Şehir Mektupları Kitap Özeti Mektuplardan Seçmeler, Ahmet Rasim

1
Advertisement

Ahmet Rasim’in Şehir Mektupları isimli kitabının konusu, mektuplardan seçmeler, eleştirisi, kısaca özeti. Ahmet Rasim kitapları hakkında bilgi.

Şehir Mektupları

Şehir Mektupları – Ahmet Rasim Kitap Özeti

Şehir Mektuplarından Seçmeler

2. Mektup’tan

Boğaziçi, yer yer, mesirelerini açıyor. Sefa günleri geldi. Baharın kalan kısmı, yaz başlangıcı ile birleşerek, ne pek terletici ne de üşütücü esen yellerle, o zarif girintinin kıyılarını ve tepelerini tazelikle kaplamış. İnsan, derhâl bir kayığa veya sandala atlayarak gün batarken tepeden tepeye aks eden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran renkli dalgaları seyretmeye hevesleniyor. Bakış, her yanı dolaşıp durdukça, o daracık yerde toplanan benzersiz tabii güzelliklere hayran kaldıkça, zevk ve şenliğin buraları terk edeceğine inanamıyor. Bana kalırsa haliç, yalnız bir Sadabad’ıyla buralara karşı övünemez. Göksu, manzaraca, ondan aşağı kalır mı? Akşamlan süzüle süzüle vadiye sokulan sandallar, sağda solda dinlenerek gün batarken Küçüksu önüne çıktıkları zaman, suların coşkun akışındaki hüzünlü ilhamlar, Kâğıthane dönüşünde bulunur, görülür manzaralardan değildir. Gönül oralarda gecelemek, ertesi sabahı görmek istiyor. Gece, yıldızlı örtüsünü semaya yayar yaymaz hatıra, yorulmuş zihinlere ferahlıktan ve şenlikten ibaret bir sevinç hissi geliyor, terlemiş alınlara rahat ve huzur verecek rüzgârlar temas ediyor…

17. Mektup’tan

Ben zaten, ümmetin oruçlularından olduğum için, Ramazan dan pek rahatsız olmam. Bildiklerimden pek çok kişi de benim gibidir. Ne olacak? Günde beş kuruşa işkembe çorbasıyla, yarım baş suyuna salınmış söğüş ile beslenen mideler açlık elemine alışmış demektir. Fakat ne hâldesiniz? Burasını anlamak isterim. Acaba, evde m^ma dadıya bir parça bir şey saklatıp güzelce yedikten ve akşama kadar sürecek katlanma gücünün dozunu düşürmemek için birkaç bardak su içtikten sonra ele teşbih alarak 011 Çıkıyorsunuz? Dünyada bu riyacı tavrı yutmayanlardan biri de bizim Ayazağa mektupçusudur.

Ha, göreyim seni! Deyin. Size, oruçsuz olup da kendisini halka niyetli gösteren ne kadar bey, efendi, ağa, hanım varsa hepsini birer birer seçip ayırır. Bu ustalığı ne şekilde edindiğini sorduğumda dedi ki:

– Bundan kolay bir şey yok. Bir kere çehresine bakarım: Eğer yazar çehreli ise oruçlu, direktör simasında ise oruçsuzdur. Çünkü bu ikiden biri senenin her gününde mutlaka aç, öteki muhakkak toktur.

30. Mektup’tan

Çocukluk Hatıralarına Dair

Yer altında babam bıyığı! Nedir o, bil, diye küçük iken dadınız veya komşu Habibe Molla’nın söylediği bilmeceyi halletmek için ne kadar zahmet çektiğinizi hatırlıyor musunuz? Eski kadınlar, çocukların zihinlerini bilemek için bu gibi muammalara başvururlardı. Ah! Şimdi, o kadınlar nerede? Hele, o zeki çocuklar ne oldular? O çocuklar ki bilmece söylenir söylenmez kaşını çatarak, parmaklarına bakarak, birden bire:

Advertisement

– Pırasa, derler ve orada bulunanları fevkalade dehalarına hayran ederlerdi. Şimdi onların hepsi büyüdüler, bıyıklı, sakallı oldular, başka bilmecelerle uğraşıyorlar. Ah! Ah! İnsan, buna nasıl üzülmez? O zekâlar söndü de fitili kalmamış lambaya döndü. Hele yer altında kınalının havuç; yer üstünde babam başının lahana; kapısını örttüm güm dedi, içeriye girdim bum dedinin hamam; masal masal matı tas, kaynanamın başı daz, çukura düştü çıkamaz, pır pır eder uçamazın pire; gidi gidiver, şu gidiyi tutuver, ne tatlıca eti var, tutulmaya niyeti varın balık; ben giderim o gider, önümde tın tın ederin sakal; yer altında kazan kaynarın karınca; çat burada, çatkapı arkasındanın süpürge; ne yerdedir ne gökte, cümle alem içindenin ayna; sürdüm kustu, çektim küstünün kahve; bir küçücük fıçıcık, içindedir turşucuğun limon olduğunu bilenler yaşça hayli ilerlediler.

46. Mektup’tan

Bayılırım. Hayalimden geçtikçe içim titrer: Küçük bir oda, ufak bir soba, pufa yatak, yumuşak yorgan, içinde ben! Dışarıda lapa lapa kar. Ağzımın suyu akar. Hiç durma yorgana sarıl, yat! Denilen hava, dünyada ancak bu kadar şirin olur. Rüzgârın camları zıngırdatması, ninni gibi tesir eder. Sobanın çatırtısı gıdıklar. Fakat, mangaldan fırlayan ‘çıt’ı sevmem. Haniya insan bazen dalar da mangalın kenarına çöker, garip garip düşünürken, mesela, alt dudağının sol bıyık ucuna doğru ‘çıt’ diye bir şey yapışır, acı acı yalanır. Hoşuma gitmez. Böyle günlerde, biraz da midenin hoş edilmesi gibi şeyler de düşünülür. Ben böyle olsam başka şeyler de düşünürdüm a! Herkesin kalbi bir olmaz. Baba Yaver tarhana çorbasına, latif şiş kebabına, paça böreğine, saçlı sakallı yassı kadayıfla birlikte yenilmek üzere hurma tatlısına, tavuk suyuna, nohutlu pilava dayanamaz.

Ahmet Rasim

AHMET RASİM (1864-1932)

Darüşşafaka’daki öğrenimini birincilikle bitirmiştir. İlk yazılarını Ahmet Mithat’ın Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayınlamıştır. İstanbul milletvekilliği yapmıştır. Çok çeşitli türlerde eserler yazmıştır. Tarih, bilim konularını içeren fıkra, makale, anı, şiir, hikâye türünde eserler vermiştir. Ahmet Rasim, eserlerinde fikirlerini empoze etmekten kaçınmış, sadece tavsiyelerde bulunmayı tercih etmiştir. Sadece tasvir eder, ima eder, yorum ve ispattan uzak durur. Başlıca eserleri, Gecelerim, Romanya Mektupları, Eşkal-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Güzel Eleni, Muharrir Bu Ya’dır.

Şehir Mektupları’nın ilk baskısı 1911 yılındadır. Ahmet Rasim bu eserinde İstanbul hayatını, ilgi çekici olayları, manzara tasvirleriyle işlemiştir. Konaklarıyla, kahvehaneleriyle, mahalle mektepleri, mesireleriyle bütün kaybolan İstanbul, eserin mihenk taşını oluşturur. Yazarın, gözlem gücü, eserde dikkati çeken bir husustur. İstanbul Türkçesiyle, zengin bir dille yazılmıştır.

Advertisement


1 Yorum

Leave A Reply