Dil Nedir? Diller Nasıl Doğmuştur?

0
Advertisement

Düşünce ve duygularımızı birbirimize anlatmamızı sağlayan konuşma düzeni olan dil ile ilgili genel bilgilerin yer aldığı sayfamız.

DİL insanların düşüncelerini, duyularını, isteklerini anlatmak için kullandıkları seslerden meydana gelmiş konuşma düzenidir.

Yeryüzünde bugün konuşulan diller bir tek kökten çıkmış değildir. Hiç olmazsa birkaç kökten çıkmış, bu köklerden türemiş oldukları kabul edilebilir. Yazı zamanımızdan ancak 6.000 yıl kadar önce icat edildiği için, dillerin daha önceki gelişme safhaları hakkındaki bilgimiz azdır, bu bilgiler yalnız dil bilginlerinin kıyaslama, benzetme usulleriyle vardıkları birtakım faraziyelere dayanır.

Bugüne kadar kaç dil konuşulmuş veya konuşulmakta olduğu da çok tartışılmış bir konudur. Ölü dillerle beraber 3.000 kadar dil hakkında bilgimiz olduğu ileri sürülebilir.

Bu dillerin sınıflandırılması da uzun tartışmalara konu olmuştur. Ancak şöyle bir üçlü tasnif çok tutunmuştur:

1 — Tekheceli diller (Çince, Tibetçe, Çin Hindistanı dilleri gibi);

Advertisement

2 — Çokheceli diller (Ural-Altay dilleri, Japonca, Korece gibi);

3 — Bükümlü diller (Hint – Avrupa, Sa-mî, Hamî dilleri).

«Tekheceli» dillerde kelimeler hep tek hecelidir, «çokheceli» dillerin kelimeleri ise birkaç heceden meydana gelir. «Bükümlü» dillerdeyse kelimeler,, aynı kökün harflerinin yer değiştirmeleri ve yeni harfler (sesler) eklenmesiyle üretilir. Çokheceli dillerde kök kelimenin harfleri yer değiştirmez; kök aynı kalır, birtakım önek ve soneklerle kelimeler üretilir.

Her dil «diyelek» (lehçe) denilen bölümlere ayrılır. Diyelekler fiilin çekilmesi, seslerin söylenişi gibi birçok farklarla aynı dilin belirli bölgelerde aldıkları şekillerdir. Bazı diyelekler birbirine pek yakın olduğu halde, bazıları âdeta ayrı dil sayılabilecek derecede birbirinden uzaktır (Bk. Diyelek). Diyelekler, şivelere; şiveler ağızlara ayrılır. Aynı şehir halkından çeşitli içtimaî sınıfların kendi aralarında kullandıkları tâbirlerin ve diğer dil özelliklerinin toplamına «ağız» denir.

Bir insanın doğduktan bir müddet sonra ilk öğrendiği ve konuşmaya başladığı dil «ana dili» dir (Bk. Ana Dili).

Bugün yeryüzünde konuşulan dillere «ya-şıyan dil», vaktiyle konuşulup da, bugün konuşulmıyan dillere «ölü dil» denilir. Lâtince, bugün, Vatikan’daki birkaç yüz rahip dışında, kimse konuşmadığı için, bir ölü dildir. Eski AAısırca, Hititçe, Sümerce de böyledir. Bilginler, yaptıkları inceleme ve araştırmalarla, bu dillerin binlerce kelimesinin anlamını öğrenmişler, dilbilgisi kurallarını yazmışlardır. Fakat, artık kimse konuşmadığı için, bu diller ölüdür.

Advertisement

Dünyanın birçok yerlerinde, ora halkının dili olmadığı halde, anlaşılan, konuşulan dillere «lingua franca» (serbest dil) denir. Bugün İngilizce bir «lingua franca» dır. XVI.-XVII. yüzyılda Türkçe, Hindistan’dan Fas’a, Sibirya’dan Orta Afrika’ya kadar anlaşılan bir «lingua franca» idi. Ortaçağda Avrupa’da Lâtince de öyleydi.

Bugünkü dillerin önemi, onları konuşanların çokluğundan ziyade, kültür ve edebiyat dili olmak bakımından taşıdıkları değerle ölçülür. Meselâ Bengalce, daha çok konuşulduğu halde, Fransızca’dan önemli değildir. Uzak Doğu medeniyetleri dışında bugün hemen hemen bütün dillerde, Grekçe (Eski Yunanca), Lâtince ve Arapça’dan alınmış binlerce söz vardır.

DİL NASIL DOĞDU

İnsanların ne zaman konuşmaya başladıklarını, ilk dillerin nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyoruz. Bugüne kadar ortaya atılan teorilerin hepsi faraziyeye dayanıyor. Dil, yazıdan çok önce doğduğu için, kazılarda çıkan, tarih öncesine ait yazıtlarda dilin başlayışına, gelişmesine dair bir bilgiye rastlanmamıştır

Ünlü filozof Herder’e göre, «İnsanlar hayvanların seslerini taklit *edip onlardan öğrendiklerini geliştirerek kendilerine göre bir dil bulmuşlardır.»

Gene bilginlerin iddialarına göre, insanlar önce her an karşılaştıkları canlı yaratıklara ad takmışlar, bilhassa vahşi hayvanlara ad bulmak dilin temelini teşkil etmiştir.


Leave A Reply