Avarız Vergisi Nedir?

0
Advertisement

Avarız ne demektir? Avarız vergisi ne zaman ve neden ödenirdi? Avanız ve Osmanlı Dönemindeki vergiler ile ilgili bilgi.

Avarız; Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’a kadar, savaş, doğal afetler gibi olağanüstü durumlarda toplanan vergidir. Sözcük anlamı “engebeler, arzalar, kazalar, belalar” olan avarız, İslâm hukukunun öngördüğü vergilerden değildir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarına uzanan bu verginin toplanabilmesi için kent ve kasabalarda mal mülk sahibi kimseler belirlenerek gelir durumlanna ve bulundukları bölgenin özelliklerine göre vergi birimleri oluşturulur, buna da “avarız hanesi” denirdi. 16. yüzyılın sonuna kadar, “avarız haneleri”nin saptanmasında, “Tapu Tahrir Defterleri” denilen, has, zeamet ve timar sistemlerini ayrıntılarıyla gösteren büyük arazi ve nüfus sayım defterlerindeki bilgilere dayanılırdı. Bu yöntemin bırakılması üzerine, 17. yüzyılda “avarız haneleri” için bağımsız defterler düzenlenmeye başlandı. Genellikle kadınların gözetiminde yapılan sayımlarla vergi yükümlüleri ad ad yazılır ve düzenlenen defterler devlet merkezine gönderilirdi; orada “Mevkufat Defterleri”ne yazılır, gereksinime göre alınacak vergi oranı, geçim durumları göz önüne alınarak, “avarız haneler”e bölüştürülürdü. Bu vergi bazen mal-ürün, bazen de para olarak istenirdi; bunlardan ilkine “nüzül” ikincisine “avarız akçesi” adı verilirdi. Araştırmalara göre, bu vergi türü II. Bayezit döneminden önce de vardı. Askerler, din ve bilim adamları, özel koşullarda çalışan çiftçiler bu vergiden bağışık olduğu gibi köylerin yoksulluğu, Celali eşkıyası baskınları, çekirge salgını, bulaşıcı hastalıklar gibi doğal afetler ve toplumsal karışıklıklarda, bölge halkından bu vergiler ya hiç alınmaz ya da oranları azaltılırdı. 17. yüzyıldan başlayarak düzenli alman bir vergi durumuna gelen avarız oranı 10 kat artırıldı. Genellikle 16. yüzyıl sonlarından başlayarak avarız vergilerinin ağırlaşması, bazı hayırsever kimselerin, vergi borçlarının ödenmesi için para ve mülk bağışlamalarına neden oldu. Böylece yoksulların avarız vergilerini ödeyebilmeleri için ayrılan mülk ya da paranın gelirini onlar adına devlete ödemekle görevli “avarız vakfı” denen kurumlar ortaya çıktı. Bu durum, imparatorluğun son dönemlerinde avarız vergisinin önemini yitirmesiyle “yardımlaşma sandığı”na dönüştü; mahallenin çeşitli gereksinimleri, yoksulların yedirilip-giydirilmesi, evlendirilmesi, mahalle ihtiyar heyetlerinde bulunan “avarız vakıf sandığı” aracılığıyla yapılmaya başlandı. Bu yönüyle “avarız vakfı”na dönüşen avarız akçesi, 3 Nisan 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 110. maddesinin 1. fıkrası gereğince belediye gelirleri arasında sayıldı; 1934-1941 bütçesinde ele alınmayınca ortadan kalkmış oldu.


Leave A Reply