B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları, Eş Anlamlılar Sözlüğü

0
Advertisement

B harfi, Türkçede bulunan B harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler, kelimeler listesi ve anlamları. B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

Kaynak: pngegg.com

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

  • baba: 1. ata. 2. peder,
  • babacan: 1. cana yakın. 2.olgun. 3. kalender,
  • babalanmak: öfkelenmek,
  • babayiğit: mert, güçlü, yürekli,
  • bacak: ayak.
  • bacı: kız kardeş,
  • badire: felâket,
  • bagaj: yük.
  • bağ: demet, deste, denk, balya, sargı,
  • bağdaşmak: uzlaşmak, anlaşmak, uyuşmak,
  • bağfiil: ulaç.
  • bağımlı: tâbi,
  • bağıntılı, bağlı,
  • bağımsız: müstakil, kayıtsız, özgür, hür.
  • bağımsızlık: istiklâl, özgürlük, hürriyet,
  • bağır: göğüs,
  • bağırmak: seslenmek
  • bağış: teberru,
  • bağışıklık: muafiyet.
  • bağışlamak: 1. affetmek. 2.hibe etmek,
  • bağlamak: 1. düğümlemek. 2. söz almak. 3. takmak, geçirmek. 4. bitirmek. 5. maaş vermek. 6. tesir etmek. 7. sözleşme yapmak.
  • bağlanmak: sevmek,
  • bağlantı: irtibat, ilgi.
  • bağlılık: sadakat, ilgi.
  • bağnazlık: taassup, geri kafalılık.
  • bahadır: kahraman, yiğit,
  • bahane: sebep,
  • bahis: konu, mevzu,
  • bahsetmek: konuşmak,
  • bahşetmek: bağışlamak,
  • baht: talih,
  • bahtiyar: mutlu,
  • bahtiyarlık: mutluluk,
  • bahtsız: talihsiz,
  • bakım: özen.
  • bakımlı: mamur, eskimemiş, yıpranmamış.
  • başeğme: 1. boyun eğme. 2. başeğim. 3. itaat. 4. teslimiyet. 5. kölelik, eğilme,
  • başgöz etmek: evlendirmek, birleştirmek,
  • başıboş: 1. serbest, hür. 2. kayıtsız.
  • başıbozuk: düzensiz, gelişigüzel,
  • başıdinç: rahat,
  • başıkabak: saçsız,
  • başına buyruk: bağımsız, özgür.
  • başkalaşmak: değişmek,
  • başkan: 1. reis. 2. şef. 3. önder. 4. elebaşı,
  • başkası: diğerleri, ötekisi,
  • başkatip: başyazman,
  • başkent: başşehir,
  • başkomutan: başkumandan,
  • başlamak: 1. girişmek, harekete geçmek. 2. muameleye koymak,
  • başlangıç: ön söz.
  • başlayış: giriş,
  • başmuharrir: başyazar,
  • başörtülü: eşarplı, örtülü.
  • başsağlığı: taziye,
  • başsız: lidersiz, öndersiz, amirsiz, reissiz, şefsiz.
  • başsızlık: anarşi,
  • başşehir: başkent,
  • baştan: tekrar,
  • baştançıkarmak: ayartmak,
  • baştansavma: gelişigüzel,
  • batak: 1. bataklık. 2. batmış, faydasız, mahvolmuş,
  • batakçı: 1. dolandırıcı. 2. müflis,
  • batı: garp.
  • batıl: temelsiz, çürük, boş. batır,
  • batur: yiğit, bahadır, kahraman, korkusuz,
  • batma: 1. boğulma, gömülme, gurup. 2. inkiraz.
  • batmak: 1. boğulmak, gömülmek, dalmak. 2. iflâs etmek. 3. çökmek, kaybolmak.
  • bayağı: aşağılık, basit, değersiz.
  • bayağılaşmak: adileşmek, aşağılaşmak, basitleşmek,
  • bayağılık: adilik, alçaklık.
  • baygın: 1. süzgün. 2. bayılmış. 3. sevdalı, âşık.
