Çekingenlik Nedir? Çekingenliğin Nedenleri Nelerdir?

0
Advertisement

Çekingenlik (sıkılganlık) nedir? Çekingenliğin sebepleri, kaynakları nelerdir? Çekingenlik hakkında bilgi.

cekingenlikÇekingenlik (sıkılganlık); toplum yaşayışında kişinin gerek hayattaki başarıları bakımından, gerekse ruh huzuru bakımından büyük bir engel sayılacak bir kusurdur. Çünkü, başarı da, ruh huzuru da her şeyden önce insanın kendine güvenmesine dayanır. Bu güven ne kadar büyük olursa başarı da, huzur da o ölçüde büyük, köklü olur.

Çekingen kimseler günlük hayatta, toplumsal yaşayışın hemen her alanında, her olayında, kendisine güvenenlerden daha az cesur, daha çok korkak olurlar. Bunlar her davranışlarını toplumun, ya da bireylerin nasıl karşılayacağını, daha bu davranışa başlamadan önce — karamsar bir düşünceyle— ölçüp biçerler, çoğu zaman, kendi kendilerine olumsuz hükümlere vararak, cesaretlerini kaybederler.

Bu gibi kimseler niçin çekingendirler? Bu bir yaratılış meselesi midir; yoksa çocukluk yıllarında karşılaşılan birtakım kötü şartların ruh üzerinde yarattığı bir sonuç mudur? Çekingenliğin nedeni bunlardan biri olabileceği gibi aynı zamanda ikisi de olabilir. Muhakkak olan şudur ki bir kimsenin sıkılgan, çekingen oluşunun ilk tohumları hemen daima çocukluk çağlarında atılmıştır. Onun için, bu konu üzerinde ailenin, ana-babanın önemle durması uygun olur.

Çekingenliğin Kaynakları

Hayat üzerinde önemli etkiler yapan sıkılganlık duygusu, genel olarak, dört bölüme ayrılabilir: 1) Korkaklık; 2) Utangaçlık; 3) Kendi kendini suçlama; 4) Aşağılık karmaşası.

Advertisement

Gerçekte, bu dört duygu her insanda bulunur. Ama, ne var ki çocuklukta, çocukluktan çıkma çağlarında kimisi bu duygulara karşı kendilerinde, bilerek, bilmeyerek savaş açmış, bu duyguları yenmesini başarabilmişlerdir. Kimisinde de, çoğu zaman çevrenin, ailenin baskısı ile, bu duygular daha da büyümüş, çeşitli belirtilerle dışarıya vurmuştur. Bu dört duygu, aşağı yukarı, artık bütün ömürleri boyunca onların davranışlarını köstekleyecek birer demir gülle olmuştur.

Çekingenliği doğuran bu dört duygudan en tehlikelisi aşağılık karmaşasıdır. Çocukları, gençleri bu karmaşaya çoğu zaman ya aile, ya da okul sürükler. Çocuğu her fırsatta “Aptal!”, “Budala!”, “Kafasız!”, “Terbiyesiz!”, “Beceriksiz!” gibi sözlerle paylayan anne, baba, öğretmen; ona âdeta şahsiyetsizlik aşısı yapmış olurlar. Çünkü boyuna bu çeşit hakaretlere uğrayan çocuğun bilinçaltına aşağılık karmaşası yerleşmeye başlar. Bu, kendi kendine, farkına bile varılmaksızın yerleşen öyle derin bir duygudur ki, çocuğun bütün geleceğini kapsar. Cesaretleri törpülenen bu gibi çocuklar, aynı işlemle karşılaşmadan büyümüş akranlarından her bakımdan üstün olsalar bile, hayatta hiçbir zaman onlar kadar başarı kazanamazlar, çünkü kendilerini küçük görürler.

Demek oluyor ki aşağılık karmaşası bir yaratılış kusuru değil, bir yanlış eğitim sonucudur. Bir Amerikan eğitimcisi diyor ki: “Ben, yaratılıştan kuruntuluyum, yaratılıştan çekingenim, demek kadar yanlış bir yargı olamaz. Tabiat hiç kimseyi yalancı, korkak, ya da ahlâksız yaratmamıştır. Kişileri bu kötü hallere sürükleyen kötü ortam, yanlış eğitim, yani gene insanlardır.”

Bir çocuğu sıkılgan, çekingen yapan nedenlerden bir başkası da, ister istemez görmek zorunda kaldıkları heyecanlı, dehşet verici olaylardır. Küçük yaşlarında büyük bir yangın, sel, deprem olayı ile karşılaşan, ya da birinin öldürüldüğünü gören bir çocuk, genellikle, ruhunu baştan başa sarsan bu olayın izlenimlerini bütün ömrünce unutamaz; bu anıların dehşeti onu cesaretsiz, korkak kılar. Gene aynı önemde bir başka neden de, vücut kusurlarıdır. Sıskalığı, kamburluğu, topallığı dolayısıyla küçük yaştan beri başka çocukların alayına uğrayan bir kimsede de bir aşağılık karmaşası doğar.


Leave A Reply