Büyük Britanya’nın Tarihi, Tarih Boyunca Krallar, Yaşanan Olaylar

0
Advertisement

Üzerinde güneş batmayan ülke olan Büyük Britanya’nın tarihi, tarih boyunca kralları, yaşanan önemli olaylar hakkında bilgi.

Britanya

Kaynak: pixabay.com

Büyük Britanya’nın Tarihi

Britanya’ya eski Germen kabileleri (Anglolar, Saksonlar ve Juteler) İS 500’de Mons Badonicus Savaşı ile Britonlarca durdurulduysa da 550′ de göçün yeniden başlamasıyla yüzyıl sona ermeden Britonlar, Dummonia’ nın (Cornwall ve Devon) batı sınırlarına ve Marches’a sürüldüler. Yeni gelenler ise Pennine Dağları’nın batısına Lothian içlerine ilerlediler. 597’de kentin Hıristiyanlığı kabulünden başlayarak 687’ye kadar ülkede kökeni dinden kaynaklanan savaşlar çıktı. 687’de Sussex ve Wight Adası da Hıristiyanlığı kabul etti. Bu arada Kuzeybatı Midland’da küçük bir krallık olan Mercia güçlenmeye başladı. 657′ de Mercia etkisi güneydoğuda ve güneyde yayıldı. Bu arada Wessex de güçlendi. Caedwalla, Surrey Sussex ve Wight Adası’nın Batı Sakson Krallığı’na ekleyerek Thames’in güneyindeki toprakları tek yönetim altında birleştirdi. Ancak bu krallık uzun ömürlü olmadı 725-726’da yeniden ayrı birer krallık durumuna gelen Kent ve Wessex iç kargaşaya düşüp Mercia’ ya karşı direnemediler. 731’de Hum-ber’in güneyindeki tüm iller Mercia’ya bağlandı. 757’de yerine geçen Offa, krallığının sınırlarına Kent, Sussex ve Hastings’i de kattı. Doğu Anglia ise etki bölgesinde kalıyordu. Ayrıca Avrupa ile ciddi diplomatik ilişkiler kurup Charlemagne’nın tanıdığı iki kraldan biri oldu; Humber’i güneyinde Offa, kuzeyinde ise Northumberia Kralı Aethelred, Offa’nın 796’da ölümünden sonra Mercia bir daha eski gücüne ulaşamadı. 802’de Egbert’in Wessex kralı olmasıyla başlayan Wessex’in yükselişi sonucu Kent, Surrey, Sussex ve Essex Wessex’e boyun eğdi. Northumbria savaşmaksızın Wessex’e boyun eğ-diyse de bu durum ancak bir yıl sürdü; 826’da Mercia yeniden bağımsızlığını kazandı.

8. yüzyıl sonunda başlayan Viking akınları 9. yüzyılda etkin olmaya başladı. Edward 912’ye kadar Doğu Anglia ve Northumbria Vikinglerini yenip Essex, Doğu Anglia ve Doğu Midland Viking topraklarını ele geçirdi. 918’de Mercia Vikingleri de Edward’a boyun eğdi. 919’da Dublinli önder Raegnald, York kralı olarak taç giydi. 927’de Northumbria’yı ele geçiren Athelson, İngiltere’nin doğrudan yöneticisi olan ilk kral oldu.

1013

1013’te Sweyn, İngiltere kralı olarak tanındı: önceki kral Ethelred kaçtı. 1031’de İskoçya’ya başarılı bir sefer düzenleyen Canute, Norveç Lordu olduysa da İngiltere’de huzur sağlanamadı. Normanlarla büyüyen sorun sonunda; 1066’da Norman istilasına varan yıkım yıllarının başlangıcı oldu. Kral Edward ölürken yerine Harold’u veliaht bıraktı. Ancak Normanlarla sorun büyüyordu. 1066’da iki ordu arasındaki Hastings Savaşı’nı Normandiya Dükü William kazanınca ülkede Norman egemenliği dönemi başlamış oldu. 1 Ocak 1066’da Fatih William İngiltere kralı oldu. Fatih William ile başlayıp 1204’e kadar süren Norman egemenliği (1087-1096 ve 1114-1154 dönemleri dışında) döneminde İngiltere feodal bir krallık olarak gelişti. 1087′ de William topraklarını oğulları arasında paylaştırdı; Normandiya’yı büyük oğlu Robert’e, İngiltere’yi ortanca oğlu William Rufus’a verdi. William Rufus döneminde (1087-1100) İngiliz baronlar Robert’in desteğiyle ayaklandılar; ancak ayaklanma 1088’de bastırıldı. 1100’de Rufus öldü, yerine kardeşi Henry kral oldu. Henry İngiliz halkının desteğini kazanmak için Ru-fus’un kötü uygulamalarını reddeden bir özgürlük fermanı (Charta Libere-um) çıkardı, Normandiya ve İngiltere’yi yeniden kendi yönetimi altında birleştirdi.

