Baş Ağrısı Nedenleri Nelerdir? Neden Başımız Ağrır? Sebepleri

0
Advertisement

Baş ağrısı neden olur? Baş ağrısının nedenleri neler olabilir, tedavisi nasıldır? Baş ağrısı nasıl geçer? Migren hastalığı nasıl bir hastalıktır?

Baş Ağrısı

Baş Ağrısı; nedeni ne olursa olsun, başın içinde duyulan ağrıdır. Hemen herkesi yaşamı boyunca zaman zaman etkileyen ve yaklaşık her 10 kişiden birinde sürekli yinelenen baş ağrısı, insanda en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelir. Ağrının şiddeti, süresi ve ağrıya yol açan koşulların önem derecesi hemen her olayda değişecek kadar çeşitlilik gösterdiği gibi, ağrının şiddeti ile nedeninin önemi arasında mutlaka doğrudan bir bağlantı bulunması da gerekmez. Ağrı, dokuların örselenmesiyle başlayan ve sinir sisteminde oldukça özel yollardan iletilen, ama algılanması büyük ölçüde kişinin ruhsal yapısına ve geçmiş deneyimlerine bağlı olan, kişiye özgü, biyolojik bir uyarı işaretidir. Bu nedenle baş ağrısını anlayabilmek için, hem ağrıdan sorumlu olan mekanizmaları bilmek, hem de değişik genetik ve duygusal yapıdaki kişilerin aynı şiddetteki doku örselenmesine birbirlerinden oldukça farklı yanıtlar vereceğini göz önünde tutmak gerekir.

Baş ağrısına yol açan mekanizmalar.

Baş ağrıları genellikle, başın içindeki ya da çevresindeki ağrıya duyarlı yapıların aşırı uyarılmasından ya da örselenmesinden ileri gelir. Bu ağrıya duyarlı yapıların bir bölümü kafatası boşluğunun içinde, bir bölümü ise kafatası boşluğunu çevreleyen ya da örten dış dokularda bulunur. Sık sık yinelenen baş ağrıları büyük ölçüde kafatası dışındaki yapılardan kaynaklanır.

Kafatası içindeki baş ağrılarının nedeni, genellikle beyin tabanındaki atardamarların yüksek ateş, akşamdan kalma sarhoşluk, ani ve şiddetli tansiyon yükselmesi gibi nedenlerle aşıri gerilmesi ya da menenjit ve beyin kanaması sonucunda bu damarların çevrelerindeki beyin zan dokusuyla birlikte iltihaplanması ve kanamasıdır. Ayrıca tümörlerin ya da kafatası içindeki herhangi bir kütlenin büyük toplardamarlara ve başka dokulara (beyin dokusu ağrıya duyarlı değildir) basınç yapması da kafatası içinde ağrılara neden olabilir. Genellikle birdenbire başlayan ve çok ender olarak bütün gün boyu süren bu ağrılar, hastanın duruş biçimini değiştirmesiyle azalıp çoğalabilir. Beyin tümöründen kaynaklanan ağrıların çoğu, özellikle başlangıç dönemlerinde, başın yalnızca belirli bir bölgesinde hissedilir. Kafatası içindeki ağrı nedenleri, hemen her olguda, hekim muayenesiyle ya da laboratuvar incelemeleriyle saptanabilen başka bozukluklara da yol açar.

Migren

Advertisement
Kafatası dışındaki baş ağrıları başlıca altı nedenden kaynaklanır:
1) Başın dış yüzeyindeki dokuları besleyen kafatası dışı atardamarların genişlemesi ve gerilmesi.

Migren ve ruhsal gerginlikten kaynaklanan baş ağrılarının çoğu bu gruptandır.

2) Yüz, saçlı deri ve boyun çevresindeki iskelet kaslarının sürekli kasılması.

Aşırı yorgunluğa, boyundaki ortopedik bozukluklara ve basit göz yorgunluklarına bağlı olan baş ağrıları ile ruhsal gerginlikten kaynaklanan bazı baş ağrıları bu gruba girer.

3) Burun, burun çevresi sinüsleri, göz, kulak, diş gibi organlardaki ağrıya duyarlı dokuların gerilmesi, iltihaplanması ya da yıkıma uğraması.

Bu nedenlerden doğan baş ağrılarına, söz konusu hastalığın başka belirtileri de eklenir.

4) Çok kendine özgü ve belirli ağrı kalıplan olan bazı nevraljiler ve sinir iltihapları.
5) Kafatası boşluğu dışındaki dokuları doğrudan etkileyen yaralanma, enfeksiyon ya da tümör oluşumu.

Kafaya vurulan ağır bir darbe sonucunda gelişen baş ağrısı, beyindeki kan pıhtılaşması gibi ciddi sorunların habercisi olabileceğinden, üzerinde titizlikle durulması gereken önemli bir belirtidir.

6) Kafatası atardamarlarının ender olarak görülen iltihaplı hastalıkları.

Baş ağrılarının yüzde 90’ından fazlası, kafatası boşluğu dışındaki atardamarların gerilmesinden ya da yüz ve boyun kaslarının sürekli kasılı tutulmasından kaynaklanır; çoğu kez bu ağrılar, sinirlilik, kırgınlık, bulantı, bitkinlik ya da ruhsal çöküntü gibi duygusal rahatsızlıklara eşlik eder. Bu yüzden, gerek duygusal bozuklukların atardamar ve kaslarda birtakım değişikliklere yol açarak ağrıya neden olması, gerek ağrı duyumunun huzursuz ve sinirli kişilerde ek bir huzursuzluk ve tedirginlik olması nedeniyle kişinin yaşam biçimi ve duygusal durumu ağrının oluşmasında özel bir önem taşır. Genellikle, baş ağrısının gelişmesinde rol oynayan psikolojik etkenler, dokularda da ağrı verici bazı değişikliklere yol açar. Baş ağrısının, dokularda herhangi bir bozukluk olmaksızın ortaya çıkması oldukça enderdir.

