Ovidius (Publius Ovidius Naso) Kimdir? Romalı Şairin Hayatı ve Eserleri

0
Advertisement

Ovidius (Publius Ovidius Naso) kimdir ve ne yapmıştır? Ovidius hayatı, yaşam öyküsü, eserleri, şiirleri ve edebi kariyeri hakkında bilgi.

Ovidius

Ovidius; Latince tam adı publius ovidius naso (d. İÖ 20 Mart 43, Sulmo [bugün Sulmona] – ö. İS 17, Tomi [bugün Constanta, Romanya], Moesia, Roma imparatorluğu), Ars Amatoria (Aşk Sanatı, 1943.1987/ Sevişme Yolu, 1965) ve Metamorphoses {Değişişler, 1935) adlı yapıtlarıyla ünlü Romalı şair. İS 8’de İmparator Augustus tarafından ahlaksızlık suçlamasıyla Karadeniz kıyısındaki Tomi kentine sürülmüş, Tristia nın da (Hüzün) aralarında bulunduğu birçok yapıtını orada yazmıştır.

Gençlik yılları ve ilk yapıtları.

Romalı edebiyatçıların çoğu gibi Ovidius da taşralıydı. Roma’nın yaklaşık 140 km doğusundaki Sulmo’da dünyaya gelmiş, 12 yaşına gelince ailesi tarafından Roma’ya gönderilmiş ve dönemin en iyi öğretmenlerinden retorik dersleri almıştı. O dönemde retorik Roma eğitim sisteminin en son aşamasını ve en önemli bölümünü oluşturuyor, öğrenciler genellikle hukuki konular üzerine kurallara uygun konuşmayı, yani hitabet sanatını öğreniyorlardı. Ovidius’un bu dönem yaşamı üzerine değerli bilgiler bırakan Seneca (Yaşlı) (İÖ y. 55-İS 37). onun biçimsel tartışmalardan hoşlanmadığını, psikolojik ve ahlaki boyutları olan etik konuları yeğlediğini belirtir. Ovidius’un şiirinin retorik eğitiminden önemli ölçüde etkilendiğine kuşku yoktur.

Ovidius’un babası, Senato ile halk arasındaki soylu sınıftan olduğu için oğlunun devlet memuru olmasını istiyordu. Ama Ovidius, o dönemde yukarı sınıftan gençler için gözde bir öğrenim merkezi olan Atina’ya gitti ve kendisi gibi şair olan arkadaş, Pompeius Macer’le birlikte Yunanistan’ı dolaştı. Bu deneyimi şiirine yansıyacak yapıtlarında manzara tasvirleriyle mitolojik öğelere yer verecekti. Sonraki yıllarda bazı önemsiz adli görevler üstlendiyse de, kısa süre sonra kamu yaşamının kendine uymadığına karar verdi. Çalışma yaşamını terk ederek bütün zamanını şiire verdi; Sextus Propertius ve kendisinden biraz daha yaşlı olan Horatius’un da içinde bulunduğu şairler çevresine katıldı. Vergilius’la hiç karşılaşmadı, Tibullus ise Ovidius onu yakından tanıma fırsatı bulamadan ölmüştü. Gene de Ovidius çağdaşı şairler arasında en sıcak ilgiyi, ölümü üzerine bir ağıt yazdığı Tibullus’a gösterdi. Ovidius gibi Tibullus da Marcus Valerius Messala’nın korumasındaki edebiyatçılardandı. Vergilius, Horatius ve Propertius ise Augustus döneminin daha tipik temsilcilerini içeren, Gaius Maecenas korumasındaki edebiyat çevresindendi. Ovidius’un ilk dönem şiirleri, Augustus’un özendirdiği “resmî” ahlaki tutumla bağdaşmayan bir aşk, şiir ve yaşam anlayışını yansıtır.

Ovidius’un ilk şiirleri Amores (Aşklar), İÖ y. 20’den başlayarak aralıklı olarak 5 kitapta yayımlandı. Ağıt ölçüsüyle yazılmış bu kısa şiirler, Corinna adlı bir kadına duyulan aşkın çeşitli evrelerini konu alıyordu. Ama hem esin, hem de ele alış biçimi açısından duygusal olmaktan çok düşünsel sayılabilecek bu şiirler, bir yandan da aşk şiiri türüyle alttan alta alay eden bir dille kaleme alınmıştı. Sonradan sürülmesinde önemli bir rol oynayan Aşk Sanatı ise İÖ y. l’de yayımlandı. Baştan çıkarma ve entrika sanatı üzerine bu parlak yapıtın içeriği Augustus’un başlattığı ahlak reformlarına ters düşüyordu. Her ne kadar Ovidius kısa bir süre sonra alaylı bir özeleştiri niteliğindeki Remedia amoris’i (Aşkın Çaresi) yazdıysa da, bunun fazla bir yararı olmadı. Kadınların kocalarına ya da sevgililerine yazdıkları hayali mektuplardan oluşan Heroides’ı de bu dönemde yayımladı. Aşk temasını işlemekle birlikte, malzemesini mitolojiden aİan bu karakter tasvirlerinde Değişişler’in henüz olgunlaşmamış biçimini görmek mümkündür.

