Baharat Ticaretinin Tarihçesi, Eski Zamanlardan Günümüze Baharat Ticareti

0
Advertisement

Baharat ticareti geçmişte hangi ülkeler arasında ve nasıl yapılmıştır? Baharat yolu, baharat ticaretinin önemi ve gelişimi hakkında bilgi.

Baharat Ticaretinin Tarihçesi

Özellikle Doğu kökenli baharatlar, ticaret amacıyla yetiştirilen en eski bitkiler arasındadır. İÖ 2. ve 1. yy’larda baharat ticaretinde önemli ölçüde etkin Araplar, malların doğudan batıya taşınmasında bir tekel oluşturmuşlardı. Eşek kervanlarıyla, bir ticaret merkezi olan Hindistan’ın malabar kıyısından tarçın, karabiber, karanfil ile pahalı taşlar ve inci gibi başka değerli mallar taşıdılar. Baharatlar ya Hindistan’da üretiliyor ya da buraya Çinliler ve Cavalılar tarafından getiriliyordu. Yük hayvanı olarak eşek yerine hecin devesi ve deve kullanılmaya başlanınca, her yolculukta daha fazla mal taşınabilme olanağı doğdu ve bunun sonucunda taşıma giderlerinde önemli ölçüde azalma oldu. Yine de Araplar bu baharatları Babil, Kartaca ve İskenderiye pazarlarında yüksek fiyatla satmayı sürdürdüler. Bu baharatların kaynağını bir sır olarak yüzyıllarca saklamayı başardılar. Çekindikleri tek rakip, o dönemin ünlü denizcileri ve tüccarları olan Fenikeliler idi.

baharat

Kaynak: pixabay.com

Öteki tüm hükümdarlardan yalnız daha akıllı değil aynı zamanda daha zengin olan Yahudi Kralı Süleyman, varlığının önemli bir bölümünü büyük olasılıkla baharat ticaretine borçluydu. Sâbâ Melikesi Belkıs kendisine konuk olarak geldiğinde yanında geniş bir yardımcı grubuyla baharat, altın ve değerli taşlarla yüklü bir çok deve getirmişti. Süleyman bunları yüksek fiyatla sattı.

Roma’da Baharat

Bunun üzerine Yunanlılar ve Romalılar Arap Yarımadası’nın güneybatısındaki Sâbâ’nın da bu hoş kokulu ürünlerin vatanı olduğunu sanarak yanılgıya düştü. Romalılar, bu pahalı baharatların taşındığı çeşitli yolları bulmak için bir çok girişimde bulundular ancak uçsuz bucaksız çöller ve güç koşullu bölgeler üzerinde uzun, yorucu yolculuklardan sonra Roma’ya eliboş döndüler. Sonraları deniz yoluyla gitmeyi yeğ tuttular. İmparator Claudius (1054-41) zamanında, Hint Okyanusu’nda yazın doğu, kışın batı yönünde esen muson rüzgârlarından yararlanmayı başardılar. Bunun etkisiyle gelişen geniş ticaret sonucunda Roma İmparatorluğu’nun sınırları daha da genişledi. Romalılar baharatların çoğunu taç giyme ve cenaze törenlerinde kendileri kullandıklarından, büyük miktarlar yalnız ticaret için gerekli değildi. Bir yıl yetecek tarçının hepsi İmparator Neron’un öldürttüğü karısı Poppaea Sabina’nın cenaze töreninde dağıtılmıştır.

Roma İmparatorluğu’nun gerilediği ve İslamiyetin yayıldığı dönemde Araplar baharat ticaretindeki tekeli yeniden ele geçirdiler. Yalnız başarılı tüccarlar olmakla kalmayıp aynı zamanda (kendilerini özellikle baharat ve otlar üzerine çalışma yapmaya adamış) ünlü araştırmacılar da yetiştirdiler. Sonuç olarak bu tür bitkilerin, özellikle şifalı otların kullanımı sürekli arttı. Venedik genişleyen bir ticaret merkezi olarak gelişti ve özellikle İskenderiye ile ticari ilişkilere girdi. Baharat ticareti Avrupalılar için kazançlı bir iş olmasına karşın, Romalıların elde ettiği bilgiler kaybolduğundan hâlâ bu pahalı malların nereden geldiğini bilmiyorlardı. Öğrenme istekleri tüccarları İstanbul, Kahire ve Bağdad gibi zengin ticaret merkezlerine çekti. Burada Batının yün, keten gibi malları, Doğunun baharat ve ipeği ile değiştirildi. Ancak baharat giderek pahalılaştı.

