Bulgaristan Tarihi, Komşumuz Bulgaristan’ın Tarihçesi, Tarihi Genel Hatları

1
Advertisement

Balkanlarda yer alan ve ülkemize de sınır komşusu olan Bulgaristan tarihinde yaşananlar, tarihçesi ile ilgili genel bilgiler.

bulgaristan

Kaynak: pixabay.com

Bulgaristan Tarihi

Bulgar tarihi Karadeniz’in kuzeyinden gelip Bizans İmparatorluğu’ nun izniyle 660’ta Kuzey Dobruca’ya yerleşen Eski Bulgarlarla (Proto Bulgarlar) başlar. Asparuh (İsperih) yönetimindeki Bulgarlar, Bizans’ın güçsüzlüğünden yararlanarak güneye doğru ilerlediler ve 676’da Bizans Ordusu’nu bozguna uğrattıktan sonra Tuna Irmağı ile Balkan Dağları arasındaki bölgeyi işgal ettiler, Birinci Bulgar Krallığı’nı, kurdular. Asparuh (681-701) ve Trevel ‘in (701-718) krallıkları döneminde giderek güçlendi. Trakya’nın büyük bölümünü ele geçiren Bulgar Krallığı sınırlarını batıda Tinak Irmağı’na kadar genişletti. Trevel’den sonra krallık 776’ ya kadar bir sarsıntı dönemi geçirdi. Kardam Han döneminde (777-802) toparlanan krallık, Balkan Slavları üzerinde yeniden egemenlik sağladı. Krum Han (803-814), 809’da Serdika’yı (Sofya) aldıktan sonra Bizans’ın üstüne yürüyerek 814’te İstanbul’u kuşattı. Kuşatma sırasında ölen Krum’un yerine geçen Omurtag Han, Bizans imparatorluğundan Meriç Vadisi’nde yeni topraklar elde etti.

Devletin sınırları Tuna, Tisa, Dnyestr, Karpatlar, Struma ve Vardar vadileri arasındaki alana; Malamir döneminde (831-836) de Arnavutluk’a kadar genişledi. Yeni fetihlerle birlikte krallık topraklarında, Hıristiyanlığı kabullenen Slavların gücü arttı. I. Boris (Bogoris 852-899), 865’te devlet dini olarak Hıristiyanlığı kabul etti. Bizans’ın gönderdiği Başpiskopos İoseph’i, Bulgar Kilisesi’nin başı olarak tanındı. Kyrillos ve Methodios adındaki Slav keşişlerin Kiril Alfabesi’ni düzenledikleri bu dönemde Bulgaristan, ilk Slav edebiyatının merkezi durumuna geldi.

I. Boris’ten sonra tahta çıkan Simeon (893-927) döneminde Birinci Bulgar Krallığı güçlü bir politik ve kültürel kalkınma dönemi yaşadı. I. Simeon, Büyük Bulgaristan Krallığını kurmak amacıyla Adriya Denizi’ne kadar olan Sırp topraklarını ele geçirdi. 914’te Edirne’yi aldı. 918’de, Bizans İmparatorluğu, Simeon’u “Bulgarlann Hükümdarı ve Çarı” olarak resmen tanıdı.

Birinci Bulgar Krallığı çöküşü

924’te İstanbul’u kuşatmasına karşın alamayan Simeon’ dan sonra Birinci Bulgar Krallığı çökmeye başladı. Simeon’un yerine geçen Petro (Petr) döneminde (927-969), krallık Bizans ile barış antlaşması yaptı. Bu antlaşma sonrasında Adriya Denizi kıyıları Makedonya, Selanik ile birlikte bütün Trakya ve Ege Denizi’ni içine alan Bulgar İmparatorluğu kuruldu. 967’de Kievli Rus Prensi Sviatoslav Bulgar Krallığı’nın batısını işgal etti. Hemen sonra ülkeye giren Bizans İmparatoru İoannes Tsimiskes, Rusları Bulgaristan’dan çıkardı ve Çar II. Boris’i tutsak alarak İstanbul’a götürdü (972). II. Boris krallık üzerindeki haklarından vazgeçtikten sonra, Bizans, Bulgaristan’ı işgal etmeye başladı. İmparator II. Basileios’un yaptığı bir sefer sonunda (1018) Bulgar Krallığı tümüyle parçalandı ve Tuna Irmağı’na kadar olan topraklar Bizans’a katıldı.

