Antik Mısır’da Ölüm Ve Sonraki Yaşam, Cenaze Törenleri ve Mumyalama

0
Advertisement

Antik Mısır’da ölüm sonrası yaşam ile ilgili inanışlar, cenaze törenlerinde yapılan ritüeller ve mumyalama işlemleri nasıldır, hakkında bilgi.

ÖLÜM VE SONRAKİ YAŞAM

Mısırlıların birçoğu çok erken yaşta, genellikle otuzundan önce ölüyordu. Bu nedenle, öldükten sonra gidilecek bir “Öbür Dünya” inancının yaygın olması şaşırtıcı değildir. Buna hazırlanmak için çok zaman harcıyorlardı; nasıl bir şey olacağına, orada neye ihtiyaç duyacaklarına, yolculuk sırasında neler olacağına dair çok net fikirleri vardı.

antik Mısır

RUHLAR DÜNYASI

Bir insanın ruhunun en önemli yönlerine ka ve ba deniyordu. Her iki unsurun da ölümden sonra bedenin yaşamasına gereksinimi vardı. Bu yüzden Mısırlılar bedeni korumak için büyük çaba harcıyorlardı. Ka ruh ikiziydi ve kişinin kendisine benziyordu. Bedenden ayrılabilirdi, ama beslenmek ve dinlenmek için bedene geri dönmesi gerekiyordu. Ba ise bir insanın yaşam gücüydü ve bir kuş gibi üzerine tünemek için bedene ihtiyaç duyuyordu. Bir de yıldızlara yükselebilen akh vardı. Bir insanın adı da yaşamsal önem taşıyordu; bir adı olmayan kişi, yok sayılırdı.

İLK MUMYALAR

Cesetler önceleri mumyalama yöntemiyle korunmuyordu. İnsanlar öldüklerinde, çölün bedenlerin bozulmasını engelleyen sıcak ve kuru kumunun altına gömülüyorlardı. Toplum ilerledikçe zengin insanlar kumun bedenleri koruyamadığı mezarlara gömülmeye başlandı. Bu neden mumyalama teknikleri geliştirildi.

mumya

Advertisement

CENAZE

Varlıklı biri öldüğünde, cesedi Nil’in batı kıyısına taşınıyordu. Orada beden mumyalanmadan önce bir arınma ayini düzenleniyor, sonra tabuta konulup mezara yerleştiriliyordu. Ailesi ve arkadaşları, ölen kişinin Öbür Dünya da ihtiyaç duyacağı eşyaları taşırken, profesyonel ağıtçılar ağlayıp bağrışıyorlardı.

AĞZIN AÇILMASI

Mumya mezarda doğrultuluyor ve bir rahip “Ağzın Açılması” olarak adlandırılan ayini yapıyordu. Rahip ellere, ayaklara, gözlere, kulaklara, burna ve dudaklara dokunarak, Öbür Dünya’da işlevlerine devam edebilmeleri için duyuları “özgürleştiriyordu”. Tabut sonra mezara yerleştiriliyor, etrafına yiyecek, mobilyalar ve gereksinim duyacağı diğer eşya konulduktan sonra mezar kapatılıyordu.

Sonraki yaşama yapılan yolculuk kişi ve ba’sı için uzun ve tehlikeli bir yolculuktu. Hüküm yerine ulaşmak için öncelikle, canavarların koruduğu birçok kapıdan geçilmesi gerekiyordu. Hüküm yerindeyse kişinin 42 hâkimin önünde uzun bir günah listesi okumadı ve bunların hiçbirini işlemediğine dair yemin etmesi gerekiyordu. Sonra tanrı Anubis kişinin kalbini çıkarıp bir tartı kefesine koyar, diğer kefeye ise Maat’ın tüyü ya da gerçeği yerleştirirdi. Thoth kararı yazmak üzere orada bulunurdu. Eğer ölen insan yaşarken iyi biri olmuşsa kalbi tüy kadar hafif olur ve Öbür Dünya’da Osiris ve atalarıyla buluşmak için sınavı geçmiş sayılırdı. Eğer kalp günahlarla ağırlaşmışsa, Ammut adlı timsah başlı canavar tarafından yenirdi.

