Canlılar Neden Sınıflandırılır? Canlıları Sınıflandırmanın Önemi ve Nedeni

0
Advertisement

Canlılar neden sınıflandırılmıştır? Canlıların sınıflandırılmasının önemi, nedenleri nelerdir, ilk sınıflandırmayı kim, nasıl yapmıştır, hakkında bilgi.

Canlılar Neden Sınıflandırılır?

Doğabilimcilerin inceledikleri canlılara ilişkin ayrıntılı bilgilere sahip olması gerekir. Daha doğrusu araştırdıkları canlıları tam olarak tanımaları, onları anlayabilmeleri araştırmalarının doğru olmasını sağlar. Doğada gördüğümüz bir canlının kolayca tanımlanabilmesine, o canlının bilimsel adının bilinmesi yardım eder. Canlılara bu bilimsel adları bilim adamları verir. Bunu yaparken canlıların birçok özelliğini göz önünde bulundururlar. Bilimsel adı bilinen bir canlının yaşamına ilişkin bilgilerin bulunması daha kolay olur. Bilimsel adı bilinen bir sincabın nasıl bir yuvada yaşadığı, fıstığı mı, yoksa palamudu mu daha çok sevdiği daha kolay anlaşılabilir. Peki, nedir bu bilimsel ad? Doğadaki canlıları tanıyabilmemizi nasıl kolaylaştırır?

Armadillo : Amerika Kıtasına Özgü Fantastik Özelliklerde Bir Hayvan!

Kaynak: pixabay.com

Bir kütüphaneye girdiğinizi düşünün. Okumayı çok istediğiniz bir öykü kitabını arıyorsunuz. Fakat çevrenize şöyle bir baktığınızda raflarda kitapların düzensiz bir biçimde durduğunu fark ediyorsunuz. Raflara biraz yaklaştığınızda, kitaplardan hiçbirinin kapağında adının yazmadığını görüyorsunuz. Aradığınız kitabı adını bildiğiniz halde böyle bir kütüphanede nasıl bulabilirsiniz? Belki de bütün kitapların kapaklarını tek tek açmanız gerekecek. Ama kitaplar gruplara ayrılmış olsaydı işiniz daha kolay olurdu. Örneğin, kitaplar yetişkinler için olanlar ve çocuklar için olanlar biçiminde gruplara ayrılmış olsaydı işiniz daha kısa sürerdi. Aradığınız kitabı daha az kitap arasında bulmaya çalışırdınız. Çocuk kitapları, öyküler ve ders kitapları olarak gruplandırılmış olsaydı işiniz çok daha fazla kolaylaşırdı, işte, kitapları böyle gruplara ayırmak bir çeşit sınıflandırmadır. Günlük yaşamımızda yaptığımız basit sınıflandırmalar sayesinde bazı işlerimizi daha hızlı ve kolay yapabiliriz. Bilim adamları da canlıları birbirinden kolayca ayırt edebilmek için onları sınıflandırırlar.

Aristoteles Kimdir? Gerçekçiliğin Babası Antik Yunanlı Filozof

Kaynak : pixabay.com

Çok eski çağlarda bile insanlar, çevrelerinde gördükleri canlıları basit yöntemlerle sınıflandırmışlar. Sınıflandırma yöntemleriyle ilgili ilk düzenli çalışmalarsa Yunanlı filozof tarafından yapılmış. M.Ö. 350’li yıllarda Aristoteles canlıları, bitkiler âlemi ve hayvanlar âlemi olarak ikiye ayırmış. Ayrıca, yaşam biçimleri birbirine benzeyen canlıları “tür” adını verdiği gruplara bölmüş.

Aristoteles, çevresinde gördüğü hayvanları karada, denizde ve havada yaşayanlar olarak üç gruba ayırmıştı. Fakat, sınıflandırmanın böyle yapılması sorun yaratıyordu. Örneğin, kaplumbağalar ve tavşanlar gibi farklı hayvanlar aynı grupta yer alıyordu. Aristoteles’in öğrencisi olan Yunanlı botanikçi Theophrastus, bitkilerin sınıflandırması için başka bir sistem geliştirdi. Theophrastus, bitkileri yapılarına göre otlar, çalılar ve ağaçlar olarak üçe ayırdı, Bu iki sınıflandırma sistemi bilim adamlarınca yaklaşık 2000 yıl boyunca kullanıldı.

16. ve 17. yüzyıllarda Avrupalı kâşifler Dünya’nın birçok bölgesinden Avrupa’da bilinmeyen değişik bitki ve hayvan örnekleri getirmeye başladılar, Bu nedenle bilim adamları daha gelişmiş bir sınıflandırma sistemine gereksinim duydular. 16. yüzyılda biyologlar bu canlıları yapısal özelliklerine göre veya tıbbi değerlerine göre sınıflandırıyorlardı.

Advertisement

17. yüzyılda ingiliz botanikçi John Ray yeni ve daha kullanışlı bir sınıflandırma sistemi geliştirdi. Bu sistemde bitkiler, tohumlarının yapısına göre sınıflandırılıyordu. Bitkilerin bu yöntemle sınıflandırılması günümüzde de kullanılır. John Ray tarihte ilk kez canlılara herkesin kolay anlayabileceği birer ad verilmesinin gerektiğini düşündü. Ray, tanımladığı her canlıya, onun özelliklerini özet olarak anlatan Latince adlar verdi. John Ray’in tasarladığı bu sisteme göre örneğin, karanfil bitkisinin bilimsel adı dianthus floribus solitariis, squamis calycinis subovatis brevissimis, corollis crenatis’di. Ancak, bu sistem de pek kullanışlı olmadı.

botanik

Kaynak: pixabay.com

Günümüzde kullanılan sınıflandırma sisteminin temelleri 18. yüzyılda Carolus Linnaeus (Carl von Linne) tarafından atıldı. Ünlü İsveçli botanikçi, canlıları iki büyük gruba ayırdı: Hareket edebilen canlıları Hayvanlar Âlemi ve hareket edemeyen canlıları Bitkiler Âlemi olarak tanımladı. Oysa, bu da pek uygun değildi. Örneğin, mercanlar ve süngerler hareket etmedikleri halde hayvanlar âleminde ele alınıyorlar. Sonra bu iki büyük grubu kendi içinde daha küçük alt gruplara böldü. Bu alt gruplar, birbirlerine daha çok benzeyen canlılardan oluşuyordu. Linnaeus, sınıflandırmayla ilgili bu ilk çalışmalarında 3 grup tanımlamıştı: Tür, cins ve âlem. Tür, kendi aralarında çiftleşerek çoğalabilen benzer canlıları, cins birbirine benzeyen türleri, âlemse birbirine benzeyen cinsleri kapsıyordu.

Linnaeus 1735 yılında yazdığı Systema Naturae adlı kitabında, canlıların birbirlerine benzerliklerine göre nasıl sınıflandırılabileceğini anlattı. Daha sonra 1753 yılında bitkiler için geliştirdiği sınıflandırma sistemini anlatan bir kitap yazdı. Ardından, 1758 yılında hayvanların sınıflandırmasında kullandığı sistemi içeren ikinci bir kitap daha yazdı. Linnaeus’un kitaplarında yazdığı şekilde canlıların sınıflandırılması günümüzde de kullanılır. Bu nedenle Linnaeus modern sınıflandırmayı geliştiren kişi olarak bilinir.


Leave A Reply