1154’te tahta çıkan II. Henry, sınırları İskoçya’dan (1174) Pirenelere kadar genişletti, 1151’de İrlanda Fatihi unvanını aldı. Ancak 1189’da miras nedeniyle ayaklanan oğlu Richard’a yenildi ve aynı yıl öldü. Yerine ortanca oğlu, I. Richard adıyla tahta çıktı. Aslan Yürekli Richard olarak bilinen bu kral, yetenekli bir askerse de kötü bir yöneticiydi; Fransa kralıyla çıktığı Üçüncü Haçlı Seferi dönüşü (1192) Alman İmparatoru VI. Henry’e tutsak düşmesi ve kurtarılması için ödenen ağır fidye, krallığın parasal gücünü temelden sarstı. 1199’da Fransa’da bir savaşta ölünce kardeşi John kral oldu.

John dönemi

John dönemi birçok karışıklığa sahne oldu. 1214’te baronlar, kralın yetkilerini sınırlayan bir ferman hazırladılar. John tüm direnişine karşın 15 Haziran 1215’te Runnymede’de fermanı imzalamak zorunda kaldı. Tarihte Magna Carta olarak bilinen 63 maddelik bu metin, en eski yazılı anayasadır. 1216’da John’un ölümü üzerine oğlu, III. Henry adıyla tahta çıktı. Yaşının küçüklüğü nedeniyle 1219-1232 döneminde ülke, Naibler Konseyi tarafından yönetildi. 1234’te yönetimi ele alan III. Henry; yönetim ve hukuk alanında birtakım düzenlemeler yaptı. 1235’ten sonra toplanmaya başlayan ilk meclis “parlamento” olarak anıldı. 1272’de III. Henry’nin ölümüyle oğlu, I. Edward adıyla tahta çıktı. Edward döneminin 1272 -1290 arasındaki başarılı bölümünde jpüyük yasal düzenlemeler yapıldı. Parlamento yılda iki ke£ toplanarak yönetim sorunlarıyla ilgilenen bir üst danışma organı kimliği kazandı. Galler fethedildi. Edward’ın krallığının 1290’dan 1307’de ölümüne kadar olan bölümü, başarısız İskoçya seferleri, Fransa ile Gaskonya sorunu, savaşlar için para bulma sorunu, İngiliz ileri gelenleriyle uğraşmakla geçti. 1307’de tahta çıkan II. Edward, tahttan indirilerek oğlu, Naipler Konseyi denetiminde III. Edward adıyla tahta çıkarıldı. 1330’da yönetimi doğrudan ele alan III. Edward, Robert Bruce üzerine sefer düzenledi ancak yenildi. 1328 Northampton Antlaşması ile Robert Bruce İskoç kralı olarak tanındı. Bu arada kıtadaki İngiliz toprakları nedeniyle İngiltere’nin Fransa kralının uyruğu olması ve Gaskonya üzerinde Fransa’nın hak ileri sürmesi, iki ülke arasındaki Yüzyıl Savaşı’nı başlattı (1337). 1340’taki Sluys Deniz Savaşı’ nda Fransız Donanması’nın yok edilmesiyle deniz üstünlüğü 20 yıl boyunca İngiltere’ye geçti. Ancak bundan sonra eski başarılar yinelenemedi ve İskoçya’da da savaşmak zorunda kalan İngilizler, Crecy Savaşı’nda Fransızlara yenildimesi (Mayıs 1345) üzerine Bretingy Barışı imzalandı (1360). III. Edward’ın 1377’de ölümü üzerine yerine torunu II. Richard tanta çıktı. II. Richard’ın 22 yıllık krallığının büyük bölümü Naipler Konseyi yönetiminde geçti. Richard 1389’da yönetimi Naipler Konseyi’nden alıp parlamentoyu 6 yıl boyunca toplantıya çağırmadı. Yeni Lancaster dükü Henry, Fransa’dan bir orduyla döndü: kral irlanda seferinde olduğundan kralın koruyucusu York dükü ile anlaştı. II. Richard tutuklandı ve öldü (1400).

