Çocuklarda Ölüm Düşüncesi, Neler Yapmalı Nelerden Kaçınmalı?

0
Advertisement

Çocuklar ölüm kavramına nasıl yaklaşır? Yakınının ölümünü yaşamış çocuklarda ölüm düşüncesi, yapılması ve yapılmaması gerekenler.

Çocuklarda ölüm düşüncesi

Çocuklarda Ölüm Düşüncesi

Çocuğun ölüm konusundaki merakını gidermek, soyut bir kavramı, somut bir biçimde anlamaya çalışmasından dolayı bazı zorluklara yol açabilir.

Aslında bu, yetişkinler için de kavranması oldukça güç bir konudur ve genellikle pek tartışılmaz.

Çocuğun öksüz ya da yetim kaldığı yaş, değişik tepkilerin oluşmasına yol açar. 7 yaş öncesinde yakınlarından birini kaybetmesi çocuk üzerinde çok ağır etkilere yol açmayabilir. Çocuk çok küçüktür, ebeveynin yerine gelecek birini kabul edebilir. 7-10 yaş arasında olay daha zor karşılanır, çocuk olaya karşı çıkmak ister, bunun sonucunda da gerçekten kaçma, hayallere sığınma gibi duygusal tepkiler ortaya çıkar. 10 yaş sonrasında tepkiler, yetişkininkine benzer niteliktedir.

Ölüm konusunda sorular soran çocuğa verilecek en uygun cevap, ona açıkça her şeyi anlatmaya çalışmaktır. Örneğin; “Ayşe teyze öldüğü için artık hiç bir şey yapamıyor. Ölmek bir aracın, hiç kimsenin onaramayacağı bir şekilde bozulması gibidir. Doktorlar bile onu düzeltemez” diyerek bunu bir başlangıç yapabilirsiniz. Bu arada kederinizi çocuğu çok hırpalamayacak biçimde dile getirmek uygun olacaktır. Bu durumun sizi de çok üzdüğünü ve onu herkesin çok özleyeceğini söyleyebilirsiniz.

Advertisement

Araştırmaların da gösterdiği gibi, üzüntüyü dile getirmek, hem fiziksel hem de ruhsal olarak çok sağlıklı bir olaydır. Çocuğa ölüm konusunda açıklamalar yapılırken, yanlış izlenimler oluşturmamalıdır. Örneğin, bazı anne ve babalar çocuklarına, ölümün “upuzun bir uyku” olduğunu söylerler. Bu nedenle, hiç bir zaman uyanamı yacağı korkusuyla uyumaktan çekinen pek çok çocuk olduğu söylenebilir.

Kendi Ölümünü Düşünecektir

Çocuk, bir ölüm olayıyla bir kez karşılaştığnda, mutlaka kendi ölümünüde düşünecektir.Çocuğa kendisinin çok uzun bir süre daha yaşayacağının vurgulanmasında büyük yarar vardır.

Ebeveyninden birisi ölmüş çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma sonuçları, problemin duygusal ve zihinsel olmak üzere iki yönlü olduğunu ortaya koymuştur. Çocuğun, yaşamında önemli yer tutan sevgi objesini yitirmesi, duygusal şoka yol açar. Bunu daha karmaşık yapan, çocuğun ölümün niteliğini anlıyamamasıdır.

Çocuğun duygusal tepkileri, gelişim düzeyine, ölen ebeveyn ile olan ilişkilerine, ölüm koşullarına ve ailenin tepkisine bağlı olarak farklılık gösterir. Çocuk iki şekilde tepki gösterebilir/Terkedilmiş olma duygusu ve suçluluk duygusu”.

Terkedilmiş olma duygusu, çocukta uyumsuzluk, yalnızlık ve boşlukta olma duygulan oluşturur. Çocuk, kendisinin ve diğer aile üyelerinin ölüp ölmeyeceğini sorar. Burada yapılması gereken, çocuğu daha çok uzun bir süre ölmeyeceğine inandırmaktır. Ayrıca çocuğun duygularını olduğu gibi açığa vurması ve bunları tartışmak, çok daha akılcı bir yol olacaktır.

Bazı çocuklar ana ya da baba kaybından daha çok etkilenir ve daha çok ilgiye, şefkate, bakıma ihtiyaç duyar. Ölen ebeveyn hakkında konuşmaktan çekinmemeli, günlük konuşmalar sırasında ondan doğal bir şekilde bahsetmelidir.

Advertisement

Oyun çağı çocuklarının ölüm korkusu, yetişkinlerin ölüm korkusundan değişiktir. Küçük çocukların doğrudan doğruya ölümle ilgili gibi görünen korkularının altında bile yalnız, kalma korkusu yatar. “Beni üzersen hastalanır, ölürüm, annesiz kalırsın” şeklinde sindirme yolunu seçen anneler, bu korkuyu iyice pekiştirirler. Böylece çocuk, sevdiklerinin ölümünü de kendisine yönelmiş bir ceza, bir sevgisizlik olarak düşünmeye başlar.