  • bayılmak: 1. sersemlemek, süzülmek, mahmur olmak,
  • bayındır: mamur, baytar: veteriner,
bazen: arada, ara sıra, arada bir.
  • bazı: birtakım, kimi. 2. arada bir, ara sıra.
  • bebe: bebek,
  • becayiş: değişme,
  • beceri: 1. maharet. 2. ustalık,
  • becerikli: usta, hünerli, mahir,
  • beceriklilik: ustalık, hünerlilik, maharetlilik.
  • beceriksiz: hünersiz, maharetsiz, çalpa.
  • bed: kötü.
  • bedava: karşılıksız, parasız, emeksiz, ucuz.
  • bedavacı: beleşçi,
  • bedbaht: 1. mutsuz. 2. talihsiz. 3. bahtsız,
  • bedbin: kötümser,
  • beddua: 1. ilenme 2. lânet.
  • bedel: 1. karşılık. 2. fiyat. 3. kıymet. 4. eşit.
  • bedelsiz: karşılıksız,
  • beden: gövde,
  • bedevi: göçebe,
  • beğenmek: hoşlanmak,
  • behemehal: mutlaka,
  • beher: her bir.
  • beklemek: oyalanmak, eğlenmek, gözlemek, ummak,
  • bekri: sarhoş,
  • bela: felâket,
  • beleş: karşılıksız, bedava,
  • beleşçi: bedavacı,
  • belge: vesika,
  • belgin: açık.
  • belirgin: bariz, seçkin, açık,
  • besbelli, belirli: muayyen, belli,
  • belirsiz: müphem, meçhul,
  • belirten: tamlayan,
  • belirti: 1. alâmet. 2. işaret, im. 3. nişan. 4. simge, sembol. 5. ipucu,
  • bellek: hafıza,
  • bellemek: öğrenmek,
  • belletmek: öğretmek, ezberletmek.
  • belli: 1. aşikâr, 2. muayyen, belirli. 3. açık, sade. 4. aleni,
  • bembeyaz: apak. bencillik: egoistlik,
  • benek: nokta, bengi: ebedi, daimi,
  • beraber: birlikte,
  • beraat: arınma, aklanma,
  • berbat: kötü, pis, fena.
  • bereket: bolluk, verimlilik,
  • bereketli: bol, verimli, gür.
  • berelemek: hırpalamak,
  • berk: 1. katı, sert. 2. sağlam,
  • berkitmek: sağlamlaştırmak,
  • berrak: duru, saydam, temiz, net, an.
  • berraklaşmak: durulaşmak, saydamlaşmak, temizlenmek, netleşmek, anlaşmak.
  • besbelli: apaçık, şüphesiz,
  • besili: semiz.
  • beslemek: doyurmak, yetiştirmek,
  • bestekâr: besteci,
  • beşaret: müjde.
  • beşer: insan,
  • beşeriyet: insanlık,
  • beter: kötü, berbat,
  • beti: şekil, biçim,
  • betimlemek: tasvir etmek,
  • beyanat: demeç,
  • beyanname: bildiri,
  • beyaz: ak.
  • beyazlatmak: ağartmak, temizlemek.
  • beyhude: boşuna,
  • beyin: dimağ, beyinsiz: akılsız,
  • beynelmilel: uluslararası,
  • bezdirmek: bıktırmak, usandırmak.
  • bezeme: süsleme,
  • bezgin: yılmış, bıkkın,
  • bezirgan: tüccar,
  • bezmek: bıkmak,
  • bıçkın: külhanbeyi, çapkın,
  • serseri, bıdık: kısa, tıknaz,
  • bıkmak: usanmak,
  • bıktırmak: usandırmak, bezdirmek.
  • bırakmak: 1. koyuvermek. 2. terketmek.
  • biçare: zavallı, biçimlendirmek: şekillendirmek.
  • biçimli: güzel, yakışıklı,
  • biçimsiz: çirkin, sevimsiz, yakışsız.
  • biçmek: 1. kesmek, doğramak, ayırmak,
  • bölmek. 2. hasat etmek,
  • bigâne: ilgisiz, aldırışsız,
  • bîgünah: günahsız,
  • bihaber: habersiz,
  • bilâhare: sonra,
  • bilâkis: tam tersine,
  • bildik: tanıdık,
  • bildiri: tebliğ, beyanname,
