Denizlerde Tuzluluk Oranı, Tuzluluğun Dağılışı Nasıldır? Etkileyen Faktörler

1
Advertisement

Denizlerde bulunan tuzluluk oranı nedir? Denizler neden tuzludur? Denizlerdeki tuzluluğu etkileyen faktörler, tuzluluğun dağılışı.

Ölüdeniz

Ölüdeniz – Fethiye ( Kaynak : wikipedia.org)

Deniz suyunun tuzlu olduğu herkesçe bilinir; ama, içinde bulunan tuzun gerçek tutan oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü, her bin kilogram suda 3 kilogram tuz vardır (tuzluluk %0 35 olarak ifade edilir; bu, binde 35 normal tuzluluğu belirten bir orandır). Çok defa, deniz suyundaki tuzun, sadece sodyum klorür, başka bir deyişle, bildiğimiz sofra tuzu olduğu sanılır. Ancak deniz suyunda en çok sodyum klorür bulunmakla beraber bütün tuz sodyum klorürden ibaret değildir.

Tabiatta bulunan her elementin deniz suyunda var olduğu söylenebilir; ancak bunların pek çoğu, son derece az tutarda vardır. Bu elementlerin birçoğu, bakır, kurşun, nikel, kobalt vb., deniz bitkilerinin ve hayvanlarının yapılarında vardır; bundan ötürü de denizlerde, dolaylı olarak bulunur. Deniz suyundaki elementlerin çoğu, pek küçük oranlarda bulunmakla beraber, okyanuslarda o kadar büyüktür ki (1.350.000.000 kilometre küp) deniz suyu, bu yüzden değerli bir maden hazinesi meydana getirir. Örneğin, denizlerde, 13 milyon tondan çok erimiş gümüşün bulunduğu tahmin edilmektedir. Okyanuslardaki tuzların yerin yapısındaki elementlerden meydana geldiği anlaşılmaktadır. Suyun, pek çok maddeleri eritme niteliği vardır. Bunun nedeni, suyun, katı maddeleri meydana getiren molekülleri bir arada tutan elektrik kuvvetlerini azaltmasıdır. Akarsular, karalardan denizlere çamurlar ve kumlar taşır. Aynı zamanda, erimiş maddeleri, suyun geçtiği yerlerdeki kayalardan erittiği madensel tuzları da taşır. Güneş ısısının etkisiyle, deniz yüzeyinde su buharlaşınca, bu madensel tuzlar arta kalır. Bu su buharı yeniden yağmur halinde yere düşer; bir çığır bularak, en yakın ırmağa karışır. Su, denize doğru akarken birçok madensel tuzları eritir. Bu iş, milyonlarca ve milyonlarca yıl süregeldiğinden, deniz tuzluluğunun, gittikçe artarak, bugünkü orana vardığı düşünülebilir. Tuzluluğun sürekli olarak arttığı hipotezine dayanılarak, dünyanın yaşı bulunmak istenmiştir. İlk hesaplara göre bulunan sayı 100.000.000’du; bu sayının çok az olduğu kanısı uyandı. Bu hipotezin, ilk bakışta çok sade bir düşünceye dayandığı sanılırsa da, aslında öyle değildir. Her şeyden önce, okyanuslar ilk meydana geldiği sırada hiç tuzlu değil miydi? Biraz olsun tuzlu oldukları düşünülebilir. İkinci bir ihtimal de, denizlere taşınan tuzun çoğunun, deniz dibinde meydana gelen tortul kayaların içinde oluşan tuzlardan meydana gelmiş bulunmasıaır. Irmakların, okyanusların tuzlu hale gelmesinde büyük bir rol oynamadığı ırmak ve deniz suyundaki tuz oranlarının ayrılığından anlaşılır.

Deniz Ayısı

Kaynak: pixabay.com

Tuzluluğun dağılışı:

Okyanus sularının tuzluluğu, yer yer değişikliğe uğrar (oldukça dar sınırlar içinde). Bu değişiklik, başlıca iki büyük etmene dayanır: Irmakların ve yağışların sağladığı tatlı su tutarı; deniz yüzeyinde meydana gelen buharlaşmanın şiddeti. Kuzey Buz denizi denizlerin en tuzlu olanıdır (binde 20 çevresinde). Bu, kısmen, akarsuların ve eriyen karların çok bol meydana getirdiği tatlı sulardan; kısmen de çok düşük olan sıcaklık derecelerinden ve buna bağlı olarak, yüzeydeki suların çok az buharlaşmasından ötürüdür.

