Belirlenimcilik (Determinizm) Nedir? Öğretinin Özellikleri, Felsefesi ve Öncüleri

0
Advertisement

Belirlenimcilik (Determinizm) nedir? Belirlenimcilik (Determinizm) öğretisinin özellikleri, felsefesi, öncüleri hakkında bilgi.

Belirlenimcilik (Determinizm)

Belirlenimcilik (Determinizm); bütün olguların evrensel nedenselliğe dayandığını aynı koşullarda aynı nedenlerin aynı sonuçları doğuracağını öne süren öngören öğreti. İlk kez, Antik Çağ felsefesinde Atomcular tarafından, ortaya kondu. Kavramlaştırılması doğa bilginlerince ve Galileo, Descartes, Newton, Lomonosow, Laplace, Spinoza ile 18. yüzyıl Fransız maddecileri tarafından yapıldı. Bu düşünürler nedenselliğin kesin devimsel (dinamik) yasalarca yönetildiğine inandılar. Laplace, evrenin geçmiş ya da gelecek herhangi bir andaki durumunun evrenin atomlarının (koordinat) itici güçlerince belirlendiği görüşündeydi.

Pierre Simon de Laplace

Pierre Simon de Laplace (Kaynak: commons.wikimedia.org)

Gerekirciliğin Laplace‘cı yorumu yazgıcılık olarak nitelendirildi. Kuantum mekaniğinde belirli olmayanlar bağlılaşımının (korelasyon) bulunmasıyla Laplace‘cı Gerekircilik çürütüldü. Mekanik Gerekircilik, Diyalektik Maddeciliğin bilime uygulanmasıyla önemini yitirdi. Diyalektik Maddecilik, Gerekirciliği salt hareket yasalarına indirgemedi. Nedenselliğin evrensel olduğunu, evrene Tanrıca ve insan aklıyla girmediğini, insan iradesi ya da olağanüstü bir gücün etkisi ile var edilemeyeceği gibi, yok edilemeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini, neden’in sonuç’u etkilediğini, sonucun da kendi nedenini etkileyecek biçimde “karşılıklı etki” ilişkisi içinde olduğunu ortaya koydu.

Her şeyin bir nedene dayalı olarak ortaya çıktığını, aynı koşul ve nedenlerde sonuçların da aynı olacağını; evrende olup biten her şeyin, her varlığın böyle ortaya çıktığını; bir şeyi anlamak istiyorsak bunun ancak onu belirleyen nedenleri çözmekle gerçekleşebileceğini savunan bu görüş, değişik alanlarda değişik biçimlerde yorumlanmıştır. Doğa bilimlerinde nedensellik bağlantısı evrensel boyutlarda ele alınıp olgular zorunlu bir bağlama sokulur.

İlahiyatta insanın tüm istemlerini ve bunlara ilişkin davranışlarını Tanrı belirlemiştir. İnsanın kendine bağlı kendisince belirlenmiş eylemi olamaz. Ahlak felsefesinde kimi görüşlere göre insan her şeyiyle bağımlıdır. İrade özgürlüğü yoktur ve eylemlerimiz iç ve dış nedenlerle belirlenir. Bu temel görüş yöresinde değişik bakış açılarına göre değişik savlar ortaya çıkar. Örneğin, mekanist belirlenimciler irade ve eylemi dış etkilere bağlarken, tarihsel belirlenimciler bunları tarihsel olguların belirlediğini, insanı tarihin yönlendirdiğini; toplumsal belirlenimciler ise bunları belirleyenin toplum, toplumsal koşullar ve toplumdaki olgular olduğunu savunurlar. Buna karşın irade ve eylemde ilkin “ben”in (kişilik) önemli olduğunu, ötekilerin ancak buna bağlı olarak ya da “ben” bağlamında sözü edilebileceğini savunanlara (Autodeterminist) göre; insan kendi kendini belirlediğinde özgürdür.

“Ben”den başka bir şeyin belirlenimi altında özgürce yaşamanın sözü edilemez, insana yaraşan da onun kendinin belirleyicisi olarak yaşamasıdır. Belirlenimcilik, insanın felsefi ve bilimsel düşünmeye başladığı dönemlerden önce de olayları açıklamada kullandıkları bir yoldu. Tanrısal söylencelerde, değişik olgular hep başka olgulara ya da Tanrıların, yarı Tanrıların iradelerine dayandırılır. İnsanın düşünsel gelişimi içinde giderek neden kavramıyla birlikte ele alınmıştır. Belirlenimcilikte olgunun zaman içinde saptanma, denetlenme, ortaya koyulma zorunluluğu olmasına karşın, bilemediğimiz, gözden kaçmış bazı olaylar da, olaylar arasındaki karşılıklı bağlılık içinde bir yere sahiptirler. Böylece belirlenimcilik tüm evreni zorunlu bağlılıklar bütünlüğü biçiminde ele almış olur.