Bizans egemenliği 1186’ya kadar sürdü. Kuman kökenli Trnova (Tornovo) beyleri Asen ve kardeşi Pezer 1185’te ayaklandılar; eski Bulgar başkenti Preslav’ı ele geçirerek Bizans’ı barışa zorladılar. Böylece Tuna Irmağı, Balkan Dağları ile Karadeniz arasındaki bölgede İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş oldu (1187). Krallık, Asen’in ikinci kardeşi Kaloyan döneminde (1197-1207) büyük bir güç kazandı. Ancak, krallık, Koloyan’ın voyvodalarca öldürülmesiyle (1207) bir sarsıntı geçirdi. Voyvodaların desteğiyle kral olan Boris, çevre devletlerin toprak istilasını önleyemedi ve 1218’de tahttan indirildi. Yerine geçen II. Asen döneminde (1218-1241), İkinci Bulgar Krallığı komşularıyla, özellikle de Sırp Krallığı ile ilişkilerini geliştirdi. II. Asen, Klokotiniksa Savaşı’nda (1230), Epir’ deki Komnenosları yenilgiye uğratarak aralarında Edirne ve Dimetoka da olmak üzere Meriç Irmağı ağzına kadar Trakya’yı, Makedonya ve Arnavutluk’un tümünü Bulgar Krallığı topraklarına kattı. II. Asen döneminde doğudan gelen Moğollar kısa zamanda ve art arda dalgalar halinde ülkeyi istila ettiler, krallık parçalandı. Moğol Hanı Noğay’ın korunmasındaki Şişman adlı bir Kuman, Vidin’de ayrı bir beylik kurdu. Trnova’da toplanan meclis, Vidin Beyi Şişman’ı çar ilan etti (1323). Devletin birliğini yeniden kurmaya çalışan Şişman, Plovdiv’i, Bizanslılardan geri aldı. Sırp Krallığı’ nın, Bulgarlar aleyhine genişlemesini önlemeye çalıştıysa da, Köstendil’de Sırp kralınca bozguna uğratılarak öldürüldü.

Advertisement

1331-1371

Yerine geçin İvan Aleksandr döneminde (1331-1371), Sırp Krallığı yarımadada en güçlü devlet haline gelmeye çalışırken 1362’den sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki fetihleri başladı. Aleksandr’dan sonra krallık, Vidin beyliği, Tırnova Krallığı ve Dobruca Beyliği olmak üzere üçe bölündü. Osmanlılar Balkanlar’ı ele geçirmeye başladığı bu dönemde, önce Trnova Krallığı Sırplarla birlikte Osmanlılara karşı cephe oluşturduğundan, I. Murat döneminde yıkıldı (Niğbolu Savaşı, 1393). Vidin (1396) ve Dobruca (1400) Yıldırım Bayezit tarafından alınarak Bulgar Krallığı’nın toprakları, Osmanlı topraklarına katıldı. 500 yıl süren Osmanlı egemenliği altında Bulgarlar huzur ve güven içinde yaşadılar.

Aralık 1876’da İstanbul’ da bir toplantı yapan Avrupa’nın büyük devletleri, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Bulgaristan’da iki özerk bölge oluşturmasını istediler. İstek onaylanmayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na Nisan 1877’de savaş açtı. Bulgarlar, Rusların yanında yer aldı. Rus Orduları’nın İstanbul yakınlarına kadar ilerlediği bu savaşın sonunda imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile (3 Mart 1878), Özerk Bulgaristan Beyliği’nin kurulması kabul edildi.

Ne var ki, öteki Avrupa devletlerinin karışması, Berlin Kongresi (13 Temmuz 1878) kararları sonucu, Dobruca Romanya’ya, Niş Sırbistan’a verildi; Balkanlar ile Tuna arasındaki bölgede de başkenti Sofya olan küçük bir Bulgar Prensliği kuruldu. 29 Nisan 1879’da toplanan ilk Bulgar Parlamentosu (Sobranie), Rus çarının yeğeni Aleksandr Battenberg’i Bulgar prensi seçti. 20-21 Ağustos 1886’da Rusya yanlılarının yaptıkları bir baskından sonra Aleksandr tahttan çekilmek zorunda kaldı. Haziran 1887’de, Ferdinand von Coburg-Kohary prens seçildi. 1908’de, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Hükümeti, 100 milyon mark karşılığında Rumeli-i Şarki Eyaleti’nden tümüyle vazgeçti. 3 Ekim 1908’de, Bulgaristan, Trnova’da tam bağımsızlığını kazandı; Prens Ferdinand “Çar” ünvanını aldı.