En yüksek tuzluluğun ekvatoral bölgelerde olduğu düşünülebilir; ama, durum bu değildir. Çünkü, her ne kadar sıcaklıklar, buralarda yüksekse de, havanın çok nemli olmasından ötürü yüzey buharlaşması düşüktür (başka bir deyişle, hava, aslında, o kadar çok su buharı taşımaktadır ki, ancak, pek az su buharı alabilecek durumdadır). Öte yandan, bol yağışlarla ve dünyanın en büyük birkaç ırmağının taşıdığı sularla, bu bölgelerde tatlı su oranı yükselmiştir. Bu nedenlerle, en tuzlu okyanus suları, ekvatoral bölgelerde değil; ekvatorun kuzeyindeki ve güneyindeki, alizelerin estikleri kuşaklardadır (0°-30° kuzey ve güneyde). Alizeler, kuru rüzgârlardır. Bütün yıl boyunca ekvatora doğru eserler; daha serin enlemlerden, daha sıcak enlemlere doğru estiklerinden, gittikçe ısınırlar; su buharı salıverecekleri yerde kaparlar. Kuzeyde ve güneyde bulunan, kısmen kapalı denizlerde tuzluluk derecesi normalin dışına çıkar. Bir yandan Akdeniz (tuzluluk derecesi binde 37-40), Kızıldeniz (tuzluluk derecesi binde 37-41) ve İran körfezi (tuzluluk derecesi binde 37-38) gibi, yüzey buharlaşmasının çok olması ve az tutarda tatlı su almaları yüzünden, tuzluluk dereceleri yüksek olan denizlerin bulunduğu bölgeler vardır. Öte yanda, Baltık denizi (tuzluluk derecesi binde 2-15) ve Karadeniz (tuzluluk derecesi binde 17-20) gibi, yüzey buharlaşmasının az olması (özellikle Baltık denizinde) ve pek bol tatlı su almalarından ötürü (özellikle denizlerin küçüklükleri göz önünde bulundurulunca) tuzluluk derecesi pek düşük olan denizlerin bulunduğu bölgeler yardır.

Tuzluluk ve denizlerde hayat:

Tuzluluk, denizlerdeki canlıların dağılışında önemli bir rol oynar. Örneğin, suda yaşayan canlıların tatlı su ve tuzlu su tipleri olmak üzere iki büyük bölümü vardır. Pek çok hallerde bu iki tip canlı, kendine özgü olan çevresinde yaşar. Bunun nedenini bir deneyle açıklayabiliriz. Irmak suyuyla dolu bir cam kaba bezelye konunca, bezelyenin şiştiği ve sonunda patladığı görülür. Bezelyede, belli bir miktarda erimiş tuzlar vardır; ırmak suyunda da, böyle, erimiş tuzlar vardır. Ama, bezelyedeki erimiş tuz, ırmaktakinden daha dayanıklıdır. Bu yüzden, su bezelyenin içine akar ve tuzlu eriyiği sulandırarak, aradaki tuzluluk farkını gidermeye çalışır. Bu hal, tuzlu sularda yaşayan bir balığı denizden çıkarıp, tatlı suya koyunca da meydana gelir; balık şişer ve ölür. Denizde yaşayan bir balığın vücudundaki tuzlu su eriyiğinin kuvveti, deniz suyunun tuzluluğuyle denge haline getirilmiştir. Tatlı suya konan balıkta bu denge bozulur; balığın vücudundaki tuzlu su eriyiğinin kuvveti tatlı suyunkine göre çoktur. Bir kara bitkisi, deniz suyuna konunca büzülür ve ölür. Bitkideki tuz eriyiğinin kuvveti deniz suyundakinden daha azdır. Böylece, su bitkiden dışarı çıkar; tuzlu suyu sulandırarak, dengeyi meydana getirmeye çalıışr. Kurbağa deniz suyuna sokulunca, vücudundaki suyu kaybetmek suretiyle, hızla, ağırlığının %20’si azalır. Görülüyor ki, ister hayvan ister bitki olsun, canlılar tuzluluk farklarının etkisindedir Bir denizdeki tuzluluk, yer yer, az cok değişikliğe uğrar; bu hal, denizlerde yaşayan canlıların dağılışımının sınırlandırılmasında sıcaklık kadar önemli bir etmen değildir. Ancak, belli deniz yaratıkları, tuzlulukları özellik gösteren kesimlerde sınırlanmıştır.

Advertisement

1 Yorum

Leave A Reply