Bilim nedir? Bilimin tarihsel gelişimi ve bilimsel gelişmelerde kilometre taşı olan bilim insanları ile bilimin sınıflandırılması hakkında bilgi
Bilim Nedir? Bilimin Tarihsel Gelişimi
Evrenin, doğanın, toplumun ve insanın deney ve akıl yoluyla nesnel açıklaması, araştırılması, yönlendirilmesine bilim adı verilir. Başlangıçta bilim yoktu ama insanın çevresinde olup bitenleri anlama, açıklama, yönlendirme çabası din, mitoloji ve büyüye dayanıyordu. İÖ 8. yüzyılda Hindistan’da ve Yunanistan’ da theogonia (tanrıların doğuşu), cosmogonia (evrenin doğuşu) açıklamaları gelişti. Ancak bu dönemde temel soru yalnızca evrenin kaynağına ilişkin değildi. İnsanın dünyadaki yeri ve ödevi gibi konular da irdelenir olmuştu. Bir başka deyişle evrenin doğuşuna ilişkin düşüncelere ahlak arayışı da eşlik ediyordu. Bilimsel düşünce henüz mitoloji ve din ahlak arayışlarından oluşan bir karmaşıklıktan kopmuş değildi.
Thales
Bilimsel düşüncenin arınması yönünde çok önemli bir adım İÖ 6. yüzyılda Anadolu’nun Miletos (Milet) Kenti’nde atıldı. İonyalı düşünür Thales “ilk madde” sorunlarını gündeme getirdi ve suyu her şeyin başı, kökü, ana maddesi olarak niteledi. Thales’in yanıtından çok sorusu, daha doğrusu o soruya götüren akıl yürütmesi önemliydi. “Hiçten hiçbir şey oluşmaz.” O halde her var olan ve yok olmayacak tüm bilinen varlıklann türediği bir ilk madde olsa gerekti. Bu aşamada bilim felsefeyle özdeşti. Gerçekten ilkçağ Yunan düşüncesinde “philosophia” sözcüğü sonradan kazanacağı “felsefe” anlamı kadar “bilim” anlamına da geliyordu.
Bilimsel düşüncenin ve giderek bilimlerin doğup gelişmesinde toplumsal ilerleme belirleyici bir rol oynadı. Toplumun ekonomi evrimi içinde beliren her teknik gereksinim, bilimin itici gücünü oluşturdu. Öte yandan toplumsal ve politik sorunlarla dinsel doğmalar, bilimin gelişmesini engelleyici bir rol oynadılar. Bu açıdan, düşünce tarihi, bilim ile dinin, kurulu düzenin temel ideolojisinin mücadelesi tarihidir.
Aristoteles
İÖ 4. yüzyıldan İS 16. yüzyıla kadar geçen 2000 yıl boyunca dinsel dogmaların yanında egemen felsefe ve bilim anlayışı Aristoteles düşüncesi oldu. Aristoteles, bilim ve felsefeye gerçekten büyük adım attırmış, birçok bilim dalını saptamıştı. Ama düşüncesinin özellikle Batı’da neredeyse Kutsal Kitap ile eş düzeyde tutulması, bilim gelişmesini uzun süre geciktirdi. Bilimsel düşünce 16. ve 17. yüzyılda Copernicus, Galilei ve Kepler ile birlikte astronomi alanında yeni bir atılım gerçekleştirdi ve burjuvazinin belirip feodal egemenliğe karşı açtığı mücadele içinde sürekli ilerledi.
Bilimde Hızlı Gelişim
Descartes, Newton, Lavoisier, Danton, Buffon, Laplace, Mendeleyev, Darwin, Lyell, Adam Smith, Ricardo matematikten zoolojiye, fizikten kimyaya, jeolojiden ekonomi politiğe kadar geniş bir yelpazede gelişen bilimin başlıca kilometre taşları oldular. 19. yüzyılda Marx ve Engels tarihe bilimsel bir temel kazandırdılar sosyoloji doğdu. Daha sonra Einstein, Planck, Dirac vb doğabilimini daha büyük bir doğruluk ve kesinliğe kavuştururken Freud ruh çözümlemesini (psikanaliz), Kinsey ve Masters, Johnson cinsel bilimi, Jakobson dilbilimini vb kurdular.
Bilimin hızla gelişmesi ve çeşitlenmesi birçok düşünürü doğrudan doğruya bilimin kendisiyle bilimlerin sınıflandırılması, bilim tarihi, bilimin doğuşu, eşdeyişle hangi noktadan sonra bilim dışından bilime geçildiği gibi konular üzerinde derinleşmeye yönetti. Bunun sonucu olarak bilim felsefesi, bilgi kuramı, bilgibilim (epistemoloji, gnozeoloji) gibi yeni düşünme alanları açıldı. Bilimlerin sınıflandırılması, düşünce tarihi içinde ilk denemesi Aristoteles’e kadar uzanan bir geçmişe ve çok çeşitli sınıflama önerilerine karşın henüz hemen herkesçe paylaşılan bir yapıya erişememiştir.
En yaygın ayırım bilimi, toplum bilimleri (tarih, politika, ekonomi vb), doğa bilimleri (fizik, kimya, biyoloji vb), insan bilimleri (psikoloji, psikanaliz, seksoloji vb) ve düşünce bilimleri (matematik, mantık) olarak gruplandırılır. Ne var ki, her bilimin kendi kümesi içinde olduğu kadar komşu kümelerdeki başka bilimlerle de çakışması ve bu durumun bilimlerin gelişmesi ölçüsünde giderek daha da artması, bilim dalları arasında kesin sınırlar koymayı dolayısıyla belirgin bir sınıflamayı olanaksız kılar.