Deprem Nedir? Deprem İle İlgili Temel Bilgiler, Depremin Oluşumu

3
Advertisement

Deprem nedir? Deprem ile ilgili temel bilgiler ve tanımlamalar. Dünyadaki büyük deprem kuşakları ve depremler hakkında bilgi.

deprem

Deprem Nedir? Deprem İle İlgili Temel Bilgiler

Yerkabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi ya da yanardağların püskürmesi sırasında oluşan sarsıntıya deprem denir. Yersarsıntısı, zelzele isimleride kullanılır. Depremin olduğu yörede yer titreşim yapar ve sallanır. Deprem bir doğa olayıdır ve yapay olarak oluşturulan sarsıntılara deprem denilmez. Yapay olarak oluşturulan sarsıntılara “yerin salınımı” adı verilir. Deprem titreşimleri, yer salınımlarından genel olarak doğal nedenlerden oluşmaları, ani başlamaları ve bitmeleri, titreşim süresince bazı fazların bulunmasıyla ayırt edilirler.

Yerküre üzerinde oluşan depremlerin ana merkezlerinin (episantr) yerleri incelendiğinde bu depremlerin gelişigüzel yerlerden çok belirli kuşaklar üzerine rastlayan bölgelerde oluştukları görülür. Bu bölgelerden ikisi çok önemlidir ve tüm yerküreyi çevreler. Birincisi Büyük Okyanus’u çevreleyen kuşaktır ve Güney Amerika’nın güney ucundan başlayarak kuzeye doğru Güney Amerika’nın batı kıyılarını izleyerek Aleut Adaları’ndan Kamçatka’ya geçer. Oradan güneye doğru Japonya, Filipin Adaları ve Mariana Adaları’ndan sonra doğuya doğru devam eder. Samoa, Tonga, Kermadek adaları boyunca güneye döner ve daha sonra doğuya doğru başladığı yerde sona erer.

deprem anında

Deprem Anında Yapılması Gerekenler

İkinci kuşak Yeni Gine ve Endonezya adalarından başlar, Çin’in güney kesiminden geçer, Himalayalar, Hindukuş Dağları, İran, Türkiye ve Akdeniz’den geçerek Atlas Okyanusu’ na kadar uzanır. Bu iki ana kuşak yerküre içinde sıcaklığın etkisiyle oluşan madde akımları sonunda olduğu bilinen okyanus ortası sırtlarıyla okyanus çukurlarını içerir. Okyanus ortası sırtlardan yüzeysel sıcak akıntılarla bazaltik volkanizma etkinlikleri sürmekte ve bu bölgelerde odak noktası ya da hiposantr (depremin oluştuğu merkeze verilen ad) derinliği en fazla 70 km olan sığ depremler oluşmaktadır. Kaliforniya’da “San Andreas Fayı” ile Türkiye’de “Kuzey Anadolu Fayı” bölgeleri volkanizma etkinliklerinin olmadığı ve sığ odaklı depremlerin görüldüğü bölgelerdir.

Sözü edilen bu her iki fay boyunca kütlelerin yer değiştirmesi, San Andreas Fayı’nda 300 km ve Kuzey Anadolu Fayı’nda ise 85-90 km kadardır. Sözü edilen iki büyük bölge içinde görülen volkanik ada yaylarıyla derin okyanus çukurlarının çok uyumlu olduğu görülür. Bu bölgelerdeki depremler, çukuru sınırlayan ve ortalama 45-60°’lik bir açıyla manto içinde dalan kabuk levhaları içinde oluşum yerlerine göre sığ (70 km), orta (70 ile 300 km) ve derin odaklı (300-700 km) olabilir.

Advertisement
Yerküreyi çevreleyen etkin fay bölgeleri üzerinde çok büyük depremler olmuştur.

