

Arka resim kaynak: pixabay.com
Ateş İle İlgili Deyimler
*** ateş açmak
ateşli silahla mermi atmaya başlamak.
*** ateş almak
1) yanmak, tutuşmak; 2) ateşli silah patlamak; 3) mec. coşmak: “Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır.” -M. Ş. Esendal. 4) mec. telaşlanmak, heyecanlanmak; 5) mec. öfkelenmek; 6) mec. acele davranmak, acele etmek.
*** ateş almaya mı geldin?
uğradığı yerden hemen gitmeye kalkan kimseye sitem olarak söylenen bir söz.
*** ateş bacayı (saçağı) sarmak
bir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir durum almak.
*** ateş gibi
1) çok sıcak; 2) zeki, çalışkan ve becerikli; 3) kıpkırmızı.
*** ateş gibi kesilmek
beklenmedik bir olay karşısında öfke sonucu kanı beynine sıçramak: “Yüzüm nasıl bir hâl aldı bilmiyorum fakat ateş gibi kesildiğini iyi biliyorum.” -T. Buğra.
*** ateş gibi yanmak
ateşi yükselmek: “Alnı, yanakları ateş gibi yandığı hâlde vücudu tir tir titriyor, dişleri birbirine çarpıyordu.” -H. Taner.
*** ateş kesilmek
1) çok kızgın davranışlarda bulunmak, ateş püskürmek; 2) sonradan çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak.
*** ateş kesmek
ateşli silahlarla yapılan atışa son vermek.
*** ateş püskürmek
çok öfkeli olmak: “Parça parça morarmış yüzüyle ateş püskürüyordu.” -A. Ş. Hisar.
*** ateş saçmak
çok kızmak, çok öfkelenmek.
*** ateş vermek
tutuşturmak.
*** ateş yağdırmak
1) ateşli silahlarla aralıksız mermi atmak; 2) mec. çevresindekilere ağır sözler söylemek.
*** ateşe tutmak
1) az ısıtmak; 2) üzerine ateşli silahla mermi atmak.
*** ateşe vermek
1) ateş içine sokmak: “Bir parça büküyor, onu tekrar ateşe verinceye kadar evvelki hazır oluyordu.” -M. Ş. Esendal. 2) bir yeri kasten yakmak, kundak sokmak; 3) mec. aşırı telaşa ve sıkıntıya düşürmek; 4) mec. bir ülkeyi savaşa sokarak veya kargaşa ve karışıklık yaratarak sıkıntı ve yıkıma uğratmak.
*** ateşe vurmak
bir yemeği pişmek üzere ocağa koymak: “Taş ocağın üstünde, ateşe vurduğu güveçten, kaynayan etin kokusu geliyordu.” -N. Cumalı.
*** ateşe vursa duman vermez
pek cimri olanlar için söylenen bir söz.
*** ateşi başına vurmak
çok öfkelenmek, sinirlenmek, coşmak.
*** ateşi çıkmak (yükselmek)
hasta vücut ısısı olağandan çok artmak.
*** ateşi düşmek
hastanın ateşi geçmek veya azalmak.
*** ateşi uyandırmak
sönmek üzere olan ateşi canlandırmak.
*** ateşini almak
1) yüksek vücut ısısını düşürmek: Alnına sirkeli bez koyun, ateşini alır. 2) derece ile ateşi ölçmek; 3) mec. acıyı, yanmayı azaltmak.
*** ateşle oynamak
pek tehlikeli bir işle uğraşmak.
*** ateşler içinde yanmak
1) hasta çok ateşli bir durumda olmak; 2) mec. bir şeye fazlasıyla tutulmak.
*** başını ateşlere yakmak
başına büyük bir dert almak.
*** (birine) ateş basmak
kızarmak, sıkılıp başına kan yürümek.
*** (birinin) ateşine yanmak
bir kimse yüzünden zarara uğramak.
*** içine ateş atmak
aşırı acı, sıkıntı veya üzüntü verecek davranışta bulunmak: “Nazmiye’nin içine avuçla ateş atıp evden içeri giriyor ama başını kaldırıp pencereye bakmıyordu.” -O. Kemal.
*** içine ateş düşmek
büyük bir acı ve üzüntünün etkisi altına girmek: “Pamuk zamanı gelince, köylüler Toros’tan pamuğa dökülünce içine bir ateş düştü, duramaz oldu.” -Y. Kemal.
*** içinin ateşi küllenmek
sıkıntıdan kurtulmak: “İçimin ateşi hiç küllenmedi. Seneler geçtikçe daha alevleniyor. Evlat acısı bu …” -H. R. Gürpınar.
*** iki ateş arasında kalmak
zor bir durumda karar verememek.
*** kendini ateşe atmak
bile bile tehlikeli bir işe girişmek: Kendinizi ateşe atıyorsunuz
*** yüreğine od (ateş) düşmek
felakete uğramak, çok üzülmek: “Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer.” -M. Ş. Esendal.
*** yüreğini ateş almak
aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: “Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu.” -Y. Kemal.
*** ağzının içi yangın yerine dönmek
ağzının tadı bozulmak, tat alma duyusunu yitirmek: “Ağzımın içi yangın yerine dönüp yine de ağrılar kesilmeyince çok sıkıntılı bir vaziyete düştüm.” -R. N. Güntekin.
*** yangın bacayı sarmak
durum olağanüstü kötüye gitmek.
*** yangın yerine dönmek
çok kalabalıklaşmak.
*** yangına körükle gitmek
gerginliği, uzlaşmazlığı artıracak biçimde davranmak: “Bey, bana teselli verecek yerde sen de yangına körükle gidiyorsun.” -H. R. Gürpınar.
*** yangına vermek
tutuşturmak, bir şeyi bilerek yakmak.
*** yangından mal kaçırır gibi
bir işte gereksiz telaş ve ivedilik göstererek, herkesten saklamaya çalışarak.
*** yangını körüklemek
gerginliği, anlaşmazlığı artırmak.