Avusturya’da Sanat

0
Advertisement

Avusturya’da sanatın gelişimi, mimarlık, heykel, resim, müzik ve sinema sanatındaki gelişmeler, tarihçesi.

Mimarlık: İS 5. yüzyılda Romanların gidişinden sonra, Avusturya’nın sanat alanında ilk başarısı, ülkeye sızan barbarlar arasında Hıristiyanlığı yaymak amacıyla 700’lerde ülkeye gelen Keklerin ve Bizanslıların kurdukları manastırlarla piskoposluk yapılarında görülür. Salzburg’un sanatsal önemi özellikle bu dönemde başlar; 12. yüzyılda artar ve 13. yüzyılda Viyana’nın öne geçmesiyle azalır. Salzburg’da 8. yüzyıldan başlayarak İrlanda sanatı etkileri sezilir. Bu etki, 780’lerde yapılan ve Bavyera Dükü Tassilon’ca Yukarı Avusturya’da kurucusu ve koruyucusu olduğu Kremsmünster Manastırı’na verilen altın kadehte de belirgindir. 11. ve 12. yüzyıllarda politik çalkantıların sona ermesiyle çok sayıda tarikat ortaya çıktıysa da Salzburg, sanat alanındaki yerini korudu. Bu dönemde üretilen freskolarla altın çanak çömleklerde Almanya’nın ve Ren Bölgesi’nin etkileri vardır. Ülkenin her yanında şatolar yapıldı. Avusturya’da Beyaz Keşişler tarikatını yaptırdığı birçok manastırın etkisinde kalınarak yapılarda kemer yaygın olarak kullanıldı. Örnek bir mimarlık üslubu da yuvarlak tasarımlı mezarlık kiliseleri oldu. Roman üslubundan gotiğe geçişi en iyi Klagenfurt yakınında Furk Katedrali yansıtır. Geç gotiğin en güzel örnekleri Graz’da St Aegidius Katedrali ile St. Wolfgang’daki köy kilisesidir. Kilisede kanatlı bir sunakla Michael Pacher’in resimleri yer alır. Avusturya’nm en soylu gotik yapısı Viyana’daki St. Stephan Katedralidir. Bezemelerinin büyük çoğunluğu gotik ise de batı yanındaki dev kapı, bu kapının iki yanındaki heykeller, iki kule ve sahının bir bölümü Roman sanatı etkisindedir. Werdunlü Nicholas, Klostemeuburg Manastırı için yaptırdığı sunağı mineyle kaplattırmıştır(1118).

Habsburg İmparatorluğu’nun (1292-1918) kuruluş döneminde mimarlıkta yeni gelişmeler görüldü. Viyana, kiliseleriyle ünlendi. Mendikat tarikatmm yaptırdığı kiliselere yenileri eklendi; Paris’teki Sainte Chapelle’i örnek alarak Graz ve İmbach’ta yapılan bu kiliselerin tek bir sahınları vardı. Alman etkisinde, eşit yükseklikte üçer kemerli yan geçitler bulunan geniş oylumlu kiliseler de (hallenkirche) yapıldı. Viyana St. Stephan Kilisesi 1300’den sonra daha büyük ölçüde yeniden yapıldı. Fransız sanatı etkisi kendini karmaşık bezemelerle, yapısal ustalıkla, kemerler ve sütun bezemeleriyle, ortaya koydu.

