Derebeylik Sistemi Nedir? Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Debeylik ne demektir? Derebeylik düzeni, sistemi, ne zaman ve nerede uygulanmıştır? Derebeylik sisteminin özellikleri ve tarihteki yeri hakkında bilgi.

derebeylikDerebeylik; Avrupa’da IX. – XV. yüzyıllarda hüküm süren siyasi – içtimai düzendir. Derebeyliğin kurulmasına esas olan mefhum, toprak mülkiyetinin şeklidir. Toprağın kimin tarafından ve ne suretle işletileceği derebeylik geleneklerini kurmuştur.

Derebeyleri, halkı her bakımdan yönelten küçük hükümdarlardı. Halk köylü ve şehirli olarak ikiye ayrılmıştı. Serf denen köylü, toprağa bağlı köle durumundaydı, kendi malı olmayan bu topraktan ayrılamazdı. Burjuva denilen şehirliyse hürdü, siyasetle uğraşmamak ve vergilerini muntazam vermek şartıyla sanat ve ticaretle dilediği gibi geçinirdi.

Her derebeyinin arması, bayrağı, şatosu vardı. Kendisinin bağlı bulunduğu daha büyük derebeyi olduğu gibi daha küçük derebeyleri de olurdu. Büyük derebeyi çağırınca ona bağlı olan derebeyi, askerini toplayıp onun ordusuna katılmak zorundaydı. Buna uymayanlar asi sayılırdı.

Haçlı seferlerinde büyük ölçüde derebeyi Avrupa topraklarından uzaklaştı, telef oldu, birçoğu da Yakın Doğu’da yerleştiler. Ayrıca barutlu silahlar küçük derebeylerine kendilerini korumak imkanı bırakmadı; bunun sonucu olarak gelişen Rönesans hareketi de geniş ve merkezi mutlak devletler yarattı, derebeyliğin Ortaçağ teşkilatı kökünden bozuldu. Bununla beraber, asil sayılan derebeylerin yeni kuşakları ile halk arasındaki içtimai uçurum, 1789 Fransız İhtilali’ne kadar devam etti. Napoléon, yüzlerce minik devlete bölünmüş olan Almanya’daki devletlerin sayısını 30’a kadar indirip, farkında olmadan, Alman Birliği’ni hazırladığı vakit, Orta Avrupa’da da derebeylik en büyük darbeyi yedi. Böylece, derebeyi sınıfı bir unvan asaletinden ibaret kaldı.

Bu içtimai teşkilât ve telakkiler, Hristiyan Avrupa’ya mahsustur. Müslümanlık’ta hükümdar hanedanı dışında en fakir köylüden başbakana kadar bütün aileler ve içtimai sınıflar hukuk bakımından da, gelenekler bakımından da eşitti, asalet unvanı diye bir şey yoktu. Bunun için, Avrupa’da büyük ihtilaller doğuran hukuk eşitsizliğine İslâm dünyasında rastlanmamıştır.

Advertisement

Derebeylik Teşkilatı

«Derebeylik piramidi» denilen ve bütün Avrupa tarihinin anlaşılması için iyice kavranması şart olan teşkilât şudur:

Avrupa’da bir tek imparator vardı. Bu tek imparatorluk Romalılar tarafından yaratılmış, Büyük Konstantin’in Hristiyan olmasıyla meşrulaşıp ilahi kudret kazanmış olan Avrupa devletiydi.

395’te, yani Büyük Konstantin’den yarım yüzyıl sonra, imparatorluk ikiye ayrılınca, Avrupa’da iki meşru imparatorluk ortaya çıktı: Doğu ve Batı İmparatorlukları. 476’da Batı İmparatorluğu yıkıldı, 300 yıldan fazla Doğu (Bizans) imparatorları tek imparator olarak kaldılar. Fakat Charlemagne (Şarlman) ın kendini Batı imparatoru ilan etmesi üzerine, Batı İmparatorluğu yeniden dirildi.

1453’te Fatih İstanbul’u fethederek Doğu İmparatorluğu’nu alınca, bu imparatorluk tacı Osmanoğulları’na geçti. Avrupa’ya ait bir imparatorluk tacının Hristiyan olmayan bir hanedana geçmesini doğru bulmayan Rus hükümdarları kendilerini Doğu İmparatoru ilan ettilerse de, bu sıfatlarını uzun müddet Avrupa devletlerine tanıtamadılar.

Napoléon kendisini imparator ilan etmek istediği zaman, her türlü geleneği yıkan Fransız İhtilali’ni temsil etmekle beraber, gene de yeni bir imparatorluk tacı ihdasına cesaret edemedi; Batı, yani Alman İmparatorluğu’nu Habsburglar’dan aldı, kendisi Batı imparatoru oldu.

Advertisement

Napoléon’u Avrupa’da kimse meşru tanımıyordu. Habsburglar, Almanya imparatoru olmaktan çıkınca, kendilerini Avusturya imparatoru ilan ettiler. Böylece Fransa’da da ikinci imparatorluk kurulunca «Batı tacı» Fransa ile Avusturya arasında ikiye ayrılmış bulunuyordu. En kudretli İspanya ve İngiltere kralları bile kendilerini imparator ilan etmeye cesaret edememişlerdi. Çünkü bu sıfatlarını, başta Papa olmak üzere, hiçbir Avrupa devleti tanımazdı. Osmanlı’nın, 1606 Zitvatorok Antlaşması’na kadar iddiası daha da fazlaydı : Osmanlı, Avrupa’da Romalılar’dan Bizanslılar’a, onlardan da kendisine geçen bir tek imparatorluk tacı olduğunu iddia ediyordu. Habsburglar’ ın «Batı imparatoru» sıfatını bu tarihe kadar, yani tam 153 yıl tanımadı.

İşte piramidin tepe noktasını teşkil eden yerde bulunan imparatorluk müessesesinden sonra krallık gelir. Krallık, ancak imparatorlar tarafından verilen ve böylece meşrulaşan bir müessesedir. Bir imparator, istediği ve toprağını elverişli bulduğu prensi, krallık derecesine yükseltebilirdi. Krallıktan sonraki derece seçmen prenslik (elektörlük) sanını taşıyan hükümdarlıktı; yalnız Almanya’da vardı. Bundan sonraki hükümdarlık derecesi büyük dukalıktır, bu yalnız Orta ve Doğu Avrupa’ya mahsustur. Bundan sonra sırasıyla dukalık, markilik, kontluk, vikontluk, baronluk, senyörlük gelir. Hükümdar şövalye demek olan senyörün de kendine göre birkaç yüz uyruğu bulunan devleti vardır. Bu, piramidin temelini teşkil eden kademedir.

Bütün bu büyüklü küçüklü hükümdar aileleri asildir, kendi tabakaları arasında evlenirler; yani şövalye, baron, vikont gibiler kendi aralarında, kont, dük, kral gibi büyük senyörler de kendi aralarında kız alıp verirler. Böyle olmayan evlenmelere morganatique (morganatik) denir, bu evlenmeden doğan çocukların veraset hakları yoktur.

Derebeylik yıkılıp da büyük merkezi devletler teşekkül edince de bütün bu adetler ve unvanlar, devlete ait haklar müstesna olarak, devam edegelmiştir. Asillik denilen müessesenin menşei budur.


Leave A Reply