Yalnız 13. yy sonunda Venedikli kâşif Marko Polo bu bölgelere karadan ulaşmayı başardı. Cenovalı Kolomb 1491’de batıdan deniz yoluyla giderek bir yol bulmaya çalıştı ancak Amerika’ya vardı. Altı yıl sonra Portekizli Vasco da Ümit Burnu’nu dolaşırken karşılaştığı bir çok fırtınadan sonra Hindistan’ın Malabar kıyısındaki başkenti Kalküta’ya varmayı başardı. O günden sonra baharat ticareti tekelini ele geçirmek için zorlu bir çekişme başladı ve spekülasyon nedeniyle fiyatlarda önemli dalgalanmalar oldu.

Advertisement
baharat

Kaynak: pixabay.com

Denizcilikte deneyim kazanmış uluslar olan Hollandalılar ve İngilizler de Doğu ile ticarete başladılar. 1600’de Doğu Hindistan Ticaret Şirketi ve 1602’de bunun’bir benzeri olan Hollanda Doğu Hindistan Şirketi kuruldu. Özellikle güneybatı Asya’nın büyük bölümünü ellerine geçiren Hollandalılar, Portekizlilerin ve İspanyolların en büyük rakibi durumuna geldiler.

17. Yüzyıl

17. yy ortalarında Sri Lankadaki (Seylan) tarçın ticareti ve bir süre sonra da Malabar kıyısındaki zengin karabiber limanlarıyla Sulavesideki (Selebes) baharat kaynakları Hollandalıların eline geçti. Fiyatları yüksek tutmak amacıyla ekim alanları sınırlandırıldı. Örneğin Hollandalılar kendi denetimleri altında olmayan bölgelerdeki tarçın tarlalarını yakıyor ve yasa dışı tarçın yetiştiren ya da satanları öldürüyorlardı. Yaş karanfil ve öteki baharatlı bitkilerin dışsatımı da kesinlikle yasaklanmıştı. Beklenenin üstünde ürün alındığında Hollandalılar hiç düşünmeden bir bölümünü yok ediyorlardı. Bu nedenle 1770’de, hindistancevizi, karanfil ve tarçının büyük bölümü yakıldı. Bütün bu caydırıcı önlemlere karşın, Hollandalılar taze tohum ve yaş bitki kaçakçılığı nedeniyle başka yerlerdeki ekim alanlarının çoğalmasının önüne geçemiyordu. Özellikle, Moluk Adaları ve Madagaskar çevresindeki Reunion ve Moritus gibi adalar baharat tarımının merkezi durumuna geldi. Ancak birçok engelin üstesinden gelmek gerekiyordu.

Dominikli bir keşişin bastonu içinde Meksika’dan Reunion’a getirdiği vanilya fidesi çok iyi tutmasına karşın hiç meyve vermedi. Bunun nedeninin Reunion’da hiç arıkuşu ve çiçeklerin tozlaşmasını sağlayan böceklerin bulunmayışı olduğu anlaşıldığında, insanlar çiçekleri yapay olarak tozlaştırdı. Sonuç başarılı olunca günden sonra Reunion en önemli vanilya üreticilerinden biri durumuna geldi.

19. Yüzyıl

19. yy başlarında ticaret şirketleri tekelinin daha da zayıflaması ve kahve, kakao ve pamuk gibi ürünlerin baharatın yerini almaya başlaması sonucunda baharat ticaretinin hızı azaldı. Bununla birlikte alışveriş oranı önemli ölçüde artmaya devam etti, çünkü fiyatların düşük olması nedeniyle Batıda pek çok kişi artık, satın alma ve bunu hemen çok pahalı ticari mallara yatırma gücüne ulaşmıştı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra baharat kullanımında yine belirgin bir artış görüldü. Bunun nedeni de, yapılan uzun yolculuklar sonucunda yemek yeme alışkanlıklarının değişmesidir.


Leave A Reply