Rönesans döneminde Avusturya mimarlığı büyük ölçüde İtalya’nın yalın ve ağırbaşlı sanatından etkilendi. Özellikle şatoların niteliği değişti; İtalyan Rönesansı’nm etkileri Graz Landhaus’ unun kemerli avlusunda ve Melk yakınında Schallaburg Şatosu’nda somutlaştı. 17. yüzyılda gösterişli saraylar ve Salzburg Santino Solari gibi bazilika etkisinde kiliseler yaygınlaştı. Barok mimarlık ve bezeme ilk kez Salzburg’ ta özellikle Katedral’de, Üniversite Kilisesi’nde ve Mirabell Sarayı’nda ortaya çıktı. Eski Benediktin manastırları yıkılarak, Avusturya barok üslubuyla yeniden yapıldı. İtalyan barok üslubu Avusturya’ya uyarlandı; Habsburg be-ğenisiyle özdeşleştirilerek İmparatorluk Baroğu adı verildi. Jacop Prandtaeur (ölm. 1726) köy manastırları yaptı; Tuna Irmağı’na bakan Melk Manastırı (1702-1706) onun eseridir. Oğlu Johann Bernhardt Fischer von Erlach (1656-1723) ile Lukas von Hilbedrandt (1668-1745) Avusturya’nın çeşitli kentlerinde dinsel ve din dışı barok yapılarm tasarımlarım çizdiler. Viyana Kari Kilisesi, Viyana Saray Kitaplığı, Salzburg Koleji, Schönbrunn ve Hofburg saraylarını Johann B. Fischer von Erlach yaptı. Lukas von Hildebrandt, Viyana’daki birçok saraym yanı sıra Prens Savoylu Eugene için Belvedere Sarayı’nın tasarımını gerçekleştirdi. Liechtentein, Trautson, Schwarzenberg gibi soylu aileler Viyana’da genellikle bahçeli ve gösterişli konutlar yaptırdılar. Ancak, rokoko Avusturya’ yı sarayların iç bezemeleri dışında pek etkilemedi. En iyi örnek, Johann B. Fischer von Erlach’ın başladığı ve Nicholas Pacassi’nin bitirdiği Habsburgların Schönbrunn yazlık sarayı ve parkıdır (1744-1749). Yapı, Habsburgların Viyana’daki kışlık sarayı Hofburg’un tam tersi bir mimarlık anlayışı yansıttı. 1860’larda Ring Caddesi’nin iki yanına Avusturyalı ve Kuzey Avrupalı mimarlar geleneksel tasarılarda yapılar kurdular. August Siccart van der Null Fransız Rönesansı etkisinde Operdyr, Theophil von Hansen Yunan üslubu Parlamento’yu, Gottfried Semper ile Kari von Hasenauer İtalyan Rönesansı’ nı yansıtan Sanat ve Doğa Tarihi müzelerini yaptılar. İmparatorluk Tiyatrosu ise Geç Rönesans üslubundadır. 20. yüzyılda mimar Otto Wagner yeni bir çığır açtı; yapmm işlevselliği ilkesini benimsedi. Amerikan mimarlığını inceleyen Adolf Loos da işlevselliğe önem vermeyi, bezemeleri en aza indirmeyi savundu. Birinci ve îkinci Dünya savaşları arasındaki dönemde, hükümet yetkilileriyle belediyeler Viyana’da Karl Marx Hof gibi konut bloklarının tasarım çizimi için sanatçıları özendirdiler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Avusturya kentlerinin büyük çoğunluğunda onarımlar başladı. Viyana, Graz ve Innsbruck tren istasyonları, opera ve Burg Tiyatrosu (İmparatorluk Tiyatrosu) yeniden yapıldı; St. Stephan Katedrali savaştan önceki durumuna göre onarıldı.

Heykel ve Resim: 12. yüzyılda tahta heykeller yapılmaya başlandı; 14. yüzyıl ortasında Peter Parler’in etkisinde oldukça gerçekçi işlenen taş heykeller önem kazandı. 15. yüzyıl başında gotik, hem resmi hem de heykelciliği etkisi altına aldı. Bu dönemin en iyi örnekleri Hans von Tubingen’in resimlerinde ve Meryem Ana heykellerinde ortaya kondu, Yüzyılın ortasında Konrad Laib’in resimleriyle Jakob Kaschauer’in oymalarında görüldüğü gibi gerçekçiliğe dönüş başladı. Bu dönemde sunaklara oyulan yüksek kabartmalar canlı renklerle boyandı. Avusturya’da Felemenk sanatçıları da etkili oldular; Leydenli Niçolas Gerhaert, St. Stephan Katedrali’ndt III. Frederiçk’in mezannı yaptı. Aynca Flemenk sanatçılan Viyana Resim Okulu’nu etkilediler; örneğin 1459’da yapılan Scots Sunağı tümüyle Flemenk niteliği kazandı. 16. yüzyıl başının en büyük sanat akımım doğalcılığa verdiği önem ve doğa görünümü resimleriyle Tuna Okulu yarattı. Bu okulun önemli sanatçıları arasmda genç Rueland Frueauf, Jorg Breu ve Wolf Huber sayılabilir. I Maximilian’ın sarayı Rönesans döneminin Lucas Cranach, Albrecht Altdorfer, Peter Vischer gibi ünlü Alman sanatçılarını ortaya çıkarmak için iyi bir ortam oldu. I. Maximillan’ın Innsbruck Kilisesi’ndeki mezarının mermer kabartmalarmda yaşam öyküsü anlatıldı; avludaki 28 tunç heykel ise imparatorun atalarını, çağdaşlarını ve eskiçağ kahramanlarını simgeledi.
Altdorfer’in Regensburg’da (Ratisbon) çarmıha gerilirken acı çeken İsa’yı betimlediği sunak, çağın en önemli sanatsal başarılarından biri oldu. Grafik sanatlarda da gelişme başladı. 1700’lerin yoğun yapı etkinlikleri bezeme sanatlarını özendirdi. Johann M. Rottmayr ile Daniel Gran değişik bir anlayışla yaptıkları resimlerini sergilediler. Franz A. Maulbertsch de büyük freskoları ve sunak resimleriyle tanındı. Belvedere’nin sahibi Savoylu Eugene’in onuruna Balthasar Permoser Prens Eugene’in Tanrısallaştırılması oymasını yaptı. Georg Raphael Donner’in Viyana Neuer Markt’ta ünlü kurşun çeşmesiyle Gurk Katedrali için bakırdan yaptığı Çarmıha Gerilişi heykel grubu Floransa maniyerizminin izindedir.