bulgaristan

Kaynak: pixabay.com

Balkan Savaşları

Balkan Savaşları’nda Bulgar Prensliği, Dobruca’yı Romanya’ya bırakmak zorunda kaldı. Makedonya’nın büyük bölümü de Sırbistan’a katıldı. Bulgaristan, Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında, Ekim 1918’de Sırbistan’a saldırarak katıldı. Ancak ordunun bir bölümü, cumhuriyet ilan etmek için Sofya’ya yürüyünce, Çar Ferdinand, oğlu III. Boris lehine tahttan çekildi (3 Ekim 1918). Balkan ve dünya barışını bozmakla suçlandırılan Bulgaristan, Neuilly Antlaşması (27 Kasım 1919) ile Güney Dobruca’yı Romanya’ya, Batı Trakya’yı Yunanistan’a bıraktı. Savaştan sonra III. Boris, bir Slav birliği oluşturmak için Yugoslavya ile ilişkilerini geliştirdi 1923’te Bulgaristan Komünist Partisi ile (kuruluşu 1919) Çifti Partisi’nin birlikte başlattıkları ayaklanma kanlı biçimde bastırıldı. III. Boris, 1934’te meclisi dağıtarak partileri kapattı, ülkeyi 1938’e kadar mutlak bir düzenle yönetti. Mihver Devletleri’nin baskısıyla Romanya, Eylül 1940’ta Güney Dobruca’yı Bulgaristan’a bıraktı. Kasım 1941’de, Mihver Devletleri’nin yanında savaşa giren Bulgaristan, Aralık 1941’de Büyük Britanya ve ABD’ye karşı Almanya’nın yanında savaşa katıldı, ancak SSCB’ye savaş ilan etmedi.

III. Boris’in Naziler tarafından öldürülmesinden (1943) sonra, tahta II. Simeon çıktı. Eylül 1944’te başbakanlığa atanan Çiftçi Partisi’nden K. Muraviev, Almanya-Bulgaristan ilişkilerinin sona erdiğini açıklayarak, Türkiye aracılığıyla Müttefiklerle anlaşmaya çalıştı. Ancak SSCB, Bulgaristan’a 5 Eylül 1944’te savaş ilan etti. Sovyet Ordusu Tuna Irmağı’nı geçerken 9 Eylül 1944’te Kimon Georgiev önderliğindeki Vatan Cephesi, halk ayaklanmasıyla iktidarı ele geçirdi. Kasım 1945’te yapılan genel seçimlerde, Vatan Cephesi partileri oyların % 80’ini alarak hükümeti kurmayı başardılar. 8 Eylül 1946’daki halkoylamasıyla krallık son buldu. 15 Eylül 1946’da da Bulgaristan Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Vatan Cephesi’nin kurucularından Georgi Dimitrov başkanlığında yeni bir Vatan Cephesi Hükümeti kuruldu.

27 Ekim 1947 seçimleri

27 Ekim 1947 seçimlerini de Vatan Cephesi kazandı, Dimitrov, devlet başkanı seçildi. Aralık 1947’de yeni Cumhuriyet Anayasası onaylandı. 10 Şubat 1947’de Paris’te Müttefiklerle barış antlaşması imzalayan Bulgaristan, bu antlaşma uyarınca Makedonya ve Batı Trakya’dan çekildi. Dimitrov’un ölümünden (2 Temmuz 1949) sonra yerine Vasili Kolorov geçti. Kolorov’un altı ay sonra ölmesi üzerine de Bulgaristan Komünist Partisi Genel Sekreterliği’ne ve Başbakanlığa Vulko Çervenkov getirildi. Dış siyasette 1947’den sonra SSCB ile ortak hareket çizgisi benimsendi. Şubat 1950’de ABD ile dış ilişkileri kesildi. Meclis başkanlığına, 1956’da Anton Yukov, 1962’de de Todor Jivkov seçildi. 27 Şubat 1966 seçimlerinden sonra da meclis ve hükümette değişikliklere gidildi. Jivkov hem meclis başkanı hem de Komünist Parti Genel Sekreteri oldu. Mayıs 1971’de hazırlanan yeni anayasa onaylandı; yürütme ve yasama erklerini birleştirici bir işlevi olan Devlet Konseyi kuruldu. Jivkov, Komünist Parti Genel Sekreterliği görevini yürütürken, devlet başkanı göreviyle de Devlet Konseyi’nin başına geçti.