mumyalama

MUMYALAMA VE MUMYALAR

Cesetlerin çürümesini engelleyen mumyalama işlemi yüzyıllar içinde mükemmelleştirildi. Doğru yapıldığında, uzun, pis ve dehşet verici bir işti, ama işe yarıyordu. Yeni Krallık Dönemi’ne ait birçok mumya bugün hâlâ çok iyi durumdadır. Yeni Krallık Dönemi’nden sonra kalite standartları düştü, ama cesetlerin mumyalanması Ptolemaioslar dönemine kadar devam etti.

YENİ KRALLIK TEKNİĞİ

Mumyalama işlemi toplam 70 gün sürüyordu. İlk iş olarak iç organların -bağırsaklar, akciğerler, karaciğer ve mide- çıkarılabilmesi için cesedin yan tarafından bir delik açılıyordu. İç organlar ayrı ayrı mumyalanıyor ve dört “kanopik çömleğe” konuyordu. Kalp cesette bırakılıyordu, çünkü Mısırlılar kalbin Öbür Dünya’da yargılanacağına inanıyorlardı.

Advertisement

Mumyacılar sonra cesedi nemi de emen koruyucu bir madde olan ve natron denilen tuzla (sodyum karbonat) kaplıyordu. 35-40 gün sonra ceset tamamen kuruyordu. Ardından, şeklini koruması için cesedin içi yağa ve reçineye batırılmış maddelerle dolduruluyor, açılan delikse dikiliyordu.

Kişiyi Öbür Dünya’da koruyacak mücevher ve uğur eşyaları da bu katların arasına yerleştiriliyor ve her kata yağ, reçine ve parfümler sürülüyordu.

Son olarak mumyanın başına bir maske yerleştiriliyordu. Bu iş, başına Mumyalama Tanrısı Anubis’i simgeleyen bir çakal maskesi takan baş mumyacı tarafından yapılıyordu. Mumya böylece tabutuna koyulmaya hazır hale geliyordu. Sarılma aşamasında kullanılan yağ ve reçineler yoğunlaşarak, neredeyse katran kıvamına geliyordu. Bu maddeye bölgede verilen ad zift anlamına gelen “mumiya”ydı. Mumya sözcüğü de buradan gelir.

antik Mısır

KANOPİK ÇÖMLEKLER

Her mumyanın yanında genellikle, içlerinde mumyalanmış karaciğer, akciğerler, mide ve bağırsakların olduğu dört kanopik çömlek bulunduruluyordu. Her çömleğin, Horus’un iç organları koruyan dört oğlunu simgeleyen farklı kapaklan olurdu.

MUMYALARIN SIRLARI AÇIĞA ÇIKIYOR

19. yüzyılda, araştırmacılar inceleme yapabilmek için mumyaları çözme yoluna başvuruyorlardı Daha sonra, mumyalara ciddi zararlar verdiği anlaşılan bu uygulamaya son verildi. Bilim insanları artık, bir mumya hakkında bilgi edinmek istediklerinde, onu bir Bilgi İşlemli Tomografi (CAT) tarayıcısına yerleştirerek üzerine sarılmış bezlerin altında ne olduğunu görebiliyorlar. Ayrıca, mumyadan alınmış küçük et parçalarına çeşitli testler yaparak, hepimizin hücrelerinde kendine özgü bir yapı olarak bulunan DNA’ları araştırabiliyorlar. Örneğin DNA testleri Tutankhamon ve KV55’de bulunan cesedin birbirleriyle akraba olduklarını göstermiştir.

MEZARLAR

Mumyaların yerleştirildiği tabutlar ve mezarlar mumyalama işleminin kendisi kadar önemliydi. Genellikle şatafatlı bir şekilde dekore ediliyorlardı; dekorasyon ve yazılar ölen kişinin Öbür Dünya’ya yapacağı yolculuktaki gereksinimleri için büyük önem taşıyordu.

