Cerbe Savaşı Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Cerbe Savaşı ne zaman ve kimler arasında gerçekleşmiştir? Cerbe Savaşı önemi, tarihi ve sonuçları hakkında bilgi.

cerbe-savasiCERBE DENİZ SAVAŞI, tarihin en büyük deniz savaşlarından biridir. Türkler’in bütün tarihleri boyunca Preveze‘den sonra kazandıkları en önemli deniz savaşıdır.

Kaptanı Derya (Deniz Kuvvetleri komutanı) Piyale Paşa’nın Barbaros’un yerini aldığını, amiral Turgut Paşa’nın da eski faaliyetinden hiçbir şey kaybetmediğini gören devletler, Preveze‘den beri en büyük Haçlı donanmasını toplamak tecrübesini tekrarlamak zorunda kalmışlardı. İspanya başta olmak üzere, Ceneviz, Papalık, Floransa, Malta devletleri, 200 savaş gemisinden meydana gelen bir donanma topladı. Bu donanmada, 30.000 asker bulunuyordu. Maksat Türk donanmasının Batı Akdeniz’deki başlıca üslerini tahrip etmek, Türk donanması savaşı kabul ederse onu ezmekti. Çünkü Piyale ve Turgut Paşalar’ın Akdeniz’de kuş uçurtmamaları sonunda denizci Avrupa devletlerinin Akdeniz ticareti hemen hemen imkânsız hale gelmiş, ekonomileri fena halde sarsılmıştı. Böylece Avrupa devletleri durumlarını düzeltebileceklerini umuyorlardı. Gerçekten bu devletleri Amerika sömürgeleri ve dış denizler ticareti besliyordu.

12 mart 1560’ta Türk deniz kuvvetlerinin en önemli askeri üslerinden biri olan Tunus’un güneyindeki Cerbe Adasını Haçlılar ele geçirdiler; burada demirleyerek, Batı Akdeniz’de Türkler’e meydan okumaya başladılar. Cerbe’nin kızgın güneşi altında Türkler’in büyük bir savaş vermeleri gerekiyordu. İspanyollar, bu adanın stratejik önemini çoktan kavramışlardı: Türkler bu sulara daha yeni yeni girerlerken, yarım yüzyıl önce, 1510’da Katolik Ferdinand, 200 parçalık bir donanmayla bu adayı almak istemişse de 8.000 ölü veren İspanyollar, eli boş dönmek zorunda kalmışlardı.

Cerbe Adası, Türkiye’ye yılda 4.000.000 dolar tutarında bir vergi getirirdi; arazi çoraktı; bu vergi, pek işlek transit ticaretinden elde edilirdi. Turgut Paşa, daha Haçlı donanması toplanma halindeyken, Hristiyanların maksadını Avrupa’daki casusları vasıtasıyla öğrenmişti. Maiyetindeki Uluç Ali Reis’i (sonradan Kaptanı Derya) 2 savaş gemisiyle İstanbul’a yollayıp Piyale Paşa’ya durumu arzetmişti. Haçlılar da çabuk davranmışlardı: 2 mart 1560’ta ada önünde görünen İspanyollar ve müttefikleri, 10 gün içinde küçük Türk garnizonunu teslim olmak zorunda bıraktılar.

Türk Donanması Cerbe Önlerinde

Advertisement

Bunun üzerine Piyale Paşa, 120 savaş gemisine hareket emri verdi. Cerbe’de 200 düşman savaş gemisi bulunduğunu biliyordu; istese bunun çok üzerinde bir donanma da toplıyabilirdi. Öyleyken sadece 120 gemiyi kâfi görmesi, o sıralarda Türkler’in kendilerine ne kadar güvendiklerini gösteren başka bir misaldir. Gerçekten Türkler daima daha az kuvvetlerle düşmanlarını yenmesini âdeta bir kaide haline getirmişlerdi.

İmparatorluk Donanması 4 nisanda Barbaros’un Beşiktaş’taki türbesi önünde adet olan dini ve askeri törenden sonra denize açıldı, 7 mayıs’ta Malta’yı tahrip ettikten sonra, 14 mayısta Cerbe önlerine geldi. Donanma Piyale Paşa’nın komutasındaydı, sağ cenahta Turgut Paşa (oramiral), sol cenahta da henüz İzmir sancakbeyliğine (tümamiral) yükseltilen Uluç Ali Reis bulunuyordu; yani donanmanın başındaki 3 amiral de, Türk tarihinin en büyük denizcileriydiler.