Advertisement

19. yüzyılda gelen romantizm akımıyla Avusturya kent soylusunun çok beğendiği seçmeci Biedermeler üslubu ortaya çıktı. Bu akımın merkezi yine Viyana kenti oldu.

Ferdinand Georg Waldmüller fotoğraf kadar gerçekçilikle doğa görünümleri ve portreler resimledi. Heykelci Anton D, Fernkorn, Savoylu Eugene’in ve Napolyon ile savaşan Arşidük Karl’ın; Victor O, Tilgner Mozart’m heykellerini yaptılar, Yeni Sanat akımı Viyana’ da resim ve mimarlık bakımından önemli oldu. Egon Schiele ile Oskar Kokoschka’nın resimlerinde görülen dışavurumculuk akımı Avusturya resmini kısa sürede etkiledi. Bu dönem sanatçıları arasında bezeme resimleriyle Herbert Boeckl, soyut dışavurumcu resimleriyle Anton Kolig, politika adamlarının büstleri ve Ulu Ana heykeliyle Anton Hanak ilgi çektiler, Ressam Joseph Mikl, Fransa ve İtalya’da yapılan soyut resimleri taklit etti. Emest Fuchs ve Anton Lehmden düşsel gerçekçilik akımında eserler ürettiler, 1964’te Viyana’da yeni parkın ortasına dikilen ve tasarımını Hannes Lintl’in çizdiği Tuna Kulesi 1945’ten sonra Avusturya’nın geleneksel kültürünün yeniden doğuşunu simgeledi.

Müzik: Beste ve yorumlama alanlarında ulaştığı doruk noktasıyla Avusturya kültürünün en büyük zaferi müziktir, Hıristiyan Kilisesi, özellikle Benediktin tarikatı müziğe özendirdi. En güzel bestelerin birçoğu kilise törenlerinde söylenen şarkılarla oratoryalarda gerçekleşti. 1797’de Joseph Haydn (1732-1809), Habsburg İmparatorluğu Marşı’ ndan esinlenerek bir ilahi yazdı. Avusturyalı Francis X. Gruber’in yazdığı Sessiz Gece, Kutsal Gece adlı Noel şarkısı büyük kitlelerce sevildi söylendi. Halk müziğiyle marşlar özgürce yorumlandı. Babenberg dükleriyle Salzburg din yetkilileri gezgin şarkıcılar (minnesinger) korudular. I. Maximilian, parasal katkıyla müzikçileri destekledi. Besteci ve orgcu Poul Hof-haimer’i tüm Avrupa’ya tanıttı. Viyana’ nm en eski müzik topluluğu Viyana Genç Erkekler Korosu, 1498’de kuruldu.