Advertisement

Ovidius aşk ağıtlarında birçok şeyi kendi başından geçmiş gibi anlatmış, kişisel deneyimlerini aktarıyormuş gibi, yer yer bir itiraf tonunda yazmıştır. Ama Amores, Aşk Sanatı ve Remedia amoris gibi yapıtlarında rastlanan bu tür ifadeler, onun kişisel deneyimlerinden çok. dönemin edebi tavrının ifadeleri olarak görülmelidir.

Olgunluk dönemi ve ünlü şiirleri. Ovidius yayımladığı özgün yapıtlar sayesinde Roma’nın yaşayan en önemli şairi olmuştu. Amores’ın son şiirinde daha iddialı konulara yönelmeyi vaat ediyordu. Bu vaadini, üç ana türde verdiği Medea, Fasti (Şenlikler) ve Değişişler adlı yapıtlarıyla yerine getirdi.

Bir tragedya olan Medea günümüze ulaşamamıştır. Eleştirmen Ouintilianus ve tarihçi Tacitus’un övdüğü bu yapıt, büyük olasılıkla Seneca’nın aynı konudaki oyununa esin kaynağı olmuştur.

Roma’daki dinsel şenlikleri ve bunların efsanevi kökenlerini anlatan Fasti, yılın her bir ayı için yazılmış 12 kitaptan oluşur (bunlardan yalnızca ilk altısı günümüze ulaşmıştır). Olayların mitolojik kökenlerini araştıran bu tür “etiolojik” şiirler, başta Kallimakhos’un yapıtları olmak üzere Helenistik dönem (İÖ 323’ten sonra) şiirinin önemli bir parçasını oluşturuyordu. Ovidius da bu türü seçerek, kendini Roma’nın Kallimakhos’u ilan eden Propertius’a meydan okuyordu. Dolayısıyla Fasti Augustus döneminin resmî edebiyat programına uygun ulusal bir şiirdi. Ovidius belki de bu şiiri yazarak imparatorun gözünde yeniden itibar kazanmak istemişti. Çünkü yapıt, anlatı bölümlerindeki parlak üslubun bile dengeleyemeyeceği ölçüde, imparatorluk ailesine övgü ve yurtseverlikle dolu bölümler içeriyordu.

Değişişlerdin de, yazıldığı dönemin edebi ve siyasal ortamı göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekir. Augustus döneminin ruhuna en çok bağlı kalmış Vergilius ve Horatius gibi şairler bile bir başşairden beklenebilecek ısmarlama resmî şiirler (örn. askeri zaferleri kutlayan destanlar) yazmayı reddetmişlerdi. Vergilius’un Aeneis destanı, çağdaşlarının beklediğinden çok farklı bir yapıttı. Roma’nın ulusal destanı kabul edilen bu şiirin benzersizliği sonraki yazarların işini oldukça zorlaştırmıştı. Vergilius’tan sonra, anlamı tarih ya da mitolojiyle sınırlı bir destan ister istemez gölgede kalacaktı. Ovidius bu tehlikeyi sezerek, Vergilius’un yaptığı gibi yeni bir plana dayanan, özgün ve benzersiz bir destan yazmayı denedi.

On beş kitaplık uzun bir şiir olan Değişişler, Ovidius’un günümüze ulaşmış öteki yapıtlarından farklı olarak, altılı ölçüyle yazılmıştır ve değişim temasıyla birbirine bağlanan mitolojik ve efsanevi öykülerden oluşur. Öyküler, yaratılıştan (kaostan düzene doğru ilk değişim) Julius Caesar’ın ölümü ve tanrılaştırılmasına (iç savaştan Augustus döneminde barışın sağlanmasına, yani kaostan düzene geçişi içeren son değişim) değin tarih sırası içinde anlatılır. Değişim teması daha çok biçimsel bir önem taşır; şiirin ana konusu ise tutkudur ve bu tema yapıta, öykülere çerçeve oluşturan ve onları birbirine bağlayan ustaca tekniklerin hepsinden çok daha büyük bir bütünlük kazandırır. Ovidius’un ilk dönem şiirlerine egemen olan erotizmin yerini bu yapıtında hemen bütün insani duyguların araştırılması almıştır. Değişişler Ovidius’un yaratıcı gücünü, zekâsını, üslup parlaklığını, mitoloji bilgisini, betimleme ve anlatı ustalığıyla zengin düş gücünü daha önceki yapıtlarında görülmedik biçimde ortaya koymanın yanı sıra, Ovidius’un derin Yunan ve Latin şiiri bilgisini ve okuduğu klasik şiirleri büyük bir yaratıcılıkla uyarlama yeteneğini de yansıtır. Hem içerik hem de ele alış bakımından Augustus dönemi tarzından ayrılan yapıt, kullanılan dil dışında, Latin edebiyatının yanı sıra Yunan edebiyatına da özgü öğeler taşır.