Advertisement
IV. Henry

Lancaster Düklü Henry Parlamento’ nun onayıyla IV. Henry adıyla taç giydi. IV. Henry’nin tahta çıkışıyla başlayan 60 yıllık Lancaster kralları dönemi, Avam Kamarası’nın güçlendiği bir dönem oldu. Oğlu V. Henry döneminde (1413-1422) ülkede iki önemli gelişme oldu. IV. Henry kiliseye din değiştirenleri yakma hakkı verdi. Bu, 1414’te düzene karşı son ciddi başkaldırı olan Lordlar Ayaklanması’na neden olduysa da ayaklanma bastırıldı. Bu arada Yüzyıl Savaşları yeniden başladı. 1420’de İngiliz Ordusu Kuzey Fransa’nın tümünü işgal etti. V. Henry’ nin yerine geçen VI. Henry son Lancaster kralı olarak geçtiyse de ülke, 1436’ya kadar Naipler Konseyi tarafından yönetildi. 1450’de Kent’te John Cade, yerel yönetimlerin ücretli askerlerine karşı ayaklandı. York dükü taht üzerinde hak ileri sürdü, böylece ülkenin öteki büyük ailelerince desteklenen iki kral ailesi arasındaki savaş (İki Gül Savaşı) başladı (1454). Çeşitli çarpışmalardan sonra 1471’de Yorklardan IV. Edward, Tewksbury Savaşı’nı kazandı. VI. Henry’i öldürüp tahta çıktı. IV. Edward 1483’te öldüğünde kardeşi III. Richard adıyla tahta çıktı. 1485’te Lancaster Dükü Henry Tudor ayaklandı. Bosworth Savaşı’nda Richard yenildi. Bu, İki Gül Savaşı’nın sonu oldu.

Henry Tudor, VII. Henry adıyla tahta çıktıysa da ülkede 1500’e kadar çeşitli karşılıklar görüldü. Henry, 1509’da ölünce oğlu VIII. Henry tahta çıktı. VIII. Henry döneminde (1509-1547) başlıca gelişme, İngiliz Kilisesi’nin Roma’dan kesin olarak ayrılması oldu. İlk karısından erkek çocuğu olmaymca Papalığın izni olmadan boşanıp Anne Boleyn ile evlenmesi aforoz edilmesine yol açtı. Oturumu 7 yıl süren Reform Parlamentosu (1529-1536) 1534′ te bir yasayla İngiliz (Anglikan) Kili-sefci’ni kurdu, kilisenin dünyadaki en yüksek kişisi kralın kendisiydi. 1553’te kraliçe olan I. Mary, Katolikliği ülkede yeniden egemen kılmaya çalıştı: Roma Kilisesi ile yeniden bağlantı kurdu. Sevilmeyen tek Tudor hükümdarı olan Mary, 1558’de ölünce VIII. Henry’nin Anne Boleyn’den olma kızı, I. Elizabeth adıyla tahta çıktı. Elizabeth döneminde İngiltere, geleceğin büyük imparatorluğu olma yolunda ilk adımları attı. 1558-1570 arası dönemde geçmişten kalan sorunlar çözüme bağlandı ve merkezi düzen yeniden kuruldu. 1559’da parlamento Anglikan Kilisesi’nin ilkelerini bildiren yasayı yeniden onayladı. Uzak denizlere çıkabilen bir deniz gücü kuruldu. 1562′ den başlayarak İngilizler, İspanyol egemenlik bölgesinde ticari etkinlik göstermeye başladılar. Elizabeth bu durumu resmen desteklemediyse de 1588’de büyük donanmasının yok edilmesiyle sonuçlanan İspanyol Savaşı İngiltere’ye, Kuzey Amerika yolunu açtı.