Hollandalılarla İtalyanların da Avusturya müziğine katkıları oldu. İtalyan göçmenler ülkeye operayı getirdiler. Habsburg sarayının ve soyluların isteklerini yanıtlamak için İtalyan müzikçiler bir yılda lO’a yakın opera hazırladılar. İmparatorun ve soylu ailelerin kızları, bale yapmaya başladılar. Birçok imparator ise besteler yaptı; örneğin 1. Leopold’un 150’yi aşkm bestesi vardı. Salzburg Başpiskoposu Wolf D. von Raitenau (ölm, 1612) ile ardılları operalara para verdiler; Salzburg’ da önemli bir müzik merkezi kuruldu. 18. yüzyıl başında Johann J. Wux (1670-1741) yönetmenin yanı sıra operalar ve dinsel müzik parçaları da besteledi; müzik kuramıyla kontrpuan konularında Parnassus’a Doğru Atılan Adımlar adlı bir kitapta yazdı. 1778’de Viyana’da kurulan Artaria Yayınevi partisyon basımında uzmanlaştı. Müzik eleştirmenleri de bu dönemde ortaya çıktı. Artık müzik alanında Avusturya Klasik Okulu egemendi. Bir çağdaşının müziğin Sophokles’i olarak adlandırdığı Alman kökenli besteci Christoph Gluck (1714-1787) müzikle sesin birleşmesi konusunda yeni bir anlayışa yol açtı; Orpheus ile Eurydice’de orkestrasyon yalınlığını, dolaysızlığı, duyguların yoğun dışavurumunu, librettonun çekiciliğini vurguladı. Oda müziği ve insan sesi için parçalar, senfoniler, operalar ve ilahiler besteledi. Haydn’ın yaratıcılığı ise Mevsimler ve Yaratılış oratoryolanyla doruğuna ulaştı. Klasik bestecilerin en yeteneklilerinden Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791) 600 besteye imzasını attı. Don Giovanni ve Sihirli Flüt operaları ve Do Majör Senfonisi (Jüpiter) sanatçıyı ölümsüzleştirdi. Rhineland’den Avusturya’ya göç eden Ludwig van Beethoven (1770-1827) yerleştiği ülkenin müziğinin gelişmesine katkıda bulundu. Eserleri Klasik biçimcilikle Romantik dönem arasında bir köprü oluşturdu. Dokuz senfoni, iki ilahi, üvertürler, konçertolar, sonatlar ve yaylı çalgılar dörtlükleri için çeşitli parçalar besteledi. Tek operası olan Fidelio, orkestrasyonu ve aryalarıyla dikkatleri çekti.

Varlıklı ailelerin kendi orkestraları ve aile bireyleriyle birlikte yaşayan müzikçileri vardı. Giderek, yeni parasal kaynaklar ve endüstri, yorumcularla bestecilerin yaşamlarmda soyluların ve kilise yetkililerinin yerini aldı. Franz Schubert (1797-1828) bestelediği lirik ve zengin ezgilerle tanındı. 19. yüzyıl başında vals müziği yeni bir sanat biçimi olarak ortaya çıktı. Joseph Lanner ile baba Johann Strauss’un (1804-1849) valsleriyle hem dans edildi hem de halk için verilen konserlerde çalındı. 1812’de Viyana Müzik Sevenler Derneği kuruldu. 1841de kurulan Viyana Filarmoni Orkestrası kısa süre sonra Senfoni Orkestrası ile yarışmaya başladı. Avusturya kentlerinde yeni konser salonları yapıldı; üniversitelerde müzik bilim kürsüleri açıldı; müzik eleştirilerine hız verildi. Müzik eleştirmenlerinden Eduard Hanslick, Richard Wagner’in (1813-1883) operalarmı aşırı gürültülü bularak yererken, Johannes Brahms’ın (1833-1897) eserlerini övgüyle dile getirdi. Anton Bruckner’ in (1824-1896) müziği, özellikle Te Deum, D. Majör İlahi ve Yedinci Senfonisi çok beğenildi. Hugo Wolfun (1860-1903) Fenthesilea adlı senfonik şiiriyle piyano ve insan sesi için bestelediği şarkıları uluslararası ün kazandı. Hans Richter’in yönetiminde Viyana Filarmoni Orkestrası altın çağını yaşadı. 1869’da açılan yeni opera, müzik alanında Avusturya’ya uluslararası saygınlık sağladı. Oğul Johann Strauss (1825-1899) Mavi Tuna Valsi ve Yarasa, Çingene Baron gibi operetleriyle ün kazandı. Onu taklit eden Franz Lehar (1870-1948) aralarında Şen Dul un da bulunduğu 30 operet yazdı. Wolf gibi Bruckner’den esinlenen Gustave Mahler (1860-1911) de romantik müziğin yanı sıra çağdaş besteler yaptı. Sekizinci SenfonVdo, görüldüğü gibi Mahler yetkinlik yanlısıydı; Viyana operası onun yönetiminde çok yüksek bir düzeye erişti. Bruno Walter (1876-1962) ABD müziğine Avusturya beğenisini getirdi. Yıllar sonra Viyana’da eğitimi gören Erich Leinsdorf ile Eugene Ormandy de (1899) bu ustaların geleneğini sürdürdüler. Almanya’da doğan, yıllarca Viyana’da yaşayan Richard Strauss’un (1864-1949) Elektra ve Güllü Şövalye gibi operalarında bestecinin sanat yeteneği ortaya çıktı. Selma Kurz, Maria Jeritza ve Leo Slezak gibi solocular Avusturya’ nm müzik alanındaki egemenliğini simgelediler.