Aile İçinde Ölüm

Aile içinde ölüm, ana, baba, ya da kardeş ölümü, bütün aile bireyleri için en sarsıcı ve örseleyici yaşantıdır. Yetişkinler, ölüm karşısında, yas tutarak tepki gösterirler. Ağlama, üzüntü, uykusuzluk, yemeden içmeden kesilme çalışma isteksizliği, çaresizlik duygusu ve karamsarlık bu tepkinin belirtileridir. Yetişkin için olağan olan bu tepkiler çocuklarda değişiklik gösterir, elbette çocuklar da üzülür. Ama onların tepkisinde daha çok ortada kalmış olmaktan doğan acılarını dile getiriş görülür. Çocuk yetişkin gibi uzun süre üzüntülü ve acılı kalamaz. İçinden ne kadar tedirgin olsa da yaslı görünümü yoktur.

Çocuk uğraşlarından ve oyunundan uzun süre geri kalmaz. Bazı çocuklar da donmuş gibi davranır, şaşkın bakar, ölüden söz edilirken duymuyormuş gibi davranır , soru sormazlar. Bazı çocuklar ölüm karşısında umursamazlıktan da öte ruhsal bir durum içine girer, canlı, yerinde duramaz olur, olmayacak şeyler ister, yerli, yersiz güler. Aile bu duruma bir anlam veremez. Ya sert tepkilerle yola getirmeye çalışır ya da çocuğun bu durumundan endişe duyup bir ruh hekimine götürür. Gerçekte çocuğun bu umursamaz davranışları ne sevgisinin yokluğundan ne de üzüntü duymayışındandır. Bu davranış çocuğun, kendisini örseleyen bu durum karşısında inkar yoluyla kendini savunmasıdır.

Gerçeği benimsemek, üstesinden gelemeyeceği duyguların baskısına yol açacaktır. Çocuk kendisini ortada bırakıp, giden ana ya da babaya öfke duyacak, bu da onda suçluluk duyguları yaratacaktır. Yaptığı yaramazlıkların ve “kötü çocuk” oluşunun ölüme neden olduğunu düşünmek de ayrı bir suçluluk kaynağı olacaktır.

üzgün çocuk

NELER YAPMALI, NELERDEN KAÇINMALI?

1. Ana ya da babanın ölümünde, hayatta kalan eşe çok zor görevler düşmektedir. Bu görevlerin ilki ve en zoru çocuğa ölüm haberini duyurmaktır. Bu görev başkasına bırakılmamalıdır. Beklenmedik ölümlerde küçük çocuğun duruma alıştırılması uygun olur; hastanede yattığı, doktorların onu iyileştirmek için çabaladıkları söylenerek zaman kazanılabilir. Gerçek çocuktan uzun süre gizlenmemelidir. Çocuğun yaşına göre, bu bekleme birkaç haftayı geçmemelidir.

2. Çocuk, ölüm sonrasında yaşayan ana babaya yakın ve çocuğun çok iyi tanıdığı bir akraba yanında kısa bir süre tutulmalıdır.

3. Gerçek açıklandıktan sonra yas tutanların üzüntülerini çocuktan gizlemek için aşırı bir çaba göstermeleri gerekmez. Ancak ayılıp bayılma, dövünme ve haykırışları görmemesi uygun olur.

4. Çocuğun yetişkinler gibi bir tepki göstermediği unutulmamalı ve üzgün görünmediği için çocuk suçlanmamalıdır.

5. Çocuk, ölümü inkar davranışı içine girmişse, beklemek ve anlayışlı davranmak gerekir.

6. Çocuğun, aklını kurcalayan bir çok soru olabileceği ona söylenmeli, hep yanında olunacağı, birlikte yaşanacağı anlatılmalı, bu durumda üzüntülü olmanın, ağlamanın ayıp olmadığı belirtilmelidir.

Advertisement

7. Özellikle, okul çağına gelmemiş çocukları cenaze törenlerinden uzak tutmak uygun olur.

8. Sevdiği kişiyle bir gün öteki dünyada buluşmak umudu kırılmamalı, çocuk yanıtlanamayacak sorular sorduğunda bilinmediği açıkça söylenmelidir.

9- Evcil hayvanlarda bazen çocuğun rahatlamasında kolaylık sağlayabilirler. Çocuk duygularını bir köpek yavrusunu kollarının arasına aldığı zaman ifade edebilir. Bağrına basma ve yumuşaklık annesinin kolları arasındayken ki bağrına basışta olduğu gibi o günlerdeki güveni tekrar geri getirir. Hayvan, çocuk için sevgi dolu ve rahatlatıcıdır.


Leave A Reply