Savaş Başlıyor

Napoli (Güney İtalya) İspanyol Kral Naibi, Cerbe’den sonra Batı Trablus’u almak üzere donanmanın hareketini istediği anda, Piyale Paşa’nın 120 parça gemiyle Cerbe sularına yaklaşmakta olduğunu haber almıştı. Piyale Paşa da, hemen Haçlı donanmasının üzerine yürüyerek onu yok etmek kararındaydı. Cihan tarihinin sayılı deniz savaşlarından birini vermek üzere, kâfi mesafeye erişir erişmez, Türk donanmasına bütün toplarla ateş emrini verdi. Akdeniz hâkimiyeti uğrunda cereyan eden bu büyük savaşta, birkaç saat içinde, 70 Haçlı savaş gemisi, önemli hiçbir zarara uğramayan Türk gemileri tarafından top ateşiyle batırıldı. Derhal geri çekilme emrini alan mahvolmuş Haçlı donanmasını Türkler 3 gün 3 gece denizde kovaladılar. Bu kovalama sonunda 19 Haçlı gemisi ele geçirildi, geri kalan 110 gemi, çoğunun direkleri kırılmış, topları kullanılamaz derecede tahrip edilmiş olarak, kaçabildi. 1 ağustosta Cerbe Kalesi de İspanyollar’dan alınıp tahkim edildi, muhafazası Turgut Paşa’ya verildi.

Askerlik tarihinde örnek bir imha savaşı olan bu çarpışmada Türkler yalnız 3 gemi kaybettiler, pek az şehit verdiler. Haçlılar’ın insan zayiatı ise 20.000’di. Bunlardan yarısına yakını esir edilmişti. Hemen bütün Avrupa milletlerine mensup namlı asilzadeler, amiraller, generaller de esirler arasındaydı.

Savaş sırasında kilisede yeğeninin muzaffer olması için dua eden ihtiyar Andrea Doria, bu felâket haberine dayanamayarak öldü. Türkiye hariç tutulursa Avrupa’nın en büyük devletinin başında bulunan V. Karl’ın (Şarlken’in) oğlu İspanya Kralı II. Felipe de büyük üzüntü duymuştu.

Advertisement

27 eylül 1560’ta Türk donanması, İstanbul’a döndü. Ele geçirilen düşman gemilerinin orta direkleri kırılmış, bayrakları denize sallandırılmıştı, içindeki Avrupalı asilzadeler de, başları açık olarak, teşhir ediliyorlardı. Türk donanması olağanüstü süslenmişti. Bu şekilde o zaman “Pâyitaht-ı Cihân” (Dünyanın Başkenti) denilen İstanbul’a giren donanma, bütün toplarını ateşleyerek, sahildeki Alay Köşkü’nde bulunan “Cihan Padişahı” Kanuni Sultan Süleyman’ı selâmladı. İstanbul sokakları mahşer gibiydi, kıyılarda yüzbinleri aşan halk toplanmıştı (İstanbul o zaman dünyanın en kalabalık şehriydi). Bu gibi zaferleri kanıksamış bulunan ihtiyar padişah, bu manzara karşısında heyecanlanan, bazıları ağlayan yanındaki vezirlere ve elçilere: “İşte insan bütün bunları görüp de gurura kapılmamalı, her şeyin Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle olduğunu düşünüp Allah’a şükürler etmelidir” demiştir.

Öte yandan o zaman henüz beylerbeyi (oramiral) rütbesinde bulunan Kaptanı Derya Piyale Paşa’yı Kanuni, 3 yıl içinde vezirliğe (büyük-amiral) yükseltmeyi de doğru bulmamıştı. Piyale Paşa dünya tarihinin sayılı zaferlerinden birinin mümessili olduğu halde, Kanuni onu, ancak veliaht! Şehzade Selim’in dört kızının ikincisi olan 14 yaşındaki Gevherhan Sultan’la evlendirerek şahsen mükâfatlandırmak yoluna gitti. Bu olay, yükselme devrindeki Türk zihniyetini göstermesi bakımından dikkate değer.


Leave A Reply