Büyük Britanya

1600

1600’de Doğu Hindistan Şirketi; Asya-Afrika ve Ümit Burnu’ndan Ma-cellan Boğazı’na kadar tüm Amerika’ da ticaret hakkına sahip oldu. 1603’te I. Elizabeth ölünce yerine kral olan Mary Stuart’ın oğlu İskoçya Kralı VI. James, I. James adıyla tahta geçti. Böylece ilk kez İrlanda, İngiltere ve İskoçya tacı tek kişide birleşti. Tüm Avrupa’ya yayılan 30 Yıl Savaşı’nda (1618-1648) James arabulucu tavır almak istediyse de başarılı olamadı ve İngiltere savaşa girdi (1624). 1625’te James ölünce yerine oğlu I. Charles geçti. Mutlakiyeti yerleştirmek isteyen Charles, sürekli ordu kurma amacıyla krallığın gelirlerini artırmaya çalıştı. 1629-1640 arasında I. Charles parlamentoyu hiç toplamadı. 1629’da Fransa, 1630’da İspanya ile barış imzalandı. 1639’da İskoçya Ordusu İngiltere’yi işgal etti. İngiliz Ordusu’nun ayaklanma durumunda olması ve İskoçların savaş tazminatı almadan İngiltere’den ayrılmaları Charles’ı parlamentoyu toplamak zorunda bıraktı. Ancak halkçı önder Pym’ın Kasım 1641’de hazırladığı büyük protesto üzerine Charles önce York’a sonra Nottingham’a giderek asker topladı. Ağustos 1642’de Büyük Protesto’yu reddetmesiyle iç savaş başladı. 1643’te Oliver Cromwell komutasındaki parlamento yanlısı ordu, Marston Moor Savaşı’nı kazandı. Cromwell komutasındaki ordu aynı yıl Naseby’de krala karşı kesin zaferi kazandı. Charles, İskoçlara teslim oldu. 1647’de kral, Wright Adası’na kaçtı. Galler’de ayaklanmalar başladı.

Cromwell 1648’de bu ayaklanmaları bastırdı. Charles 1649’da yargılanıp idam edildi. Lordlar Kamarası kaldırıldı. Cumhuriyet ilan edildi. Bu arada bağımsızlık için ayaklanan İrlandalıların ayaklanması Cromwell ordusu tarafından bastırıldı (1649-1650). İskoçya tehdidi de 1650 Dunbar Savaşı ile bastırıldı. 1651-1660 döneminde İskoçya anayasal olarak İngiltere’ye katıldı. 1654-1660 arasında İskoçyalı ve İrlandalı parlamenterler Westmins-ter Parlamentosu’na katıldılar. 1653’te Cromwell, Uzun Parlamentoyu dağıttı. Cromwell’e “koruyucu” (Pro-tector) unvanı veren yeni bir anayasa hazırlandı. Cromwell bundan sonra parlamentoyla arasını düzeltmeye çalıştı, ancak Hollanda savaşmdan sonra devletin para kaynakları kurumuştu. İspanya ile Batı Hint Adaları’nda başlayan savaş giderleri artırdı. Cromwell’in ölümünden sonra (1658) George Monck önderliğinde toplanan parlamento, Fransa’daki II. Charles’ı krallığın başına geçmeye çağırdı (1660). Il.Charles’ın ülkesine dönüşüyle Restorasyon olarak anılan dönem başladı. Lordlar Kamarası yeniden kuruldu. Restorasyon döneminde hiçbir kralın parlamentonun onayı olmaksızın yasa koyamaması, ülkeyi yönete-memesi güvence altma almdı. II. Char-les’ın savaşlar için sürekli kaynak istemesi ve Katoliklere hoşgörülü tavrı, 1667’de İngiliz Donanması’nın Thames’de Hollandalıları tarafından tahrip edilmesi hoşnutsuzluğa yol açtı.

1673′ te kızı veliaht Mary, Orange Dükü William ile evlendi ve savaş sona erdi. Siyasal partilerin ortaya çıkışı da II. Charles döneminde gerçekleşti. Ülkenin ilk iki partisi kral yanlısı, Toryler ile karşı görüşte olan Whigler idi. Toryler toprak sahiplerine ve Anglikan Kilisesi’ne, Whigler ise dinsel muhaliflere ve Londra tacirlerine dayanıyorlardı. Toryler günümüzdeki Muhafazakâr Parti’nin, Whigler, Liberal Parti’nin çekirdeğini oluşturdular. 1685’te Charles ölünce tahta çıkan ve koyu bir Katolik olan kardeşi Û. James ülkede Katolikliği yaymak için çaba harcadı. Oysa Avrupa’da Protestanlar kaçarak İngiltere’ye sığınıyorlardı; bu ortamda çıkan iki ayaklanma bastırıldı, önderleri idam edildi. 1688’de Orange Dükü William bir orduyla ülkeye girdi; James yenildi tahttan indirildi ve kaçtı. Bu olay Glorious Revulation (Büyük Devrim) olarak adlandırılır. Böylece çift hükümdarlı William ve Mary dönemi başladı. 1689’da bu iki hükümdarın Haklar Bildirgesi’ni kabul etmesi sonucu Protestanlık yeniden güçlendi. 1701’de yalnız Protestanların hükümdar olabilmesi amacıyla hanedanlık Hannover Hanedanı’na verildi. Günümüzde de hükümdarın Protestan olmasını zorunlu kılan bu yasa yürürlüktedir.