Migren Hastalığı

Advertisement

Migren

Damarlardan kaynaklanan baş ağrısına organizmadaki başka bozuklukların, örneğin vücuttaki su dengesinde ve otonom (yaşatkan) sinir sisteminde ortaya çıkan dönemsel değişikliklerin eşlik ettiği, nöbetler biçiminde gelişen bir rahatsızlıktır. Birdenbire başlayan bu şiddetli nöbetler her gün yinelenebileceği gibi, yılda bir kez gelecek kadar seyrek de olabilir. Migrenli hastalarda, baş ağrısından bir saat kadar önce beliren ve kafatası içindeki bazı atardamarlarının büzülmesinden kaynaklandığı sanılan, flaş çakması gibi ani ışık parlamaları biçimindeki görsel yanılsamalar, görme yitimi, geçici konuşma ve hareket bozuklukları gibi tipik ön belirtiler gözlenir.

İlkesel olarak 10-30 dakika içinde kaybolan bu belirtilerin ardından, şakakta ya da artkafa bölgesinde şiddetli, zonklamalı bir ağrı başlar. Ağrı, genellikle tek yanlı ancak bazı olgularda çift yanlı ya da bütün başı saracak biçimde yaygındır. Migren nöbetlerinde hastalar parlak ışıktan çok rahatsız olurlar; genellikle nöbet sırasında ya da hemen sonra bulantı ve kusma görülür. Bu ilk ağrının nedeni, kafatası boşluğu dışındaki atardamarlardan birinin ya da birkaçının genişlemesidir. Ağrı birkaç saatten fazla sürerse, saçlı deri altı ve boyun kaslarında ağrılı yeni kasılmalar başlar. Nöbetler, başlangıç aşamasında damar büzücü ve ağrı kesici ilaçlarla hafifletilmezse, 12-24 saat kadar sürer.

Migrenin asıl nedeni bugün için tam anlamıyla açıklanabilmiş değildir.

Ancak, hastalığın aile bireyleri arasında yaygın olarak görülmesi, başta otozomlarla aktarılan kalıtsal bir özellik olduğunu düşündürmektedir. Başka bir deyişle hastalık, cinsiyet kromozomları dışındaki herhangi bir kromozom aracılığıyla aktarılmakta ve bu özellikle ilgili iki genden yalnızca birinin aktarılması yeterli olmaktadır. Zaman zaman bazı araştırmacılar migren ile alerji, sara ve başka hastalıklar arasında ilişki kurmaya çalışmışlarsa da, getirdikleri kanıtlar yeterli olamamıştır. Sinir uyarılarının beyindeki iletiminde rol oynayan serotonin adındaki kimyasal aracının yeterli ya da yetersiz salgılanmasıyla migren arasında bağlantı kuran pek çok çalışma yapılmıştır. Ne var ki, migrenli hastalarda gözlenen kimyasal değişikliklerin niteliği her zaman aynı değildir.

Migren Hastaları

Bu nedenle araştırma sonuçları, nöbetler sırasında hastaya damar büzücü ve ağrı kesici ilaçların verilmesine, nöbetler arasındaki dönemlerde de psikolojik rehberlikle yardımcı olunmasına dayanan klasik tedavi yöntemlerine henüz bir değişiklik getirememiştir. Genel bir tanımla, migrenli hastalar kusursuzu arayan, kendini aşırı zorlayan, çok çalışkan ve katı kişilerdir. Hemen hepsi kendileri için neredeyse olanaksız denebilecek kadar yüksek standartlar belirler, çoğu kez başkalarından da aynı düzeyi beklerler. Bu hastalara yol göstererek, bu duygularının farkına varmaları ve kendi üzerilerinde yarattıkları bitkinlik ve kırgınlığı görmeleri sağlandığında, genellikle bu kişiler yaşama daha gerçekçi bir biçimde yaklaşabilirler ve migren nöbetlerinin arası giderek uzamaya başlar.

Migren Aurası

Migren Aurası

Migrenle yakından ilişkili bir başka rahatsızlık da, Horton sendromu olarak bilinen ani baş ağrılarıdır. Erkeklerde daha sık görülen bu hastalık genellikle 30-60 yaş arasında ortaya çıkar. Alında ve gözlerin arasında şiddetli ve zonklamalı bir ağrı biçiminde birdenbire başlayan nöbetler sırasında genellikle göz yaşarması ve burun akıntısı da görülür. Ağrı nöbetlerinin her biri genellikle iki saatten uzun sürmez, ama günlük, haftalık ya da aylık dönemler halinde sık sık yinelenir. Görünür hiçbir neden olmamasına karşın, ağrının başlangıcı da sona erişi de aynı derecede anidir. Hasta, yeni bir ağrı nöbetine kadar aylarca, hatta yıllarca herhangi bir rahatsızlık duymadan yaşayabilir. Alkol alınması nöbetlerin başlamasına yol açmazsa da, nöbet sırasında alındığında baş ağrısını artırabilir.

Baş ağrısının tıbbi önemi.

Baş ağrısına yol açan nedenler, önemsiz bir duygusal rahatsızlıktan, beyin tümörü gibi ciddi hastalıklara kadar uzanabildiğinden. Baş ağrısının tıbbi açıdan önemi de her olguya göre değişir. Yeni başlayan, gelişme biçimi ve şiddeti öncekilerden farklı olan baş ağrılarının, mutlaka yakın ve dikkatli bir gözetimle tıbbi açıdan değerlendirilmesi gerekir.


Leave A Reply