Advertisement

Bulgaristan’ın 1980’lerin ilk yansında, Türk azınlığa karşı başlattığı baskı politikası, 1988 yazında doruk noktasına ulaştı. Dünya ve Türk kamuoyu, Uluslararası Af Örgütü, olayları kınamasına karşın, Jivkov yönetimi tutumunu değiştirmedi (1988 yazında, Türkiye’ ye başlayan Türk azınlık göçü 1990’da 350 bine ulaştı). Todor Jivkov’un şovenist politikası eleştiri alırken, Türkiye, olaylarla ilgili kaygılarını, sert bir notayla dile getirdi. Kasım 1989’da, Todor Jivkov’un devrilmesinin ardından, Dışişleri Bakanı Petar Mladenov, parti genel sekreterliğine ve devlet başkanlığına getirildi. Ancak, bu değişiklikle tatmin olmayan Bulgar kamuoyunun baskısı karşısında, Mladenov istifa etti (Şubat 1990). Nisan 1990’da, sosyalist yönetimin terk edildiği, çoğulcu demokrasiye geçileceği açıklandı. Komünist Parti de, adını Sosyalist Parti olarak değiştirdi. Parlamento, Müslüman Türk azınlığın, eski adlarının, geri verilmesi ve dinsel ibadetlerinin güvence altına alınmasını onayladı. Devlet başkanlığına seçilen P. Mladenov, gizli polis örgütünün dağıtıldığını açıkladı. 44 yıl aradan sonra, ilk kez yapılan iki türlü serbest seçimlerinde, Sosyalist Parti, çoğunluğu sağlarken (400 milletvekilinden 211 milletvekili), Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi, 25 milletvekili çıkararak büyük bir başarı kazandı (Haziran 1990).

Daha önce, Türkiye’ye göç eden Türk kökenli Bulgar yurttaşlarına oy hakkı verileceği açıklanmasına karşın, bu gerçekleşmedi. Bu arada devlet başkanlığına Jelyu Jelev getirildi (Ağustos). Aynı yıl içinde kutsal sayılan komünist simgeler tarihe karıştı. Bulgar komünistlerinin kahraman olarak niteledikleri Georgi Dimitrov’un ziyarete açık tutulan cesedi, yerinden kaldırılarak yakılmasıyla sosyalist dönemin sona erdiği ortaya konulmaya çalışıldı. Jivkov’un Türk azınlığa karşı sürdürdüğü kampanyaya son verildiği açıklandı. Türklere kendi dillerinde eğitim yapma hakkı tanındı. 1991’de T. Jivkov tutuklu bulunduğu yerde yargılanmaya başlandı. Ocak 1992’de doğrudan yapılan seçimlerde Jelyu Jelev, ülke tarihinde halk oyuyla ilk kez seçilen devlet başkanı oldu.

bulgaristan

Kaynak: pixabay.com

Kaynak 2 – Bulgaristan Tarihçesi

Vaktiyle Traklar’ın yerleştikleri şimdiki Bulgaristan, M.Ö. I. yüzyıl sonlarında Roma tarafından İmparatorluğa katıldı, 395’de bölge, Bizans’ın (Doğu Roma’nın) hissesine düştü. VI. yüzyıl başlarında göçebe ve barbar Slav kavimleri Bulgaristan’a yerleşmeye başladılar. Fakat ülkeye adını veren Bulgar Türkleri, bu kabileleri derhal hakimiyeti altına aldılar.

Bulgaristan’da ikinci Bizans hakimiyetinden sonra yeniden bir Bulgar devleti kuruldu. Bu devletin iç bakımdan karmakarışık olduğu bir devirde Osmanlı Türkleri Avrupa’ya geçtiler. 1362’de Edirne’yi alan I. Murat, Makedonya ve Rumeli’ye girdi. 1389’a kadar hemen bütün Bulgaristan, Tuna’ya kadar, alındı. Yıldırım Bayezit devrinde (13.89 – 1402) Bulgaristan’ın iç muhtariyeti kaldırıldı, memlekete Türkler’in yerleştirilmesine başlandı.