1702

1702’de William’ın ölümüyle (Mary 1696’da ölmüştü) Kraliçe Anne tahta çıktı. 1714’e kadar süren kısa saltanatı boyunca Anne, Torylerin ve Anglikan-ların koyu bir savunucusu oldu. İspanya veraseti yüzünden çıkan savaşta Malborough dükünün kazandığı zaferler İngiltere’ye saygınlık kazandırdı. Anne’in 1714’te ölümü üzerine yerine Hannover Hanedanı’nın ilk kralı olan I. George (1714-1727) geçti. I. George İngilizce bilmediğinden kabine toplantılarına katılmayıp yerine kendisini temsilen vekil göndermesi başbakanlık kurumunun doğuşuna yol açtı. Ülkenin ilk başbakanı Lord Oxford (Walpole) oldu. Edward Walpole 20 yıl süren başbakanlığı süresince ülkenin ve hanedanın saygınlığını yükseltmek ve güçlenmek amacıyla barışçı dış politika izleyip Fransa ile uzlaştı; vergileri indirdi.

Advertisement
1727

1727’de Kral I. George ölünce oğlu II. George tahta çıktıysa da Walpole başbakanlığını sürdürdü. Ancak bu arada Güney Amerika sömürgeleri konusunda özellikle İspanya ile uzlaşmazlık büyüyünce, Walpole 1739’da ispanya ile savaşa karar verdi; ancak üç yıl sonra savaşın kötüye gitmesi üzerine görevinden çekildi. Walpole sonrası 14 yıl İngiltere birçok sömürge savaşı yaptı. Bu arada Britanya; Fransa ve Avusturya’ya karşı Prusya ile birleşti. “Diplomatik Devrim” olarak anılan ittifaklar sistemindeki bu değişmeyi Fransa’nın Minorca Adası’nı ele geçirmesi izledi. Bu olay iki ülke arasındaki 7 Yıl Savaşı’nın başlamasının görünürdeki nedeni oldu. Pitt ulusal bir hükümet kurmak üzere göreve çağrıldı. Pitt Hükümeti döneminde savaşın gidişi değişti. 1757’de Hindistan, 1759’da Quebec (Kanada) ele geçirildi. 1760’ta tahta çıkan II. George’un, Pitt’in büyük etkisini kırmak istemesi nedeniyle Pitt’in 1761’de İspanya’ya savaş açmak istemesi bir bunalıma dönüştü; Pitt görevinden ayrıldı. 1763’te Paris Antlaşması’nda Fransa ile barış imzalandı. III. George, Pitt’in ayrılmasından sonraki 20 yıl ülkeyi kendisi yönetti. Britanya, Fransa’nın da desteklediği Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. 1773 Paris Antlaşması ile Britanya, ABD’nin bağımsızlığını tanıdı.

Bu arada Cebelitarık İngiltere’ye geçti. Batı Hint Adalan’nda İngiliz etkisi görülmeye başlandı. 1783’te başbakan olan genç Pitt, 17 yıl ülkeyi yönetti. Büyük bir devlet adamı olan Pitt, günümüzdeki anlamıyla ilk başbakandı. Yayılmacı politika izledi. Endüstri Devrimi süreçlerinin etkisiyle ülkenin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve nüfus dağılımının yeni ortaya çıkan endüstri merkezlerinde kentler lehine değişmesi ülkenin politik yapısında reformu gerekli kılıyordu. Kanada’ya özerklik tanındı. Ülke içinde demokratik görüşler yayılmaya başladıysa da 1789 Fransız Devrimi’nin etkileri çok güçlü olmadı. Bu arada Fransa ile İngiltere arasında çıkan bir anlaşmazlığın çözümlenememesi sonucu 1798’de iki ülke savaşa girdi. Savaş 20 yıl sürdü. Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi’ nin etkileriyle İrlanda’da bağımsızlık mücadelesi güçlendi. 1798’de İrlanda büyük cumhuriyetçi ayaklanması bastırıldı. 1801’de Büyük Britanya ve İrlanda Birliği ilan edilerek İrlanda bağımsızlığının son izleri de yok edildi. Napolyon’un kara egemenliğini korumak için Avrupa limanlarını İngiltere’ ye kapatmasma misilleme olarak İngiltere’nin ABD ticareti bile olsa kendi limanlarından geçmeyen tüm deniz ticaretini durdurması, ABD ile arasını bozdu. Bu, 1812’de ABD-İngiltere Savaşı’na neden oldu.