  • bildirmek: 1. haber vermek. 2. anlatma, ifade,
  • bilemek: keskinleştirmek,
  • bilgi: malûmat,
  • bilgin: alim.
  • bilgisayar: kompüter.
  • bilgisiz: 1. cahil. 2. okumamış. 3. acemi,
bilhassa: özellikle,
  • bilim: ilim.
  • bilinç: şuur, akıl.
  • bilinçaltı: şuuraltı,
  • bilinçdışı: şuursuzca,
  • bilinçli: şuurlu,
  • bilindik: malûm, bilinen,
  • bilinen: bilindik, malûm,
  • bilinmeyen: meçhul,
  • bilirkişi: uzman, eksper,
  • bilmek: 1. anlamak. 2. öğrenmek,
  • bilmez: cahil,
  • bilmezlik: cehalet,
  • bilumum: bütün,
  • bina: yapı.
  • binici: süvari, atlı, sipahi.
  • binek: binilen.
  • bir: 1. tek. 2. aynı. 3. müşterek. 4. yalnız. 5. eşit.
  • biraz: azıcık,
  • birçok: çok, pek çok.
  • birden: ansızın,
  • birey: fert.
  • bireysel: ferdi,
  • biricik: yegâne, tek.
  • birikmek: yığılmak, toplanmak.
  • biriktirmek: toplamak,
  • birinci: ilk, iyi.
  • birincil: ana, en ilk.
  • birisi: biri.
  • birleşmek: 1. bütünleşmek. 2. uyuşmak. 3. kaynaşmak. 4. yaklaşmak,
  • birlikte: beraberce,
  • birtakımı: bazısı,
  • bitap: yorgun, bitaraflık: yansızlık,
  • bitek: verimli,
  • biteviye: sürekli, yeknesak,
  • biteviyelik: süreklilik, yeknesaklık,
  • bitimli: sonlu, sonuçlu, sınırlı.
  • bitimsiz: sonsuz, sonuçsuz, neticesiz, sınırsız,
  • bitirmek: sonuçlandırmak, tamamlamak, tüketmek,
  • bitişik: yapışık, kavuşuk, yandaki,
  • bitki: nebat,
  • bitkisel: nebati,
  • bitkin: halsiz.
  • bitkinlik: cansızlık, yorgunluk.
  • bitmek: 1. tükenmek. 2. tamamlanmak. 3. son bulmak,
  • bivefa: vefasız,
  • bizar: tedirgin, bıkmış,
  • bizzat: kendi, kendisi,
  • blöf: korkutma,
  • bodur: tıknaz, bacaksız, bastıbacak, bücür,
  • boğazlamak: öldürmek,
  • boğazlı: obur, iştahlı, pisboğaz.
  • boğucu: sıcak, sıkıntılı,
  • boğuk: kısık.
  • boğulmak: ölmek, sıkılmak,
  • bol: 1.geniş. 2. çok. 3. bereketli.
  • bollanmak: çoğalmak, artmak, fazlalaşmak,
  • bolluk: verimlilik, refah, dirlik, bereket, feyz.
  • bonkör: cömert,
  • borç: 1. ödünç. 2. ödev.
  • borçlu: verecekli.
  • boşaltmak: 1. bırakmak, tahliye etmek. 2. dökmek, aktarmak,
  • boşanmak: 1. ayrılmak. 2. ipini koparmak, serbest kalmak. 3. harlamak, şakır şakır yağmak,
  • boşboğaz: geveze, boşlamak: ihmal,
  • boşluk: 1.kofluk, çürüklük, vakum, feza. 2. oyuk. 3. eksiklik. 4. yetersizlik,
  • boşuna: nafile, beyhude, boş yere.
  • boy: kabile.
  • boyalı: boyanmış, süslü,
  • boylu: 1. endamlı. 2. uzun
  • boylu, boylu boslu,
  • boynu bükük: üzgün,
  • boysuz: tıknaz, bodur, bacaksız, bastıbacak,
  • boyuna: 1. uzunlamasına. 2. durmaksızın, aralıksız, arasız, ara vermeksizin,
  • boyunbağı: kravat,
  • boyunduruk: esaret, tahakküm.
  • boyut: 1. uzunluk, genişlik,
  • bozgunculuk: ordu bozanlık, fesatçılık, fitnecilik,
  • bozkır: step.
  • bozmak: 1. sakatlamak, kırmak. 2. kötüleştirmek. 3. bozukluk yapmak, ufak hâle getirmek. 4. feshetmet. 5. hasat toplamak,