Sonradan Bulgaristan, Rumeli Beylerbeyiliği denen muazzam Türk eyaletinin bir parçası halinde idare edildi. Beylerbeyi Sofya’da otururdu. Türkler, Bulgarlar’ı memleketin hemen her bölgesinde azınlığa düşürecek derecede ülkeyi sevdiler, yerleştiler. Hatta birçok bölgeleri tamamen Türk nüfusu kapladı. Denebilir ki Türkler, Trakya dışında, hiçbir Balkan ülkesinden bu kadar hoşlanmamışlardır. XIX. yüzyılın sonlarına kadar Bulgaristan’daki Türk nüfusu Bulgar nüfusundan az değildi.

Tanzimat’tan sonra Rumeli Eyaleti parçalandı. 1864’te de Tuna Eyaleti denilen umumi valilik kuruldu ki, Rusçuk, Varna, Vidin, Tırnova, Tulça (Dobruca) sancaklarını (vilayetlerini) kaplıyordu. Vali Paşa Rusçuk’ta otururdu. Sofya kaza mertebesine indirilmişti. Bu eyalete Mithat Paşa tayin edildi. Paşa eyaleti çok büyük bir iktidarla idare etti, sayılamayacak kadar çok kültür ve bayındırlık eserleri meydana getirdi. Fakat 1875’te Rusya’nın bitmek tükenmek bilmez kışkırtmaları ile, Bulgarlar ayaklanmaya başladılar. Rusların silahlandırdıkları Bulgar köylüleri Türk köylerini basıp halkı öldürmeye başlayınca Babıali isyanın derhal bastırılmasını emretti. Birkaç haftada isyan şiddetle bastırılıp yok edildi. Fakat bu sırada Rusya, maksadını açığa vurarak, tekliflerini tamamen reddeden Osmanlı’ya savaş açtı (24 Nisan 1877)

Bulgar Prensliği

Rusya’nın, Osmanlı’ya bağlı korkunç büyüklükte bir muhtar Bulgar devleti kurmak projeleri Berlin Antlaşması ile suya düştü. 62.776 kilometrekare büyüklüğünde bir Bulgar Prensliği kuruldu. Prenslik, Osmanlı’ya bağlı idi. Önce Aleksandr Battenberg, sonra Saxe-Cobourg-Gotha Alman hanedanından Ferdinand, Prensliğe seçildi. Berlin Antlaşması ile merkezi Filibe olmak üzere kurulan ve birtakım iç idare hakları verilen Doğu Rumeli (Rumeli-i Şarkî-i Şâhâne) Bulgarlar’ın en büyük emeli halindeydi. 18 eylül 1885’te bir hükümet darbesiyle bu eyalet de Bulgaristan Prensliği’ne bağlandı.

Sırbistan, bu büyüyen Bulgaristan’dan ürkmüştü; Bulgarlar’ın üzerine yürüdüyse de yenildi, 3 Mart 1886 Bükreş Antlaşması ile sulha razı oldu. Bu olay, Bulgaristan’ın Balkanlar’daki itibarını olağanüstü artırdı.

Prens Ferdinand Devri

Prens Ferdinand müşir (mareşal) rütbesini taşıyordu. Padişah’a arzlarını “Kulunuz” imzası ile gönderirdi. 1887’de tahta geçen Prens Ferdinand, II. Sultan Abdülhamit’in fahri yaveriydi, Türk protokolünde yükseltmek yoluna gitti. Bir yandan Osmanlı’dan ayrılıp bağımsızlığa kavuşmak öte yandan Osmanlı’ya ait Makedonya’yı ilk fırsatta alıp Arnavutluk’a kadar genişlemek, Ege ye de çıkmak Bulgarlar için milli bir ülkü haline geldi. Makedonya Bulgar hükümetinin yetiştirip silahlandırdığı Bulgar çeteleri, III. Türk Ordusu ile Sırp ve Yunan azınlıkları ile devamlı bir gerilla savaşına başladı.

