Birinci Meşrutiyet Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Birinci Meşrutiyet ne zaman ve neden ilan edilmiştir? Birinci Meşrutiyet’in özellikleri, tarihi, hakkında bilgi.

Birinci Meşrutiyet

Birinci Meşrutiyet; (1876-1878). 23 Aralık 1876’da meşrutiyetin Osmanlı tarihinde ilk kez ilanı ile başlayıp II. Abdülhamit‘in 13 Şubat 1878’de meclisi süresiz tatil etmesiyle biten dönem. Birinci Meşrutiyet’e başlangıç oluşturan Kanunu Esasi’nin ilan edilmesinin geçmişinde birçok olay yatar; Birinci Meşrutiyet bu olayların birikiminin bir sonucu oldu. 1808’de II. Mahmut ile ayanlar arasında imzalanan Senedi İttifak, Osmanlı İmparatorluğunda, padişahın yetkilerini kısılmasını kabullendiği ilk metin oldu. Abdülmecit ve Abdülaziz gibi padişahlar yenilik çabalarını, Batılılaşma anlayışı uygulamada, sarayların mimarisi ve mobilyasında uygarlaşma olarak sonuçlanıyordu.

Bu durum imparatorluğu gittikçe daha fazla oranda Batının mali tutsağı durumuna getiriyordu. Bu tutsaklık 1838 tarihli İngiliz Ticaret Antlaşması ile yasallaştırılıyordu. 1839’da Tanzimat, 1856’da Islahat fermanları yüzeysel olarak bazı toplumsal değişiklikler içeriyor görüntüsü veriyorduysa da, Batılıların baskı yoluyla imparatorluğa birtakım dayatmalarda bulunmaları sonucu çıkarılan fermanlardı. Islahat Fermanı ile elde edilen ödünler ise 30 Mart 1856’da imzalanan Paris Antlaşması ile politik anlamda pekiştirildi. 1860-1864 arasında Lübnan, Romanya, Karadağ ve Sırbistan’ın özerklik kazanması ya da özerk duruma gelmesi, devletin dağılmaya başladığı konusundaki kaygıları arttırdı. Bunun üzerine Avrupa’ya yönelme ve çağdaşlaşma özlemi ortamında yetişen aydınlar bir arayış içine girdiler.

Yeni Osmanlılar, yüzeysel de olsa yenilik özlemiyle, parlamento, basın ve basın özgürlüğü yeni eğitim gibi düşünceleri dile getiriyor, yayımladıkları gazeteleri gizlice yurt içine sokuyorlardı. Paris ve Londra’da gördükleri özgür basın, parlamento gibi etkinlikleri, uygarlaşmanın nedeni sayıyorlardı. Yurt dışındaki gazetelerde eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları meşrutiyet gibi kavramlarla dile getiren düşünce ve özlemler, özellikle aydınlar, subaylar ve kimi devlet adamlarım etkiliyordu. Meşrutiyet özlemlerinin halka yayılmasında devlet yönetiminin o dönemdeki olumsuzluklarının büyük payı vardı. Devlet ileri gelenleri ve memurlar geleceklerinden emin değildiler. Maliye iflas durumundaydı. Devlet borçlarının faizlerini ancak yarı ölçüde ödeyebileceğini ilan etti. rüşvet görülmemiş derecede arttı. Hükümetin yönetimine ayrılan gerekli gelir, saray harcamalarına yetmedi. Valilikler ve büyük memuriyetler, Mabeyin tarafından rüşvet karşılığında yetersiz kimselere verildi.

Bu koşulların sürüp gitmesi imparatorluğun hızla çökmesi demekti. Herkes durumun sorumluluğunu Sultan Abdülaziz ile Sadrazam Mahmut Paşa’ya yüklüyordu. Mithat Paşa ile Harbiye Mektebi Nazırı Süleyman Paşa 1875’te devletin geçirmekte olduğu bunalımdan kurtulması için devlet yönetiminin değiştirilmesini gerekli gördüler. Yeni yönetimin asıl düşüneceği sorun, bir ulusal meclis oluşturabilmek olmalıydı. Süleyman Paşa da Mithat Paşa gibi imparatorluğun kurtuluşunu meşrutiyet yönetiminin kurulmasında görülüyordu. Mithat Paşa ile Süleyman Paşa’ nın kendileriyle görüşmede bulundukları Mütercim Rüştü ve Hüseyin Avni paşalar gerçekte meşrutiyet istemiyorlardı. Onlar yapılacak bir ıslahatla durumun düzelebileceği kanısındaydılar. Bunun üzerine Abdülaziz tahttan indirilerek yerine meşrutiyet yanlısı V. Murat geçirildi. V. Murat’ın tahta çıkması, meşrutiyet yandaşlarının zaferi olarak yorumlanıyor, padişahın çıkardığı afla sürgünden dönen Namık Kemal’in padişahın özel kâtibi oluşu bu görüşü destekliyordu. Üstelik, padişah, hattı hümayununda “halk idaresi’nden de söz ediyordu.