  • bozuk: 1. kusurlu, aksak, düzensiz, hurda. 2. dargın,
  • bozuşmak: darılmak,
  • böbürlenmek: büyüklenmek.
  • bölge: mıntıka,
  • bölgesel: mahalli, yöresel,
  • bölmek: 1. taksim etmek. 2. üleştirmek,
  • bölüştürmek. 3. parçalamak. 4. dağıtmak.
  • bölük: bölüm, kısım,
  • bölümlemek: sıralamak, sıraya koymak, sınıflamak,
  • bölüşmek: üleşmek, paylaşmak, taksim etmek.
  • bön: budala, saf.
  • böyle: 1. şöylece, gibi, şekilde, bunun gibi. 2. bu biçimde, bu yolda, bu çeşit,
  • böylece: böylelikle, tam böyle.
  • budala: ahmak, aptal, bön, enayi, avanak,
  • budamak: 1. kısaltmak. 2.kesmek. 3. azaltmak,
  • budun: millet, ulus.
  • buhran: bunalım,
  • buhur: tütsü,
  • bulak: pınar, kaynak,
  • bulanık: donuk, puslu,
  • bulaşık: kirli, pis.
  • bulaşmak: 1. kirlenmek. 2. sürülmek. 3. sirayet. 4. çatmak,
  • bulgu: 1. buluş, keşif. 2. icat, bulu.
  • bulmak: 1. elde etmek. 2. keşfetmek. 3. icat etmek,
  • buluşmak: kavuşmak,
  • bulutlanmak: kararmak,
  • bunalım: buhran, sıkıntı, gerginlik.
  • bunalmak: sıkıntı nefesi daralmak
  • burmak: kıvırmak, döndürmek, çevirmek,
  • burnu havada: kibirli,
  • buruntu: sızı, ağrı, ıstırap,
  • buruşuk: kırış kırış, pürüzlü, kıvrım kıvrım,
  • buse: öpücük,
  • buut: boyut,
  • buyruk: emir, ferman,
  • buyurmak: emretmek,
  • buzlanmak: donmak,
bücür: kısa boylu, bodur,
  • bükmek: 1. kıvırmak. 2. eğirmek. 3. katlamak. 4. yapmak,
  • bulûğ: erginlik, erinlik, olmak.
  • büsbütün: tamamen, tamamiyle, iyiden iyiye,
  • bütün: eksiksiz, tam, yekûn,
  • büyü: efsun,
  • büyücek: irice,
  • büyük: iri, kocaman, yaşlı.
  • büyük anne: nine.
  • büyük baba: dede.
  • büyük elçi: sefir,
  • büyüklenmek: kibirlenmek,
  • gururlanmak, övünmek,
  • büyüklük: irilik, kocamanlık.
  • büyülemek: hayran bırakmak, efsunlamak.
  • büyülü: büyülenmiş, efsunlanmış.
  • büyütme: abartma, mübalağa,
  • büyütmek: abartmak, mübalağa etmek,
  • büzülmek: 1. sinmek. 2. buruşmak, kırışmak.


Yorum yapılmamış

  1. Türker Özpınar on

    bacı oğlu, yeğen
    bağışlama, hibe, şefaat
    bahane, vesile
    bakan, nazır
    banyo, hamam
    basılış, baskı
    baston, asa
    başka, özge
    başnazır, başbakan
    bavul, camedan
    bayır, dışarı
    bedava, havayi, müft, parasız, pulsuz
    beklemek, gözlemek
    beli, efendim, evet
    bende, kul
    beraber, birlikte
    bestekâr, kompozitör
    bezelye, nohut
    bilakis, aksine, tersine, yok
    bilgin, alim
    billur, kristal
    birader, kardeş
    birey, fert
    birleştirmek, ulamak
    bitmek, kurtarmak, tamamlanmak
    bol, mebzul
    boşaltmak, kotarmak
    boyunbağı, kolye
    bozuk, eğreti
    bölüşmek, üleşmek
    buçuk, yarım
    bukağı, köstek
    bunalım, buhran
    buruk, diş kamaştırıcı
    büro, yazıhane
    büyükelçi, elçi, sefir

Reply To Türker Özpınar Cancel Reply