Bektaşilik Nedir? Nasıl Kuruldu? Bektaşilik Hakkında Ansiklopedik Bilgi

0
Advertisement

Bektaşilik nedir? Bektaşiliğin kuruluşu, felsefesi, özellikleri, tarihçesi nasıldır? Bektaşilik hakkında ansiklopedik bilgi.

Bektaşilik

Bektaşilik

Bektaşilik; kuruluşu Hacı Bektaş Veli’ye maledilen Türk tarikatı. Balım Sultan (öl. 1516) tarikatın ikinci piri sayılır ve Bektaşilik erkânını (temel kural, yol ve yöntemler) onun koyduğu kabul edilir. Türklerin melâmet (zikir, özel giysi, tekke gibi tören ve âdetleri kabul etmeyen tasavvuf tarikatı) anlayışının ürünü olup düşünce kaynakları yönünden Babailik, Yesevilik, Şia-i İsnâ aşariyâ’ya dayanır; Şamanlık ve Ahilik’ten de izler taşır. Aynı yapı özellikleri taşıyan Haydarilik, Kalenderilik, Abdallık gibi çeşitli Türk tarikatlan de Bektaşilikle birleşip bütünleşmiştir. Kapalı ve gizli bir tarikattır. Ancak bu tarikata girmiş olanların bildiği sırları vardır. Bektaşiler mezhep olarak Caferiliği benimserler, on iki imama bağlıdırlar. Mürşitleri Hz. Muhammed, rehberleri Hz. Ali, pirleri Hacı Bektaş-ı Veli‘dir. Tarikatta Tanrı, Hz. Muhammed, rehberleri Hz. Ali, üçlemesi vardır. Hulûl ve İttihat’a (Tanrı’nın bir insanın bedenine girerek onunla bütünleşmesi) ve Tenasuh’a (ruhun bir cisimden ötekine geçmesi) inanırlar. Gene inançlarına göre, gereken bilgi ve olgunluğa erişen kişi “kutup” adım alır. Değirmen taşının “kutup” denilen ortadaki demir ekseninin çevresinde dönmesi gibi evren de aynı biçimde kutupların çevresinde döner. Kutupların en yetkini “kutuplar kutbudur. Onun iki yanında “sağ ve sol imamlar” oturur. Bunları evrenin dört yanım yöneten “dört direk” izler. Dört direkten sonra “abdallar” rütbesi gelir. Bunlara direklerle birlikte “beşler” denilir. Daha sonra da “yediler” ve “üç yüzler” gelir. Evreni, Kutuplar’dan başlayıp üç yüzlerde biten bu organlar yönetir.

Nasıl Girilir?

Bektaşilik tarikatına birtakım özel törenlerden sonra girilebilir. Bektaşilikteki dereceler şöyledir: Hâriç (Aşık da denir): Tarikata girmek isteyen. Muhip: iki Bektaşinin kefalet ve tanıklığıyla tarikattan nasip olan (el alan) ve bir babaya bağlanarak tarikata giren. Derviş: Tekkede kalıp bir hizmet gören. Baba: Ehil görülüp halifeden icazet alan. Bunlar muhip ve derviş yetiştirilebilir, ancak bir başkasına babalık veremezler. Mücerretlik: Halifeliğe en yakın derecedir. Bunlar kendilerini yalnızca tarikata adadıklarından evlenemez, çoluk çocuk sahibi olamazlar. Halife: Bektaşiliğin en büyük derecesi. Halife olmak isteyen halifelik makamına başvurur. Başvuru kabul edilirse başındaki Bektaşi tacının üzerine siyah sarık sarılır. Böylece kendisine halifelik icazeti, çırağ, alem, tuğ ve sofra da verilmiş, halife olmuştur. Halifeliğin verilmesi nedeniyle bir halifelik ayin-i cemi düzenlenir. Bektaşilerin kendilerine özgün inanç gelenek ve uygulamaları vardır.

