Dil Gelişimi İle İlgili Yaklaşımlar

0
Advertisement

Gelişim psikolojisinde dil gelişimi ile ilgili yaklaşımlar nelerdir? Sosyal öğrenme, davranışçı ve psikolinguistik yaklaşım hakkında bilgi.

Dil Gelişimi

DİL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR

Dil gelişiminde kalıtımın önemli olduğunu kabul eden yaklaşımların yanı sıra, öğrenmenin de etkili olduğunu savunan yaklaşımlar bulunmaktadır. Ancak günümüzde dilin gelişimi üzerinde hem kalıtımın hem de çevrenin etkin rol oynadığı görüşü kabul görmektedir.

1. Sosyal Öğrenme Yaklaşımı

Bu yaklaşıma göre dil gelişiminde çocuğun sosyal çevresi dil gelişiminde modeldir. Çocuk, anne ve babasını taklit eder. Anne-baba çocuğun varsa hatasını düzeltir ve ilerleyen süreçte çocuk içinde yaşadığı toplumda konuşulan dili öğrenmiş olur. Bu yaklaşımda model alma, taklit etme dönüt (pekiştirme) süreçleri etkin rol oynamaktadır.

2. Davranışçı Yaklaşım

Bu yaklaşım, davranışların, ardından gelen uyarıcılar tarafından biçimlendirildiği ya da değiştirildiği ilkesine dayanır. Bu yaklaşımı benimseyenlere göre bebekler tesadüfen günlük konuşma dilinde var olan sözcüklere benzer sesler çıkardıklarında, çevrelerindeki yetişkinler tarafından ödüllendirilir.(pekiştirme yapılır. Edimsel koşullama) Bu ödüller onlar için pekiştireç olur. Bebeğin çıkardığı sesler pekiştirildikçe, bebek bu sesleri daha çok tekrar eder ve öğrenir. Örneğin; Bebek ilk defa anne dediğinde annesinin gülümsemesi veya yanağını öpmesi onu mutlu edecek ve bebek yeni kelimeleri öğrenmeye devam edecektir. Pekiştirilmeyen seslerin ise tekrar edilme sıklığı düşer ve zamanla bu sesler tekrar edilmedikleri için söner.

3. Psikolinguistik (Doğuştancı-Biyolojik) Yaklaşım

Kuramın temsilcileri Chomsky, Mcneill ve Lenne-berg’dır. Bu kurama göre dilin kazanılması davranışçı yaklaşımla açıklanamaz. Dil gelişiminde psikolojik ve biyolojik temeller vardır.

Advertisement

Karmaşık bir sistem olan dil kullanımının insana türüne özgü olması ve dil farklılıklarına rağmen, dil gelişiminin evrensel olarak aynı aşamaları izlemesi gibi nedenler, dil kullanımında biyolojik temeller üzerinde durulmasına neden olmuştur, (neden biyolojik?) Buna göre insan dil kapasitesi ile doğar. Yani her insan doğuştan dil öğrenmeye yatkın bir mekanizma-program-alt yapısı ile dünyaya gelir. Bu insan türüne özgü biyolojik bir mekanizmadır. (Maymunlara öğretilememesi bu gerçeği gösterir.)

Chomsky’nin ileri sürmüş olduğu ‘birey doğuştan dil kazanma kapasitesine sahiptir.’ düşüncesinin iki temel dayanağı vardır;

Birincisi, farklı kültür ve çevrelerde yaşayan çocukların dil gelişimi seyri ve bu seyirde olup biten temel değişimlerin benzer olması

İkincisi, çocukların etrafında bir dil konuşulmadığında dahi belli bir düzeyde de olsa dilsel beceriler edinirler.

Chomsky’e göre söz konusu biyolojik alt yapıya bağlı olarak bebeklere gerekli çevresel koşullar da sağlandığında dili çok rahat öğrenebilirler. Çocuklar yürümeyi öğrendikleri gibi, dil edinmeyi de öğrenirler. Çünkü her ikisinin de temelinde olgunlaşma vardır.

Chomsky, dil gelişimi ile ilgili davranışçıların (koşullanma yaklaşımı) öne sürdükleri görüşleri eleştirmiştir. O’na göre koşullanma yaklaşımı, açıklamalarında basit kas ve salgı davranışlarını temele alır. Basit davranışları açıklamak üzere kurulmuş bir modelle, dil gibi karmaşık bir olayı açıklamak mümkün değildir. Aynı zamanda dilde yaratıcılık vardır. Çocuk daha önce hiç duymadığı, cümleleri kurabilir. Daha önce hiç duymadığı bir cümleyi söyleyen çocukta pekiştirmenin olduğu söylenemez. Ayrıca, eğer dil öğrenilmesinin temelinde koşullanma olsaydı, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı toplumlarda yaşayan çocukların birbirlerinden farklı dil öğrenim şemaları göstermeleri gerekirdi.

Chomsky, dil kullanımının iki yönünün olduğunu söyler. Bunlardan biri üretim (bireyin düşündüklerini, sesli ifadelere, cümlelere dönüştürme özelliği); diğeri ise kavrama’dır. (Bireyin Konuşulan sesleri, sözcükleri işitme, anlama ve bunlardan bir önerme çıkarma özelliği)

Advertisement


Leave A Reply