Balıkçılık Mesleğinin Tarihçesi, Deniz ve Balıkçılık İle İlgili Yazı

0
Advertisement

Balıkçılık mesleğinin tarihçesi. Eski çağlardan günümüze balıkçılığın tarihi, tarihçesi, deniz ve balıkçılık ile ilgili yazı, bilgi.

balıkçı teknesi

Kaynak: pixabay.com

BALIKÇILIK TARİHİ

Tarih öncesi dönemlerde insanlar avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra besin gereksinimlerini karşılamak amacıyla balıkçılık da yapıyordu. Tarım ve hayvan yetiştiriciliği başlayıncaya dek balıkçılık insan toplulukları için toplayıcılık ve avcılık kadar önemliydi. Balıkçılık günümüzde de belirli yörelerde önemini korumaktadır. Balıkçılık her uygarlıkta farklı bir gelişim göstermiştir. En eski balıkçılar büyük bir olasılıkla yerleşik deniz canlılarını ya da yavaş hareket eden kabukluları elleriyle yakalamaktaydı.

Balık avlamada kullanılan en eski araçlar, ağ, mızrak ve ucuna bir çengel bağlanmış ipti. Eski Mısır’da 12. sülale döneminde (10 3500) bütün bu araçlar kullanılıyordu. İÖ yaklaşık 900 yıllarındaysa Çin’de balıkçılık olta kamışıyla yapılıyordu. İlk arak hangi aracın kullanıldığı bilinmese de bunun mızrak olduğu sanılmaktadır. Tarım ve hayvan yetiştiriciliğinin başlamasının ardından insanlar belirli bir yere yerleşmek gereksinimini duydu ve bunun sonucunda da avlanan balıkların yerleşim bölgelerine taşınması sorunu ortaya çıktı. Bu durum balıkların uzun bir süre korunmasını sağlayacak tuzlama ve tütsüleme gibi yöntemlerin gelişmesine yol açtı. Giderek denizler en önemli avlanma bölgeleri durumuna geldi.

Teknelerin gelişmesine bağlı olarak balıkçılar daha açık denizlere çıkmaya başladı. Ancak ortaçağ boyunca kıyı balıkçılığı deniz balıkçılığının en önemli kesimini oluşturuyordu. Kıyıyla avlanma bölgeleri arasındaki uzaklığın artması 1400 yıllarında ringaların bozulmalarını önleyen bir yöntemin bulunması sonucu gerçekleşti. Bu yöntemde balıkların solungaçları, kalbi ve bağırsakları bir bıçakla çıkartılıyor ve kanın büyük bir bölümünün akması sağlanıyordu. Daha sonra balıklar pankreasları çıkarılmadan tuzlanıyor ve fıçılara diziliyordu. Bu yöntem balığın etinin daha yumuşak ve lezzetli olmasını sağlıyordu. Kuzey Denizindeki balıkçılıkta Hollandalılar bir tekel oluşturdu. 1476 yılında Flander, Zeland ve Hollanda’nın toplam 250 balıkçı teknesi vardı.

Yaklaşık olarak 1600 yıllarında kıyı balıkçılığında tarak kullanılmaya başlandı. Bu ağlar özellikle yassı balıkların avlanmasına elverişliydi. “Sayingh” denilen küçük torba ağlarla da karides avlanıyordu. 19. yy’da önemli değişiklikler oldu. Örneğin ağır kenevir ağlar yerine çok daha hafif olan pamuk ağların kullanılması denendi. 1866 yılında ilk kez pamuk ağlar taşıyan yelkenli bir balıkçı teknesiyle avlanmaya çıkıldı. Yelkenlilerin yerini motorlu teknelerin almasıyla balıkçılık daha etkin bir biçimde yapılmaya başladı. Torba biçiminde ağ kullanan balıkçılar deniz dibinde yaşayan balıkların yanı sıra suyun üst tabakalarında yaşayan açık deniz balıklarını da avlamaya başladı.

Günümüzdeki balıkçı tekneleri balıkların soğuk hava depolarında korunduğu yüzen fabrikalar durumuna geldi. Teknik gelişmeler yalnız gemilerin hızını artırmakla kalmayıp balıkların yerlerinin saptanmasını da kolaylaştırdı. Günümüzde sonar aygıtıyla yerleri saptanan balıklar daha az insan gücü kullanılarak daha hızlı ve verimli bir biçimde avlanabilir. Bu gelişmeler bazı balık türlerinin aşırı ölçüde avlanması sonucunu doğurdu. Sınırlı tarım olanakları bulunan Japonya günümüzde balıkçılık alanında dünyanın en güçlü ülkesidir.

Advertisement
balıkçılık

Kaynak: pixabay.com

Deniz ve Balıkçılık İle İlgili Yazı

Her yanı denizle çevrili olan yurdumuzun kıyı bölgelerinde denizin güzelliği kadar zenginliklerine bol bol rastlarız. Bu arada, başta Marmara’nın, Ege’nin, Akdeniz’in büyük şehirleri olmak üzere, çeşitli kıyı şehirlerimizde güzel plajlar, deniz sporları için kuruluşlar bulunur. Gene bu kıyı şehirlerimizin sularında küçük, ya da büyük çapta balıkçılık yapılır.

Deniz kıyısında, ya da kayıkla denize açılıp açıklarda olta ile balık tutmak bir zevktir. Bu «amatör» (hevesli) balıkçıların dışında, meslekleri balıkçılık olan, kazançlarını bununla sağlayan pek çok kişi vardır. Bunlar balık avına büyük kayıklarla, motorlarla çıkarlar. Onlar için bu bir eğlence değil, iş olduğu için, iyi havada olduğu gibi karda, yağmurda, soğukta da ava çıkmak zorundadırlar. Kimi vakit, balıkçılar denizdeyken birden fırtına patlar, tekneler zorlukla limana dönerler; dönemeyip sulara gömülmek tehlikesi de vardır.

Görmüş-geçirmiş balıkçılar havanın bozacağını, fırtına çıkacağını bulutlardan, rüzgardan anlarlar. Bunlar, tehlikeyi sabahtan sezinlemişlerse, o gün balığa çıkmazlar; tehlike onlar denizdeyken baş gösterirse, hemen limana dönerler.

Küçük balıkçı tekneleri, daha çok, şehirlerin, köylerin kıyılarındaki koylarda bulunur. Buralara, kayıkları dalgalara karşı korumak için dalgakıranlar, mendirekler yapılmıştır. Balıkçı kayıkları fırtınalı kötü havalarda buralara çekilir. Balıkçılar havanın düzelmesini sabırsızlıkla beklerler; tehlikenin geçtiğini anlayınca yeniden denize çıkarlar.

Kıyılarımızda yapılan avlardan biri de sünger avıdır. Sünger denizin derinliklerinde, kayalar üzerinde bulunur. Sünger avcıları birer dalgıçtır. Denizin dibine dalarak bunları kesip koparırlar, yukarıya çıkarırlar. Sizin de kolaylıkla düşüneceğiniz gibi, sünger avcılığı çok büyük cesaret, ustalık isteyen tehlikeli bir iştir.

Sünger de bir canlı yaratıktır. Vücudu, içten, dar, ince bir kanalcıktan ibarettir; dıştan ise, bu kanalcıklara açılan deliklerle kaplıdır. Bu ilkel deniz hayvanı besinini, havasını bu deliklerden alarak yaşar. Süngerler herbiri teker teker, ayrı ayrı değil, binlercesi bir arada yığınak halinde, kayalara tutunarak yaşarlar.

Advertisement


Leave A Reply