Napolyon dönemi

Napolyon dönemi 1815’te Napolyon’ un Waterloo’da General Wellington komutasındaki İngiliz-Alman Ordusu’ na yenilmesiyle sona erdi. Bir başka deyişle 18. yüzyıl sonuna gelindiğinde İngiltere kapitalizme doğru gelişmekte olan büyük bir dünya devleti konumundaydı.

İlk seçim reformu 1832’de Whig yanlısı Lord Grey’in başkanlığındaki koalisyon kabinesince benimsendi. 1833’te kölelik kaldırıldı. Çalışma koşullarının çok kötü olması desteğini çalışan sınıflardan alan Chartist hareketini doğurdu (1835-1841).

1837’de Kraliçe Victoria (1837:1901) tahta çıktı. 1850-1860 arasında İngiliz kapitalizmi doruğa ulaştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere, bir krallık olmaktan çıkıp büyük bir imparatorluğa dönüştü. Hindistan ele geçirilerek Victoria, Hindistan kraliçesi ilan edildi. Kanada (1837), Ümit Burnu (1796), Malta ve Cebelitarık imparatorluğa katıldı. Kraliçe Victoria 1901’de ölünce yerine oğlu VII. Edward geçti. 1860’lardaki yükseliş döneminden sonra İngiltere bir gerileme dönemine girdi. 1871’de Alman birliğinin sağlanması ve ABD’ nin bir ekonomik güc olarak dünya pazarlarına girmesiyle İngiltere ekonomik alandaki çıkarlarını yitirdi. 1900′ den başlayan Britanya büyük imparatorluğu sarsılmaya başladı. Güney Afrika’da Boer Savaşı ve Çin’de Boxer Ayaklanması, Britanya’yı zaman zaman güç durumlarda bıraktı. 1910’da Kral VII. Edward’ın ölümüyle V. George tahta çıktı. 1914’te çıkan Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya dünya egemenlik alanlarının yeniden bölüşümünü isteyen Mihver Devletleri’ne karşı savaştı. Britanya, savaştan üstün çıktıysa da bir milyondan fazla can kaybının yanında yüklü bir savaş borcu altına girip ayrıca pazarlarının çoğunu da yitirdi. 1910’da yapılan seçimlerde yine Lloyd George başbakanlığında Liberaller çoğunluğu aldı ve kurulan koalisyon hükümeti 1922’ye kadar sürdü. 1918’de İrlandalılar Dublin’ de kendi parlamentolarını kurup cumhuriyet ilan ettilerse de İngiltere buna karşı çıktı. Bunun üzerine kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun (IRA) mücadelesi sonucu Aralık 1921′ de Serbest İrlanda olarak anılan 6 Ulster eyaleti ise İngiltere’ye bağlı kaldı. Savaş sonrasının bir başka etkisi dünyada ulusçuluk akımlarının güçlenerek sömürgelerinde kendi yazgısını saptama hakkı ilkesinin benimsenmesi oldu. İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) kuruldu (1931). Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bağımsızlığı tanındıysa da bu devletler İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) içinde kaldılar. 1922’de Muhafazakârların kabineden ayrılması üzerine Lloyd George görevinden ayrıldı. Ocak 1924’te Britanya’nın ilk İşçi Partisi Hükümeti kuruldu. Ancak bu hükümet aynı yılın kasımında düştü ve yapılan seçimlerde Muhafazakârlar ve Almanya ile uzlaşmaya gidildi ve huzurlu bir dönem yaşandı. 1929 seçimleri’nde İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu. Ancak 1929 büyük ekonomik bunalımının etkisiyle başbakan McDonald görevinden ayrıldı (1931) ve Ulusal Hükümet adıyla kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı olarak 1935’e kadar görev yaptı.