Bu tarikattan olanlar boşanmazlar. Başkalarına belli etmeden kendilerini birbirine tanıtmak için kimi özel işaretler kullanılır, değişik bir biçimde el sıkışırlar. Sakal ve bıyık kesilmez. Kapıların eşiğine basılmaz, tavşan eti yenilmez, yapılacak ayinin adından hiç söz edilmez, nasip kesilmesin diye kaşıklar sofraya yüzüstü konulmaz. Töre, kişinin verdiği söze bağlıdır. Kişinin elini, dilini ve belini sağlam tutması tarikatın başta gelen koşullarındandır. Bu koşullara uyan kişi töre sahibi bir kişi olarak kabul edilir. Bektaşilikte namaz kaldırılarak onun yerine niyaz kabul edilmiştir. Sabah akşam on iki imama salavat getirir, nat-ı Ali okurlar. Ehl-i Beyt’e olan sevgileri büyüktür. Miraç’ı Hz. Muhammet’in Hz. Ali’ye intisabı biçiminde anlarlar. Hz. Ali, onlara göre Tanrı’nın zuhurudur. Muharrem ayında 12 gün su içmezler. Hz. Ali’nin doğduğu gün olarak kabul ettikleri Nevruz’u 3 gün süt içerek karşılarlar. Muharrem ayının bitiminde tekkelerde babaya baş okutulur. Bunu bir tür “günah çıkartma” olarak görenler vardır. Kendi aralarında toplanıp söyleşmeyi, nefes okuyup saz çalmayı ve dem çekmeyi (içki içmeyi) bir tür tören olarak kabul ederler.

Bektaşi Tekkeleri

Bektaşi tekkelerinde çeşitli derecedeki Bektaşilerin kendilerine özgü giysileri vardı. Kimi derviş ve babalar sağ kulak memelerini delerek kulaklarına “mengüş” denilen bakır ya da demir halkalar takarlardı. Muhip olanlara dervişlik tacı giydirilir, babalar yeşil ya da beyaz sarık takarlardı. Gerek babalar gerekse çelebi koluna bağlı tekkelerde görevi olan dedeler 12 dilimli taç (on iki imamı temsil etmesi için), Bektaşi hırkası denilen bolca bir hırka giyer, göğüslerinde 12 köşeli bir taş (teslim taşı) taşır, bellerine Bektaşi kemeri denilen bir kemer takarlardı. Bu kemerin Hz. Ali’den kalma bir sünnet olduğuna inanılırdı.

Advertisement

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarında Bektaşilik özellikle Türkler arasında ve en çok kırsal kesimde çok geniş ölçüde yayıldı. Bunun nedeni Bektaşi deyimlerinin, nefeslerinin geniş halk kitlelerinin anlayacağı bir dilde oluşuydu. Bunun yanı sıra Hacı Bektaş’ın Yeniçeri Ocağı’nın piri sayılması, tarikatın bu kadar yayılmasında bir başka etken oldu. İstanbul ve Anadolu dışında Bektaşilik, Trakya, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Yunanistan, Arnavutluk, Avusturya-Macaristan, Irak ve Mısır’a yerleşmiş Türkler arasında da çok sayıda yandaş buldu. Bektaşilik zamanla iki ana kola ayrıldı: 1- Bel Evladı Kolu, 2- Yol Evladı Kolu. Bel Evladı Kolu’ndan olanlar kendilerinin Hacı Bektaş soyundan geldiklerini öne sürdüler. Bunlara “Çelebiler Kolu” da deniyordu. Yol Evladı Kolu’ndan olanlara “Babalar Kolu” da deniyordu.

Bunları Bektaşiliğe sonradan girenler oluşturuyordu. Çelebiler kolu genel olarak Anadolu’da, Babalar Kolu ise Rumeli ve özellikle Arnavutluk’ta yaygınlaşmıştı. Osmanlı döneminde çeşitli ayaklanmalara katıldıkları ya da karıştıkları gerekçesiyle birçok önde gelen Bektaşi öldürüldü ve zaman zaman Bektaşilik merkezi otoritenin gözünden düşen bir tarikat oldu. 1826’da II. Mahmut Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdığı sırada Yeniçeri ayaklanmalarına yardımcı olduklarından birçok Bektaşi babası asıldı ya da sürgüne gönderildi. Yeni yaptırılan Bektaşi tekkeleri yıktırılırken eskileri Nakşibendilere verildi. Ancak Bektaşilik ortadan kaldırılamadı ve Cumhuriyet döneminde 1929’da tüm tekke ve zaviyeler kapatılıp tarikatlar de kaldırılınca öteki birçok tarikat gibi Bektaşilik de ortadan kalktı.


Yorum yapılmamış

Reply To aysegul Cancel Reply