Abdülhamit, dış politikası ile, Bulgar emellerinin gerçekleşmesine fırsat vermedi. Fakat Meşrutiyet’in ilanından az sonra durumu elverişli gören Bulgaristan, bağımsız bir krallık haline geldiğini ve Osmanlı’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan ettiğini bildirdi (5 Ekim 1908)

Osmanlı İmparatorluğu bu hareketi savaşla karşılayamadı. İç siyaset kavgaları son haddindeydi. Halbuki Bulgarlar, korkunç bir şekilde silahlanma ve ordu kurma yolundaydılar. Sonunda Rusya’nın planlaması ile Balkan Birliği meydana geldi ve 4 küçük Balkan devleti, en kuvvetlileri Bulgaristan olmak üzere Osmanlı’ya savaş açtılar. Balkan Savaşı başlamış oldu.

Advertisement

Balkan Savaşından Sonra

Savaş sonunda önce Bulgaristan pek çok büyüyecek gibi göründüyse de, bundan korkan Romanya, Sırbistan ve Yunanistan, onu fetihlerinin en önemli kısmından yoksun bıraktılar. Dobruca’yı da Romanya’ya bırakmak zorunda kalan Bulgaristan ancak Ege’ye çıkabildi ve Batı Trakya’yı aldı. Makedonya’nın en büyük bölümünün Sırbistan’a katılmasından dolayı, Bulgaristan’da görülmemiş derecede müthiş bir Sırp düşmanlığı başladı. Ayrıca, Rusya Sırbistan’ı, Avusturya-Macaristan’a karşı himaye ettiği için de, Bulgaristan, Almanya-Avusturya mihverine yaklaşmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı’nda 14 Ekim 1915’te Almanya, Avusturya ve Osmanlı’nın yanında savaşa katıldı.

Sırbistan ortadan kaldırılınca, Makedonya, Bulgaristan’ın eline geçti gibi göründüyse de, savaşın kaybı üzerine, 17 Kasım 1919 Neuilly Antlaşması ile Batı Trakya’yı Yunanistan’a, Güney Dobruca’yı da Romanya’ya vermek zorunda kaldı. Kral Ferdinand, 1918’de tahttan feragat etti, yerine oğlu Boris geçti.

İkinci Dünya Savaşında

İki dünya savaşı arasında Bulgaristan, büyük bir küskünlükle kabuğuna çekildi. Sırp, Yunan ve Türk düşmanlığı çok canlıydı. İkinci Dünya Savaşı’nda Mihver Devletleri yanında yer aldı. Makedonya ve Dobruca’yı ele geçirir gibi olduysa da, 9 Eylül 1944’te Ruslar Bulgaristan’a girdiler. Boris’in 1943’ten beri kral olan 7 yaşında ki oğlu Simeon memleketten ayrılmak zorunda kaldı. Komünist halk cumhuriyeti kuruldu, Müttefikler’in Tahran’da yaptıkları büyük siyasi gaf yüzünden Bulgaristan da Rusya’nın etki altındaki doğu bloku ülkeleri arasına girdi. 14 Aralık 1955’te Birleşmiş Milletler’e dahil oldu.


1 Yorum

  1. Nuri Hakan Tataroğlu on

    Batıdaki Sınır Şehri
    Edirne batıdaki sınır şehri
    Yunanistan’a sınır oluşturmuştur Meriç nehri
    Burası sanayileşmede kalmıştır biraz geri
    Söğütlük tam bir mesire yeri

    Tava ciğeri çok meşhurdur
    Kapıkule Bulgaristan’a geçiş yoludur
    Yazın parkları çay bahçeleri doludur
    Selimiye Camisini ziyaret için dur

    Onsekiz kilometre sonrası Bulgaristan’dır
    Buraya en çok gelen turist Yunan’dır
    Çiftçisi köylüsü zengin ve çalışkandır
    Ârasta tarihi bir çarşıdandır

    Edirne’nin nüfusu fazla artmaz
    Burada çiftçi fazla tüccar ise az
    Saraçlar caddesinde gezinmek ayrı bir haz
    Kışın havası soğuk ve ayaz

    Keşan Edirne’nin en büyük ilçesi
    Medenidir neşelidir bu şehrin çingenesi
    Camilerinden yayılır ezan sesi
    Halkı sempatik ve rahattır eksilmez hiç neşesi
    Ankara Nuri Hakan Tataroğlu

Reply To Nuri Hakan Tataroğlu Cancel Reply