1 Kasım 1775’te Portekiz, İspanya ve Kuzey Afrika’yı sarsan çok şiddetli depremin ana merkezi Lizbon’a çok yakındı, 70 bin kişi öldü. Tüm büyük binalar yıkıldı ve 20 bin konuttan 17 bini oturulamaz hale geldi. Depremin ana sarsıntısı ayrıca tsunami (deprem dalgası) oluşturdu ve büyük bir dalga karaya hücum ederek yarım mil kadar içerilere girdi. 16 Aralık 1811’de Güney Missouri’de bir yıl süreyle depremler oldu. Bunlardan üçü çok büyük şiddetliydi. Oluşan tüm depremlerin merkezleri Mississippi kıyısı boyunca güneye doğru 30-50 bin mil karelik bir şerit üzerinde toplandı. Bu büyük depremler sonucu 240 km uzunluğunda ve 80 km genişliğinde bir alan 1 ile 3 metre çökerek ırmak suları bu alanı kapladı ve sonuçta 8-10 mil uzunluğunda 2-3 mil genişliğinde olan Reelfoot Gölü oluştu.

Tavsiye Edilen Link : Depremi Önceden Hisseden Hayvanlar

1906’da Kaliforniya depremiyle dünyanın en büyük fayı oluştu. Depremin en şiddetli hissedildiği alan, 350 mil uzunluğunda ve 70 mil genişliğindeydi. 1923’te Japonya’da Kwonto depremi yakın tarihin en büyük depremlerinden biridir. Tokyo ve Yokohama gibi büyük kentlerin deprem merkezine yakın oluşları can ve mal kaybının çok daha fazla olmasına neden oldu. Tokyo’da yarım dakika süren depremden sonra 2 milyon dolayında insan evsiz kaldı. Deprem sonrasında çıkan yangınla birlikte ölenlerin sayısı 68 bine yükseldi. Yokohama’da ölen ve yananların sayısıyla 23 bin olarak saptandı. Türkiye’de aktif deprem kuşağı üzerinde yer aldığından tarih boyunca zaman zaman çok şiddetli depremlere sahne olmuştur. Bu depremlerin başında gerek can ve gerekse mal kaybı açısından 1939 Erzincan depremi gelir. Kentin binalarının yıkıldığı depremde 30 bin dolayında insan öldü. Bundan başka, 1975 ve 1976’da büyük can ve mal kayıplarının olduğu Lice ve Çaldıran depremleri de büyüklükleri bakımından söz edilmeye değer depremler arasındadır.

Ancak Türkiye’de deprem gerçeğini bizlere öğreten depremler 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi ile 2011 Van depremi olmuştur.

Her iki depremde de büyük can ve mal kayıpları yaşanmış ve deprem gerçeği ile tüm ülke karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca son dönemde Japonya’da gerçekleşen ve bir nükleer reaktörün sızıntı yapmasına yol açan depremde tüm dünya kamuoyunu deprem gerçeği ile yüz yüze getirmiştir.

Sık sık depremlerle birlikte, genel olarak depremden önce ve bazen de deprem sonrası birtakım sesler duyulur. Bu sesler ilk deprem dalgalarının bir bölümünün yerküre içinden kırılarak havaya geçmesi ve bu ortamda ses dalgalarına dönüşmesiyle oluşur. Depremlerin oluşması sırasında bu tür seslerin her zaman işitilmemelerinin nedeni kırılarak havaya geçen ve ses dalgaları haline geçen bu dalgaların yüksek frekanslı olmaları ve çok çabuk sönümlenmeleridir. Genel olarak deprem merkezinin yakınında bulunanlarca işitilebilir ve uzaktan gelen gök gürültüleri, rüzgarın uğultusu ya da dinamitin patlamasıyla karıştırılabilir. Depremle oluşan sesleri ağaçların sallanmasından çıkan hışırtılarla, ev ve eşyaların çatırdamasıyla oluşan seslerle karıştırmamak gerekir. Hayvanların oluşacak bir depremi önceden hissettikleri çok kez görülmüştür. Bunun nedeni, insan kulağının işitemeyeceği sesleri hayvanların işitmesidir.

Tüm depremler “ön şok” denilen küçük sarsıntıları izler. Büyük bir olasılıkla bu ön şokların ana sarsıntının kaynağından ileri geldiği ve az zaman önce oluştuğu saptanmıştır. Büyük bir deprem öncesi her zaman ön şokların görülmemesine karşın “artçı şok” denilen küçük sarsıntıların her büyük deprem sonrası görüldüğü ve genellikle yıllarca sürdüğü gözlenmiştir.

Advertisement


3 yorum

Leave A Reply