VIII. Edward

Bu dönemde krallık, VIII. Edward’ın tahttan çekilmesiyle bir sarsıntı geçirdi (Mayıs 1937). Yerine kardeşi VI. Ge-orge’un tahta çıkması üzerine Neville Chamberlain başbakan oldu. İkinci Dünya Savaşı patlak verince, Britanya’da halkı ve Avam Kamarası karşı çıkmasına karşın hükümet, Almanya’ya savaş ilan etti. Hitler’in Danimarka ve Norveç’i işgali üzerine parlamentodaki huzursuzluk Chamberlain’in görevden ayrılmasına yol açtı. Winston Churchill başbakanlığa getirildi (1940). Hükümet savaş süresinde görev yaptı. Mayıs 1945’te Churchill Japonya ile savaş sona erinceye kadar savaş hükümetinin sürmesini istediyse de İşçi Partisi üyelerinin hükümetten çekileceklerini bildirmeleriyle mayısta Muhafazakârların çoğunlukta olduğu yeni bir hükümet kuruldu. Savaştan hemen sonra yapılan genel seçimleri İşçi Partisi kazandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan üstün çıkan Britanya’nın can kaybı az, ancak ekonomik kaybı büyüktü. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’ndan çıktığında dünyanın en güçlü devletlerinden biri konumunu koruyabilmiş olan İngiltere, artık bu niteliğini yitirmişti.

Lord Atlee başkanlığındaki İşçi Partisi ve elektrik enerjisi işletmelerini ve ülke içi ulaşım yollarını toplumsal devlet yaratmak amacıyla devletleştirdi. Ancak dış politika bu dönemde ABD ekonomik yardımına bağımlılıkla belirlendi ve İşçi Partisi Hükümeti böylece ABD’nin soğuk savaş siyasetinin önde gelen yandaşlarından biri oldu. Britanya, İngiliz Uluslar Topluluğu (Commenwealth) içindeki Beyaz olmayan ülkelere de kendi yazgısını saptama hakkı tanıdı. 1947’de Pakistan ve Hindistan bağımsız dominyon statüsü kazandılar. 1946’da Ürdün’de, 1948’de de Filistin’deki egemenliği sona erdi. 1947’de Mısır’dan (Süveyş dışında) askerlerini çekmek zorunda kaldı. 1949′ da İrlanda, cumhuriyet ilan ederek İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ayrıldı. Kral VI. George’un ölümüyle kızı II. Elizabeth tahta çıktı (1952). Churchill Hükümeti, İşçi Partisi döneminde devletleştirilmiş olan çelik endüstrisini ve iç ulaşım yollarını yeniden özel mülkiyete devretti. Bu da Muhafazakârların 1959 Seçimleri’ni de kazanmalarını sağladı.

1950’lerde Britanya’nın başlıca dış sorunları imparatorluğun ortadan kalkmasından kaynaklandı. Sömürgeler art arda bağımsızlık ilan ediyordu. Bağımsızlığını yeni kazanmış olan eski Britanya sömürgelerinin çoğu İngiliz Uluslar Topluluğu’nda (Commonwealth) kalmayı yeğlediler. 1950’lerin bir önemli olayı da Mısır ile Süveyş Kanalı anlaşmazlığı oldu. ABD ve Britanya’nın; sosyalist blokla yakınlaşmaması amacıyla Mısır’a Asvan Barajı’ nin yapımı için verdikleri borç, Nasır yönetiminin Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıması üzerine kesildi. Nasır karşılık olarak Süveyş Kanalı’nı devletleştirdi. İngiltere ve Fransa’nın bölgeye askeri müdahalesi Birleşmiş Milletler tarafından önlendi.

1960’ların başında Britanya, AET’ye üyelik için resmen başvuruda bulundu (1961); ancak 1963’te başvuru geri çevrildi. Bu gelişmeler Muhafazakârların durumunu sarstı. Ayrıca Prufomo Skandali da başka olumsuz etken oldu. Bu arada İşçi Partisi’nin önderi Hug Gaitskell’in ölümüyle başa geçen Harold Wilson’ın yıpranmamış kişiliği de İşçi Partisi lehine etki yaptı. 1964 Seçimleri’nde İşçi Partisi çoğunluğu kazandı. Enflasyonu azaltmak ve üretimi 1970’e kadar % 25 artırma amacı güden hükümet, 1966’da henüz uygulanmasının sonuçları alınmadan genel seçime giderek seçimleri kazandı. Ancak ücretlerin sınırlanması ve devalüasyon gibi önlemler sonucu İşçi Partisi çalışan kesimdeki seçmenlerinin çoğunu yitirdi.