Advertisement

Ovidius Değişişler‘in yazımını İS 8’de tamamlamıştı (ama yapıt henüz yayımlanmamıştı). Tam başarının doruğuna tırmanırken, yaşamını altüst edecek olay gerçekleşti.

Sürgün ve ölüm.

Ovidius o sıra Elba Adasındaydı. İmparator Augustus tarafından Roma’ya çağrıldı ve imparatorun özel mahkemesince devlete ihanet (majestas) suçuyla yargılanarak Tomi’ye sürüldü. Cezanın bir nedeni Aşk Sanatı’ydı. Öteki nedeni ise Ovidius hiçbir zaman açıklamadı; yalnızca bunun bir suçtan çok, bir boşboğazlık olduğunda ısrar etti. Aşk Sanatı’nın yayımlanmasının üzerinden birkaç yıl geçmiş olduğu düşünüldüğünde, Ovidius’un cezalandırılmasında, Augustus ve ailesinin kendilerine yönelik bir hakaret olarak algıladıkları bazı sözlerinin rol oynamış olduğu söylenebilir. Aslında, yalnızca Aşk Sanatı’nda değil. Değişişler’in bazı bölümlerinde de, yazarın siyasal ve toplumsal bir muhalif olduğu imgesini yaratabilecek, resmi değerlere ters düşen bazı ifadelere rastlanabilir.

Ovidius İS 8 sonlarında Tomi’ye doğru yola çıktı ve ertesi yılın baharında oraya vardı. Eşi, servetini korumak ve nüfuzlu arkadaşları aracılığıyla bağışlanmasını sağlamak amacıyla Roma’da kaldığı için, Ovidius oraya tek başına gitmişti. Yalnızlık ve sıkıntının etkisiyle gene şiire yöneldi; ama bu kez daha kişisel ve içedönük yapıtı verdi. Tristia ve Epistulae ex Ponto (Karadeniz’den Mektuplar) adlı şiirleri bağışlanma dileğini ifade eden yapıtlardı. Aslınd; eşine yazdıkları da içinde olmak üzere bu dönemde yazdığı bütün şiirler durumum imparatora ve bütün dünyaya duyurmayı amaçlayan “kamusal” şiirlerdir. Bunlar bir otobiyografi olarak yazılmamış olmakla birlikte, sürgündeki şairin yaşamıyla ilgili benzersiz birer belge niteliğindedir. Tristia’nın ikinci kitabını oluşturan savunma, özellikle ilgi çekicidir. Ama belirsiz bir anlatım taşıyan bu şiir Ovidius’a yarardan çok zarar getirmiş olabilir; çünkü yazar gerek bu, gerekse öteki sürgün şiirlerinde ne kadar dalkavukluk etmiş ve kendini ne kadar alçaltmış olursa olsun, kendisine saygısının temelini oluşturan şairlik kimliğinden hiç vazgeçmemiş, imparatorun şiir üzerinde herhangi bir gücü olamayacağını ima etmiş, birçok kez de açıkça belirtmiştir.

Ovidius’un şairlik yeteneğinden henüz fazla bir şey kaybetmemiş olduğu İbis şiirinde de görülebilir. Tomi’ye varışından kısa bir süre sonra yazdığı bu şiir, adı bilinmeyen bir düşmana yöneltilmiş uzun ve ayrıntılı bir sövgüydü. Büyük ölçüde kitapların yardımı olmaksızın yazılmıştı ve Ovidius’un mitoloji alanındaki derin bilgisini ortaya koyuyordu. Ovidius Roma’dan herhangi bir umut belirtisi görmeyince, kendisine ün kazandırmış türde şiirler yazacak cesareti bir daha bulamadı. Sonradan kaleme aldığı Epistulae ex Ponto hüznün ağır bastığı bir yapıttı.

Önemi.

Ovidius’un sonraki Romalı şairler üzerindeki etkisi daha çok teknik niteliktedir. Ağıt ölçüsüne ve altılı ölçüye akıcılık kazandırmış, bu ölçüleri bütün şiir türlerinde kullanılabilecek duruma getirmiştir. Vergilius’un izinden giden şairlerin yapıtlarında bile, hemen her dizede Ovidius etkisi görülebilir. Ortaçağda, çoğu klasik yazar gibi Ovidius da engin bilgisiyle bir otorite kabul edilmiş, sonraki yüzyıllarda ise şiirlerinin taşkın ve neşeli tonu, görsel ve tensel üslubuyla trubadurlar ve saray şairleri ile Chaucer, Shakespeare, Goethe ve Ezra Pound gibi birçok şaire esin kaynağı olmuştur.


Leave A Reply