Avusturya müziğinde Arnold Schönberg (1874-1951) ile yeni bir akım doğdu. 12 ton sistemini geliştirerek Viyana Atonal Okulu’nu kurdu. Anton von Webern (1883-1894) ve Alban Berg gibi besteciler Schönberg’ten etkilendiler. Müzik yetkilileri Schönberg’in Musa ile Aaron’unu ve Berg’in Wozzeck’ini 20. yüzyıl operasının en başarılıları arasında sayarlar. Ernst Krjnek ise caz ritmini operaya soktu. Herbert von Krajan (1908) Viyana Devlet Operası’nda ve Filarmoni Orkestrası’nda yönetmenlik yaptı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Leonie Rysanek, Christi Goltz, Walter Berg ve Paul SchöffIer, Avusturya’nın en iyi bestecileri arasına girdiler. 20. yüzyıl ortasında opera bestecisi Gottfried von Einem Dava ve Danton’un Ölümü operalarmda kaygıyı işledi. Joseph Marx Wolfun türünde şarkılar besteledi. Hans E. Opestel ile Hans Jelinex ise ustaları Schönberg’in geleneğini benimsediler. Josef Lechthaler kilise müziğinin yeniden doğmasına olanak sağladı.

Advertisement

Sinema: 1906’da belgesel filmlerle sinema çahşmaları sonucu 1908’de ülkede ilk uzun metrajlı film çekildi: Von Stufe zu Stufe (Basamaktan Basamağa). 1911’de Kont Alexander Sascha Kolowrat, önce Sascha Filmcilik Şirketi’ni, 1916’da Oskar Messter ile birleşip Sascha-Messter Filmciliği kurdu (1918’de ayrıldılar). Kısa bir geçiş döneminin ardından Alexander Korda’nın Samson und Delila’sı Michael Curtiz’ in Sodom un Gomorrha’sı (1922) gibi unutulmaz tarihsel filmler yanında Almanya’da başarı kazanan dışavurumcu filmlerden Robert Wienes’in Orlacs Hande (Orlac’ın Elleri) 1925, gibi yüreklendirici ürünler ortaya çıktı. Fritz Lang, G.W. Pabst, Kari Grune ve Willi Forst gibi Avusturyalı yayımcılar, Alman sinemasının sağladığı olanaklardan yararlanarak nitelikli filmler yaptılar. Örneğin, Viyana operalarından uyarlama 1926 vb 1930’ların çok tutulan Viyana filmlerinin yapımcıları (Willi Forst, Geza von Bolvary ve ötekiler), 1920’li yılların öncüsü olan Gustav Ucicky’nin Die Pratermizzi (1927), Cafe Electric (1927) gibi eserlerinden esinlendiler. Üçüncü Reich döneminde 1938’de, Goebbels tarafından kurulup Karl Hartl’ın yönettiği Viyana filmciliği konu seçiminde görünürde özerkliğini korudu. Nazi döneminde eğlenceli filmler yapıldı: Operette (1940); Wiener Geschichten (Viyana Öyküleri) 1940; Wiener Madeln (Viyana Kızları) 1944.

1945’ten sonra da Avuturya filmciliği, Almanya’ya daha çok yöneldi ve geçmişi canlandıran filmler yaptı: Pabst’ın Der Prozess’i Pava) 1948; Sissi (1955) dizisi gibi ulusal filmlerle Saison in Salzburg (Salzburg’da Mevsim) 1952-1961, gibi müzikli filmler, 1960′ lardan başlayarak film yapımcılığı etkinliğini yitirdi. Günümüzde atölyeler Alman ve Avusturya TV kurumlarmca kullanılmaktaysa da Peter Kubelka, Valie Export ve Peter Weibel gibi film yapımcıları, radikal-avangard türü geliştirmeye çalıştılar. Avusturya’da film yapımcılığmdan çok film korumacılığı önem kazandı. İki arşivden: Avusturya Genel Film Arşivi, Laxenburd’da bulunur. Bağımsız ancak devlet yardımıyla çalışan Avusturya, uzun süredir sinemadan yararlanır. Bugün lOO’ün üzerinde eğitici ve öğretici film kitaplığı vardır.


Leave A Reply