TABUTLAR VE LAHİTLER

Zengin olan herkes mumyasının bir tabuta konmasını sağlayabilirdi. Eski ve Orta Krallık dönemlerinde tabutlar dikdörtgen biçimindeydi. Bu tabutlar parlak renklere boyanıyor ve ölünün başının bulunduğu yere bir udjat gözü yerleştiriliyordu. Ölen kişinin böylece etrafı görebildiğine inanılıyordu. Orta Krallık Dönemi’nde insan biçili tabutların kullanımı başlandı. Artık bu udjat gözüne ihtiyaç yoktu çünkü tabutun içinde yatan kişinin idealize edilmiş bir portresinin resmedildiği bir yüzü vardı.

Eğer kraliyet ailesine mensupsanız ya da çok zenginseniz. birbirinin içine geçmiş birden fazla tabutunuz da olabiliyordu. Kimi zaman bu tabutlar, lahit adı verilen taştan bir tabutun içine yerleştiriliyordu. Tabutlar genellikle dörtgendi, ama Geç Dönem’de insan biçimli tabutlar da kullanıldı.

antik Mısır

BİR MEZARIN İÇİ

Mezarlar Erken Dönem e ait tuğladan yapılma mastabalardan, firavunların muhteşem piramitlerine ve kayaya oyma mezarlara kadar birçok biçim ölçüde yapılıyordu. Mezarlar yalnızca zenginler içindi, yoksullar doğrudan toprağa gömülüyordu.

Advertisement

Her mezarın lahit ya da tabutun yerleştirildiği bir mezar odası bulunuyordu. Bazı mezarlarda kişinin ka’sı için yiyecek bırakılan başka odalar da bulunuyordu. Mezar odası sık kapatılıyordu, ama Mısırlılar kanın bir şekilde içeri girip dışarı çıkabilmesi gerektiğine inandıklarından, ka’nın girip çıkabileceği sembolik bir kapı resmediliyor veya oyuluyordu.

SONRAKİ YAŞAMA HAZIRLIK

Mısırlılar ölümden sonraki yaşamın bu dünyadakine çok benzediğine inanıyorlardı. Orada da yapılacak işler, yaşanacak evler olacaktı; bu nedenle ölen kişinin, yaşarken kullandığı kıyafet, yiyecek ve mobilya gibi birçok eşyasına ihtiyacı vardı. Elbette, insanlar Öbür Dünya’daki yaşamın bu dünyadakinden çok daha iyi olacağını, ekinlerin verimsiz olmayacağını, yaşamın her zaman rahat ve keyifli olacağını umuyorlardı. Ama kendilerinden zor ve ağır işler yapılması istenebileceği düşünülerek tabutlara usbabtis denilen küçük figürinler yerleştiriliyordu. Bunlar ölen kişinin, emirlerini yerine getirmeye ve yapılması gereken işleri yapmaya hazır hizmetçileriydi.

YOL GÖSTEREN METİNLER

Mezarların duvarlarındaki yazılar kişiye sonraki yaşama yapacağı zorlu yolculuğunda rehberlik etmesi içindi. Eski Krallık Dönemi’nde firavunların piramitlerinin iç duvarlarına Piramit Metinleri olarak adlandırılan dualar ve büyüler kazınıyordu. Orta Krallık Dönemi’nde sıradan insanlar da tabutlarına buna benzer metinler yazdırdılar. Bu uyarlamalar Tabut Metinleri olarak bilinir.

Yeni Krallık Dönemi’nde Ölüler Kitabı denilen yeni bir yazı grubu ortaya çıktı. Kitabın beş bölümü vardı: Yer Altı Dünyasının kitabı, Kapılar kitabı, Mağaralar kitabı, Yeryüzü kitabı ve Ra’nın duası. Her biri Öbür Dünya’nın farklı bir yönünü ele alıyordu. Örneğin Kapılar kitabı gecenin on iki kapısına bekçilik eden canavarları aşmanın yolları hakkındaydı.


Leave A Reply