Advertisement

Abdülaziz’in, intihar etmesi (3 Haziran 1876) olayın Mithat Paşa ile Hüseyin Avni Paşa’nın kışkırtmasıyla işlenen cinayet olduğu söylentisi ve Çerkez Hasan’ın bir kabine toplantısını basarak Hüseyin Avni Paşa ile bakanları öldürmesi, V. Murat‘ın akli dengesinin iyice bozulmasına ve tahttan indirilmesine neden oldu. II. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra, hattı hümayununda Mithat Paşa’nın önerisine karşın, kanuni esasi ilan edeceğini belirtmekten çekindi. Abdülaziz’in ve V. Murat’m arka arkaya tahttan indirilmesi, halkın saltanata karşı güvenini sarstı. Bu olaylar II. Abdülhamit’in meclis önünde yönetimden sorumlu bir hükümet ilkesine dayanan yeni bir düzen kurmayı kabul etmesiyle sonuçlandı. II. Abdülhamit’in elinde, Mithat Paşa’nın hazırladığı anayasa projesi vardı. Padişah, Sait Paşa’ya çevirttiği Fransız anayasasını, bir kurulda inceletti. Bu arada Mithat Paşa sadrazamlığa getirildi. Kurul çalışmaları sonunda elde edilen taslak uzlaşmacı bir anayasa metniydi. Ancak II. Abdülhamit’in üstelemesiyle 113. madde (zabıtanın araştırması sonucu, hükümetin güven ve emniyetini bozdukları saptanan kişilerin İstanbul’dan uzaklaştırılması yetkisin) padişaha veren bir madde olarak anayasaya girdi. Kanuni Esasi, 23 Aralık 1876’da, törenlerle ilan edildi. Yapılan iki dereceli seçimle 120 kadar milletvekili seçildi. H. Abdülhamit 113. maddeyi kullanarak meşrutiyeti benimseyenlerle Namık Kemal ve sadrazam Mithat Paşa’yı da İstanbul’ dan uzaklaştırdı.

117 maddeden oluşan Kanun-ı Esasi gereğince 50 bin erkek için (kadınlar seçime dahil değil) bir temsilci seçiliyor, seçim, gizli oyla yapılıyordu. Mebus (milletvekili) olanlar memurluk yapamıyordu. 30 yaşını geçmeyen ve Türkçe bilmeyenler seçilmek için aday olamıyordu. Seçimler, 4 yılda bir yapılıyordu. Ayan Meclisi üyeleri Meclisi Mebusan’ın üçte birini aşmıyordu. Ayan üyesi olmak için 40 yaşından aşağı olmamak ve devlet hizmetinde başarı kazanıp toplumun güvenini kazanmak şarttı. Ayan üyeliği ömür boyu geçirliydi. Meclisi Mebusan’ın yolladığı yasa tasarıları burada tartışılır, reddolunursa meclise geri gönderilir. Hiç kimsenin yasa dışı cezalandırılmayacağı, öğretimin serbest olduğu, verginin herkesin gücüne göre ödeneceği, mülkiyetin güvenlik altına alındığı, uyruğun hak ve görev yönünde eşit olduğu gibi pek çok hak ve yenilikler getiriliyordu.

Bundan sonra Meclisi Mebusan ve ayan meclisleri çalışmalarına başlayarak bazı yasa önerilerin karara bağladılar. Bu sırada Rusya’nın Osmanlılara savaş açtığını bildirmesi, mecliste heyecanı arttırdı. Savaş, meclis içindeki düşünce ayrılıklarının bırakılarak birliğin sağlanmasına yol açtı. Böylece birinci meclis görevini gereği gibi kavrayıp, yerine getirmeye çalıştı. Hükümet, onu değil o hükümeti denetledi. 23 Haziran 1877’de, normal süresinden on gün sonra çalışmalarını tamamlayıp dağıldı. Meclis’in ikinci dönemi 13 Aralık 1878’de açıldı. Bu sırada Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlılar için büyük zarar ve sıkıntılara yol açan bir döneme giriyordu. Bu yüzden ikinci dönem tartışmalı geçti. Rusların Ayastefanos’a (Yeşilköy) kadar ilerlemeleri üzerine II. Abdülhamit, barış umuduyla Yıldız’da 43 kişilik olağanüstü bir meclis topladı. Bunda, ayan ve mebusan üyeleriyle II. Abdülhamit de hazır bulundu. 14 Şubat 1878’de Meclis’te, padişahın her iki meclisi de, kapatan kararı okundu ve Birinci Meşrutiyet dönemi sona ererek II. Abdülhamit’in otuz yıl sürecek monarşi yönetimi başladı.


Leave A Reply