1970

1970’de yapılan genel seçimleri Edward Heath başkanlığındaki Muhafazakâr Parti kazandı. Heath Hükümeti 1969’dan sonra doruk noktasına ulaşan işsizlikle ve sayısı artan grevlerle ilgilenmek zorunda kaldı. Heath Hükümeti’nin ekonomik başarısızlığı sonucu 1974 Genel Seçimleri’ni İşçi Partisi kazandı. Wilson’un hükümeti de enflasyon ve işsizlik gibi ekonomik sorunların üstesinden gelemedi. 1976’da görevinden çekilen Başbakan Wilson’ ın yerini Dışişleri Bakanı James Callaghan aldı. Kasım 1967’de IMF önlemleri uygulanmaya başlandı. Margareth Thatcher Hükümeti iç sorunlarda özellikle ekonomide IMF önerilerini uyguladı. Ekonomi genelinde sağlanan belli ölçüdeki düzelmenin faturası çalışan sınıflara çıkarıldıysa da uygulama sürdürüldü. 1981 ‘de Arjantin ile Falkland Adaları’nın statüsü konusunda çıkan uzlaşmazlık savaşa yol açtı; Britanya, Falkland Savaşı’nı kazandı, Arjantin’de rejim değişikliğine yol açan bu başarı, Thatcher’in saygınlığının artmasını sağladı.

Thatcher, 1983 Seçimleri’nden daha da güçlenerek çıktı. Thatcher, aynı yıl Macaristan, Çin ve İspanya’yı ziyaret ederek Hong Kong ve Cebelitarık’ın gerçekleriyle ilgili görüşmelerde bulundu. Bu arada SSCB Devlet Başkanı M.Gorba-çov’u ülkesinde ağırladı. 1985 Kasımında Thatcher, İzlanda ile Kuzey İzlanda’nın geleceğinin kendi halkı tarafından saptanmasını onaylayan bir antlaşma imzalandı; Uzakdoğu, Hindistan ve Suudi Arabistan’a geziler yaptı. Libya ve Suriye ile diplomatik ilişkiler koptu. 1987 Seçimleri’nde Thatcher yine zaferle çıktı. Böylece Thatcher, ingiltere tarihinde üç seçim üst üste kazanan ilk başbakan oldu. 1986’da başlanan özelleştirme hareketi 1987’de de sürdü. 29 Temmuz 1987’de Fransa ile İngiltere’yi birbirine bağlayacak olan Manş Tüneli’nin yapımına başlandı. 1988’de IRA’nın terör eylemleri sürdü, birçok kişi öldürüldü. Mayısta yapılan yerel seçimlerde İşçi Partisi % 41 oy alırken, Muhafazakâr Parti % 38’de kaldı.

Advertisement

Thatcher yıl boyunca, içinde Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkeye geziler yaptı. 1989’da yapılan Muhafazakâr Parti Büyük Kongre’sinde Thatcher yeniden parti başkam seçildi. Nisan 1990’da yürürlüğe giren Pool Tax (Kelle Vergisi) kanlı gösterilere yol açtı. Arjantin ile kesilen diplomatik ilişkiler yeniden kuruldu. Thatcher Çanakkale Savaşları’nın 75. Yıldönümü Törenleri için Türkiye’ye geldi. 22 Kasım 1990’da M. Tatcher parti içi konumuna ilişkin bir oylamayı kazanmasına karşın istifa etti. Yerine Maliye Bakanı John Majör geçti ve 47 yaşında ülkesinin 20. yüzyıldaki en genç başbakanı oldu. Majör, 1991 başlarındaki Körfez Savaşı’na 50 bin asker göndererek ABD’den sonra Büyük Britanya’ nın bölgede ikinci büyük güç olmasını sağlayarak saygınlığını artırmaya çalıştı. Bu arada İşçi Partisi’nin oylarını artırdığını gösteren kamuoyu araştırmalarını dikkate alan Majör, Muhafazakâr Parti’nin henüz gücünü koruduğu bir sırada, 10 Nisan 1992’de erken seçime gitme kararı aldı. Seçimler, İşçi Partisi’nin yapması umulan atağına karşın Major’un zaferiyle sonuçlandı. Muhafazakâr Parti, 1987 Seçimleri’ne oranla büyük bir oy kaybına uğramasına karşın, 651 sandalyeli Avam Kamarası’nda 336 milletvekili kazanarak dördüncü kez iktidarda kalmayı başardı. İşçi Partisi ise Oyların % 35.6’sını alarak 200 yıldan bu yana ilk kez üs-tüste dört seçim yitirmiş oldu. Bu yenilgi üzerine İşçi Partisi Genel Başkanı N. Kinnock görevinden istifa etti. 21-22 Mayıs 1992’de Avam Kamarası 92’ye karşı 336 oyla AB birliğini öngören Maastricht Antlaşması’nı onaylaması, Muhafazakâr Parti içinde Thatcher’in etkisinin kırıldığını ortaya koydu. Bu arada İşçi Partisi genel başkanlığına ilerisi için umut veren John Smith seçildi.


Leave A Reply