Advertisement
Burada iki tür belirlenimcilik saptanır:
  • 1- Evrensel Belirlenimcilik: Doğal belirlenimcilik olarak da anılır. Evrenin tümünü birbirinin nedeni olan olgular olarak görür. Ancak bunu her yönüyle kavramamız olanak dışıdır.
  • 2- Deneyimsel Belirlenimcilik: Güncel yaşamımızda, değişik işlerimizde, bilimsel çalışmalarda geçerli olan belirlenimciliktir.
Werner Heisenberg

Heisenberg

Belirlenimcilik bilimsel araştırmalarda önemli bir ilke olarak geçerliğini uzun süre korudu. Ona karşı ilk kuşkular ve belirlenemezcilik (indeterminizm) ilkesinin varlığı Max Planck‘ın Kuvantum Kuramı çalışmaları sırasında ortaya çıktı. Belirlenemezcilik (İndeterminizm) bir nedene ya da neden olacak herhangi bir şeye bağlı olmayan olayların, durumların ve süreçlerin varlığını savunan görüştür. Belirlenimciliğin evrensel düzeyde gerçekleşme olanağının bulunmadığını savunur. Olaylar hangi düzeyde ve türde olursa olsun yasalarla, nedenlerle kesin olarak belirlenemezler. Evrenin, dünyanın, insanın ve tüm olayların anlaşılmasında akıl yetersizdir. Akılla kavramaya girişilince ister istemez belirlenimci yola girilir. Oysa aklı da, belirlenimciliği de aşan bir şeyler her zaman vardır.

Belirlenmezci anlayış tarihsel süreçte değişik biçimlerde ortaya çıktı. Rastlantılara inanma, kadercilik, şeyleri temel nedenleriyle hiçbir zaman kavramayacağımıza inanan anlayış ve insan özgürlüğünün ancak belirlenmezcilikle olanak bulduğunu, belirlenimcilik içinde özgürlüğün olanaksızlığını savunan ahlak anlayışı vb. Belirlenmezcilik en büyük yankılarını fizikte gösterdi. Fizikte bir olay önceden kesin olarak söylenince, bu olayın nedensel olarak saptandığını gösterir. Ama her zaman bir olay önceden ve kesin olarak dile getirilemez. Burada artık kesinlikten değil, olasılıktan söz etmek gerekir. Werner Heisenberg, mikrofizikte tüm ölçü işlemleri, ölçülmesi istenen üstünde olumsuz, çarpıtıcı etkiler yapacağından bir parçacığın belirli bir an içinde ne konumunun, ne de hareketinin kesinlikle saptanamayacağını ileri sürdü (belirsizlik ilkesi). Bu durumda kuvantum alanına girildiğinde belirlenimcilik yetersiz kalır ve geçerliğini yitirir. Fizikte daha sonra yapılan çalışmalar ve öne sürülen görüşler Heisenberg‘in görüşünü düzeltti ve belirlenimciliğin yolunu yeniden açtı.

Kaynak 2

Felsefenin ahlaki değerlerle ilgilenen bölümünde bir görüş ve düşünüş şeklidir. Determinizme göre irademiz karar verme işinde hür değildir. İradenin seçiciliği, yani ahlaki davranışlardan kendi istediğini tercih etmesi sebepsiz ve gelişi güzel olmayıp, önceden bulunan ve toplumla, ruhla, fizikle, ya da fikirle ilgili bir sebebin tayin edilmiş (determine) kaçınılmaz sonucudur.

Bilimsel düşünüş, olayların meydana gelişinin hür ve serbest bir düzene göre değil, belirli şartlara, sebeplere göre olduğunu kabul eder. Tabiat kanunları da olayların sebepliliği esasına dayanır. Her olay her yerde aynı şekilde, belirli sebeplere dayanarak meydana gelir. Belirli şartlar daima belirli sonuçlar doğurmamış olsaydı, belirli şartlara uyan sonuçlar da daima her yerde aynı olmasaydı, bilginler hiçbir olayın kanununu bulamazlardı.

Determinizm görüşü çok eski çağlardan başlamış, Platon (Eflâtun), Aristoteles gibi Eski Yunan filozofları bu alanda ilk ilkeleri kurmuşlardı. XVIII. yüzyılda Alman filozofu Kant bu deyimi ilk defa kullanmıştır. Fransız matematikçisi Laplace «evrenin bugünkü durumunu bundan önceki durumunun sonucu, bundan sonrakinin de sebebi olarak» kabul etmemiz gerektiğini söylemiştir. Daha sonraki yıllarda Fransız bilgini Claude Bernard da determinizm ilkelerini geliştirmiştir.

Advertisement


Leave A Reply