Bütünleyici İlkeler, Atatürk’ün Temel İlkeleri ve Bütünleyici İlkeleri Nelerdir?

0
Advertisement

Atatürk’ün temel ilkeleri ve bütünleyici ilkeleri nelerdir? Bütünleyici ilkelerin özellikleri, açıklamaları, özeti, hakkında bilgi.

BÜTÜNLEYİCİ İLKELER

Osmanlılıktan Türk milliyetçiliğine, ümmetten millete, şeriattan laik devlete, kulluktan vatandaşlığa geçiş ve batıl inançlar yerine bilimsel gerçeklerin kabulü; Atatürk ideolojisinin Türk ulusuna kazandırdığı yeni kavramlardır. Bunların oluşması belirlenen temel ilkeler çerçevesinde yapılan devrimler sayesinde olmuştur.

Bu ilkeleri, bütünleyici ilkeler adı verilen ilkeler tamamlamış, daha güçlü hale getirmiştir.

MİLLİ EGEMENLİK

Milli egemenlik, milletin kendi kendini idare etmesi ve kendisini yönetecek kişileri seçmesidir.

Aristokratik veya oligarşik cumhuriyetler de vardır. Ama demokratik cumhuriyet egemenliğin millete ait olduğu cumhuriyettir. Milli egemenlik, Cumhuriyetçiliğin bütünleyicisidir. “Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş olan kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar.”

Advertisement

Milli egemenlik, içeride millet hâkimiyetini ifade ederken, milli bağımsızlık da dünya ulusları arasında özgür bir şekilde yaşamayı gerektirir. Bağımsızlık, başka bir devlete veya milletlerarası bir müesseseye bağlı bulunmamak demektir. Atatürk, Türk milletinin bağımsızlığına büyük değer vermiştir. Ya istiklal, ya ölüm sözü bunun en güzel örneğidir. Milli bağımsızlık dış politikada temel ilkedir.

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, ulusumun ve atalarımın en değerli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım.”

MİLLİ BİRLİK, BERABERLİK VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ

Milli birlik ve beraberlik, milletçe birliği, bir arada yaşamayı ifade eder. Böylece milletin sevgi ve saygıyla birbirine bağlanmasını, ortak ideallere yönelik olarak varlığını devam ettirmesini sağlar. Milli birlik ve beraberlik aynı zamanda ülke bütünlüğünün korunmasını gerektirir. Bu ilke Milliyetçilik ilkesinin bütünleyicisidir.

Atatürk, Türk milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş Savaşı’nı başlatmamıştı. Başarı yolları ona bölücü, zedeleyici akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra açılmıştır.

“Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. “

YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ

Atatürk bir asker olduğu halde mümkün olduğu kadar savaşın dışında kalmak isterdi. Ona göre millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas olan barıştır. Savaşın bir millet için ne demek olduğunu ve neler getirdiğini en acı ve açık biçimde gören, yaşayan Atatürk, büyük zaferin kazanılmasından sonra hep barışçı bir siyaset izlemiştir.

Advertisement

Yurtta barış, dünyada barış ilkesi bir taraftan yurt içinde huzur ve güven içinde yaşamayı amaçlarken, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedeflemiştir. Milletler Cemiyeti’ne giriş bu ilke doğrultusunda yapılmıştır. Bu ilke dış politikanın temel ilkelerindendir. “Eğer sürekli barış isteniyorsa insan toplumlarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsan toplumlarının mutluluğu, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya yurttaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.”

AKILCILIK VE BİLİMSELLİK

Türk devriminin temel özelliği akla ve bilime dayanmasıdır. Akılcılık, gerçeği arayıp bulmaya yarayan yoldur. Bilimsellik ise, devlet ve toplum hayatında bilime yer verme, bilimi değerlendirmedir. Olaylara bilimsel gözle bakılmalı ve olaylar bilimsel yöntemlerle incelenmelidir. Böylece hurafeler ve ön yargılar yerine aklın egemenliği gerçekleşecektir.

Yüzlerce yıl koyu bir kadercilik anlayışı içinde yaşayan Türk toplumunu yeniden canlandırmak, ancak akılcılığın her işte öncü olmasını sağlamakla olurdu. Atatürk bu nedenle her işin ölçüsü olarak aklı kullanmıştır.

ÇAĞDAŞLIK VE BATILILAŞMA

Ülkemizde gerçekleşen devrimlerin, bir kısmı çağdaşlaşma ve batılılaşmadan doğan devrimlerdir. Türk milletinin modernleşmesi, yenileşmesi için gereken şey, yaşanılan çağda en gelişmiş kurumları hiç çekinmeden benimsemekti, Çağdaş kurumlar Batı’da olduğuna göre Batı’ya yönelmeliydi.

Atatürk bir Batı hayranı değildir. Uzun yıllar Batılı devletlerle çarpışmış, onların emperyalist oyunlarını bozmak için uğraşmış, bir büyük asker, kuşkusuz gözü kapalı bir Batı taklitçisi olamazdı. Ama gerçekleri görmesini bilen Atatürk en ileri kurumların Batı’da olduğunu görmezlikten gelemezdi. Bunun için Batı’ya yöneldi.

İNSAN VE İNSANLIK SEVGİSİ

Türk devriminin bir özelliği de insana ve insanlık sevgisine değer vermesidir. Toplumun temelini oluşturan insan, gerçek değerlerin sahibidir. Türk devrimi de dayandığı temel ilkelerle hümanist bir karaktere sahiptir.

Demokrasi, sosyal adalet, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğüne saygı bu ilkenin anlaşılmasıyla mümkündür.

İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermek üzere olduğu bunalımlı günlerinde bütün insanları dünya vatandaşı olarak niteleyen Atatürk’ün görüşleri eşine az rastlanır bir insanlık sevgisini dile getirmektedir.

“En uzakta saydığımız bir olayın, bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan bütün organlar etkilenir. Dünyanın bir yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlıkla tıpkı kendi aramızda olmuş gibi ilgilenmeliyiz.”

“Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanının düşmanıyız. “

Advertisement


Leave A Reply